"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/3004 E., 2024/1095 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/7 E., 2023/422 K.
Taraflar arasındaki kesinleşmiş uygulama kadastrosundan kaynaklı tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Tekirdağ ili Süleymanpaşa ilçesi Otmanlı Mahallesi çalışma alanında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sonucunda, tapuda davacılar adına kayıtlı bulunan eski 1095 parsel sayılı 2800 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 112 ada 167 parsel numarasıyla 2.751,32 metrekare yüzölçümlü olarak; tapuda davalı adına kayıtlı eski 1096 parsel sayılı 1085 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz,112 ada 166 parsel numarasıyla 1.121,80 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir.
Davacılar vekili; uygulama kadastrosu sonucunda parsel sınırlarının hatalı belirlenmesi nedeniyle kendilerine ait taşınmazın yüzölçümünün azaldığı, komşu parselin yüzölçümünün arttığı iddiasıyla tapu iptal tescil davası açmıştır.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "Dava konusu taşınmazda, 2020 yılında 3402 sayılı Kadastro Kanunu 22/A maddesi gereği teknik ölçümleme uygulaması yapıldığı, uygulama neticesinde davalı tarafa ait komşu taşınmazın sınır taşkınlıkları nedeniyle güncel sınırların 1972 tapulama ölçümlerinde ki sınırlara nazaran davacılar aleyhine değiştirildiği iddia edilmiş ve ilk yapılan tapulamalar dikkate alınarak eski parsel sınırlarının geçerli şekliyle tesciline karar verilmesi talep edilmiştir. Taşınmazların durumunun tespiti amacıyla, mahkeme heyeti ile keşif incelemesi yapılmış, güncel teknikler ve ITRF-96 koordinat sistemi kullanılarak ölçümler tamamlanmıştır. Davacıların dava konusu taşınmazında bulunan ev mülkiyet sınırları içerisinde olup herhangi bir saçak payı bulunmamaktadır. Davacıların taşınmaz içinde ki evi dikkate alındığında, dava konusu iki taşınmazın arasında mülkiyet hakkının ihlalini veya sınır taşkınlığı oluşturacak bir durumun varlığı mevcut değildir. İki taşınmaz sınırında bulunan 167 numaralı parselin (eski 1095) kuzeyinde bulunan depo ise, davacılar tarafından 1972 yılında yapıldığı iddia edilse de mevcut beyanlar ve haritaların çakıştırılmasından anlaşıldığı üzere sonradan yapıldığı tespit edilmiştir, bu sebeple uyuşmazlığın çözümünde değişikliğe sebep olmayacaktır. Kaldı ki yoldan deponun sonuna kadar olan sınırın harita çakıştırmaları sonucu sabit olduğu, yapılan ev ve deponun zaten taşınmaz sınırları içinde kaldığı, saçak payı olarak nitelendirilen sınırdan doğan metrekarenin ölçüleme sınırlarına aykırı olduğunun tespiti ile, yol ile deponun sonuna kadar olan sınırın 2020 ölçümleme haritalarına uygun olduğu anlaşılmıştır.Deponun sonundan dereye kadar olan kısım da, gerek mahkeme heyeti ile keşif mahalinde yapılan çıplak göz incelemesinde gerek haritaların çakıştırılması ile yapılan teknik incelemeler de değişkenlik gösterdiği tespit edilmiştir. Zeminde mevcut olan ilk kadastro tarafından belirlenen sınırın deponun güneyi itibari ile dereye kadar düz şekilde indiği, keşif mahalinde dinlenen tanıkların beyanlarıyla da depodan sonra çizilen sınırın girintili değil düz şekilde indiğinin desteklendiği, ancak yeni yapılan ölçümlemelerde bu sınırın davacının parseline kıvrım yapacak şekilde indirildiği, davacıların ve tanık Mustafa Erol'un beyanları üzerine saçak paylarını dikkate alarak çizdikleri iddia olunan sınırların davalının taşınmazının aynından kaynaklı mülkiyet hakkını ihlal edecek nitelikte geniş olduğundan gerçek