"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1532 E., 2023/1215 K.
KARAR : Davanın reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gönen (Balıkesir) Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2020/10 E., 2022/7 K.
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince oy çokluğu ile başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 8 inci maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışmaları sırasında çekişmeli 134 ada 2 parsel sayılı taşınmaz ... kızı ... adına tespit edilmiş iken davalı ...'in itirazı üzerine komisyonca tapu kaydına dayalı olarak davalılar murisi ... mirasçıları adına tespit edilmiştir.
Davacılar ... ve ..., orman sınırları dışına çıkarılan dava konusu 134 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro komisyonunca tamamının davalıların murisi ... mirasçıları adına tespit edildiğini, taşınmazın 20.218,00 m2 lik kısmının davalılara ait olduğunu ancak geri kalan 23.462,50 m2 lik kısmının zilyedinin kendileri olduğunu belirterek, komisyon kararının kısmen iptaline, 134 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 23.462,50 m2 lik bölümünün iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar vekili, vekil edenleri adına tespit edilen 23.462,50 m2 lik kısmın ... tarafından 1977 yılında vekil edenlerinin mirasbırakanı ... ’e ölünceye kadar bakma akdi ile devredildiğini, davacıların mirasbırakını tarafından ... aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davasının reddedildiğini, (Manyas Asliye Hukuk Mahkemesinin 1987/60 Esas 1989/179 Karar) yapılan komisyon tespitinin doğru olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan keşif, dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporu ile hava fotoğraflarının değerlendirilmesi neticesinde, davalı parselin uzun yıllardır bir bütün olarak 40 dönümlük bir arazi şeklinde kullanıldığı, bilirkişi raporları, mahalli bilirkişi, tanık beyanları, komisyonca dinlenilen bilirkişi beyanları ve 1973 tarihli hava fotoğrafları ile sabit olduğu, 66 cilt, 51 sayfa, 3 sıra numaralı 20.218,00 m2 lik tapu kaydının davalı taşınmaza uyduğu, davacı tarafın iddia etmiş olduğu uygulanan tapu kaydı dışında kalan ve ormandan açıldığı söylenen kısmın tespit edilemediği, güncelleme çalışmalarında parselin bütün sınırlarının sabit sınır niteliğinde alındığı, parselin alanının 43.680,58 m2 olarak hesaplandığı ve tarla vasfında olduğunun tespit edildiği, yapılan çalışmalarda 3402 sayılı Kanun'un 22 nci maddesi ve kadastro güncelleme çalışmaları uygulama genelgesi hükümlerine göre uygun hareket edildiği, adanın zemine ada bazında uyduğu, ada içerisindeki parsellerin değerlendirilmesi işleminin de yönetmelik hükümlerine uygun yapıldığı, güncelleme çalışmalarında ölçü ve sınırlandırma hatasının yapılmadığı, komşu parseller ile aralarındaki sınırlarda yüksek ağaçlar ve tonç bulunduğu, batı sınırındaki 145 ada 1 nolu orman parseli ile olan sınırda da yüksek orman ağaçları bulunduğunu, kuzey ve güney sınırında yüksek ve yaşlı ağaçlar olduğunu, burada bulunan kadastral yolun mevcut bulunduğu anlaşıldığından davalı parselin bir bütün olarak 43.680,58 m2 olarak günümüze dek kullanılageldiği, bu durumun aksini ispatlar mahiyette davacılar tarafından delil sunulamadığı gibi mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarının aksinin de ispat edilemediği, tanıkların yeminleri tahtında doğruyu söylediklerinin asıl olduğu, davacıların davasını ispat edemedikleri, komisyon kararının yerinde olduğu anlaşıldığından davanın reddine, Balıkesir ili, Manyas ilçesi, Değirmenboğaz mahallesi, 134 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro güncelleme tutanağındaki tespit gibi tapu kütüğüne kayıt ve tesciline karar verilmiş, hükmün davacılar tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince oy çokluğu ile istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş; hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda, Mahkemece, davaya konu parselin uzun yıllar bir bütün olarak 40 dönüm olarak kullanıldığı, zeminde ayırıcı bir sınır işaretinin ve taşınmaz parçasının bulunmadığı, dava konusu taşınmazın komşu parseller ile sınır ihtilafı bulunmadığından sınırların sabit sınır kabul edilmesi gerektiği, miktar fazlasının hazine ile olan ihtilaflarda söz konusu olabileceği, bu haliyle dayanak tapu kaydının nizalı parselin tamamını kapsadığını kabul edilmesi gerektiği, bu hususlara göre esasen tek parça olan taşınmazın bir kısmının tapu kaydının miktar fazlası olduğu ve taşınmazın bir bölümünün davacıların malı olduğu yönündeki iddianın hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi davacıların da taşınmazda evvelden beri ayrı bir parça kullandıklarını, bir başka deyişle miktar fazlasının kendi malları olduğu hususunu ispat edemedikleri gerekçeleri ile, davanın reddine karar verilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır.
