"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2011/6 E., 2015/73 K.
KARAR : Davacılar Orman İdaresi ve Hazinenin davalarının kabulüne,
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen karar, yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davacı ... İdaresi ve davacı Hazinenin davalarının kabulüne, davacı ... ve asli müdahil ...'nin davalarının ise reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı, davacı ... İdaresi vekili, asli müdahil ... ve dahili davacı Tarım ve Orman Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Adana ili Kadirli ilçesi ... Köyü çalışma alanında, 1994 yılında yapılan kadastro sırasında, 324 ada 2 parsel sayılı 7.552 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle senetsizden, arsa ve zeytinlik vasfıyla, ... ... ... adına tespit edilmiştir.
Davacı ... 17.08.1994 tarihli dava dilekçesinde; Adana ili Kadirli ilçesi ... Köyü 324 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 190 m2’lik kısmını 30.12.1987 tarihli senetle ... ...’den, 500 m2’lik kısmını da 06.02.1986 tarihli senetle ...’den satın aldığını, tasarruf ve zilyetliğinde olan arsanın vergisini de ödediğini, ancak kadastro çalışmaları sırasında arsanın ... ... ... adına tespitinin yapıldığını ileri sürerek, yapılan tespitin iptali ile taşınmazın harici senetlerle satın aldığı toplam 690 m2’lik kısmının kendi adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı ... İdaresi vekili 24.08.1994 tarihli dava dilekçesinde; Adana ili Kadirli ilçesi ... Köyü 324 ada 2 parsel sayılı taşınmazın devlet ormanı niteliğinde olduğunu, memleket haritasında da devlet ormanı olarak göründüğünü ileri sürerek, davalı adına yapılan tespitin iptali ile dava konusu taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davaya müdahil olarak katılan ... 06.11.1995 tarihinde harçlandırdığı 09.10.1995 tarihli müdahale dilekçesinde; Adana ili Kadirli ilçesi ... Köyü 324 ada 2 parsel sayılı taşınmazın yıllardır murisi ... ...’nin zilyetliğinde bulunmasına rağmen, kadastro çalışmaları sırasında yanlışlıkla ... ... ... adına tespit edildiğini ileri sürerek, müdahale talebinin kabulüne ve yapılan tespitin iptali ile taşınmazın murisi ... ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Kadirli 2. Kadastro Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, 07.02.1996 tarihli ve 1995/30 Esas, 1996/23 Karar sayılı ilk kararla; " Orman bilirkişilerinin düzenlediği raporda nizalı yerin orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirtildiği, davacı ...’nun taşınmazı, asli müdahil ...’nin babası ve ağabeyinden satın aldığı ve satışın da kabul edildiği, mahalli bilirkişi tarafından dava konusu parselin ... ... ...’ye değil, ... ...’ye ait olduğunun bildirildiği " gerekçesiyle, davacı ... İdaresinin davasının reddine, davacı ...’nun ve asli müdahil ...’nin davasının kabulü ile tespitin iptaline ve dava konusu 324 ada 2 parselin arsa ve zeytin bahçesi vasfı ile 7.552 m2 olarak tamamı 775 pay kabul edilerek, 71 payın Ahmet Hamdi oğlu ... adına, 176 payın ... kızı ... ... eşi ... ... adına, 48’er paydan 480 payın ... ... evlatları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... ... adlarına, 12 payın Halil kızı ... ... eşi ... adına, 9’ar paydan 36 payın ... ... evlatları ..., ..., ... ... ve ... adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hükmün, davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 29.06.1998 tarihli ve 1998/6266 Esas, 1998/6748 Karar sayılı ilamıyla; " Hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda yörede 1977 tarihinde bir tahdidin yapıldığı ancak ilan edilerek kesinleşmediğinin açıklandığı, mahkemece bu açıklama karşısında gerçekten yapılmış bir orman tahdidi varsa