"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/948 E., 2024/468 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2021/73 E., 2021/489 K.
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince tavzih talebinin reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının davacı ... ile tavzih talep eden Kadastro Müdürlüğü vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak tavzih talebinin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ... ile tavzih talep eden Kadastro Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Antalya ili Korkuteli ilçesi Nebiler Mahallesi çalışma alanında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) Geçici 8 inci maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışması sırasında, 138 ada 7 parsel sayılı 2.003,73 metrekare, 140 ada 2 parsel sayılı 13.124,43 metrekare, 142 ada 1 parsel sayılı 8.191,25 metrekare, 154 ada 1 parsel sayılı 9.354,73 metrekare ve 155 ada 1 parsel sayılı 2.667,38 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, kadastro tutanaklarının edinme sebebi bölümünde, mülga 2613 sayılı Kanun ile 5602, 509 ve 766 sayılı Kanunlara göre yapılan kadastro / tapulama çalışmaları sırasında kadastroya tabii tutulmayarak tespit harici bırakılan yerden oldukları belirtilerek, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla vasfıyla davalı ... adına tespit edilmişlerdir.
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; Antalya ili Korkuteli ilçesi Nebiler Mahallesi 138 ada 7, 140 ada 2, 142 ada 1, 154 ada 1 ve 155 ada 1 parsel sayılı taşınmazların, Hazineye ait olup tespit dışı bırakılan ve ilk tesis kadastrosu yapılırken kimsenin kullanımında olmayan devletin hüküm ve tasarrufu altında sayılan yerlerden iken yapılan çalışma sonucunda taşınmazın davalı adına tespit edildiğini, 3402 sayılı Kanun'un 14. ve 17. maddesinde yer alan zilyetlikle iktisap koşullarının davalı açısından oluşmadığını, yapılan çalışmaların yasa ve genelge hükümlerine aykırı olduğunu belirterek, kadastro tespitleninin iptali ile taşınmazların Hazine adına tespit ve tescillerine karar verilmesini istemiştir.
Yargılama sırasında davalı ...'ın vefat etmesi nedeniyle dava, mirasçılarına yöneltilmiştir.
Davalı ... cevap dilekçesinde; taşınmazların babasından intikal ettiğini, 1974 yılından beri taşınmazı kendisinin kullandığını ve taşınmazlar üzerinde 60 - 70 yıldan fazla bir süredir eklemeli zilyetliğinin bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "dinlenilen mahalli ve tespit bilirkişileri ile davalı tanığının, 138 ada 7 parsel taşınmazın (A) harfiyle gösterilen sürülü olan bölümünün evvelden beri davalı tarafından devamlı suretle ekin ekilmek suretiyle kullanıldığını, (B) ve (C) harfiyle gösterilen diğer kısımların kullanılmadığını, 154 ada 1 ve 155 ada 1 parsellere 1985 yılından beri ekin ekilmediğini, 140 ada 2 ve 142 ada 1 parsellerin evvelden beri davalı tarafından ekin ekilmek sureti ile kullanıldığını beyan ettikleri, 138 ada 7 parsel sayılı taşınmazın güneyindeki 612 parselin tapulama tutanağı incelendiğinde, uygulanan vergi kaydının dava konusu parsele bakan kuzey yönünü dere okuduğu, dere ile dava konusu taşınmaz arasında 20 - 30 metre kot farkı bulunduğu, taşınmazın dereden kazanılan yerlerden olmadığı, 154 ada 1 parsel sayılı taşınmazın doğusundaki 603 parselin tutanağı incelendiğinde, uygulanan vergi kaydının dava konusu parsele bakan batı hududunu "dağ" okuduğu, bilirkişi heyet raporunda, hava fotoğrafları ve uydu görüntüleri ve toprak yapısının incelenmesinde, 138 ada 7 parsel taşınmazın (B) ve (C) bölümünün imar - ihya edilmediğinin, (A) bölümünün ise imar - ihya edilerek tarım toprağı vasfının oluştuğunun, diğer tüm taşınmazların ise imar ihyasının tamamlanmadığının ve tarım toprağı vasfını taşımadığının belirtildiği, keşifte dinlenilen mahalli - tespit bilirkişilerin, 140 ada 2 ve 142 ada 1 parsel sayılı taşınmazla ilgili beyanlarının gerçeğin görüntüsü olan hava fotoğrafları, uydu görüntüleri ve uzman heyet raporu ile doğrulanmadığından bu beyanlara değer verilmediği, 138 ada 7 parsel sayılı taşınmazın (A) harfiyle bölümü üzerinde davalı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu, 138 ada 7 parsel sayılı taşınmazın (B) harfiyle gösterilen bölümü ile diğer taşınmazlar üzerinde davalı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı" gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 138 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 3402 sayılı Kanun'un Geçici 8 inci madde gereğince yapılan kadastro tespitinin iptaline, 09/08/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda istinafa ve temyize konu (A) harfi ile gösterilen 1.216,95 metrekarelik kısmın 138 ada 7 parsel numarası ile eşit hisselerle ... mirasçıları ... ve müşterekleri adına tarla vasfıyla, geriye kalan istinafa ve temyize konu edilmeyen (B) harfi ile gösterilen 356,27 metrekarelik kısmı ile (C) harfi ile gösterilen 430,51 metrekarelik kısmın ifraz edilip ayrı ayrı 138 ada son parsel numarası verilerek tarla niteliği ile Hazine adına, istinafa ve temyize konu