"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kabulüne karar verilmiş olup, hükmün davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında Beşiri ilçesi, ... Köyü çalışma alanında bulunan dava ve temyize konu 90, 92, 93, 94, 95 ve 96 parsel sayılı sırasıyla 9400, 6000, 15.400, 31.000, 6000, 16.000 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar kime ait olduğu bilinememesi sebebiyle Hazine adına tespit edilmiştir.
Davalıların İtirazı Kadastro Komisyonunca kabul edilerek payları oranında ... ..., ... ..., ... adlarına tesciline karar verilmiştir.
Davacı ..., dava konusu taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasına dayanarak dava açmıştır.
Yargılama sırasında ... ve arkadaşları, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak davaya katılmışlardır.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; dava konusu 96 parsel sayılı taşınmaza karşı açılan davaların reddine, hüküm yerinde gösterilen payları oranında ... kızı ..., ... ..., ..., ... adlarına; dava konusu 92, 93, 95 parsel sayılı taşınmazlarda ... ve arkadaşlarının davalarının kabulüne, dava konusu taşınmazın tespitinin iptali ile taşınmazın ..., ... ve ... mirasçıları adlarına tesciline, davacı ...’nin davasının reddine, dava konusu 94 parsel sayılı taşınmazda ... ve arkadaşlarının davalarının kısmen kabulüne, 07.01.2015 tarihli Fen Bilirkişi rapor ve krokisinde (B) harfi ile gösterilen 23203 metrekarelik kısmının tespitinin iptali ile ..., ... ve ... mirasçıları adlarına tesciline, aynı raporda (A) harfi ile gösterilen 7797 metrekarelik kısmın tespit gibi tesciline, davacı ...’nin davasının reddine, dava konusu 90 parsel sayılı taşınmazda ... ve arkadaşlarının davalarının kısmen kabulüne ve Hazinenin davasının kısmen kabulüne, kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın 07.01.2015 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (C) harfi ile gösterilen 1597,00 metrekarelik kısmının ..., ... ve ... mirasçıları adlarına, (D) harfi ile gösterilen 7803,00 metrekarelik kısmının Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ...’nin temyiz inceleme isteği dava konusu 90 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (C) harfi ile gösterilen bölüm ile 92, 93, 94, 95 ve 96 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin verilen hükme yöneliktir.
İlk Derece Mahkemesince dava konusu 96 parsel sayılı taşınmazın tespite esas alınan 1937 tarih 57 tahrir numaralı vergi kaydı, K.Sani 1294 tarih ve 17 sıra numaralı tapu kayıtlarının gitti kayıtları olan, Haziran 1936 tarih ve 17, Aralık 1950 tarih ve 39 numaralı tapu kayıtları kapsamında kaldığı, dava ve temyize konu diğer taşınmazlar yönünden ise, müdahiller lehine zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları gerçekleştiği kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Şöyle ki; tapu kaydının taşınmaza aidiyetinin kabulü için en az 3 sınırın ayırdedici ve sabit nitelikleriyle taşınmazı kapsaması ve bu sınırların taşınmaz çevresinde bulunması zorunludur.
Hükme esas alınan ve dava konusu 96 parsel sayılı taşınmaza uyduğu kabul edilen K.Sani 1297 tarihli, 17 sıra numaralı kayıttan gelen Haziran 1936 tarihli ve 17, Aralık 1950 tarihli 39 sıra numaralı kaydın hudutları “..., ... Değirmeni, Çay ve Tarla” olup, “çay” ve "tarla" isimsiz yerler olduğundan bu sınırların her yerde bulunabilecek gayri sabit sınırlar olduğu, kaldı ki “... Değirmeni” sınırının da mahalli bilirkişiler tarafından bilinemediği, bu nedenle söz konusu tapu kaydının uygulama kabiliyetinin bulunmadığı; yine hükme esas alınan 1937 tarih, 57 tahrir numaralı kaydın hudutları “... Değirmeni, çay, hark ve çay” olup, “çay, hark ve çay” sınırları itibariyle her yere uyabilecek nitelikte olduğu anlaşıldığından, söz konusu tapu ve vergi kaydının dava konusu 96 parsel sayılı taşınmaza aidiyetinden söz edilemez.