buna ait işe başlama, çalışma, işi bitirme askı ilan tutanakları ile haritasının dairesinden getirtilip dosyasına konulması, kesinleşip kesinleşmediğinin belirlenmesi, tahdidin kesinleştiğinin belirlenmesi hâlinde; keşfen orman mühendisi ve tapu fen memuru tarafından tahdit haritasının uygulanıp, taşınmazın konumunun duraksamaya yer vermeyecek biçimde gösterilmesi gerektiği, tahdidin kesinleşmediğinin belirlenmesi hâlinde ise; bu defa, memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planının orman mühendislerinden oluşturulacak kurul aracılığıyla uygulanıp, taşınmazın bu belgelerde konumunun ve niteliğinin ne gösterildiğinin saptanması ve haritasıyla irtibatlandırılması gerektiği, alınan bilirkişi raporunda açıklanan bu uygulamalar yetersiz olduğundan raporun hükme esas alınamayacağı, mahkemece değinilen bu yönler gözetilerek araştırma ve inceleme yapılması gerektiği " gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Kadirli 2. Kadastro Mahkemesince bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda, 23.01.2002 tarihli ve 2000/16 Esas, 2002/2 Karar sayılı kararla; " Getirtilen tahdit evraklarının incelenmesinde 1977 yılında yapılan tahdit işlemlerinin sonuçlanmadığının, 1994 yılında yapılan tahdit işlemlerinin ise 05.04.1996 tarihinde kesinleştiğinin, tahdit haritasında dava konusu yerin orman sınırları içerisinde olduğunun, 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesinin uygulanması neticesinde Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığının anlaşıldığı, orman bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmiş ise de, eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında çalılık alan içerisinde kaldığı, çevresinin orman olduğu ve orman bütünlüğünü bozucu mahiyette olduğu gözetilerek evveliyatının orman olduğunun kabul edildiği, orman niteliğini kaybetse bile zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı " gerekçesiyle verilen, davacı ...'nun ve asli müdahil ...’nin davasının reddine, davacı ... İdaresinin davasının kabulü ile tespitin iptaline ve taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline ilişkin ikinci hüküm, davacı ... vekili ve asli müdahil ...'nin temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 08.07.2004 tarihli ve 2004/7501 Esas, 2004/7750 Karar sayılı ilamıyla; " Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden sonra 07.09.1994 tarihinde yapılan ve eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyen orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulamasının bulunduğu, mahkemenin terditli çözüm öneren bozma kararına uymasına rağmen, hukuki sorunu, tahdit kesinleşmiş gibi kesinleşmeyen tahdide göre çözümleyip hüküm kurduğu, oysa somut olayda tahdidin kesinleştiğinden söz edilemeyeceği, bozmadan önce alınan bilirkişi kurulu raporu ile bozmadan sonra alınan raporlarda taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlendiği ve raporların birbirini doğruladığı, tanık ve yerel bilirkişi anlatımlarından da açıkça anlaşılacağı üzere zilyetlikle edinme süresinin ve imar ihya olgusunun davacı ... ve müdahil davacı ... yararına fazlasıyla gerçekleştiği, öte yandan çekişmeli taşınmazın çevresinde bulunan komşu parsellerle ilgili açılan davada mahkemece Orman İdaresinin davasının reddedildiği ve taşınmazlar orman sayılmayan yerlerden olduğundan tespit gibi tescile karar verildiği, kararın onanıp kesinleştiği, bu durumda davacı ... müdahil davacı gerçek kişilerin lehinde olan tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller çerçevesinde önceki kararda olduğu gibi, gerçek kişi ve asli müdahilin davalarının kabulüne, Orman İdaresinin davasının reddine karar verilmesi gerektiği " gerekçesiyle bozulmuştur.
