Logo

8. Hukuk Dairesi2024/379 E. 2025/1207 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından kadastro tespiti sırasında Hazine adına tescil edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve adına tescili istemiyle açılan davada, zilyetlikle edinme şartlarının oluşup oluşmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, uyulan bozma kararları doğrultusunda yapılan keşif, bilirkişi incelemesi, hava fotoğrafları ve tanık beyanları gibi deliller birlikte değerlendirilerek davacının taşınmazı kadastro tarihinden önce uzun süre, davasız, aralıksız ve malik sıfatıyla kullandığı, zilyetliğin ekonomik amaca uygun ve iradi olarak terk edilmediği sonucuna ulaşılması ve Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmaması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/151 E., 2023/897 K.

KARAR : Davanın kabulüne

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı dava dilekçesinde; dava konusu taşınmazın 1980 yılından bu yana ailesi tarafından çekişmesiz, aralıksız olarak kullanıldığını, köyde yapılan kadastro tespitinden çok evvel taşınmazın babası tarafından kendisine bağışlandığını, intikal eden zilyetliği aralıksız olarak sürdürmekte iken kadastro tespit çalışmaları sırasında arazinin kendi adına yazılmış olmasına rağmen kimlik numarasının dosyasına intikal etmemiş olması nedeniyle Hazine adına tespit yapıldığını, ancak taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmadığını, tarım arazisi olarak kullanıldığını belirterek, dava konusu Geyve ilçesi, Suçatı köyü sınırları içerisinde bulunan 111 ada 60 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına oluşturulan tespite dayalı tapu kaydının iptali ile adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Geyve Sulh Hukuk Mahkemesince; dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değeri dikkate alındığında görev sınırının üzerinde olduğu gerekçesiyle, Mahkemenin görevsizliğine, dosyanın karar kesinleştiğinde görevli ve yetkili Geyve Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, kararın kesinleşmesi ve talep üzerine dosya Geyve Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.

