Logo

8. Hukuk Dairesi2024/2623 E. 2024/6893 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Uygulama kadastrosu sonucu oluşan parsellerin yüzölçümlerinde meydana gelen değişikliğin giderilmesi talebiyle açılan uygulama kadastrosuna itiraz davasında, mahkemenin tesis kadastrosu sınırlarını esas alıp almaması hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı, tesis kadastrosu sınırlarının teknik bir hata yoksa esas alınması gerektiği, somut olayda tesis kadastrosu sınırlarından ayrılmayı gerektirecek bir durumun olmadığı ve bilirkişi raporlarında da teknik bir hataya işaret edilmediği gözetilerek, mahkemenin uygulama kadastrosu yerine tesis kadastro sınırlarını esas alması gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/155 E., 2024/397 K.

DAVA TARİHİ : 29.04.2019

KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile karar kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına, davanın reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2022/1 E., 2022/145 K.

Taraflar arasındaki uygulama kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının, davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve esas hakkında arak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Uygulama kadastrosu sırasında, ... ili Merkez ilçesi ... köyü çalışma alanında ve tapuda ... ve müşterekleri kayıtlı bulunan eski 416 parsel sayılı 11.000,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 164 ada 26 parsel numarasıyla 9.684,46 metrekare yüzölçümlü olarak; ... adına tapuda kayıtlı bulunan eski 415 parsel sayılı 12.100,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise, 164 ada 25 parsel numarasıyla 14.143,55 metrekare yüzölçümlü olarak, komisyon kararıyla tespit edilmiştir.

Davacı ... ve arkadaşları vekili dava dilekçesinde; uygulama kadastrosu sırasında müvekkilleri olan davacılar adına kayıtlı bulunan ... ili Merkez ilçesi ... köyü eski 416 yeni 164 ada 26 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün eksildiğini, eksikliğin davalı ... 'ya ait 164 ada 25 parsel sayılı taşınmazdan kaynakladığını ileri sürerek, yüzölçümü eksikliğinin giderilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "... davaya konu parseller arasındaki sınırın tesis kadastrosu sırasında sınırlandırma hatası ile belirlendiği ve hava fotoğraflarından arada ki sınırın sabit sınır niteliğinde alınması gerektiğinin anlaşıldığı ..." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı, davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi'nce; " sair istinaf taleplerinin yerinde olmadığı açıklandıktan sonra, ilk derece mahkemesi hükmünün infazı kabil olmadığı ..." gerekçesiyle, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddi ile taşınmazın komisyon güncelleme tutanakları gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ve iş bu karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3402 sayılı Kanunu' un 22.02.2005 tarihli ve 5304 sayılı Yasa ile değişik 22/a maddesi ve bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren "Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik” hükümlerine göre yapılan uygulama kadastrosunun amacı, tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim (tersimat) ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek ve teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesini ve uygulanabilir hale getirilmesini sağlamaktır.

Uygulama kadastrosu yapılırken öncelikle zeminde bulunan ve tesis kadastrosu tarihinde mevcut olan sabit nokta ve sınırlardan, aynı döneme ya da yöreye ait farklı amaçlarla üretilmiş haritalar ile benzeri verilerden yararlanılarak yapılan teknik çalışmalarla, tesis kadastrosuna ait pafta haritaları ortofoto üzerine işlenmekte; haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı tespit edilip varsa hatalar yöntemine uygun şekilde giderilmekte, düzenlenen ada raporu ile yapılan teknik çalışmalar ve gerekçeleri açıklanmakta; bundan sonra yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılarak, uygulama tutanağı düzenlenmekte ve uygulama kadastrosu haritaları üretilmektedir. İşte, uygulama kadastrosuna itiraz davaları, uygulama kadastrosu faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalardır. Bu nedenle mahkemelerce, uygulama faaliyetine eşdeğer ve amaca uygun bir araştırma yapılması zorunludur.

İlk Derece Mahkemesince, amacına ve yöntemine uygun bir araştırma yapılabilmesi için öncelikle, denetime veri teşkil etmek üzere, Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin "Hgm-Geoportal" sayfasına girilmek suretiyle taşınmazın bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı olduğu araştırılıp belirlenmek ve tarihleri açıkça yazılmak suretiyle tesis kadastrosunun yapıldığı tarihe en yakın tarihli hava fotoğraflarının Harita Genel Müdürlüğünden getirtilmesi, temin edilebilen en eski ve güncel ortofoto ve uydu fotoğrafları, tesis kadastrosuna ait pafta haritası, varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı anlaşılan diğer haritalar, dava konusu taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu ve uygulama kadastrolarına ait ölçü çizelgesi, hesap cetveli ve ölçü krokileri gibi bilgi ve belgelerin toplanması gerekmektedir. Bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, harita ya da jeodezi mühendisi teknik bilirkişilerin katılımı ile keşif yapılmalıdır.

