Logo

8. Hukuk Dairesi2024/2841 E. 2024/7777 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Uygulama kadastrosu sonucu Hazine adına kayıtlı taşınmazın yüzölçümünün azalması nedeniyle yapılan itirazın reddine dair kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Uygulama kadastrosu sırasında tesis kadastrosundaki sınırların belirlenmesinde hata yapılıp yapılmadığının yeterli araştırma yapılmadan ve teknik verilerle ortaya konulmadan hüküm kurulduğu gözetilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2142 E., 2023/1377 K.

DAVA TARİHİ : 09.02.2022

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : Elazığ Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2022/13 E., 2022/109 K.

Taraflar arasındaki uygulama kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının, davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Elazığ ili Merkez ilçesi Harmantepe köyü çalışma alanında, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22/2-a maddesi uyarınca 2021 yılında yapılan uygulama kadastrosu sırasında, tapuda susuz tarla vasfıyla davacı Hazine adına kayıtlı bulunan eski 634 parsel sayılı 5300 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, yeni 127 ada 36 parsel numarasıyla 4430,44 metrekare yüzölçümlü olarak; tapuda davalılar adına kayıtlı bulunan eski 636 parsel sayılı 3900 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise, 127 ada 37 parsel numarasıyla 4320,01 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir.

Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; uygulama kadastrosu sırasında mülkiyeti Hazineye ait Elazığ ili Merkez ilçesi Harmantepe köyü 127 ada 36 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün eksildiğini ve bu eksikliğin komşu 127 ada 37 parsel sayılı taşınmazdan kaynaklandığını ileri sürerek, eski hale getirilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda "... tesis kadastrosunun 1973 yılında tamamlandığı, dava konusu eski 634 ve 636 parsel sayılı taşınmazların müşterek sınırının, tesis kadastrosu çalışmalarında oluşturulan sınırla uyumlu olmayıp yenileme çalışmaları sonucu oluşturulan sınırla uyumlu olduğunun rapor edildiği, yenileme çalışmaları sonucu oluşturulan tüm kadastral sınırların zeminle uyumlu olduğu, yüz ölçümünde meydana gelen azalışların nedeninin ise tesis kadastrosunda sınırlandırma ve alan hesabında yapılan hatadan kaynaklandığı, bu nedenle yapılan yenileme çalışmasının doğru olduğu ..." gerekçesiyle, davanın reddine ve çekişmeli 127 ada 36 ve 37 parsel sayılı taşınmazların uygulama kadastrosu tespitleri gibi tapuya tescillerine karar verilmiş; hükmün davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, uygulama kadastrosuna itiraza ilişkin olup, uygulama kadastrosunun amacı, tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim (tersimat) ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermektir. Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, kadastro faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yöneliktir. Uygulama kadastrosu yapılırken öncelikle zeminde bulunan ve tesis kadastrosu tarihinde mevcut olan sabit nokta ve sınırlardan, aynı döneme ya da yöreye ait farklı amaçlarla üretilmiş haritalar ile benzeri verilerden yararlanılarak yapılan teknik çalışmalarla, tesis kadastrosuna ait pafta haritaları ortofoto üzerine işlenmekte; haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı tespit edilip varsa hatalar yöntemine uygun şekilde giderilmekte, düzenlenen ada raporu ile yapılan teknik çalışmalar ve gerekçeleri açıklanmakta; bundan sonra yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılarak, uygulama tutanağı düzenlenmekte ve uygulama kadastrosu haritaları üretilmektedir. İşte, uygulama kadastrosuna itiraz davaları, uygulama kadastrosu faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalardır. Bu nedenle mahkemelerce, uygulama faaliyetine eşdeğer ve amaca uygun bir araştırma yapılması zorunludur.