ölçümlerden uzak olduğu " gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, 112 Ada 167 ve 166 parsel sayılı taşınmazların 3402 sayılı kanunu 22/a maddesine göre yapılan sınırlandırmanın ve tespitin iptali ile, 28.10.2022 tarihli bilirkişi kurulu raporu eki krokide; (A) harfi ile gösterilen 11,68 m²'lik kısmın 112 ada 166 Parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünden çıkarılarak, 112 ada 167 Parsel sayılı taşınmazın yüzölçümüne eklenmesine, 112 Ada 167 Parsel sayılı taşınmazın 2763,00 m² ve 112 ada 166 Parsel sayılı taşınmazın 1201,12 m² yüzölçümleri ile ve bilirkişi raporunda belirtilen geometrik şekilleri ile tapu kütüğüne aktarılmalarına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hükme karşı, davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, "İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan 09.08.2021 tarihli bilirkişi raporunun HMK'nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, ölçü krokisi ve 70 tarihli hava fotoğrafı ve celb edilen teknik belgelere dayalı olarak denetime elverişli düzenlenen bilirkişi raporunun hüküm vermek bakımından yeterli olduğu, taraflarca da raporun maddi gerçeği yansıtmadığı yönünde kanaat uyandıracak şekilde bir ispat vesikası sunulmadığı, davacı vekili tarafından istinaf dilekçesinde atıf yapılan bilirkişi raporunun UYAP üzerinden dosyasından incelenmesinde, eldeki dosya kapsamındaki değerlendirmeler ile çelişki oluşturacak bir hususa rastlanılmadığı, eldeki dosya üzerinden alınan bilirkişi raporu ekindeki krokilere bakıldığında ise tesis kadastrosundaki ölçü krokisi ile paftanıın, uygulama kadastrosu sonucu oluşan pafta ile -A" harfiyle gösterilen sınır yeri hariç-bire bir örtüştüğü, uygulama kadastrosu neticesinde düzenlenen paftanın hava fotoğrafıyla çakıştırılmasında da uygulama paftasının zeminle genel olarak uyumlu olduğu, güncelleme çalışmalarında taşınmazın güneyi tarafında kalan yerin yol olarak gösterildiği ancak davacıların kadastro komisyonuna itirazı sonrasında dere olarak düzeltildiği, tesis kadastrosu sırasında düzenlenen ölçü krokisinde depo/ahırın bulunmadığı, hava fotoğrafında da buna ilişkin bir yapının gözükmediği, davacılara ait 167 (eskisi 1095 parsel) parsel içerisinde bulunan evin ise tesis kadastrosu sırasında mevcut olduğu, ancak mülkiyet sınırının saçak payı bırakılmayacak şekilde, yani mülkiyet sınırı, binanın zemindeki sınırı olacak biçimde tesis edildiği, bu hususun ölçü krokisi ve kadastro paftasından açıkça anlaşılmakta olduğu, yine ölçü krokisine göre yoldan itibaren deponun güney noktasına kadar uzanan sınırın sabit ve geçerli sınır olduğu, tesis kadastrosunda tespit edilen sınırla aynı sınır olduğu, ancak kadastro paftasından da gözlemlendiği üzere krokili raporda "A" harfi ile gösterilen sınır yerinin davacının taşınmazına doğru girintili değil, deponun güney noktasından aşağıya doğru düz bir şekilde dereye doğru indiği, davalı tarafından da "A" harfi ile gösterilen yerdeki uygulama sınırının, tesis kadastrosu ile uyumlu olduğuna ilişkin bir ispat ortaya konulamadığı, dolayısıyla bu sınır yeri bakımından uygulama kadastrosunun hatalı olduğu ve mahkemece düzeltilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı" gerekçesiyle istinaf başvurularının HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
427,60 TL onama harcının peşin harçtan mahsubu ile artan 427,60 TL'nin temyiz eden davacılara istek halinde iadesine iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,10.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.