Yapılacak bu keşif sırasında çekişmeli taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı, bitki örtüsü, zeminde mevcut ağaçların yaşı gibi hususlar ile zeminin jeolojik yapısının değerlendirilmesine ihtiyaç duyulan hallerde uzman ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişi de keşif heyetine dahil edilmelidir. Yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişilerine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, taraflar keşif sırasında hazır bulunmakta ise zeminde ortak sınır üzerinde uzlaşıp uzlaşmadıkları tespit edilip gerektiğinde imzaları ile beyanları tevsik edilmeli, uzlaşılan sınırlar ile iddia edilen sınırlar fen bilirkişi tarafından haritasında işaretlenmeli, keşif sırasında hazır edilmeleri halinde ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişisinden, taşınmazlar arasında değişmeyen doğal ya da yapay sınırlar bulunup bulunmadığı, sınırlarda mevcut ağaçların yaşları gibi hususlarda bilgi alınmalı, fen bilirkişiden denetime veri teşkil etmek üzere dosya içine getirtilen bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Teknik bilirkişilerinden, tesis kadastrosunun, paftaların üretim yılı, üretim tekniği, altlığı ve ölçeği gibi hususları da açıklar tarzda hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, sırasıyla tersimat hatası, hesap hatası, ölçü hatası ve sınırlandırma hatası bulunup bulunmadığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların niteliğinin ne olduğu ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak belirlenip belirlenmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlarda ve "ada raporu" ile "uygulama tutanağı ve haritasını" irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı, gerekçelendirilmiş, denetlenebilir ve ayrıntılı rapor ve haritalar alınmalıdır. Raporun denetime elverişli olması için fen bilirkişisinden, düzenleyeceği haritalardan iki tanesinde hava fotoğrafı üzerinde, iki tanesinde ise ortofoto (yoksa uydu fotoğrafı) üzerinde ilk tesis kadastrosu paftası ve uygulama kadastrosu paftasını çakıştırması istenmeli; çakıştırmaların birer tanesinin ada bazında değerlendirme yapmaya elverişli geniş ölçekli olması, diğerinin ise dava konusu taşınmaz ve çevresini gösterir şekilde daha dar ölçekli olması istenmelidir. Fen bilirkişileri haritasında, uygulama kadastrosunda yanlışlık varsa, infazı kabil bir hükme esas olmak üzere doğru sınırların nasıl olması gerektiği de gösterilmelidir.

Açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.

Bölge Adliye Mahkemesince, yazılı şekilde karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki, 24.10.2022 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazların ara sınırının, tesis kadastrosu sırasında, kullanıma uygun olmayacak şekilde paftasına tersim edildiği ve nihayetinde sınırlandırma hatası yapıldığı açıklanarak, zemin ve kullanım durumu esas alınarak hazırlandığı anlaşılan uygulama kadastrosu komisyon kararının yerinde olduğu bildirilmiştir.

Ne var ki; bilirkişilerce bildirilen bu durum, fiili kullanım sınırına ilişkin olup uygulama kadastrosu yapılırken fiili kullanım sınırının değil, teknik belgelerinde bir hata yok ise tesis kadastrosu sonucu düzenlenen paftadaki sınırların dikkate alınacağı, davanın mahiyeti gereği fiili kullanım durumuna değer verilemeyeceği kuşkusuzdur.

Eldeki davada; İlk Derece Mahkemesince mahallinde 21.10.2022 tarihinde yapılan keşifte dinlenen bilirkişilerin beyanlarında, zeminde belirleyici ve ayırıcı her hangi biri sınırın eskiden beri mevcut olmadığını ifade etmiş olmaları, dosya içerisinde yer alan tesis kadastrosu ölçü krokisinde taşınmazlar arasında sabit sınıra ilişkin özel işaretlemenin yapılmadığının anlaşılmış olması ve tesis kadastrosunun yapıldığı tarihten öncesine ilişkin hava fotoğraflarında da taşınmazlar arasında sabit olarak kabul edilebilecek bir sınırın mevcut olmadığının gözlemlenmiş olması karşısında, taşınmazlar arasındaki sınırın sabit sınır tipinde olmadığı ve bu sınırın, geçerli sınır olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan; dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporlarında, tesis kadastrosu sonucu düzenlenen paftadaki sınırların oluşumuna esas teknik belgelerde somut olarak bir hatanın varlığından söz edilmediği, sadece tesis kadastro paftasındaki sınırların zeminle uyumlu olmadığından bahsedildiği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince, uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı, uygulama kadastrosu ile eldeki mevcut tesis kadastrosu paftasından hareketle yeni pafta oluşturulacağı, tesis kadastrosunun yapıldığı tarih itibariyle davacı ve davalı tarafın taşınmazları arasında sabit kabul edilebilecek her hangi bir sınırın mevcut olmadığı ve teknik belgelerde de bir hata bulunmadığından tesis kadastrosundaki sınırların dikkate alınması gerektiği, somut olayda tesis kadastrosu sonucu oluşan sınırlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmadığı gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olduğundan, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

İstek halinde peşin harcın temyiz eden davacılara iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.