Logo

8. Hukuk Dairesi2024/2837 E. 2024/7776 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Uygulama kadastrosu sonucunda davalıya ait taşınmazın yüzölçümünün artması ve bu artışın Hazineye ait komşu taşınmaz aleyhine olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, uygulama kadastrosu tespitine itiraz davasında, tesis kadastrosu paftası ile uygulama kadastrosu paftasının karşılaştırılması, çakışmayan kısımların tespiti ve bu kısımlara ilişkin teknik verilere neden itibar edilmediğinin açıklanması, ölçü krokileri ve hesap cetvellerinde hata olup olmadığının incelenmesi gibi hususlarda eksik araştırma yapılarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2144 E., 2024/278 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : Elazığ Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2021/220 E., 2022/91 K.

Taraflar arasındaki uygulama kadastrosu tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının, davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Elazığ ili Merkez ilçesi Hacıseli (Erdil) köyü çalışma alanında, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22/2-a maddesi uyarınca 2021 yılında yapılan uygulama kadastrosu sırasında, tapuda ... adına kayıtlı olan eski 376 parsel sayılı 9560,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, yeni 101 ada 95 parsel numarasıyla 17399,43 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir.

Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; uygulama kadastrosu sırasında davalılara ait Elazığ ili Merkez ilçesi Hacıseli (Erdil) köyü 101 ada 95 parselin yüzölçümünün fahiş oranda arttırılarak tespit gördüğünü, söz konusu parseldeki artışın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler aleyhine olduğu, bu nedenle miktar fazlası kısmın Hazineye yazılması amacıyla yenileme işlemine itiraz etme zarureti hasıl olduğunu ileri sürerek, uygulama kadastrosunun iptali ile mülkiyeti davalılara ait eski 376 yeni 101 ada 95 parsel sayılı taşınmazın eski yüzölçümü ile yeni yüzölçümü arasındaki farkın ayrı bir parsel numarası verilerek Hazine adına tesciline, ayrı bir parsel numarası altında Hazine adına tescil kararı verilmeyecek ise, söz konusu fark için taşınmazın tapu kaydındaki beyanlar hanesine "Miktar fazlası Hazineye aittir" şerhi düşülmesine ve tapuya bu şekilde tesciline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "... .dava konusu taşınmazın yenileme çalışmalarında çalışmaya esas teşkil edecek ilgili tüm belge ve bilgilerin toplandığı, mahallinde 25.05.2022 tarihinde keşif yapıldığı, hava fotoğraflarının incelenmesinde, 1950 yılı hava fotoğraflarına göre 101 ada 95 parselin sınırlarının günümüz sınırları ve kullanımı ile yenileme sınırlarının uyumlu olduğu ancak tesis kadastrosu sınırlarının tamamen uyumsuz hatalı olduğu 1976, 1984 ve 2022 yıllarına ait hava fotoğraflarının incelenmesinde parsel sınırlarının günümüzde kullanılan sınırlar ile aynı olduğu ve yenileme çalışmaları sonucunda verilen sınırların tam anlamıyla oturduğu ..." gerekçesiyle, davanın reddine ve çekişmeli 101 ada 95 parsel sayılı taşınmazın uygulama kadastrosu tespiti gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hükmün, davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve iş bu karar davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, uygulama kadastrosu tespitine itiraza ilişkin olup, uygulama kadastrosunun amacı, tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim (tersimat) ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermektir. Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, kadastro faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yöneliktir.

Uygulama kadastrosu yapılırken öncelikle zeminde bulunan ve tesis kadastrosu tarihinde mevcut olan sabit nokta ve sınırlardan, aynı döneme ya da yöreye ait farklı amaçlarla üretilmiş haritalar ile benzeri verilerden yararlanılarak yapılan teknik çalışmalarla, tesis kadastrosuna ait pafta haritaları ortofoto üzerine işlenmekte; haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı tespit edilip varsa hatalar yöntemine uygun şekilde giderilmekte, düzenlenen ada raporu ile yapılan teknik çalışmalar ve gerekçeleri açıklanmakta; bundan sonra yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılarak, uygulama tutanağı düzenlenmekte ve uygulama kadastrosu haritaları üretilmektedir. İşte, uygulama kadastrosuna itiraz davaları, uygulama kadastrosu faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalardır. Bu nedenle mahkemelerce, uygulama faaliyetine eş değer ve amaca uygun bir araştırma yapılması zorunludur.