Kadirli 2. Kadastro Mahkemesince bozma ilâmı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda, 09.03.2005 tarihli ve 2004/22 Esas, 2005/8 Karar sayılı üçüncü kararla; bozma kararında açıklanan gerekçe aynen tekrar edilmek suretiyle, davacı ... İdaresinin davasının reddine, davacı ... ve asli müdahil ...’nin davasının kabulüne, dava konusu parselin tarla vasfıyla 775 hisse kabul edilerek 71 hissenin Ahmet Hamdi oğlu ..., 176 hissesinin ... kızı ... ... eşi ... ..., 48’erden 480 hissenin ... ... evlatları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... ..., 12 hissenin Halil kızı ... ... eşi ..., 9’ardan 36 hissenin ... ... evlatları ..., ..., ... ... ve ... adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hükmün, bu defa davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 16.06.2005 tarihli ve 2005/4416 Esas, 2005/7934 Karar sayılı ilamıyla; " Önceki bozma kararının maddi yanılgıya dayalı olduğu ve bu nitelikteki bozma kararına uyulmasının yararına bozma yapılan davacı gerçek kişiler yönünden usulî kazanılmış hak oluşturmayacağı, çekişmeli 324 ada 2 parselin orman olup olmadığı hususunda yapılan araştırmanın yeterli olmadığı ve bu hususta yeniden araştırma yapılması gerektiği açıklanarak, mahkemece eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planının ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç uzman orman yüksek mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiğinin belirlenmesi; öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi salt orman toprağının orman sayılan yer olduğunun düşünülmesi; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenerek çekişmeli taşınmaz üzerindeki bitki örtüsünün keşif zaptına geçirilmesi, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan kroki düzenlettirilip bilimsel verilere dayalı olarak taşınmazın eğiminin belirlenmesi ve yeterli rapor alınması, çekişmeli taşınmazın dört yönden fotoğrafları çekilerek dosya içerisine konulması, çekişmeli taşınmaza komşu olan 840 ada 95 parselin davalı olduğu aynı mahkemenin 1995/59 Esas sayılı dava dosyasının da birlikte incelenmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi " gereğine değinilerek bozulmasına karar verilmiştir.
Kadirli Kadastro Mahkemesince, bozma ilâmı uyarınca yapılan yargılama neticesinde, 20.12.2006 tarihli ve 2005/455 Esas, 2006/329 Karar sayılı kararla; " Bozma ilâmında belirtilen ve çekişmeli taşınmaza komşu olan 840 ada 95 parsele ilişkin davada mahkemece taşınmazın orman vasfıyla hazine adına tesciline karar verildiği, dava konusu yerin dört yönden çekilmiş fotoğraflarının dosyaya konulduğu, bozma kararına uygun şekilde yapılan keşif ve alınan raporlara göre dava konusu taşınmazın orman vasfında olduğu " gerekçesiyle, davacı ... ve asli müdahil ... yönünden davanın reddine, davacı ... İdaresi yönünden ise davanın kabulü ile kadastro tespitinin iptaline ve dava konusu parselin orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline ilişkin dörüncü karar, davacı ... vekili ve asli müdahil ...' nin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 03.05.2010 tarihli ve 2010/5501 Esas, 2010/5771 Karar sayılı ilamıyla onandıktan sonra, asli müdahil ...'nin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine, aynı Dairenin 05.11.2010 tarihli ve 2010/13116 Esas, 2010/13723 Karar sayılı ilamıyla; " Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden sonra 07.09.1994 tarihinde yapılıp eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyen orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulaması bulunduğu, mahkemece bozma kararı sonrası yapılan keşifte dinlenen uzman bilirkişilerin taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğuna ilişkin düzenledikleri raporun, taşınmazın konumu kadastro paftası ile orjinal renkli memleket haritası ölçekleri eşitlenip birbirleri üzerine aplike edilmeden memleket haritasının renksiz örneği üzerinde ve parsel bazında gösterildiğinden denetlenemediği, yargılama sırasında yapılıp kesinleşmeyen orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulaması sırasında çekişmeli taşınmazın 2/B maddesi kapsamındaki alanda bulunduğu, bu durumda davanın aynı zamanda 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulamasına itiraza da dönüştüğü ve bu tür davalarda Çevre ve Orman Bakanlığının da yasal hasım olduğu halde, ilgili Bakanlık'ın davaya dahil edilmediği ve taşınmazın 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi koşullarını taşıyan yerlerden olup olmadığının da araştırılmadığı açıklanarak, bu doğrultuda öncelikle Çevre ve Orman Bakanlığının davaya dahil edilmesi suretiyle husumet yaygınlaştırılıp taraf teşkilinin sağlanması, bundan sonra en eski tarihli hava fotoğraflarının incelenmesi ve taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığını belirlenmesi, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunun belirlenmesi durumunda, bu kez taşınmazın 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi koşullarını taşıyan yerlerden olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi " gereklerine değinilerek bozulmuştur.