Şöyle ki, dava konusu taşınmaz komisyonca tapu kaydına dayalı olarak tespit edilmiş olup, davacılar, komisyonca, tespite esas alınan 19.01.1977 tarihli ve 3 sıra numaralı tapu kaydının miktarı kadar olan 20.218,00 m2 lik kısmının davalılar adına tescilinin gerektiğini, ancak tapu kaydının miktar fazlası olan ve geriye kalan bölümün kendi murislerinin zilyetliğinde olup murisleri adına tesciline karar verilmesi istemi ile dava açmışlardır. Bir başka deyişle, taraflar arasında, 19.01.1977 tarihli ve 3 sıra numaralı tapu kaydının dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ait olduğu noktasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, komisyonca tespite esas alınan dayanak tapu kaydının çekişmeli taşınmazın tamamını mı yoksa bir kısmını mı kapsadığı, başka bir anlatımla tapu kaydının kapsamı belirlenirken miktara mı yoksa sınırlara mı değer verilip verilmeyeceği noktasında olup, önemli olan husus, tapu kaydının sabit sınırlı mı yoksa gayri sabit sınırlı mı olup olmadığının her türlü tereddütten uzak olarak tespit edilmesidir. Bu durumda, 19.01.1977 tarihli ve 3 sıra numaralı tapu kaydının doğu sınırının "Ziz ...", batı sınırının "... ...", kuzey ve güney sınırlarının "yol" olduğu, dava konusu taşınmaza ait orman tahdit tutanağı incelendiğinde, dava konusu taşınmaz yönünü davacıların murisi (...) olarak okuduğu, esasen davacının iddiasının da, bahsedilen sınırın ''...'' olarak yazılmasının yazım hatası olduğu, o halde, tapu kaydında ''...'' olarak okunan sınırın aslında ''Orman'' olduğu, sınırın hatalı yazıldığının kabulü gerektiği ortadadır. Bu durumda, orman sınırı yönüyle tapu kaydının miktarı ile geçerli olacağının kabulü gerekir. O halde, tüm bu tespitler ışığında, davacıların konu ettiği tapu miktar fazlası bölümün zilyetlikle kazanmaya elverişli olup olmadığının ve davacıların zilyetliğinde bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekir. Yine, davaya konu alanın, davalı dayanağı olan Manyas Asliye Hukuk Mahkemesinin 1987/60 Esas, 1989/179 Karar sayılı dosyasında yer alan tapusuz alana ilişkin olup olmadığı hususu, dolayısı ile eldeki dava yönünden kesin hüküm olup olmadığı hususu da belirlenmemiştir.
Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, Mahkemece yapılacak iş, öncelikle Manyas Asliye Hukuk Mahkemesinin 1987/60 Esas sayılı dava dosyasının sıkı ve titiz bir şekilde aranarak bulunduğu yerden getirtilmesi, dosya aslı bulunamaz ise örneklerinin gerektiğinde taraflardan teminine çalışılması, bahse konu dosyanın kesin hüküm oluşturup oluşturmadığının belirlenmesi, kesin hüküm oluşturmadığının tespiti halinde, dayanak tapu kaydı ilk tesis tarihinden itibaren tüm tedavülleri ile dosya arasına alınarak tapu kaydının kapsamı tayin edildikten sonra, davacıların talebine konu bölüm yönünden usulünce zilyetlik araştırması yapılması, bir taşınmazın niteliğinin ve üzerindeki zilyetliğin başlangıç ve sürdürülüş biçiminin belirlenmesinde en önemli delilin hava fotoğrafı incelemesi olduğu gözetilerek, tespit tarihinden 15 - 20 - 25 yıl önceki tarihlerde çekilen hava fotoğrafları ile birlikte, mahallinde yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve fen bilirkişisi, üç kişilik zirai bilirkişi kurulu ve jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılması, yapılacak keşifte nizalı taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, bilinen ilk zilyedinin kim olduğu, ne sıfatla kullanıldığı, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı araştırılarak bu hususlarda yerel bilirkişi ve tanıklardan maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınması, beyanlar arasındaki çelişkilerin, gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi olmalıdır. Tüm bu hususlar düşünülmeden, çekişmeli taşınmazın bir bütün olduğu, bu hali ile tapu kaydına da bir bütün olarak değer verilmesi ve böylelikle dayanak tapu kaydının çekişmeli taşınmazın tamamını kapsadığını gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olup, hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Açıklanan sebeplerle, temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 03.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.