Logo

8. Hukuk Dairesi2024/4401 E. 2025/1538 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Uygulama kadastrosu sonucu davacıya ait taşınmazın yüzölçümünde meydana gelen eksilmenin düzeltilmesi talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Tesis kadastrosu ve uygulama kadastrosu sınırlarının örtüştüğü, uygulama kadastrosuna yönelik çalışmanın usule uygun olduğu, tesis kadastrosu sırasında taşınmazlar arasında sabit sınırların bulunmadığı ve tesis paftasında hata olmadığı gözetilerek, uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve tesis kadastrosu paftasına göre uygulama sınırının belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/842 E., 2024/131 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulüne

Taraflar arasındaki uygulama kadastrosu davasından dolayı yapılan yargılama sonunda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay (Kapatılan) (16.) Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Uygulama kadastrosu sonucu, Bursa ili İnegöl ilçesi Cerrah Mahallesi çalışma alanında ve tapuda davacı ... adına kayıtlı bulunan eski 552 parsel sayılı 2.100,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 174 ada 21 parsel numarasıyla ve 1.389,54 metrekare yüzölçümlü olarak ve davalı Hazine adına kayıtlı iken yargılama sırasında tashihen diğer davalı ... adına kayden intikal ettirilen eski 553 parsel sayılı 1.500,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 174 ada 20 parsel numarasıyla ve 1.398,97 metrekare yüzölçümlü olarak tespit ve tapuya tescil edilmiştir.

Davacı ... dava dilekçesinde, uygulama kadastrosu sırasında kendisine ait taşınmazın yüzölçümünde eksilme meydana geldiğini ve eksilmenin davalı parselden kaynaklandığını ileri sürerek, eski ... getirilmesi istemiyle dava açmıştır.

Davalı ... vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hükmün, davacı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) (16.) Hukuk Dairesi'nin 20.06.2018 tarihli ve 2018/2740 Esas, 2018/4062 Karar sayılı kararıyla; "dava konusu yeni 174 ada 20 parsel sayılı taşınmazın, Hazine adına kayıtlı iken yargılama sırasında 05.06.2014 tarihinde tashihen ... adına tapuda kayden intikal ettirildiği, mahkemece, çekişmeli 174 ada 20 parsel sayılı taşınmazın yeni maliki olan ... davaya dahil edilmeden yargılamaya devamla esas hakkında hüküm kurulduğu belirtilerek öncelikle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün davaya dahil edilmesi için davacı tarafa süre verilmesi ve taraf teşkilinin sağlanması, davalıya davaya ilişkin savunması ve delillerini sunması bakımından imkan tanınması ve göstermesi halinde tüm deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi" gereğine değinilerek İlk Derece Mahkemesi kararının sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyulduktan sonra taşınmazın yeni maliki ...'nün davaya davalı olarak katılımı sağlanması üzerine yapılan yargılama sonunda "uygulama kadastrosunun yönetmelik hükümlerine uygun olarak yapılmadığı" gerekçesiyle yargılama sırasında dava konusu taşınmazın dahili davalı DSİ'ye tahsisi suretiyle devredildiği anlaşıldığından davalı Hazine yönünden karar verilmesine yer olmadığına, dahili davalı DSİ yönünden davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 174 ada 20 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi heyetinin 08.07.2020 tarihli ek rapor ve krokisinde yeşil olarak taralı ve (A) harfi ile gösterilen 710,46 metrekarelik kısmının dahili davalı DSİ adına olan tapu kaydının iptali ile davacıya ait 174 ada 21 parsel sayılı taşınmaza eklenerek davacı adına tesciline, dava konusu 174 ada 20 parsel sayılı taşınmazın 688,51 metrekare olarak tesciline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükmün, davalı Hazine vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) (16.) Hukuk Dairesi'nin 20.06.2018 tarihli ve 2018/2740 Esas, 2018/4062 Karar sayılı kararıyla; "İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı belirtilerek yöntemine uygun bir şekilde araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi; kabule göre de çekişmeli 174 ada 20 parsel sayılı taşınmazın, yargılama sırasında 05.06.2014 tarihinde tashihen davalı Hazine tarafından dahili davalı ... Müdürlüğüne tapudan kayden intikal ettirilmiş olmakla davalı Hazinenin davada taraf sıfatı kalmadığı göz ardı edilerek, davalı Hazinenin yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının da isabetsiz olduğuna" değinilerek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; "bilirkişi heyeti raporuna göre eski hava fotoğraflarından, zeminde mevcut sabit sınırlardan ve mahalli bilirkişi beyanlarından anlaşıldığı üzere, dava konusu 174 ada 21 nolu parselin (eski 522 nolu parsel) sınırlarında zemindeki kullanım durumu dikkate alınarak düzeltme yapıldığında, krokide (A) harfi ile gösterilen yeşil renk ile taralı 710,46 metrekarelik kısmın dava konusu 174 ada 20 parselden çıkarılarak, 174 ada 21 nolu parsele (eski 522 nolu parsel) ilave edilmesi gerektiğinin belirtildiği" gerekçesiyle davanın yargılama sırasında dava konusu taşınmazın dahili davalı DSİ'ye tahsisi suretiyle devredildiği anlaşıldığından davalı Hazinenin taraf sıfatının silinmesine, davanın dahili davalı DSİ yönünden kısmen kabulüne, 174 ada 20 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişisinin 22.01.2024 tarihli ek rapor ve krokisinde yeşil olarak taralı ve (A) harfi ile gösterilen 710,46 metrekarelik kısmının dahili davalı DSİ adına tapu kaydının iptaline, davacıya ait 174 ada 21 parsel sayılı taşınmaza eklenerek davacı adına tesciline, dava konusu 174 ada 20 parsel sayılı taşınmazın 688,51 metrekare olarak tesciline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı DSİ vekili tarafından temyiz edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yukarı da yazılı şekilde karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosunun amacı, teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir ... getirilmesidir. Uygulama kadastrosunun amacı, mülkiyet ihtilaflarını canlandırmak ve çözmek değil; tesis kadastrosu sırasında yapılan teknik hataları belirleyerek gidermek ve kadastro paftalarını zeminle uyumlu, uygulanabilir, teknik ihtiyaçlara cevap verir ve güvenli ... getirmektir. Uygulama kadastrosu yapılırken, tesis kadastro sırasında da zeminde mevcut olduğu anlaşılan sabit noktalar ile aynı döneme ya da öncesine ait farklı amaçlarla üretilmiş harita ve benzeri verilerden yararlanılmakta, tesis kadastrosu haritaları ortofoto üzerine işlenmekte, düzenlenecek ada raporunda, haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden kaynaklandığı gösterilerek, varsa hataların nasıl giderildiği açıklanmakta ve bundan sonra yukarıda sözü edilen yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılıp, her bir parsel hakkında uygulama tutanağı düzenlenerek uygulama kadastrosu paftaları üretilmektedir. Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, özü itibariyle uygulama faaliyetinin yukarıda açıklanan ilke ve yöntemlere göre yapılıp yapılmadığının denetlenmesini zorunlu kılan davalardır. Yöntemine uygun yapılmayan uygulama kadastrosu, mülkiyete ilişkin kazanılmış hakların ihlali sonucunu doğurur.