İlk Derece (Kadirli 1. Kadastro) Mahkemesince, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda, 18.11.2015 tarihli ve 2011/6 Esas, 2015/73 Karar sayılı beşinci kararla; " Orman bilirkişisi tarafından düzenlenen raporun gerekçeli, bilimsel verilere dayalı olduğu, raporda dava konusu parselin evveliyatının fundalık ve maki formatında olduğunun, yapılan ölçüm neticesinde doğal eğiminin % 18 olduğunun belirtildiği, yasa gereği hava fotoğrafı ve memleket haritasında fundalık ve makilik alana isabet eden taşınmazların eğiminin % 12’nin üzerinde olması hâlinde orman sayılan yer olarak kabul edilmesi gerektiği, dava konusu çekişmeli taşınmazın da orman sayılan yerlerden olduğu, öte yandan çekişmeli taşınmaza komşu olan 840 ada 95 parselin de orman vasfıyla hükmen tescil edildiği, incelenen hava fotoğrafı ve memleket haritasında dava konusu parselin 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybettiği ve orman bilirkişisinin raporunda belirtildiği üzere 2/B arazi vasıflarını taşıyan parselin 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi uygulamasına uygun bulunduğu " gerekçesiyle, davacı Maliye Hazinesi ve Orman İdaresinin davasının kabulüne, davacı ... ve müdahil ...’nin davasının sübuta ermediğinden reddine, Osmaniye ili Kadirli ilçesi ... Mahallesi Püsküllü Deresi Mevkiinde bulunan arsa ve zeytin bahçesi vasfındaki 7.552 m2 yüzölçümündeki 324 ada 2 numaralı parselin kadastro tespitinin iptaline, aynı ada, parsel ve yüzölçümlü olarak 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi gereğince Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu parsel üzerindeki zeytin ağaçlarının İsmail oğlu ... ...’ye ait olduğunun tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh edilmesine karar verilmiş; hükmün, davacı ... İdaresi vekili, dahili davacı Tarım ve Orman Bakanlığı vekili ile asli müdahil ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 02.11.2021 tarihli ve 2021/13190 Esas, 2021/10834 Karar sayılı ilamıyla; " Mahkemenin davanın reddine dair verdiği ilk kararın Yargıtay (Kapatılan) 20.Hukuk Dairesinin 29.06.1998 tarihli ve 6266 - 6478 sayılı kararı ile araştırmaya yönelik olarak bozulduğu, davanın kabulüne dair verdiği ikinci kararın ise aynı Dairenin 08.07.2004 tarihli ve 7501 - 7750 sayılı kararı ile davanın reddedilmesi gerektiği yönünde kesin olarak bozulduğu, davanın reddine dair verdiği üçüncü kararın aynı Dairenin 16.06.2005 tarihli ve 4416 - 7934 sayılı kararı ile araştırmaya yönelik olarak bozulduğu, davanın kabulüne dair verdiği dördüncü kararın aynı Dairenin 03.05.2010 tarihli ve 5501 - 5771 sayılı kararı ile onandıktan sonra müdahilin karar düzeltme talebi ile bu kez 05.11.2010 tarihli ve 13116 - 13723 sayılı kararı ile araştırmaya yönelik olarak bozulduğu, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda ise davanın kısmen kabulüne karar verildiği, 6100 sayılı HMK’nin 373/6.maddesinde “Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi her halde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır” düzenlemesi bulunduğu, anlatılan dosya safahatı ve ilgili kanun maddesindeki düzenleme uyarınca temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılması gerektiği" gerekçesiyle, temyiz incelemesinin yapılması için dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılan inceleme neticesinde, 29.11.2023 tarihli ve 2022/(20)8-78 Esas, 2023/1164 Karar sayılı ilamla; " Eldeki davada, Özel Dairece verilen üçüncü ve dördüncü bozma kararları araştırmaya yönelik olup kesin bozma niteliğinde olmadığı gibi birbirleriyle çelişen iki ayrı bozma kararı da bulunmadığı, somut olayda HUMK’nın 429/4 üncü maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmediğinden, mahkemece Özel Dairenin dördüncü bozma kararına uyularak verilen son kararın temyiz incelemesini yapma görevinin Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu " belirtilerek, temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya, Dairemize gönderilmiştir.