Öte yandan, bir arazinin niteliğini ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarının incelenmesi olduğu halde, hava fotoğraflarından yararlanılmamış, mahkeme hakimince keşif yerinde yapılan gözlemde bir kısım taşınmazların içerisinden dere geçtiğinin belirtildiği ve krokisinden de taşınmazların güney sınırı boyunca “Kala Kazan Deresi”nin bulunduğu anlaşıldığı halde keşfe jeolog bilirkişisi götürülmemiş, tek ziraat mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan ve taşınmazların niteliği, kullanım durumu ve zilyetliğin hangi tasarruflarla sürdürüldüğü hususlarında somut verilere dayalı bilgi içermeyen, tespit tarihinden sonraki zemin durumunu açıklayan yetersiz zirai raporla yetinilmiş, komşu parsellere ait tutanak ve dayanak kayıtları getirtilerek dava konusu taşınmazlar yönünü ne olarak gösterdikleri üzerinde durulmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak karar verilemez.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece, öncelikle çekişmeli taşınmaza ait en eski ve yeni tarihli ortofoto ve uydu fotoğrafları ile Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin hava fotoğrafı sorgulama sayfasına girilerek taşınmazların bulunduğu köyü/ mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle, buradan elde edilen verilere göre, tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulmalı, komşu taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanağı kayıtlar celbedilmeli, dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile 3 ziraat mühendisi ve jeodezi ve fotogrametri mühendisi, jeoloji mühendisi ve bilirkişisinden oluşacak bilirkişi heyeti eşliğinde yeniden keşif yapılmalı ve bu keşif sırasında dinlenilecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, dava konusu taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, ilk olarak ne zaman ve nasıl zilyet edilmeye başlandığı, imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyaya konu edilmiş ise ihyanın ne zaman başlayıp bitirildiği ve zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğü hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanları arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmeye çalışılmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsellere ait tutanak ve dayanağı kayıtlarla denetlenmeli; jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiye hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelemesi yaptırılmalı, temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları da değerlendirilmek suretiyle, dava konusu taşınmazların önceki ve şimdiki niteliğinin, arazinin ekonomik amacına uygun olarak zilyetliğine ne zaman başlanıldığının, imar ihyaya muhtaç yerlerden ise imar ihyasının hangi tarihte tamamlandığının ve üzerindeki zilyetliğin hangi tasarruflarla sürdürüldüğünün belirlenmesine çalışılmalı, taşınmazın kadastro paftasındaki konumu bilgisayar programı aracılığıyla ölçekleri eşitlenmek suretiyle uydu ve hava fotoğraflarına aktarılmalı; ziraatçi bilirkişi kurulundan, taşınmazın toprak yapısını, bitki örtüsünü ve niteliğini, zirai faaliyete konu olup olmadığını, zilyetliğin hangi tarihte başladığını ve hangi tasarruflarla sürdürüldüğünü, kullanım sınırlarının oluşup oluşmadığını, komşu parseller ile arasında nitelik farkı bulunup bulunmadığını, imar-ihya gerektiren yerlerden olması halinde imar- ihyaya konu olmaya başladıkları ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir, komşu parsellerle karşılaştırmalı değerlendirmeyi içerir, somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan, çelişkileri giderir, ayrıntılı ve gerekçeli, çekişmeli taşınmazın çevresinin yakın plan ve panoramik fotoğraflarını içeren, taşınmazın sınırları kabaca gösteren rapor düzenlettirilmeli; jeolog bilirkişiden, dava konusu taşınmazların aktif dere yatağında bulunup bulunmadıkları, var ise sınırındaki dere arasındaki kot farkı bulunup bulunmadığını, taşınmazların dereden kazanılıp kazanılmadığını, öncesinin dere yatağı olup olmadığını, derenin aktif etki alanında kalıp kalmadığını ve zilyetlikle edinilebilecek yerlerden olup olmadığını belirten rapor alınmalı; fen bilirkişisinden, keşfi izlemeye ve denetlemeye elverişli harita ve rapor düzenlenmesi istenmeli; mahkeme hakiminin, taşınmazın konumuna, niteliğine ve çevre parsellerle karşılaştırılmalı olarak fiziksel özelliklerine ilişkin gözlemi keşif tutanağına aynen yansıtılmalı ve bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece, belirtilen hususlar göz ardı edilerek eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi kabule göre de; Kadastro Hakimi’nin doğru ve infaz sırasında duraksamaya neden olmayacak biçimde, infazı kabil hüküm oluşturmak zorunda olduğu, sicil oluştururken taşınmazın kim veya kimler adına ve hangi paylar oranında tescil edileceğinin açıkça gösterilmesi gerektiği gözetilmeden, adlarına tescil kararı verilen mirasçıların kimlikleri ve payları belirtilmeksizin karar verilmiş olması da isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
02.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.