Logo

8. Hukuk Dairesi2024/3262 E. 2024/6427 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kullanım kadastrosuna itiraz davasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazın tapu kaydına göre Hazine adına tespit ve tescil işleminin 27.08.2010 tarihinde kesinleştiği, davanın ise bu tarihten 10 yıl sonra açıldığı gözetilerek, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki hak düşürücü sürenin geçirildiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/141 E., 2024/176 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/62 E., 2023/420 K.

Taraflar arasındaki kullanım kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

İstanbul ili Beykoz ilçesi Elmalı Mahallesi, 146 ada 1 parsel sayılı, 1.112,39 m2 yüzölçümlü, bahçe vasıflı taşınmaz; 27.08.2010 tarihli kulanım kadastrosu sonucu 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve "İş bu taşınmaz ve üzerindeki 3 katlı kargir ev 20 yıldan beri .....oğlu ...'nun kullanımdadır" şerhi yazılı olarak Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir.

Davacılar vekili, dava konusu 146 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığını ve üzerindeki evin vekil edenlerinin kardeşi olan davalı lehine şerh verildiğini, ancak taşınmazın evveliyatından beri murislerinin kullanımında olduğunu belirtilerek, davalı adına olan zilyetlik şerhinin iptali ile veraset ilamındaki payları oranında mirasçılar adına şerh verilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, hak düşürücü süre yönünden ve esastan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, dava konusu taşınmazın davalı adına kullanıcı şerhi verilerek Hazine adına tapuya 27.08.2010 tarihinde kaydedildiği, taşınmazın tapu kaydına göre taşınmazın Hazine adına tespit ve tescili işlemi ile kullanıcı tespitine dair şerhin 27.08.2010 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 09.02.2023 tarihinde açıldığı, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşmesinden önceki nedenlere dayandığı, taşınmazların kadastro tespit tutanaklarının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık sürenin geçmesinden itibaren eldeki davanın açıldığı, bu anlamda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 12/3 üncü maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin kaçırılmasından sonra eldeki davanın açıldığı, anılan maddedeki 10 yıllık hak düşürücü süre olumsuz dava koşulu olup, tüm def’i ve itirazlardan önce nazara alınacağı bildirilerek açılan davanın hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle usulden reddine karar verilmiş; hükmün davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki gerekçeye, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

S O N U Ç : Yukarıda açıklanan sebeplerle,

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

Davacıların yatırmış olduğu 427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.