İlk Derece Mahkemesince, amacına ve yöntemine uygun bir araştırma yapılabilmesi için öncelikle, denetime veri teşkil etmek üzere, Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin "Hgm-Geoportal" sayfasına girilmek suretiyle taşınmazın bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı olduğu araştırılıp belirlenmek ve tarihleri açıkça yazılmak suretiyle tesis kadastrosunun yapıldığı tarihe en yakın tarihli hava fotoğraflarının Harita Genel Müdürlüğünden getirtilmesi, temin edilebilen en eski ve güncel ortofoto ve uydu fotoğrafları, tesis kadastrosuna ait pafta haritası, varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı anlaşılan diğer haritalar, dava konusu taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu ve uygulama kadastrolarına ait ölçü çizelgesi, hesap cetveli ve ölçü krokileri gibi bilgi ve belgelerin toplanması gerekmektedir. Bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, harita ya da jeodezi mühendisi teknik bilirkişilerin katılımı ile keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında çekişmeli taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı, bitki örtüsü, zeminde mevcut ağaçların yaşı gibi hususlar ile zeminin jeolojik yapısının değerlendirilmesine ihtiyaç duyulan hallerde uzman ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişi de keşif heyetine dahil edilmelidir. Yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişilerine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, taraflar keşif sırasında hazır bulunmakta ise zeminde ortak sınır üzerinde uzlaşıp uzlaşmadıkları tespit edilip gerektiğinde imzaları ile beyanları tevsik edilmeli, uzlaşılan sınırlar ile iddia edilen sınırlar fen bilirkişi tarafından haritasında işaretlenmeli, keşif sırasında hazır edilmeleri halinde ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişisinden, taşınmazlar arasında değişmeyen doğal ya da yapay sınırlar bulunup bulunmadığı, sınırlarda mevcut ağaçların yaşları gibi hususlarda bilgi alınmalı, fen bilirkişiden denetime veri teşkil etmek üzere dosya içine getirtilen bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Teknik bilirkişilerinden, tesis kadastrosunun, paftaların üretim yılı, üretim tekniği, altlığı ve ölçeği gibi hususları da açıklar tarzda hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, sırasıyla tersimat hatası, hesap hatası, ölçü hatası ve sınırlandırma hatası bulunup bulunmadığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların niteliğinin ne olduğu ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak belirlenip belirlenmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlarda ve "ada raporu" ile "uygulama tutanağı ve haritasını" irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı, gerekçelendirilmiş, denetlenebilir ve ayrıntılı rapor ve haritalar alınmalıdır. Raporun denetime elverişli olması için fen bilirkişisinden, düzenleyeceği haritalardan iki tanesinde hava fotoğrafı üzerinde, iki tanesinde ise ortofoto (yoksa uydu fotoğrafı) üzerinde ilk tesis kadastrosu paftası ve uygulama kadastrosu paftasını çakıştırması istenmeli; çakıştırmaların birer tanesinin ada bazında değerlendirme yapmaya elverişli geniş ölçekli olması, diğerinin ise dava konusu taşınmaz ve çevresini gösterir şekilde daha dar ölçekli olması istenmelidir. Fen bilirkişileri haritasında, uygulama kadastrosunda yanlışlık varsa, infazı kabil bir hükme esas olmak üzere doğru sınırların nasıl olması gerektiği de gösterilmelidir. Açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.

İlk Derece Mahkemesince, uygulama kadastrosunun yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun şekilde yapıldığı, hava fotoğraflarındaki kullanım sınırları ile uygulama kadastrosu sınırlarının uyumlu olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ve Bölge Adliye Mahkemesince de, aynı gerekçeyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli bulunmamaktadır.

Şöyle ki; davacı Hazine, dava konusu 101 ada 95 parsel sayılı taşınmazın uygulama kadastrosu ile yüzölçümü ile arttığını ve artışın taşınmaza bitişik olan tescil harici yerden kaynaklandığını ileri sürmüş ise de, çekişmeli eski 376 yeni 101 ada 95 parsel sayılı taşınmazın 1951 yılında yapılan tesis kadastrosu sırasında doğu sınırının tescil harici "mera" olarak paftasında gösterildiği, ancak bu mera olarak gösterilen yerin sonradan Hazine adına "ham toprak" vasfıyla kayıtlı 101 ada 7 parsel sayılı taşınmaz olarak tapuya tescil edildiği anlaşıldığından, eldeki davanın uygulama kadastrosu sonucunda davalılara ait taşınmazda meydana gelen artışın, komşu Hazine taşınmazından kaynaklandığı iddiası ile açıldığının kabulü gerekir. Dolayısı ile bu taşınmazın kadastro tutanağının davalı hale getirilmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Diğer taraftan; İlk Derece Mahkemesince, yapılan keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişiler, dava konusu taşınmazın hudutlarında sabit kabul edilebilecek nitelikte bir sınırın bulunmadığını beyan etmiş oldukları halde, alınan fen, harita ve jeodezi mühendisi bilirkişi raporunda, taşınmazda meydana gelen yüzölçüm farklılığının; tesis kadastrosu sırasında oluşturulan sınırların tamamının yanlış ölçü ve sınırlandırılmasından kaynaklandığı, davalı taşınmazın tüm sınırlarının "sabit sınır" niteliğinde olduğu belirtilmiş olup bu haliyle, mahalli bilirkişi beyanları ile fen, jeodezi ve harita bilirkişi raporu arasında, taşınmazın sabit nitelikte sınırının bulunup bulunmadığı hususunda çelişki oluştuğu gibi; dosya arasında bulunan zirai bilirkişi raporuna ekli 101 ada 95 ve 101 ada 7 parsellerin ara sınırını gösterir fotoğrafta "doğal sınır" olarak tabir edilen sınırın, sürümden kaynaklı oluşan yükselti farkı olup olmadığı, bu şekilde oluşan bir sınırın sabit sınır sayılıp sayılamayacağı üzerinde de durulmamıştır.