Dava; kadastro tespitine itiraza ilişkin olmakla birlikte, yargılama sırasında yapılıp kesinleşmeyen orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulaması nedeniyle, 2/B maddesi uygulamasına itiraza da dönüşmüştür.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, tespit tarihinden sonra 07.09.1994 tarihinde yapılıp eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyen orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanun' un 2/B madde uygulaması bulunmakta olup, 1994 yılında yapılan bu çalışmanın Orman İdaresi tarafından hasımsız olarak açılan davada, Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/430 Esas, 2012/254 Karar sayılı kararı ile mükerrer kadastro olduğundan bahisle yok hükmünde olduğunun tespitine karar verildiği ve bu kararın temyiz edilmediğinden bahisle 25.09.2012 tarihinde kesinleştirildiği, daha sonra, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 2014 yılında 6831 sayılı Kanun uyarınca 2/B madde çalışması yapıldığı anlaşılmaktadır.
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazın öncesinin orman sayılan yerlerden olduğu ve taşınmazın 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi koşullarını taşıdığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de; eksik araştırma ve inceleme yapıldığı gibi, taraf teşkili de sağlanmadan hüküm kurulmuştur.
Şöyle ki; dava kadastro tespitine itiraz davasının yanında, tespite itiraz davasından sonra yörede orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulaması yapılarak dava konusu yer 2/B maddesi kapsamındaki alanda bırakıldığından, 2/B maddesi uygulamasına itiraza da dönüşmüş olacağından, davada, 6831 sayılı Kanun'un 11.maddesindeki değişiklik dikkate alınarak Hazinenin de taraf olarak yer alması gerekmektedir.
Zira; her ne kadar, 1994 yılında yapılan orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulamasının Orman İdaresi tarafından hasımsız olarak açılan davada, Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/430 Esas ve 2012/254 Karar sayılı kararı ile, yörede yapılan arazi kadastrosundan sonra 6831 sayılı Kanun uyarınca yapılan orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamasının, 3402 sayılı Kanun'un 22.maddesi uyarınca mükerrer ve yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmiş ve bu hüküm temyiz edilmediğinden bahisle mahkemesince kesinleştirilmiş ise de, hem davanın hasımsız açılmış olması, hem de arazi kadastrosundan sonra 6831 sayılı Kanun uyarınca yapılan orman kadastrosu ve 2/B maddesi çalışmasının mükerrer kadastro olarak kabul edilmesinin hukuken mümkün bulunmaması karşısında, hükmün taraflar açısından bir bağlayıcılığının bulunmadığı anlaşıldığından, 1994 yılında yapılan çalışma uyarınca dava konusu yerin 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi kapsamındaki alanda kaldığının tespit edilmiş olması nedeniyle davanın, aynı zamanda 2/B maddesi uygulamasına itiraza da dönüştüğü ve 6831 sayılı Kanun'un 11. maddesindeki değişiklik dikkate alınarak, davada Hazinenin de taraf olarak yer alması gerektiğinin gözden kaçırılmış olması usûle aykırılık oluşturmuştur.
Öte yandan, İlk Derece Mahkemesince, 6831 sayılı Kanun'un 1/J maddesinin mefhum-u muhalifinden, dava konusu edilen taşınmazın en eski tarihli hava fotoğrafında makilik ve fundalık ile kaplı bulunduğu, eğiminin yüzde 18 olduğu ve bu nedenle toprak muhafaza karakteri taşıdığından öncesi itibariyle orman sayılan yer olduğu kabul edilmiş ise de, taşınmazın orman niteliğinde olup olmadığı hususunda yapılan araştırma ve inceleme, taşınmazın öncesi itibariyle orman olup olmadığını belirlemede yeterli değildir.