İlk Derece Mahkemesince, amacına ve yöntemine uygun bir araştırma yapılabilmesi için öncelikle, denetime veri teşkil etmek üzere, Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin "Hgm-Geoportal" sayfasına girilmek suretiyle taşınmazın bulunduğu köyü / mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı olduğu araştırılıp belirlenmek ve tarihleri açıkça yazılmak suretiyle tesis kadastrosunun yapıldığı tarihe en yakın tarihli hava fotoğraflarının Harita Genel Müdürlüğünden getirtilmesi, temin edilebilen en eski ve güncel ortofoto ve uydu fotoğrafları, tesis kadastrosuna ait pafta haritası, varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı anlaşılan diğer haritalar, dava konusu taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu ve uygulama kadastrolarına ait ölçü çizelgesi, hesap cetveli ve ölçü krokileri gibi bilgi ve belgelerin toplanması gerekmektedir. Bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, harita ya da jeodezi mühendisi teknik bilirkişilerin katılımı ile keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında çekişmeli taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı, bitki örtüsü, zeminde mevcut ağaçların yaşı gibi hususlar ile zeminin jeolojik yapısının değerlendirilmesine ihtiyaç duyulan hallerde uzman ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişi de keşif heyetine dahil edilmelidir. Yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişilerine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, taraflar keşif sırasında hazır bulunmakta ise zeminde ortak sınır üzerinde uzlaşıp uzlaşmadıkları tespit edilip gerektiğinde imzaları ile beyanları tevsik edilmeli, uzlaşılan sınırlar ile iddia edilen sınırlar fen bilirkişi tarafından haritasında işaretlenmeli, keşif sırasında hazır edilmeleri halinde ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişisinden, taşınmazlar arasında değişmeyen doğal ya da yapay sınırlar bulunup bulunmadığı, sınırlarda mevcut ağaçların yaşları gibi hususlarda bilgi alınmalı, fen bilirkişiden denetime veri teşkil etmek üzere dosya içine getirtilen bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Teknik bilirkişilerinden, tesis kadastrosunun, paftaların üretim yılı, üretim tekniği, altlığı ve ölçeği gibi hususları da açıklar tarzda hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, sırasıyla tersimat hatası, hesap hatası, ölçü hatası ve sınırlandırma hatası bulunup bulunmadığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların niteliğinin ne olduğu ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak belirlenip belirlenmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlarda ve "ada raporu" ile "uygulama tutanağı ve haritasını" irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı, gerekçelendirilmiş, denetlenebilir ve ayrıntılı rapor ve haritalar alınmalıdır. Raporun denetime elverişli olması için fen bilirkişisinden, düzenleyeceği haritalardan iki tanesinde hava fotoğrafı üzerinde, iki tanesinde ise ortofoto (yoksa uydu fotoğrafı) üzerinde ilk tesis kadastrosu paftası ve uygulama kadastrosu paftasını çakıştırması istenmeli; çakıştırmaların birer tanesinin ada bazında değerlendirme yapmaya elverişli geniş ölçekli olması, diğerinin ise dava konusu taşınmaz ve çevresini gösterir şekilde daha dar ölçekli olması istenmelidir. Fen bilirkişileri haritasında, uygulama kadastrosunda yanlışlık varsa, infazı kabil bir hükme esas olmak üzere doğru sınırların nasıl olması gerektiği de gösterilmelidir. Açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.

İlk Derece Mahkemesince, uygulama kadastrosunun yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun şekilde yapıldığı, hava fotoğraflarındaki kullanım sınırları ile uygulama kadastrosu sınırlarının uyumlu olduğu, dava konusu eski 634 ve 636 parsel sayılı taşınmazların müşterek sınırının, tesis kadastrosu çalışmalarında oluşturulan sınırla uyumlu olmadığı, yenileme çalışmaları sonucu oluşturulan sınırla uyumlu olduğu, yüz ölçümünde meydana gelen azalışların ise tesis kadastrosunda sınırlandırma ve alan hesabında yapılan hatadan kaynaklandığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ve Bölge Adliye Mahkemesince de, aynı gerekçeyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli bulunmamaktadır.

Şöyle ki; yörede tesis kadastro çalışmaları 1972 yılında yapılmış olup, mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen 05.09.2022 tarihli fen, harita ve jeodezi mühendisi bilirkişiler tarafından hazırlanan ortak raporda, 1972, 1984 ve 1999 tarihli hava fotoğraflarında çekişmeli taşınmazların müşterek sınırlarının tesis kadastrosunda belirlenen sınır ile uyumlu olmadığı, uygulama kadastrosu ile belirlenen sınırlarla ise uyumlu olduğu; hatanın tesis kadastrosu çalışması sırasında yapılan sınırlandırma ve alan hesabından kaynaklandığı belirtilmiş ise de, keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişiler, dava konusu taşınmazların müşterek sınırlarını tam olarak bilmediklerini, ancak tesis kadastrosu sırasında da zeminde sabit sayılabilecek yapı, poligon, çit vs. bulunmadığını beyan etmişlerdir.