Yine anılan teknik bilirkişi raporunda, tesis kadastrosu sırasında sınırlandırma hatasından söz edilmekle beraber, rapor içeriğinde bu husus denetime elverişli şekilde açıklanmadığı gibi, söz konusu raporda, çekişmeli 101 ada 95 parsel sayılı taşınmazın doğu - güney doğu sınırının (101 ada 7 parsel ile ara sınırının), sabit sınır olarak alınmasının nedenleri de ortaya konulmamıştır.

Bununla birlikte; davacı Hazine'ye ait 101 ada 7 parselin tesciline esas bilgi ve belgeler de (tescil krokisi vs.) dosya arasına getirilip denetlenmemiş ve taşınmazın tesis kadastrosu sonucu oluşturulan paftadaki sınır yerleri ile uygulama kadastrosu sonucu oluşturulan paftadaki sınır yerlerinin çakıştırması dahi denetime elverişli olacak şekilde yapılmamış ve tesis kadastrosu paftası ile uygulama kadastrosu paftasının çakışmayan kısımları yönünden teknik belgelere neden itibar edilmediği açıklanmadığı gibi, ölçü krokilerinde ve hesap cetvellerinde hata olup olmadığı üzerinde de durulmamış ve ayrıca çakışmayan kısımlar arasında kalan bölümler harflendirilerek yüzölçümleri tespit edilmemiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilemez.

Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için İlk Derece Mahkemesince, öncelikle yukarıda belirtilen belge, harita ve fotoğraflardan eksik olanların dosya arasına getirilmesi sağlanmalı, 101 ada 7 parsel sayılı taşınmazın uygulama tutanak aslı ile Hazine adına tesciline dair tüm teknik evrakları (tescil haritası, ölçü krokileri ile hesap cetvelleri vs.) dosya arasına getirtilmeli, dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra da mahallinde, harita ya da jeodezi mühendisi sıfatına sahip önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu eliyle yeniden keşif yapılmalıdır.

Yapılacak bu keşifte, üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan; yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılması istenmeli, ayrıca taşınmazların tesis kadastrosu sırasında belirlenen ve kesinleşen sınırlarını ve uygulama kadastrosu sırasında belirlenen sınırlarını bir arada ve farklı renkli kalemlerle gösteren, krokili, denetime elverişli, gerekçeli ve ayrıntılı rapor alınmalı, özellikle önceki tarihli rapor içeriği de tartışılarak, taşınmazın sabit nitelikte sınırının bulunup bulunmadığı, tesis kadastrosu sırasında sınırlandırma ve ölçü hatası yapılıp yapılmadığı ve sınırlandırma hatasının hangi teknik verilerle açıklandığı gibi hususlar tartışılarak, denetime elverişli olacak şekilde ortaya konulmalı ve aynı zamanda taşınmaz sınırının geçerli sınır alınması halinde, tesis kadastrosundaki sınırına dönülmesi gerekip gerekmeyeceği hususları da değerlendirilmeli, taşınmazların tesis kadastrosu sonucu oluşturulan paftadaki sınır yerleri ile uygulama kadastrosu sonucu oluşturulan paftadaki sınır yerlerinin yapılan çakıştırması sonucunda, tesis kadastrosu paftası ile uygulama kadastrosu paftasının çakışmayan kısımları yönünden teknik belgelere neden itibar edilmediği denetime olanak verecek şekilde gerekçeleriyle ortaya konulmalı, ayrıca çakışmayan kısımlar arasında kalan bölümler harflendirilerek yüzölçümleri tespit edilmeli ve bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli, karar verilirken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet uyuşmazlıklarını çözmek olmadığı salt kullanım sınırına değer verilemeyeceği gözönünde bulundurulmalıdır.

İlk Derece Mahkemesince, bu hususlar gözetilmeksizin, tesis kadastrosu sırasında taşınmazda sınırlandırma, ölçü, çizim veya hesaplama hatası yapılıp yapılmadığını ayrıntılı ve gerekçeli bir şekilde ortaya koymaktan uzak söz konusu bilirkişi raporlarına itibar edilmek suretiyle eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetsiz olduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 19.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.