"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/80 E., 2021/230 K.
KARAR : Davanın kabulüne
Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen karar, yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, bozma ilâmına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı, davacı vekili ile davalı Hazine vekili ile davalı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, davalı Hazine vekili ile davalı ... İdaresi vekilinin temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: K A R A R
Davacı ... vekili, 14.01.2013 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Siirt ili Merkez ilçesi Sağlarca köyünde bulunan dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği dört parça taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkili olan davacı yararına oluştuğunu ileri sürerek, taşınmazların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 713 üncü maddesi hükmüne göre davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar cevaplarında; davanın reddini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesince "Verilen süreye rağmen, davacı vekilince harcın tamamı yatırılmadığı" gerekçesiyle verilen, Harçlar Kanunu'nun 30. maddesi atfıyla ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 150 nci maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına ilişkin ilk karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 25.02.2016 tarihli ve 2015/6490 Esas, 2016/2338 Karar sayılı ilamıyla; "... Davacının dilekçesinde sınırlarını bildirdiği taşınmazların keşif esnasında mahkemece belirlendiği ve teknik bilirkişi krokisinde bu yerlerin (A), (B), (C) ve (D) harfleriyle adlandırıldığı, hal böyle iken; davacı tarafça dört ayrı taşınmazın dava konusu edildiği ve davacı tarafın mahkemeye sunduğu 23.05.2014 tarihli dilekçe ile; teknik bilirkişinin raporuna ekli krokide (A) ve (B) harfleri ile gösterilen taşınmazların harcını tamamlamadıkları gibi taşınmazlar ile ilgili dava dosyasının tefrik edilmesini talep ettikleri, (C) ve (D) harfleri ile gösterilen taşınmazlar ile ilgili ise, harcı tamamlamak suretiyle yargılamaya devam ettikleri ve davalarının bu iki taşınmaz yönünden kabulüne karar verilmesini istedikleri, ancak yerel mahkemece taleplerinin dikkate alınmadığı açıklanarak, davacı tarafça açılan davanın dört ayrı taşınmaza yönelik dört ayrı dava olduğunun düşünülmesi ve davacı tarafça harcı tamamlanan ve takip edildiği bildirilen (C) ve (D) harfleri ile gösterilen taşınmazlara yönelik davaya devam edilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi ..." gereğine değinilerek bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, bozma ilâmı doğrultusunda yapılan yargılama sonunda verilen, davacı tarafından açılan Siirt İli, Merkez Sağlarca Köyünde kain fen bilirkişileri ... ve ... tarafından düzenlenen 19.09.2013 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (C) harfi ile gösterilen 5.379,57 m2 lik yer ile, aynı krokide (D) harfi ile gösterilen 5.669,46 m2 lik taşınmazlara ilişkin açılan davanın kabulü ile taşınmazlara son parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına tapuya tesciline dair ikinci hükmün, davalı Hazine vekili ile davalı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 25.09.2018 tarihli, 2018/1932 Esas, 2018/5927 Karar sayılı ilamıyla; "... Dava konusu taşınmazların bulunduğu Sağlarca köyünde kadastro çalışmaları yapıldığının anlaşıldığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 26 ncı maddesinde, kadastro mahkemesinin görevinin, her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağının düzenlendiği gün başlayacağının açıklandığı, 27 nci maddesinde de yerel hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında o mal hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevinin sona ereceğinin belirtildiği açıklanarak, hakkında tutanak düzenlenen bölümler belirlenerek bu bölümler hakkında görevsizlik kararı verilmesi, tutanak düzenlenmeyen kısım varsa bu kısım hakkında ise asliye hukuk mahkemesinin görevli olacağı değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi ..." gereğine değinilerek, bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, bozma ilâmı uyarınca yargılama sonunda verilen, fen bilirkişi raporunda (A) ve (B) ile gösterilen taşınmazlara ilişkin dava, eldeki davadan tefrik edilerek farklı esasa kaydedilmiş, davacı tarafından açılan Siirt ili Merkez Sağlarca köyünde kain fen bilirkişileri ... ve ... tarafından düzenlenen 19.09.2013 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (C) harfi ile gösterilen 5.379,57 m2 lik yer ile aynı krokide (D) harfi ile gösterilen 5.669,46 m2 lik taşınmazlara ilişkin açılan davanın ise kabulü ile taşınmazlara son parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına tapuya tesciline ilişkin önceki karar, davalı Hazine vekili ile davalı ... İdaresi vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesinin 21.12.2020 tarihli ve 2020/6396 Esas 2020/6182 Karar sayılı ilamıyla; "Mahkemece bozmaya uyularak dava konusu taşınmazların tescil harici alanda kaldığı gerekçesiyle esasa ilişkin hüküm kurulmuş ise de 2015 yılında yapılan kadastro tespitinde Sağlarca Köyü 101 ada 1 parsel numarasıyla