Logo

8. Hukuk Dairesi2024/296 E. 2024/2765 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, davalıdan satın aldığı ve kullanımında olduğunu iddia ettiği taşınmazın bir kısmının kadastroda davalı adına kayıtlı olması nedeniyle davalı adına kayıtlı şerhin iptali ve kendi adına kullanıcı şerhi verilmesini, ıslahla da taşınmazın davacıya teslim edilmemesinden kaynaklı tazminat talebinde bulunmuştur.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazın yargılama sırasında 6292 sayılı Kanun uyarınca üçüncü kişilere satılması nedeniyle Hazine adına kayıtlı şerhe yönelik talep konusuz kalmış, ıslahla talep edilen tazminat talebinin ise davacı ile davalı hazine arasında herhangi bir sözleşmesel ilişki bulunmaması ve taşınmazın davacıya teslim edilmemesi nedeniyle bir hak kaybına uğramadığının anlaşılması gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/185 E., 2023/2497 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/303 E., 2022/565 K.

Taraflar arasındaki kullanım kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

İstanbul ili Çekmeköy ilçesinde yer alan dava konusu 261 ada 4 parsel sayılı taşınmaz, 2.079,76 metre kare yüzölçümü ile bahçe niteliğinde, beyanlar hanesinde, 6831 sayılı Orman Kanunu (6831 sayılı Kanun) uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve parsel üzerindeki iki katlı bina ve bahçesinin ...'nun kullanımında olduğuna dair şerh yazılı olarak Hazine adına tescil edildikten sonra, dava tarihinden sonraki bir tarih olan 16.06.2017 tarihinde dava dışı ... ve ... ... adlarına 1/2 şer hisse oranında 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun (6292 Sayılı Kanun) uyarınca yapılan satış işlemi ile tescil edilmiş, 261 ada 8 parsel sayılı taşınmaz ise, 329,29 metre kare yüz ölçümü ile davacı adına 6292 Sayılı Kanun uyarınca yapılan 25.10.2017 tarihli satış işlemi ile tescil edilmiştir.

Davacı ... vekili, dava konusu 261 ada 4 parsel sayılı taşınmazın müvekkili tarafından kullanılmasına rağmen ... adına yazıldığını, söz konusu taşınmazı, müvekkilinin devir sözleşmesi ile 391.02 m² olarak davalı ...'ndan satın aldığını, ancak müvekkili adına yaklaşık 63 m² daha az yer belirlendiğini belirterek, davalı adına olan şerhin iptali ile müvekkili adına kullanıcı şerhi verilmesini istemiş, davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuş, davalı ... vekili, davacı ile yapılan devir sözleşmesinin 261 ada 8 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiş, taraf vekillerince dosyaya, 12.12.2016 tarihli ıslah ve beyan dilekçesi konulu tarafların yazılı şekilde sulh beyanlarını içeren dilekçe sunulmuş, davacı vekili, dilekçede, 08.03.2010 tarihli devir sözleşmesi ile, davalı tarafın 261 ada 8 parsel sayılı taşınmazda 391,02 m2 alanın vekil edenine devir edildiğini,kadastro tespitinde 261 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 329,29 m2 olarak yazıldığını, sözleşmeye göre, 63,00 m2 eksik olarak tespit edilen alanın 261 ada 4 parsele dahil edildiğini belirterek, 63,00 m2 lik alanın 261 ada 4 parsel sayılı taşınmazdan ifraz edilerek, 261 ada 8 parsel sayılı taşınmaza eklenmesine karar verilmesini istemiş, davalı vekili de, bu beyanı kabul etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 16.05.2017 tarihli ve 2014/251 Esas, 2017/81 Karar sayılı ilamla; "dosyaya getirtilen tapu kayıtlarından davacının 261 ada 8 parsel sayılı taşınmazın tamamında kullanıcı olarak isminin belirtildiği, ancak 261 ada 4 parsel sayılı 2079,76 m² 'lik taşınmazın 63 m²'lik kısmına kullanıcı şerhinin işlenmesini talep ettiği, bu parselin bir bütün olup, bir tapu iptali ve tescil talebini de içermediğinden ifraz edilerek ayrı bir parsel numarası tesis edilme imkanı da bulunmadığı, davacı ile davalı ... arasında düzenlenen sözleşmenin 261 ada 8 parselde kadastro tespiti sırasında değerlendirildiği, bu kişiler arasında düzenlenen devir sözleşmesinin yeni bir hak bahşetmeyeceğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, davacının davasının reddine" karar verilmiş, kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 02.10.2017 tarihli ve 2017/1726 Esas, 2017/1705 Karar sayılı ilamı ile; "dava konusu parselin bulunduğu çalışma alanında 1997 yılında 2924 Sayılı Kanun uyarınca kullanım kadastro çalışmalarının yapıldığı, yörede daha sonra Kadastro Müdürlüğünce güncelleme çalışmasının yapıldığı bu çalışmalara ilişkin bilgi ve belgelerin varsa askı ilan tutanaklarının getirtilmediği, davacının kullanıcısı olduğu 261 ada 8 sayılı parselin kadastro tutanak örneği ve eklerinin tekiden istenilmediği, Defterdarlık Anadolu Yakası Milli Emlak Dairesi Başkanlığının 27.10.2015 tarihli cevabi yazı içeriğine göre davacının, dava konusu yaptığı yerle ilgili 6292 Sayılı Kanun gereğince doğrudan satış başvurusunda bulunduğunun anlaşılmasına karşın başvuru akıbetinin sorulup araştırılmadığı, dava, kullanım kadastrosuna itiraz niteliğinde olduğuna göre Kadastro Müdürlüğünce yapılan güncelleme çalışmalarının içeriğine, askı ilanına konu olan hususlara göre dava hakkının tartışılması ve irdelenmesi gerektiği, 6292 Sayılı Kanun'un 7/10 maddesi uyarınca, davalı gerçek kişi tarafından noterden verilen muvafakatnameye göre taraflar arasında yargılama sırasında varılan sulhun değerlendirilmesi, sulhe göre davacının kullanımında bulunan 361 ada 8 sayılı parselin de davalı hale getirilmediği, Çekmeköy Belediye Başkanlığının görüş bildiren yazısıyla birlikte sulhun sonuç doğurup doğurmayacağının tartışılmadığı, davacının, doğrudan satış başvurusunun sonucunun eldeki davanın sonucunu etkileyeceğinden bekletici mesele yapılması gerektiği hususları belirtilerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın iadesine" karar verilmiştir.