Şöyle ki; 6831 sayılı Kanun'un orman sayılan yerleri düzenleyen 1 inci maddesinin j bendinin karşıt anlamından (mefhum-u muhalifinden), orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda veya makilerle örtülü yerlerin orman sayılacağı sonucuna ulaşılmaktadır. 20.11.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliği'nin 14/o maddesinde, orman ve toprak muhafaza karakteri; üzerindeki bitki formasyonu ile taşkınları, şiddetli yağış sonrası oluşan zararlı akışları, toprak erozyonunu, toprağın strüktür ve tekstürünün bozulmasını önleyici, su verimini artırıcı etkisi bulunan ve eğimi %12 den fazla olan yerler olarak tanımlanmıştır. 6831 sayılı Kanun’un 23 üncü maddesinde de Ziraat Vekaletince, arazi kayması ve yağmurlarla yıkanması tehlikesine maruz olan yerlerdeki ormanlarla, meskün mahallerin havasını, şose ve demiryollarını, toz ve kum fırtınalarına karşı muhafaza eden ve nehir yataklarının dolmasının önüne geçen veya memleket müdafası için muhafazası zaruri görülen Devlet ormanları veya maki veya fundalarla örtülü yerlerin daimi olarak muhafaza ormanı olarak ayrılabileceği düzenlenmiştir. Tüm bu düzenlemelere göre; makilik, fundalık, çalılık, pırnallık, meşelik vb. türünden bitki örtüsü ile kaplı yerlerin, eğiminin % 12 den fazla olmasının tek başına o yerin orman ve toprak muhafaza karakteri taşıdığı anlamına gelmeyeceği ve dolayısıyla orman sayılan yerlerden olması için yeterli bulunmayacağı anlaşılmaktadır. Bu tür yerlerin orman ve toprak muhafaza karakteri taşıması için eğime ilave olarak yukarıda belirtilen diğer unsurların da bir ya da birkaçının birlikte bulunması gerekmektedir.
Uzman bilirkişilerce yukarıda belirtilen bitki örtüleri ile kaplı % 12 den fazla eğime sahip yerlerin orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımadığına ilişkin rapor hazırlanırken; bölgenin ve arazinin genel yapısı, iklim ve mevsim özelliği, toprağın cinsi, su ve rüzgar erozyonuna göre durumu, eğimin şiddeti, bitki örtüsünün türü, kök ve gövdesinin niteliği, toprağa tutunma özelliği, gerekirse laboratuvarda yapılacak toprak analizi ile elde edilecek bilimsel veriler ve maddi bulgulara aykırı düşmeyen hüküm kurmaya yeterli, Yargıtayın, yerel mahkemenin ve tarafların denetimine elverişli olmasına özen gösterilmelidir. Dava dosyasının somut özelliği ile irtibatlandırılmamış, kanun ve yönetmelikteki tabirlerin tekrarı şeklindeki genel ve soyut açıklamalarla yüksek eğimli yerlerin orman ve toprak muhafaza karakterini doğrudan taşıdığı yönündeki raporlar hüküm kurmaya yeterli görülmemelidir.
Somut olayda; hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda, dava konusu edilen 324 ada 2 parselin 1952 tarihli hava fotoğrafında makilik ve fundalık ile kaplı bulunduğu, eğiminin yüzde 18 olduğu ve bu nedenle toprak muhafaza karakteri taşıdığı belirtilerek orman sayılan yer olduğu açıklanmıştır. Halbuki dava konusu edilen taşınmazın orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımadığı hususunun salt eğime dayanılarak değil, yukarıda belirtilen yönetmelik hükümleri çerçevesinde yapılacak araştırma çerçevesinde belirlenmesi gerekmektedir. İlk Derece Mahkemesince bilirkişilere bu yönde rapor hazırlattırılmamış, eksik araştırma sonucu düzenlenen rapora göre taşınmazın öncesi itibariyle orman olduğu değerlendirilmiştir.
