Logo

8. Hukuk Dairesi2024/4335 E. 2024/5976 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespitine itirazda hak düşürücü süre geçirilip geçirilmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2492 E., 2024/663 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/23 E., 2022/315 K.

Taraflar arasındaki davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.

Kararın bir kısım dahili davacılar ..., ..., ..., ... vekili ve asli müdahiller vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı kısım dahili davacılar ..., ..., ..., ... vekili ve asli müdahiller vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Muğla ili ... ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan kök 1760 parselin ifrazı sonucu 4266 sayılı parsel, yenilemenin tescili sonucu 523 ada 40 parsel sayılı 1.854,75 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı şerhi yazılarak yabani zeytinlik vasfıyla Hazine adına tescil edilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde; çekişme konusu taşınmazın kullanım kadastrosunda beyanlar hanesine kullanıcı isminin yazılmadığını, oysa dava konusu taşınmazın bitişiğinde yer alan komşu parsele davacının isminin yazıldığını ve davacının her iki taşınmazı bir bütün olarak kullandığını ileri sürerek, davaya konu taşınmazın kullanıcısının davacı olduğunun tespitiyle, davacının adına kullanıcı şerhi yazılmasını talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince; dosya kapsamı itibariyle davanın çekişme konusu taşınmazda lehine kullanım şerhi verilmesi istemine ilişkin olduğu, tespitten önceki nedene dayalı olarak dava açıldığı, tespitin 1995 yılında yapıldığı, davanın ise 22.01.2020 tarihinde açıldığı, dolayısıyla 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 12/3 üncü maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olduğu gerekçesiyle davacı ve asli müdahiller tarafından açılan davaların hak düşürücü sürelerin dolması nedeniyle ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

Karara karşı bir kısım dahili davacılar ..., ..., ..., ... vekili ve asli müdahiller vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince; kök 1760 parsel sayılı çekişme konusu taşınmazın kadastrosunun kesinleşmek suretiyle 18.08.1995 yılında tapuya tescil edildiğini, kök parsel ve sonrasında oluşan parsellerde kullanıcı adının yer almadığını, güncelleme çalışmalarının tapu kayıtları esas alınarak yapıldığını, kadastro tespitinin kesinleştiği 18.08.1195 tarihinden, davanın açıldığı 22.01.2020 tarihine kadar kanunda belirlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, bir kısım dahili davacılar ..., ..., ..., ... vekili ve asli müdahiller vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve Kanuna uygun olup bir kısım dahili davacılar ..., ..., ..., ... vekili ve asli müdahiller vekili temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

Bir kısım davacılara ve asli müdahillere ait 427,60 TL peşin harcın onama harcına ayrı ayrı mahsubuna,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.