Davacı vekili, iade kararından sonra, 06.10.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; taşınmazın dava devam ederken 1/2 hissesinin ... , 1/2 hissesinin ... ... adına satış yoluyla devredildiğini, muvazaalı satış yapıldığından anılan kişilerin davaya dahil edilmesinin talep edildiğini, ancak taleplerinin mahkemece taraflar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, parselin bir bütün olduğu ve bölünerek hüküm kurulmasının mümkün olmadığı yönünde gelen raporlar ve sulhün teknik uygulanamamış olması gereği taşınmazın da kötü niyetli satışı gerçekleştiğinden davanın ıslahı zarureti doğduğunu açıklayarak, müvekkilinin satın almış olduğu uyuşmazlık konusu 63 m2 lik yerin müvekkiline teslim edilmediğinden kaynaklı gayrimenkulün güncel değerinin tespitiyle şimdilik 5.000 TL belirsiz alacak ve tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, bu defa, 01.12.2020 tarihli ve 2017/448 Esas, 2020/418 Karar sayılı ilamla; "davaya konu 261 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 6292 Sayılı Yasa kapsamında 16.06.2017 tarihinde 1/2' şer hisse oranında dava dışı ... ve ...' ye satışının yapılarak adlarına tescil edildiği, taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine kullanıcı şerhi verilebilmesi ya da şerhin değiştirilebilmesi için, taşınmazın mülkiyetinin Hazineye ait olması gerektiği, satışla Hazinenin mülkiyetinden çıkmış olan taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine şerh verilebilme olanağı kalmadığı gibi, taşınmazın bir üçüncü kişiye ... olması nedeniyle davacının şerhe yönelik talebinin zilyetlik tespiti istemi olarak görülme imkanı da kalmadığı, bu haliyle de, davanın konusuz kaldığının sabit görüldüğü, her ne kadar davacı tarafça son celse sonrasında ıslah dilekçesi sunulmuş ise de, istinaf kaldırma kararı öncesinde 12.12.2016 tarihli dilekçe ile ıslah hakkının kullanıldığı, HMK'nin 176/2. maddesi gereğince 2. kez sunulan ıslah dilekçesinin yerinde olmadığı gerekçeleri ile açılan davanın konusuz kalmış olması sebebiyle esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmiş, karar davacı vekilince istinaf edilmiş, bu defa Bölge Adliye Mahkemesinin 24.03.2022 tarihli ve 2021/277 Esas, 2022/699 Karar sayılı ilamı ile;"Dava, 2/b kadastrosuna ve güncelleme çalışmalarına tabi tutulan taşınmazda uyuşmazlık konusu kısımda kullanıcı şerhinin düzeltilmesi istemine ilişkindir. Davaya konu taşınmazın yargılama sırasında 6292 sayılı Kanun kapsamında dava dışı gerçek kişilere satılarak devredildiği dosya arasındaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Tarafların yargılama sırasında sundukları 12.12.2016 tarihli ıslah ve beyanlar konulu dilekçede her iki taraf vekilinin de imzası bulunup uyuşmazlık konusunda uzlaştıkları hususları yazıya döktükleri, dilekçenin harçlandırılmadığı, bu haliyle taraflarca davanın sulhle neticelendirilmeye çalışıldığı, dilekçenin ıslah olarak kabulünün mümkün bulunmadığı, kaldı ki Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi'nin kaldırma ilamında da dilekçenin sulh beyanı olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece her ne kadar dava konusu taşınmazın yargılama sırasında 6292 sayılı Kanun gereği üçüncü kişilere satılması nedeniyle yeni kayıt maliklerinin davaya dahili talebinin reddedilmesi doğru olmamış ise de, davacı tarafça 06.10.2020 tarihli