"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un (6292 sayılı Kanun) 12 nci maddesine dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Muğla ili Ula ilçesi ... Mahallesinde bulunan 2588 parsel sayılı taşınmaz ihdasen Hazine adına tescil edildikten sonra bilahare ifraz ve uygulama kadastrosu sonucunda 153 ada 1 parsel ve 4.510,25 metrekare yüzölçümü ile fundalık vasfıyla Hazine adına tescil edilmiştir.
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; müvekkili olan davacının Muğla ili Ula ilçesi ... Mahallesinde bulunan 153 ada 1 parsel sayılı taşınmazı tarımsal faaliyetle kullandığını belirterek, tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "... keşif sonucu alınan beyan ve bilirkişi raporundan taşınmazın aktif tarımsal amaçlı kullanılmadığının anlaşıldığı ..." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş ve iş bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince de aynı gerekçeyle davacının istinaf başvurusu reddedilmiş ise de, davanın bu gerekçeyle reddedilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Şöyle ki; dava, 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un (6292 sayılı Kanun) "Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin işlemler" başlıklı 12 nci maddesine istinaden açılan tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Anılan Kanun maddesinde; "(1) Hazineye ait tarım arazilerinin; 31.12.2011 tarihi itibarıyla en az üç yıldan beri tarımsal amaçla kiralayan, kira sözleşmesi halen devam eden kiracıları veya bu arazileri aynı süreyle tarımsal amaçla kullanan ve kullanımlarının halen devam ettiği idarece belirlenen kullanıcıları ya da paydaşlarından; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde bu arazileri bedeli karşılığında doğrudan satın almak için idareye başvuran ve idarece bu maddede belirtilen şekilde tespit ve tebliğ edilen satış bedelini itiraz etmeksizin kabul edenler bu maddeye göre hak sahibi sayılır.
(2) Bu madde kapsamında doğrudan hak sahiplerine satılacak Hazineye ait tarım arazilerinin satış bedeli, 6 ncı maddenin dördüncü fıkrasının dördüncü cümlesinde belirtilen şekilde kullanılanlar için rayiç bedelin yüzde ellisidir, bu şekilde satılan tarım arazilerinin sonradan farklı amaçla kullanılması hâlinde aynı cümlede belirtilen şekilde işlem yapılır. Bu tarım arazilerinin satışında da, bu Kanunda belirtilen satış ve ödeme şartları uygulanır.
(3) Kamu hizmetine tahsis edilmiş veya fiilen bu amaçla kullanılanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte geçerli olan belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan yerler, belediye ve mücavir alan sınırları dışında olmakla birlikte kamu kurum ve kuruluşlarının hazırladıkları planlarda tarım dışı kullanıma ayrılmış alanlar, denizlerde kıyı kenar çizgisine beş bin metre, tabii ve suni göllerde kıyı kenar çizgisine beş yüz metreden az mesafede bulunan alanlar ile içme suyu amaçlı barajların mutlak ve kısa mesafeli koruma alanları içinde kalan yerler, satış tarihi itibarıyla arazi toplulaştırılması yapılacak yerler, özel kanunları kapsamında kalan ve özel kanunlarına göre değerlendirilmesi gerekenler ile diğer sebeplerle satılamayacağı Maliye Bakanlığınca belirlenecek Hazineye ait tarım arazileri bu madde kapsamında hak sahiplerine satılmaz. Hazineye ait tarım arazilerinden kadastrosu yapılmayan yerler kadastrosu yapıldıktan, tescil harici olanlar ise Hazine adına tapuya tescil edildikten sonra bu maddeye göre değerlendirilir. (Ek cümle: 20/8/2016-6745/69 md.) Ayrıca, 26/4/2012 tarihinden sonra belediye ve mücavir alan sınırları dışına çıkarılan yerler de bu maddeye göre değerlendirilir.
(4) Hazineye ait tarım arazilerinden mülga 28.06.1966 tarihli ve 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 37 nci maddesi gereğince tapu kütüklerine şerh veya belirtme konulan ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 46 ncı maddesine göre ilgililerince talep ve dava edilmemiş olanlar ile davaları devam edenlerden davasından vazgeçilenler, şerh veya belirtme lehtarları veya bunların kanuni mirasçılarından birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde başvuranlara doğrudan satılabilir. Süresi içerisinde satın alınma talebinde bulunulmayan taşınmazların tapu kütüklerindeki şerhler ve belirtmeler, idarenin talebi üzerine tapu idarelerince terkin edilir ve bu araziler genel hükümlere göre değerlendirilir.
(5) Yükümlülüklerini süresi içinde yerine getirmeyenlerin doğrudan satın alma hakları düşer." düzenlemesine yer verilmiş olup, bu yasa maddesinde idareye geniş takdir yetkisinin tanındığı görülmektedir.
Zira; idarece, satış başvurusu yerinde görülerek taşınmaz satılabileceği gibi, mezkur maddenin 3. fıkrasında belirtilen durumların varlığı halinde idarenin taşınmazı satmayabileceği de anlaşılmaktadır.
Bu noktada kısaca idari eylem ve idari işlemi tanımlamak gerekirse; idari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir. İdari işlem ise, idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelerdir. İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir.
Konuya ilişkin olarak yukarıda değinilen kanun hükümleri ve davacı vekilinin eldeki davadaki talebi ile bunun dayanağı birlikte irdelendiğinde; dava konusu taşınmazın 6292 sayılı Kanun'un 12 nci maddesi kapsamında satılacak taşınmaz şartlarını taşıyıp taşımadığı hususu yönünden bir belirleme yapılması şeklindeki faaliyetin bir idari işlem olduğunun kabulü gerekmektedir.
Davacı taraf, tapu iptali ve tescil isteminde bulunsa da maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad.33). Eldeki davada uyuşmazlık, iddianın ileri sürülüş şekline göre, 6292 sayılı Kanunun 12. maddesindeki koşulların davacı lehine oluşup oluşmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Dolayısıyla işin esasının da, idare hukuku ilkelerine göre incelemeye uygun olduğu; davanın kökeninde, çözüme kavuşturulmamış mülkiyet, kadastro vs. gibi hukuki ilişkinin bulunmadığı görülmektedir.
Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince, davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun'un (2577 sayılı Kanun) 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde belirtildiği üzere; "İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları” ve “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında, idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle, yargı yolu ayrımı nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek, yazılı gerekçeyle ret kararı verilmesi isabetsiz ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği anlaşıldığından, 6100 sayılı Kanun'un 370/4 üncü maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının, gerekçesinin düzeltilmesi suretiyle onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 370/4 üncü maddesi gereğince temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin belirtilen şekilde değiştirilmesine ve hüküm fıkrasının 1. bendindeki “davanın reddine” ibaresinin hükümden çıkartılarak yerine, "6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun 114/1-b maddesi gereğince yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle, aynı Kanun'un 115/2 nci maddesi uyarınca davanın usulden reddine" ifadesinin yazılmasına ve hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 370/2 nci maddesi gereğince DÜZELTİLMİŞ BU ŞEKLİ İLE ONANMASINA,
Peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.