Ayrıca; İlk Derece Mahkemesinin, dava konusu taşınmazın orman olduğu kabulü çerçevesinde yapmış olduğu, taşınmazın 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi koşullarını taşıyıp taşımadığı yönündeki araştırması da usûlüne uygun değildir. Zira; anılan yasa hükmü uyarınca, taşınmazın 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olup olmadığının belirlenmesi gerektiği halde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, taşınmazın orman niteliğini kaybedip kaybetmediği, bu tarihten (31/12/1981 tarihinden) sonrasına ilişkin 1988 tarihli memleket haritası incelenerek saptanmıştır. Bu araştırma sonucu yapılan tespitin, 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesinde belirlenmiş şartların varlığı konusunda belirleyici olduğundan söz edilemez.
Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince doğru sonuca ulaşılabilmesi için öncelikle, yargılama sırasında davanın, 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulamasına itiraza da dönüştüğü ve bu nedenle anılan Kanun' un 11. Maddesinde yapılan değişiklik uyarınca davada Hazinenin de taraf olarak yer alması gerektiği gözetilerek Hazinenin davaya dahil edilmesi suretiyle husumet yaygınlaştırılmalı, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanmasından sonra mahallinde, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ile bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi bilirkişisi, bir jeoloji mühendisi bilirkişisi, bir ziraat mühendisi bilirkişisi ve bir fen elemanının katılımı ile yeniden keşif yapılarak alınacak denetime elverişli bilirkişi kurulu raporuyla, en eski tarihli hava fotoğrafında makilik ve fundalık ile kaplı % 12 den fazla eğime sahip dava konusu taşınmazın, üzerindeki bitki formasyonu ile taşkınları, şiddetli yağış sonrası oluşan zararlı akışları, toprak erozyonunu, toprağın strüktür ve tekstürünün bozulmasını önleyici, su verimini artırıcı etkisi bulunup bulunmadığı, bölgenin ve arazinin genel yapısı, iklim ve mevsim özelliği, toprağın cinsi, su ve rüzgar erozyonuna göre durumu, eğimin şiddeti, bitki örtüsünün türü, kök ve gövdesinin niteliği, toprağa tutunma özelliği ile birlikte değerlendirilerek orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımadığı tereddütsüz olarak belirlenip, orman sayılan yerlerden olup olmadığı saptanmalıdır.
Yukarıda yapılacak araştırma sonucu taşınmazın öncesi itibariyle orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, bu kez taşınmazın 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi koşullarını taşıyıp taşımadığının araştırılması gerektiğinden, çekişmeli parselin 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitirip yitirmediği ve dolayısıyla 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi kapsamında olup olmadığının tespiti için, 31.12.1981 tarihi öncesi itibariyle en yakın tarihli hava fotoğrafı veya fotoğrafları dosya arasına getirtilerek, jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiye incelettirilmeli, yine orman mühendisi ve ziraat mühendisi bilirkişilerden çekişmeli taşınmazın 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak yitirip yitirmediği, ormancılık faaliyetleri ve ekonomisi yönünden orman olarak bırakılmasında yarar olup olmadığı, taşınmazın üzerinden insan elinin çekilmesi ve olduğu gibi bırakılması halinde yeniden orman haline dönüşüp dönüşmeyeceği, hangi doğal olaylar ve eylemler sonucu bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybedip kaybetmediği hususlarını içeren, orman niteliği kaybolmuş ise, taşınmazın üzerindeki bitki örtüsü, ağaçların sayısı ve yaşlarını da belirten rapor alınmalı, böylece, çekişmeli taşınmazın nitelik yitirip yitirmediği bilimsel metodlarla kesin olarak saptanmalı ve daha önce davaya dahil edilen Tarım ve Orman Bakanlığının davada taraf sıfatı kalmadığı da gözetilerek, ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
İlk Derece Mahkemesince, bu hususlar gözetilmeksizin, yöntemince taraf teşkili sağlanmadan, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi usûl ve kanuna uygun bulunmadığından hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı ... İdaresi vekili, asli müdahil ... ve dahili davacı Tarım ve Orman Bakanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının, 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,
İstek halinde peşin harcın temyiz eden asli müdahile iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
05.02.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.