sınırlandırılan taşınmazın beyanlar hanesinde taşınmazın (A), (B), (C) harfleriyle gösterilen bölümlerinin dava konusu olduğu belirtilen Siirt 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013 Esasa kayıtlı bir kısım dosyaları arasında, eldeki dava dosyasının bozmadan önceki esas numarası olan 2013/22 Esas sayılı dosyanın da bulunduğunun anlaşıldığı açıklanarak, mahkemece Sağlarca köyü 101 ada 1 parselin tutanağında sözü edilen ölçü krokisi getirtilip teknik bilirkişiden koordinatlı kroki ile çakıştırılarak hazırlanmış rapor alınıp çekişmeli taşınmazların kadastro tespiti yapılan taşınmaz sınırları içerisinde kalıp kalmadığı kesin olarak belirlendikten sonra tutanak düzenlenmiş taşınmazlar hakkında 3402 sayılı Kanun'un 27 nci maddesi gereğince görevli mahkemenin kadastro mahkemesi olduğu nazara alınarak davanın görev yönünden reddine, hakkında tutanak düzenlenmemiş taşınmazlar yönünden davanın esası hakkında karar verilmesi" gereğine değinilerek bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda; "... bozma ilamı doğrultusunda ölçü krokisi çakıştırılarak alınan 15.06.2021 havale tarihli fen bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazlardan (A) ve (B) harfleriyle gösterilenlerin kadastro tespiti yapılan taşınmaz sınırları içerisinde kaldığı, (C) ve (D) harfleriyle gösterilen kısımların tapulama harici alanda kaldığının belirtildiği, raporun dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olduğu, (A) ve (B) harfleriyle gösterilen taşınmazlar yönünden Mahkememizin 2019/547 Esas sayılı dosyasında verilen görevsizlik kararı kesinleştiğinden bu kısımlar yönünden yeniden hüküm kurulmadığı, (C) ve (D) harfleriyle gösterilen kısımlar yönünden ise; davacı tarafından aralıksız olarak günümüze kadar 20 yıldan fazla bir süredir ekonomik zilyetliğin devam ettirildiğinin hava fotoğrafları, ziraat bilirkişi raporu, orman bilirkişi raporu ve mahalli bilirkişi beyanları ile sabit olduğu, yasanın aradığı taşınmaz edinme koşullarının bu kısımlar yönünden oluştuğu ..." gerekçesiyle, davanın kabulü ile Siirt ili Merkez Sağlarca köyünde kain fen bilirkişileri ... ve ... tarafından düzenlenen 19.09.2013 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (C) harfi ile gösterilen 5.379,57 m2 lik yer ile aynı krokide (D) harfi ile gösterilen 5.669,46 m2' lik taşınmazlara son parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalı Hazine vekili ile davalı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olup, çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde dava tarihinde yapılmış olan bir orman kadastrosunun bulunmadığı, arazi kadastrosunun ise 1982 yılında yapıldığı ve dava konusu yerlerin taşlık olarak tapulama harici bırakıldığı anlaşılmaktadır.
1. Davacı vekilinin, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması ve lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; bu hususta İlk Derece Mahkemesinin 2018/668 Esas ve 2019/431 Karar sayılı kararı ile temyizen incelenen eldeki kararla aynı hükmün kurulduğu ve bu kararla yine yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakıldığı, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmediği ve davacı vekilinin bu kararı temyiz etmediği, buna göre, söz konusu hükmün davacı aleyhine bu yönlerden kesinleştiği ve davalılar lehine bu yönde usûlî kazanılmış hak oluştuğu anlaşıldığından, temyiz incelemesine konu hükmü temyiz etmede hukuki yararı bulunmayan davacı vekilinin temyiz dilekçesinin belirtilen nedenlerle reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kurallarına, 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de bulunmadığına göre, davalı Hazine vekili ve davalı ... İdaresi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Ancak; Dairemizin geri çevirme ilamıyla yaptırılan araştırmada; dosya arasına gelen DSİ Genel Müdürlüğünün 31.07.2024 tarihli yazısı uyarınca, fen bilirkişi raporunda (C) ve (D) ile gösterilen dava konusu taşınmazların halen Ilısu Barajı ve Hes Projesi Rezervuar alanında daimi olarak sular altında kaldığı anlaşılmış olup, taşınmazların sular altında kalmasından önce yapılan keşif ve alınan raporlara göre de davacı lehine zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlendiğine göre İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazların su altında kaldığı ve bu nitelikteki yerlerin tapu kütüğüne tescilinin mümkün olmadığı göz önüne alınarak, davacı lehine mülkiyetin tespitine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde tescil kararı verilmesi isabetsiz ise de, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekili ve davalı ... İdaresi vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
Davalı Hazine vekili ve davalı ... İdaresi vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının birinci bendinde yer alan "... taşınmazlara son parsel numarası verilmek suretiyle taşınmazların davacı adına tapuya kayıt ve tesciline" ifadesinin hükümden çıkarılarak, yerine "... taşınmazların mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine" cümlesinin eklenmesine ve İlk Derece Mahkemesi kararının, bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 09.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi