"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi(S.)
SAYISI : 1994/111 E., 1996/2 K.
KARAR : Davanın kabulüne
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı dahili davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., dava konusu 105 ada 132 parsel sayılı taşınmazın ölü babası adına tespit gördüğünü, ancak taşınmazı kardeşi ...’den 01.10.1978 tarihinde adi senet ile satın aldığını, 102 ada 21 parsel sayılı taşınmazın ise, 1/2 payının kendi adına tespit edilmesi gerektiğini belirterek, dava konusu taşınmazların tespitinin iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazların davacının babasından intikal ettiği, paylaşım sonucu dava konusu 102 ada 21 parsel sayılı taşınmazın davacının payına düştüğü, 105 ada 132 parsel sayılı taşınmazın ise davacı ile kardeşi ...'in payına düştüğü ve ...'in payını davacı ...'e sattığı ve böylece taşınmazın da davacıya ait olduğu gerekçeleri ile davanın kabulüne, ...ilçesi, ... köyü ...mevkii 102 ada 21 parsel sayılı tespitin ve ... ilçesi ...Köyü ... mevki 105 ada 132 parsel sayılı tespitin iptali ile dava konusu bu iki taşınmazın davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm temyiz edilmeksizin 16.03.1996 tarihinde kesinleşmiştir.
Dahili davalı, ... vekili, yargılama aşamasında ve gerekçeli kararın tebliği aşamasında yapılan tebligatların usulsüz olduğunu belirterek, kesinleştirme işleminin hatalı olduğu gerekçesi ile bahse konu kararı esas ve usul yönünden temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de, verilen karar usul ve kanuna uygun düşmemektedir. Şöyle ki, dava, kadastro tespitine itiraza ilişkin olup, bu nitelikteki davalarda husumetin, tespit maliklerine, tespit maliklerinin ölü olması halinde ise mirasçılarına yöneltilmesi ve tüm mirasçıların davada yer alması zorunludur. Taraf teşkilinin sağlanması dava şartlarından olup, bu koşul yerine getirilmeden işin esasına girilerek hüküm kurulması hukuken mümkün bulunmamaktadır. Kamu düzenine ilişkin bu hususun, yargılamanın her safhasında İlk Derece Mahkemesince re'sen dikkate alınması gerekir.
Somut olayda, davacı ..., 25.02.1994 tarihinde, dava konusu iki parça taşınmaz için ölen babası ... aleyhine tespite itiraz davası açmış, 12.04.1985 tarihli dilekçesi ile de ... mirasçılarının davaya dahil edilmesi için dilekçe vermiş, hükmü temyiz eden ...'e yapılan ilk dava dilekçesi tebliğ usulsüz olarak muhtara yapılmış, mahkemece, yeniden tebliğ çıkarılmasına karar verilmesi üzerine, bu defa, "aynı çatı altında oturan kardeşi ...'e" yapılmış, yine gerekçeli karar tebliğ de bahsi geçen davalıya aynı şekilde yapılmıştır. Tebliğ mazbataları üzerinde Tebligat Kanunu’nun hangi hükmüne istinaden tebliğ yapıldığı belirtilmemiş sadece "aynı çatı altında oturan kardeşi ..." şerhi düşülmüş ve tebliğler aralarında menfaat çatışması bulunduğu kuşkusuz olan davacı kardeşine yapılmıştır. Bu durumda, az yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, dava dilekçesi ve duruşma günü, davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediğinden davada taraf teşkili sağlandığından söz etmek mümkün değildir.
O halde Mahkemece yapılacak iş, davalı ...'e duruşma günü ve dava dilekçesinin Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümlerine göre usulünce tebliğ edilerek öncelikle taraf teşkilinin sağlanması, dava konusu taşınmazlara ait kadastro tespit tutanaklarının asılları, tapu kayıtları ve ilgili tüm bilgi ve belgeler dosya arasına alındıktan sonra tarafların işin esası hakkındaki iddia ve savunmaları doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılıp sonucuna göre hüküm kurulması olmalıdır. Usulsüz ve geçersiz tebligatlarla yetinilerek taraf teşkili sağlanmadan yargılama yapılarak hüküm verilmiş olması isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, HMK'nin Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile HUMK'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
İstek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
03.04.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.