edilmeyen 140 ada 2, 142 ada 1, 154 ada 1 ve 155 ada 1 parsel sayılı taşınmazların 3402 sayılı Kanun'un Geçici 8 inci madde gereğince yapılan kadastro tespitlerinin iptaline tarla niteliği ile Hazine adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş; hükmün, davacı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; "dava konusu taşınmazlardan 138 ada 7 parsel sayılı taşınmazın hakkında ret kararı verilen ve 09/08/2021 tarihli bilirkişi kurulu raporunda (A) harfiyle gösterilen 1.216,95 metrekarelik kısmının istinaf konusu edildiği; söz konusu taşınmazın bulunduğu alanın, 766 sayılı Tapulama Kanunu’na göre yapılarak 29/09/1983 tarihinde kesinleşen tapulama çalışmalarında devlet orman sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapulama harici alan olarak bırakıldığı, Korkuteli ilçesi Nebiler Mahallesinde 3116 sayılı Kanun’a göre orman tahdidinin yapılmadığı, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 1 inci maddesi kapsamında 2016 yılında tamamlanarak 01/01/2017 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu çalışması sonucunda taşınmazın tamamının ziraat arazileri olarak belirlenen ve orman sayılmayan alanda kaldığının anlaşıldığı, taşınmazın eğiminin % 10 olduğu, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritalarında açıklık alan olarak göründüğü, bu bölümün nizasız ve fasılasız olarak üzerinde bölgeye uygun kültür bitkilerinin yetiştiriciliği uygulanarak tarımsal faaliyetin oluşturulduğu ve imar - ihya ve ıslah çalışması yapılarak tarım toprağı özelliğinin kazandırıldığı, 1980 yılından beri tarımsal amaçla kullanıldığı, bu kısım üzerinde davalı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu, bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu" gerekçesiyle davacı ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; kararın, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Daire'nin 20.06.2023 tarihli ve 2022/6600 Esas, 2023/3814 Karar sayılı kararıyla "Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu" gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verildikten sonra İlk Derece Mahkemesince hükmün 20.06.2023 tarihinde kesinleştiği hususu şerh edilmiştir.
Bilahare, Antalya Kadastro Müdürlüğünün 04.01.2024 tarihli yazısıyla Antalya Kadastro Mahkemesi'nin 2021/73 Esas - 2021/489 Karar sayılı kararının uygulanması esnasında karar eki olan 09.08.2021 tarihli fen bilirkişi raporunun müdürlükleri tarafından yapılan incelemesinde, ekli krokide hesaplanan koordinatların ve yüzölçümlerin hatalı olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle hesaplanan koordinat ve yüzölçümlere göre karar verildiğinden karar infazının yapılmadığını ve uygulanabilirliğinin olmadığının tespit edildiğini belirterek tavzih kararı alınması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince dosya üzerinden yapılan yargılama sonunda;"dosya incelendiğinde Kadastro Müdürlüğünün tavzih talebi doğrultusunda dosya koordinat ve yüz ölçüm hatası bulunup bulunmaması yönünden yeniden inceleme yapılması için fen bilirkişisine tevdii edildiği ve dava tarihinden sonra 3402 Sayılı Kanun'un 22/2-a maddesi gereğince çalışma yapılması sebebiyle kararın infazının yapılamadığı, İlk Derce Mahkemesi kararında ve kararı ek yapılan bilirkişi raporunda herhangi bir yazım-yüzölçüm hatası ile koordinat hatasının bulunmadığı" gerekçesiyle tavzih talebinin reddine karar verilmiş; hükmün, davacı ... ile tavzih talep eden Kadastro Müdürlüğü vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince "kural olarak tavzihin ne biçimde ve hangi koşullarda yapılacağının 6100 sayılı HMK’nın 305. ve devamı maddelerinde açıklandığı, buna göre, hükmün tavzihini ancak davanın taraflarının isteyebileceği, doktrinde de kabul edildiği üzere, ilgili kurumlarca, hükmün tavzihini gerektiren hususların tespit edilmesi halinde, bu kurumlarca, hükmün tavzihi için talep hakkı bulunan ilgili taraflara bildirimde bulunulması gerektiği, o halde, somut olayda olduğu gibi davanın taraflarınca yapılmış bir tavzih talebi bulunmadığına ve taraflardan biri olmayan Kadastro Müdürlüğünün tavzih talep etme hakkı bulunmadığına göre, ilk derece mahkemesince davanın tarafı olmayan Kadastro Müdürlüğünün tavzih talebinin aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru olmadığından ve bu hususun dava şartlarından olması nedeniyle 6100 sayılı Kanun'un 355.maddesi anlamında kamu düzenine aykırılık kapsamında bulunduğu" gerekçesiyle istinaf başvurularının bu yönden kabulüne ve İlk Derece Mahkemesi'nin ek kararın kaldırılmasına Antalya Kadastro Müdürlüğünün tavzih talebinin aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; karar, davacı ... ile tavzih talep eden Kadastro Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki gerekçeye, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı ... ile tavzih talep eden Kadastro Müdürlüğü vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
Harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
Harçtan muaf olduğundan Kadastro Müdürlüğünden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar veril