"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2017/7 E., 2018/15 K.
KARAR : Davacı Hazinenin davasının kısmen kabulüne diğer davacılar yönünden davanın reddine
DAVA TÜRÜ : Kadastro tespitine itiraz
Taraflar arasındaki davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davacı Hazinenin davasının kısmen kabulüne, diğer davacılar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., davalı-müdahil davacı ... vekili ve davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 06.06.2023 tarihli ve 2021/4450 Esas, 2023/3500 Karar sayılı ilamı ile Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.
Davalı/müdahil davacı ... vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında; Ordu ili Kabataş ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 450 ada 23, 24, 25, 26, 27, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37 ve 38 parsel sayılı sırasıyla 1.215.55, 1.241.02, 786.20, 898.34, 1.223.59, 1.246.78, 930.15, 1.335.33, 2.865.50, 197.04, 196.54, 198.05, 358.05, 182.44, 189.51 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle sırasıyla ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine temsilcisi, çekişmeli taşınmazların dere yatağında bulunduğu iddiası ile dava açmış, taşınmazların tespit harici bırakılmasını ya da Hazine adına tescillerine karar verilmesini, davacılar ... ile ... kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 450 ada 23, 24, 25, 26, 27, 20, 30, 31 ve 32 parsel sayılı taşınmazların adlarına tescillerini, davacı ... tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 450 ada 23 parsele karşı dava açmış, yargılama sırasında ..., 450 ada 24,25,26 ve 27 parsel sayılı taşınmazlara yönelik tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak davaya katılmıştır. Bir kısım davalılar ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde; tapu kaydı, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliklerinin olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesinin 18.11.2013 tarihli ve 2009/139 Esas, 2013/170 Karar sayılı kararı ile; özetle "dava konusu tüm taşınmazların Bolaman Irmağı yatağında bulunmadığı ve tarım arazisi vasfında olup tespit maliklerinin zilyetliğinde bulunduğu, tespit maliklerine ise dedelerinden ve babalarından intikal ettiği, dava konusu 450 ada 24, 25, 26, 27 parsel sayılı taşınmazların ... mevkiili Şubat 1324 tarihli ve 37 nolu tapu kaydının kapsamında bulunduğu ve müdahil davacı ...'in ilgili kök tapu kaydından gelen 16.08.1982 tarihli ve 8 nolu, 05.06.2002 tarihli ve 4 nolu ve 08.08.2006 tarihli ve 4 nolu tapu kayıtları ile toplam 36148 payının bulunduğu, davacılar ... ve ...'ın dava konusu taşınmazlarda herhangi bir zilyetliklerinin bulunmadığı, davacı ...'ın davasından feragat ettiği" gerekçeleri ile davacı Hazinenin davasının reddine, davacı ...’ın davasının feragat nedeniyle reddine, davacı ... ve ...’ın davasının reddine, davacı ...'in davasının kısmen kabulü ile, 450 ada 23, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline, 450 ada 24, 25, 26 ve 27 parsel sayılı taşınmazların ... ve müşterekleri payları doğrultusunda (hüküm yerinde payları gösterilerekhüküm yerinde payları gösterilmek suretiyle) adlarına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 27.04.2016 tarihli ve 2015/10100 Esas, 2016/4780 Karar sayılı kararında özetle; "taşınmazlar üzerindeki zilyetlik durumu ve süresinin kesin olarak belirlenmediği, müdahil ...’nın dayanağı olan tapu kaydının mahallinde usulünce uygulanmadığı, uygulamada tüm komşu parsel tutanak ve dayanaklarından yararlanılmadığı, bir taşınmazın kullanım durumunun belirlenmesindeki en iyi yöntem olan hava fotoğraflarından yararlanılmadığı, paftada dere görünmemesine rağmen taşınmazın dere yatağında olmadığı şeklindeki yetersiz, ayrıntıdan uzak jeolog bilirkişi raporu ve tek kişilik yetersiz ziraat bilirkişisi raporu ile yetinilerek hüküm kurulmuş olmasının hatalı olduğu açıklanarak; kadastro tespit tarihinden 15-20-25 yıl önceki en az üç evreye ilişkin çekişmeli taşınmazı gösteren hava fotoğrafları getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle aynı yönteme göre tespit edilecek taraf tanıkları, üç kişilik ziraat mühendisi, jeoloji mühendisi, jeodezi ve fotogrametri mühendisinden oluşacak uzman bilirkişiler kurulu ve fen bilirkişisi huzuruyla yeniden keşif yapılması, keşif sırasında; yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazın kimler tarafından neye istinaden ne zamandan beri zilyet edildiğine ilişkin maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınması, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmesi, uygulamada çekişmeli taşınmazları dıştan çevreleyen tüm parseller dikkate alınması, daha sonra jeolog, jeodezi ve fotogrametri mühendisinden oluşacak uzman bilirkişiler kuruluna dosyanın tevdii ile taşınmazın stereoskopik çift hava fotoğrafları üzerinde uygulama yaptırılarak taşınmazın niteliği, dere yatağında kalıp kalmadığı ile tarımsal amaçlı zilyetliğin başlangıç tarihi ve taşınmazın imar-ihyası tamamlanmış ise imar-ihyanın tamamlandığı tarih ayrı ayrı belirlenmesi, ziraat bilirkişi kurulundan taşınmazların niteliğiyle ilgili taşınmazların her yönden çekilmiş fotoğraflarını içerir ve taşınmazları ayrı ayrı belirtir ayrıntılı rapor alınması, müdahil ...’nın dayanağı tapu kaydı 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) 20 nci maddesi hükmü uyarınca yerel bilirkişi yardımı ve uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanması, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmesi, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmesi, bu yolla dava konusu taşınmazların müdahil ...’nın dayandığı tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanması, tapu kaydının dışında kalan bölümler varsa bu bölümlerde zilyetlik araştırması yapılması, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgiler alınması, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde çelişki giderilmesi uzman fen bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek, varsa dere ve yatağını da gösterecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınması; bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi" gereğine değinilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; özetle "Müdahilin dayanak ... mevkili tapu kaydının çekişmeli taşınmazlara uymadığını, bir an için beyanlara itibar edilip davacı ...'in dayanak tapu kaydı uygulanmış kabul edilse bile bir hududunun bilinememiş olması dolayısıyla kaydın 3402 sayılı Kanun'un 20/C maddesi gereğince miktar ile sınırlandırılması gerektiği, buna göre kayıt kapsamında kalan dava dışı 450 ada 22 parsel sayılı taşınmazın davacı ... adına belgesizden tespit gördüğü, dava dışı 450 ada 22 parsel sayılı taşınmazın miktarının dayanak kayıt miktarından fazla olduğu hususu dikkate alındığında dava konusu taşınmazların zilyetlik hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiğini, dosya kapsamına göre müdahil davacı ...'in dava konusu taşınmazlarda herhangi bir zilyetliğinin olmadığı, bu açıdan Müdahil davacı ...'in davasının reddi gerektiği, birleşen dosya davacıları ... ve ...'ın dava konusu taşınmazlardan bir kısmını Mahkememizin yukarıda yazılan esas sayılı dosyaları ile dava ettikleri ancak birleşen dosya davacıları ... ve ...'ın dava konusu taşınmazlarda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan üstün haklarının olmadığı ve dava konusu taşınmazlarda zilyetliklerinin bulunmadığı bu sebeplerle davalarının ayrı ayrı reddi gerektiği, birleşen dosya davacısı ...'ın ise açmış olduğu davadan 13.06.2011 havale tarihli feragat dilekçesi ile feragat ettiği bu nedenle davasının reddi gerektiği, Hazinenin davasına gelince; yapılan inceleme neticesinde teknik bilirkişi raporlarında ve özellikle bilirkişi ... tarafından sunulan Jeoloji raporuna göre dava konusu taşınmazların bir kısmının dere yatağında kaldığı, eski tarihli hava fotoğraflarına göre derenin yatak değiştirmeden önce dava konusu taşınmazların 05.03.2018 havale tarihli fen bilirkişisi raporunda ve krokisinde renkli(taralı) olarak gösterilen kısımlarının dere yatağında olduğu, yapılan keşifte zeminde çukur açmak suretiyle inceleme yapıldığı ve dere malzemesine