davanın ıslahı dilekçesi ile talebin tazmine dönüştürüldüğü anlaşılmakla, davacı tarafın ıslah edilen davası gereğince işlem yapılarak, taraf delillerinin değerlendirilerek sonucuna göre talep hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır." gerekçesiyle kararın kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda, "teknik bilirkişi ek raporunda ıslaha konu 63 m2 karşılığının 146.160 TL olduğunun tespit edildiği, davaya konu taşınmazın 1.039,88 m2' lik alanının Hazine tarafından 1.424.736 TL satış bedeli karşılığında satışının yapıldığı, davanın dayanağı olan 08.03.2010 tarihli devir sözleşmesinde, davaya konu taşınmazdaki kullanım hakkının davalı asil tarafından davacıya devredildiğinin kararlaştırıldığı, davanın tarafları arasında imzalanan 12.12.2016 tarihli dilekçede, davaya konu 63 m2' lik alanın davacı tasarrufunda olduğunun kabul edildiğinin görüldüğü, davaya konu 63 m2' lik alanının davalı asilin muvafakati ve 6292 Sayılı Kanun kapsamında dava dışı kişilere ... olması itibariyle, işbu alan yönünden davacının herhangi bir üstün hakkı olmadığı gibi, 08.03.2010 tarihli sözleşme ve 12.12.2016 tarihli dilekçe içeriğinde taşınmazın davacı tasarrufunda olduğu taraflarca kabul edilmişse de, işbu beyanların yalnızca kullanıcı tespitine delil teşkil edeceği, taşınmaz üzerinde davacının üstün hakkı olduğunun kabul edilemeyeceğinin sabit olduğu, yine davalı asil tarafından zilyetlik 08.03.2010 tarihli sözleşme ile davacıya devredilmişse de, işbu devrin karşılığı olarak davacının davalıya herhangi bir karşılık verdiğine dair bilgi olmadığı, bu haliyle de zilyetlik devri karşılığında bedel talebinin de yerinde olmadığının kabul edildiği, davacının davalıdan herhangi bir hakka dayalı olarak alacak isteminin dayanağı olmadığı, davalı hazine ile davacı arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi olmadığı, taşınmazın 6292 Sayılı Kanun kapsamında ... olduğu, ıslah ile talep edilen bedel kapsamında Hazine yönünden davacının hukuki ilişkisinin, bu haliyle, ıslaha konu talep kapsamında davanın tümden reddine" karar verilmiş, verilen karar davacı vekili ile davalı gerçek kişi vekilince istinaf edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince, "kullanım kadastrosu kesinleşerek tapuya tescil edilen taşınmazın Hazinenin mülkiyetinden çıkıp 3. şahıs adına tapuya tescil edildikten sonra tapu iptali, tazmine yönelik davanın dinlenme olanağı bulunmadığı, davaya konu taşınmazın yargılama sırasında 6292 Sayılı Kanun uyarınca dava dışı kişilere devredildiğinin anlaşıldığı, tapu kaydı idarece yapılan satış işlemi neticesinde oluştuğu, dayanak satış işlemi iptal edilmedikçe tapu kaydının iptali ve tescil, tazmin istemli dava açılamayacağı, davacı tarafça da sözleşme gereği ödenen bedelin denkleştirici ... ilkesi gereği belirlenecek miktarı talep edilmediği, davacı tarafın tazmin talebi 6292 Sayılı Kanuna dayandığına göre davalılar lehine tek bir maktu vekalet ücreti takdirinde de bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçeleri ile istinaf başvurularının esastan reddine" karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Açıklanan sebeplerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA, 269,85 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 157,75 TL'nin temyiz edenden alınmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.