Bu itibarla, taşınmazların müşterek sınırlarında sabit sayılabilecek bir yapı, kanal, kanalet, kot farkı vb. gibi bir sınır bulunmadığının mahalli bilirkişiler tarafından belirtilmiş olması ve bu tarz bir sınırın tesis kadastro paftasında da işaretlenmediğinin (yer almadığının) anlaşılmış olması karşısında, tesis kadastrosunun yapıldığı tarihte zeminde sabit sınır bulunup bulunmadığı hususunda, bilirkişi raporu ile mahalli bilirkişi beyanları çelişmiş olup İlk Derece Mahkemesince bu çelişki üzerinde durulmadığı gibi, uygulama kadastrosu sırasında bu taşınmazların ara sınırının hangi nedenle "sabit" kabul edildiği, kullanımdan kaynaklı oluşan sınırın sabit sayılıp sayılamayacağı, taşınmazların müşterek sınırında sınırlandırma, ölçü, çizim veya hesaplama hatası yapılıp yapılmadığı, bu nitelikte bir hata mevcut ise bu hususun hangi teknik veriler ile ortaya konulduğu tartışılıp değerlendirilmemiş, çekişmeli taşınmazdaki sınır farklılıklarının nedeni tereddüte mahal bırakmayacak şekilde ortaya konulmamıştır.

Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için İlk Derece Mahkemesince, öncelikle yukarıda belirtilen belge, harita ve fotoğraflardan eksik olanların dosya arasına getirilmesi sağlanmalı, bundan sonra da mahallinde, harita ya da jeodezi mühendisi sıfatına sahip bilirkişiler arasından, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu eliyle yeniden keşif yapılmalıdır.

Yapılacak bu keşifte, üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan; yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılması istenmeli, ayrıca taşınmazların tesis kadastrosu sırasında belirlenen ve kesinleşen sınırlarını ve uygulama kadastrosu sırasında belirlenen sınırlarını bir arada ve farklı renkli kalemlerle gösteren, krokili, denetime elverişli, gerekçeli ve ayrıntılı rapor alınmalı, özellikle önceki tarihli rapor içeriği de tartışılarak, taşınmazlar arasında sabit nitelikte sınırının bulunup bulunmadığı açıklanmalı; teknik belgelerinde hata yok ise salt kullanımdan kaynaklı oluşan sınırın sabit sınır sayılamayacağı üzerinde durulmalı; taşınmazların müşterek sınırında, sınırlandırma, ölçü, çizim veya hesaplama hatası yapılıp yapılmadığı, bu nitelikte bir hata mevcut ise bu hususun hangi teknik verilerle açıklandığı gibi hususlar tartışılarak, denetime elverişli olacak şekilde ortaya konulmalı ve aynı zamanda taşınmaz sınırının geçerli sınır alınması halinde, tesis kadastrosundaki sınırına dönülmesi gerekip gerekmeyeceği hususları da değerlendirilmeli, taşınmazların tesis kadastrosu sonucu oluşturulan paftadaki sınır yerleri ile uygulama kadastrosu sonucu oluşturulan paftadaki sınır yerlerinin yapılan çakıştırması sonucunda, tesis kadastrosu paftası ile uygulama kadastrosu paftasının çakışmayan kısımları yönünden teknik belgelere neden itibar edilmediği denetime olanak verecek şekilde gerekçeleriyle ortaya konulmalı, ayrıca çakışmayan kısımlar arasında kalan bölümler harflendirilerek yüzölçümleri tespit edilmeli ve bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli ve karar verilirken; hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda, zemindeki fiili kullanım sınırı esas alınarak değerlendirme yapılmış olduğu, uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığından ve uygulama kadastrosu ile eldeki mevcut tesis kadastrosu paftasından hareketle yeni pafta oluşturulması gerektiğinden, tesis kadastrosunun yapıldığı tarih itibariyle davacı ve davalı tarafın taşınmazları arasında sabit kabul edilebilecek her hangi bir sınırın mevcut olmadığının ve teknik belgelerde de bir hata bulunmadığının anlaşılması halinde, salt fiili kullanım sınırına değer verilemeyeceği ve tesis kadastrosundaki sınırların esas alınması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.

İlk Derece Mahkemesince, bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetsiz olduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.12.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

R.A