Geyve Asliye Hukuk Mahkemesi; davacı yararına zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar vermiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmak için yeterli olmadığı, kadastro tespit tarihi olan 2008 yılından önceki zilyetlik durumunun tespiti amacıyla bu tarihten 20 yıl öncesini 5'er yıllık periyotlar halinde (15-20-25 yıl öncesine ait) tespit gününe kadar gösterecek şekilde 3 farklı tarihe ait hava fotoğrafları getirtildikten sonra, mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve aynı yönteme göre tespit edilecek taraf tanıkları, 3 ziraat mühendisi ile fotogrametri ve harita mühendisi bilirkişiden oluşacak bilirkişi kurulunun katılımıyla yeniden keşif yapılması, taşınmaz başında yapılacak keşif sırasında dinlenilecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, davacı tarafça taşınmaz üzerinde sürdürüldüğü iddia olunan zilyetliğe ara verilmesinin sebebi ve süresi gibi hususların etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması, taşınmazın öncesinin davacının babasına ait olması halinde davacının aktif dava ehliyetinin ne şekilde oluştuğu üzerinde durulması, çekişme konusu taşınmazın kadastro paftasındaki konumunun bilgisayar programı aracılığıyla uydu ve hava fotoğraflarına aktarılması, dava konusu edilen bu yerin 2008 tarihinden 20 yıl önceki ve hali hazırdaki niteliğinin, konumunun, bitki örtüsünün, taşınmaz üzerinde tespit gününe kadar tarım arazisi niteliği ile ekonomik amaca uygun zilyetliğin var olup olmadığının, var ise ne zaman başlayıp ne süre devam ettiğinin belirlenmesi yönünden fotogrametri uzmanı bilirkişilerden yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş hava fotoğrafı üzerinde stereskop aleti ile inceleme yapılmak suretiyle raporlar alınması, davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğunun anlaşılması halinde, taşınmazın 5-10 yıldır kullanılmadığına ilişkin beyanlar tartışılıp, kadastro tespit tarihinde zilyetliğin iradi olarak terk edilmiş olup olmadığının, başka bir ifade ile davacı yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 14 ncü maddesinde öngörülen zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi, tanık ve yerel bilirkişi ifadelerinin de bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; çekişmeli taşınmaz üzerinde davacı yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17 nci maddesinde düzenlenen zilyetlikle edinme koşularının gerçekleştiği gerekçesiyle, davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay (kapatılan) 16. Hukuk Dairesi; Mahkemece bozma ilamının gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği, eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak hüküm kurulduğu gerekçeleriyle İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyulmakla yeniden yapılan yargılama sonucunda; "...yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; kadastro tespit işlemleri sırasında dava konusu 111 ada 60 parsel sayılı taşınmazın köyde bulunmayan davacı ...'a ait olduğu belirtilmiş ise de, malik tespiti için gerekli nüfus bilgilerinin ibraz edilmemesi sebebiyle hak kaybına sebebiyet verilmemesi amacıyla Hazine adına tarla vasfıyla tespit ve tescil edildiği, davacı tarafından intikal, bağış ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açıldığı, keşif mahallinde dinlenen mahalli bilirkişiler ile davacı tanığının beyanlarına göre dava konusu taşınmazın davacının babası ... tarafından 'den satın alındığı, ... 'ın vefat ettiği 2010 yılına kadar taşınmazın buğday tarlası olarak aralıksız olarak kullanıldığı, kadastro tespiti ile taşınmaz nüfus bilgilerinin ibraz edilmemesi sebebiyle hak kaybına sebebiyet verilmemesi amacıyla Hazine adına tarla vasfıyla tespit ve tescil edilmesi üzerine tarımsal faaliyetin bırakıldığı, bu sebeple zilyetliğin iradi olarak terk edildiğinden bahsedilemeyeceği, taşınmaz öncesi itibariyle davacının babasına ait olduğundan ve diğer tüm mirasçılar tarafından taşınmazın davacıya ait olduğu kabul edildiğinden davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu, dosya arasına alınan 1974, 1980 ve 1998 yılına ait hava fotoğrafları, 2005, 2013 ve 2020 yılına ait uydu görüntüleri ve 2010, 2017 ve 2022 yılına ait keşif fotoğrafları ile mahalli bilirkişiler ve davacı tanığının beyanları birlikte değerlendirildiğinde ise taşınmazın satın alındığı 1981 yılından tespit tarihi olan 2008 yılına kadar davasız ve aralıksız malik sıfatıyla, tarım arazisi niteliği ile ekonomik amaca uygun olarak kullanıldığı..." gerekçeleriyle davanın kabulüne, Sakarya ili Geyve ilçesi Suçatı Mahallesinde bulunan 111 ada 60 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

Davalı Hazine vekili, 08.10.2022 tarihli bilirkişi raporunda, taşınmaz zemininin %95'inin meşe ağacı, çam ağaçları, çalılık ile kaplı olduğunun, söz konusu taşınmazın 25 yıldır tarım amaçlı kullanılmadığının belirtildiğini, buna göre ekonomik amaca uygun bir zilyetliğin varlığından söz edilemeyeceği gibi imar ihya koşullarının da oluşmadığını, mahkeme gözleminde de, taşınmazın tamamı üzerinde kendiliğinden yetişmiş çam ağaçları bulunduğunun tespit edildiğini, bozma öncesi mahkemece yapılan 2010 tarihli keşifte dinlenilen mahalli bilirkişi beyanlarında taşınmazın 10 senedir kullanılmadığının, bilirkişi raporlarında ise taşınmaz üzerinde insan eliyle dikilmemiş 20-25 yaşlarında orman envali ağaçların bulunduğunun bildirildiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile bilirkişilerin taşınmazın uzun süreden beri kullanılmadığına yönelik tespitleri ve davaya konu taşınmazın bulunduğu durum dikkate alındığında zilyetlik varsa dahi terk olgusunun oluştuğunun dosya kapsamından açık bir şekilde anlaşıldığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Hazine aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, kararı temyiz etmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğine, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, bozmaya uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı gibi 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de var olmadığına göre, İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davalı Hazine vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ONANMASINA,

Harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

17.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.