rastlanıldığı, DSİ tarafından dere yatağında 2013 yılında çalışma yapılmışsa da derenin aktığı yer ile dava konusu taşınmazlar arasında belirgin ve koruyucu bir set bulunmadığı, her ne kadar zirai bilirkişi raporuna göre imar-ihyanın 60-65 yıl önce tamamlandığı şeklinde genel bir ifade kullanılmışsa da dava konusu taşınmazlar üzerindeki fındık fidanlarının 2-3 yaşında olması ve mahalli bilirkişilerin kullanım ve zilyetlik sürelerini olaylara ve zamana dayalı olarak açıklamadıkları, davalıların dava konusu taşınmazları sadece sahiplenmek için kısa süre önce ekip biçtikleri ve taşınmazlar üzerinde ekonomik amaca uygun bir zilyetliklerinin olmadığı, somut olayda 3402 sayılı Kanun'un 14 ve 17 nci maddelerinde öngörülen iktisap şartlarının oluşmadığı, 05.03.2018 havale tarihli fen bilirkişisi raporunda ve krokisinde renkli(taralı) olarak gösterilen dava konusu taşınmazlardan 450 ada 33-34-35-36-37-38 parsel sayılı taşınmazların bütün olarak, dava konusu 450 ada 32 parsel sayılı taşınmazın 32/A harfi ile gösterilen taralı alanın, dava konusu 450 ada 31 parsel sayılı taşınmazın 31/A harfi ile gösterilen taralı alanın, dava konusu 450 ada 30 parsel sayılı taşınmazın 30/A harfi ile gösterilen taralı alanın, dava konusu 450 ada 29 parsel sayılı taşınmazın 29/A harfi ile gösterilen taralı alanın, dava konusu 450 ada 27 parsel sayılı taşınmazın 27/A harfi ile gösterilen taralı alanın, dava konusu 450 ada 26 parsel sayılı taşınmazın 26/A harfi ile gösterilen taralı alanın, dava konusu 450 ada 25 parsel sayılı taşınmazın 25/A harfi ile gösterilen taralı alanın, dava konusu 450 ada 24 parsel sayılı taşınmazın 24/A harfi ile gösterilen taralı alanın, dava konusu 450 ada 23 parsel sayılı taşınmazın 23/A harfi ile gösterilen taralı alanın, dere yatağında olduğu, ve devletin hüküm ve tasarrufunda olduğu, 3402 sayılı Kanun'un 16/C maddesi gereğince tescil ve sınırlandırmaya tabi olmadığı bu sebeple dava konusu taşınmazların bu kısımlarının dere yatağı niteliği ile tespit dışı bırakılması gerektiği, dava konusu taşınmazlardan 450 ada 33-34-35-36-37-38 parsel sayılı taşınmazların bütün olarak dere yatağında kaldıklarından tamamının tespit dışı bırakılması gerektiği, dava konusu 450 ada 23-24-25-26-27-29-30-31-32 parsel sayılı taşınmazların taralı alanlar dışındaki yerlerin ise zilyetlikle iktisap şartları oluşan tespit malikleri adına yazılması gerektiği" gerekçesiyle davacı Hazinenin davasının kısmen kabulüne, birleşen dosya davacısı ...'ın davasının feragat nedeniyle reddine, birleşen dosyalar davacıları ... ve ...'ın davalarının reddine, davalı/müdahil davacı ...'in davasının reddine karar verilmiş, hüküm; davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., müdahil ... vekili ve davacı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
Dairenin 06.06.2023 tarihli ve 2021/4450 Esas, 2023/3500 Karar sayılı ilamı ile tüm temyiz itirazlarının reddi ile İlk Derece Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiş, onama ilamına karşı davalı/müdahil davacı ... vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 440 ncı maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan davalı/müdahil ... vekilinin müdahale talebinde bulunduğu 450 ada 24,25,26 ve 27 parsel sayılı taşınmazlar hakkında hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda dere yatağı olarak gösterilen ve hükümde de bu nedenle tescil harici bırakılmasına karar verilen bölümler hakkındaki karar düzeltme istemleri yerinde değildir.
2. Davalı/müdahil ... vekilinin 450 ada 24,25,26 ve 27 parsel sayılı taşınmazların hükme esas alınan bilirkişi raporunda dere yatağı kapsamında kalmadığı kabul edilen ve bu nedenle tespit malikleri adına tesciline karar verilen bölümleri hakkındaki karar düzeltme talebine gelince;
Öncelikle usuli kazanılmış hak kavramının üzerinde durulması gerekir ki; anlam itibarıyla bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Usuli müktesep hak müessesesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda (6100 sayılı Kanun) düzenlenmiş olmamakla beraber davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.
Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar; 04.02.1959 tarihli ve 1959/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararları) Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.07.2006 tarihli ve 2006/4-519 Esas, 2006/527 Karar sayılı, 03.12.2008 tarihli ve 2008/10-730 Esas, 2008/732 Karar sayılı kararları)
Bazı konuların bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmesi durumunda da usuli kazanılmış hak doğmuş olur. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Yani kesinleşmiş bu kısımlar o kısımlar lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak teşkil eder.
Somut dosya kapsamına gelince; Mahkemece 18.11.2013 tarihli yukarıda gerekçesiyle belirtilen kararında davacı Hazine'nin davasının reddine, davacı ...’ın davasının feragat nedeniyle reddine, davacı ... ve ...’ın davasının reddine, davacı ...'in davasının kısmen kabulü ile, 450 ada 23, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline, 450 ada 24, 25, 26 ve 27 parsel sayılı taşınmazların ... ve davalıların payları doğrultusunda adlarına tesciline (36148 payın müdahil ... adına, 32972 payın ise davalılar (tespit malikleri) adına tesciline karar verilmiş, hüküm yalnızca davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiş, diğer bir anlatımla davalılar tarafından 450 ada 24, 25, 26 ve 27 parsel sayılı taşınmazlar hakkında aleyhlerine verilen karar temyiz edilmemiş, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 27.04.2016 tarihli kararıyla davacı Hazinenin temyiz itirazları kabul edilerek Hazinenin iddiaları yönüyle araştırma ve incelemeye dayalı olarak bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan araştırma ve inceleme sonunda davacı Hazinenin davasının kısmen kabulü ile; 450 ada 24, 25, 26 ve 27 parsel sayılı taşınmazların fen bilirkişi raporunda gösterilen bölümlerinin dere yatağı vasfıyla tescil harici bırakılmasına, geri kalan bölümlerinin ise tespit maliki davalılar adına tesciline karar verilmiştir. Ne var ki; davanın kısmen kabulüne dair 18.11.2013 tarihli hükmünün, davalılar tarafından temyiz edilmediği ve bu hükümde 450 ada 24, 25, 26 ve 27 parsel sayılı taşınmazların davalı/müdahil ... ile davalılar adına paylı olarak tesciline dair hükmünün davalı/müdahil ... ile davalılar arasındaki dava yönüyle artık usuli kazanılmış hak oluştuğu gözden kaçırılmıştır.
Diğer bir anlatımla; İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamı sonrası yapılan yargılama neticesinde, davalı/müdahil ... lehine 18.11.2013 tarihli ilam ile oluşan söz konusu usuli kazanılmış hak gereğince 450 ada 24, 25, 26 ve 27 parsel sayılı taşınmazların dere yatağında kalmayan bölümleri yönüyle 18.11.2013 tarihli hüküm de yer alan paylar doğrultusunda davalı/müdahil davacı ... ile davalılar adına tesciline karar verilmesi gerekirken bu bölümleri hakkında davalı/müdahil ...'in davasının tümden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; temyiz incelemesi neticesinde, İlk Derece Mahkemesi kararının 450 ada 24, 25, 26 ve 27 parsel sayılı taşınmazların davalılar adına tesciline karar verilen bölümleri hakkında verilen kararın yukarıda açıklanan nedenlere bozulması gerekirken, maddi hataya dayalı olarak hükmün tümden onandığı anlaşıldığından, davalı/müdahil ... vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı/müdahil ... vekilinin 450 ada 24,25,26 ve 27 parsel sayılı taşınmazlar hakkında hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda dere yatağı olarak gösterilen ve hükümde de bu nedenle tescil harici bırakılmasına karar verilen bölümleri yönüyle karar düzeltme talebinin REDDİNE,
Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı/müdahil ... vekilinin, 450 ada 24, 25, 26 ve 27 parsel sayılı taşınmazlar hakkında hükme esas alınan bilirkişi raporunda dere yatağı kapsamında kalmadığı kabul edilen ve bu nedenle tespit malikleri adına tesciline karar verilen bölümleri hakkındaki karar düzeltme talebinin talebinin yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'un 442/3 üncü maddesi gereğince kabulü ile Dairenin 06.06.2023 tarihli ve 2021/4450 Esas, 2023/3500 Karar sayılı onama ilamının dava konusu 450 ada 24, 25, 26 ve 27 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının, dava konusu 450 ada 24, 25, 26 ve 27 parsel sayılı taşınmazların dere yatağında kalmayan bölümleri yönünden, 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Peşin harcın istek halinde temyiz eden ...'e iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
11.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.