Somut olaya gelince; İlk Derece Mahkemesince 26.05.2023 tarihinde yapılan keşfe istinade harita mühendisi bilirkişisinden 22.01.2024 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır. İlk Derece Mahkemesince alınan bilirkişi raporuna ekli krokiler ile rapor içeriklerinden, taşınmazların tesis kadastrosu ile uygulama kadastrosuna ait paftaların çakıştırılması suretiyle oluşturulan haritadan, davacıya ait taşınmazın diğer komşuları ile aralarında uyuşmayan kısımların bulunduğu ancak uyuşmazlık konusu bölüme ilişkin tesis kadastro sınırları ile uygulama kadastro sınırlarının bire bir aynı olduğu başka bir ifade ile uygulama kadastrosu sırasında da tesis kadastrosunda oluşturulan sınırların esas alındığı, dolayısıyla tesis kadastrosu sınırları ile uygulama kadastrosu sınırlarının örtüştüğü ve uygulama kadastrosuna yönelik çalışmanın usule uygun olduğu anlaşılmaktadır. İlaveten, bilirkişi raporuna ekli olan hava fotoğrafları ile raporun içeriğine göre tesis kadastrosu sırasında taşınmazlar arasında "sabit sınır" olarak kabul edilebilecek duvar, çit, bina gibi doğal veya yapay sınırların bulunmadığı ve taşınmazların tesis kadastrosuna ilişkin teknik belgelerinde de herhangi bir hata bulunmaması nedeniyle taşınmazlar arasındaki sınırın "geçerli sınır" olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

Hal böyle olunca: tesis kadastrosunun yapıldığı tarih itibariyle taşınmazlar arasında sabit kabul edilebilecek bir sınırın mevcut olmadığının ve tesis paftasında da hata bulunmadığının anlaşılmış olması karşısında, İlk Derece Mahkemesince, uygulama kadastrosunun amacı mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve tesis kadastrosu paftası ile uygulama paftasının çakıştırılması suretiyle tesis kadastrosu sonucu olaşan sınıra göre uygulama sınırının belirlenmesi gerektiği gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna uygun bulunmadığı gibi kabule göre de davanın, taşınmazın aynına (mülkiyete) ilişkin olmayıp, 3402 sayılı Kanun'un 22/2-a maddesi uyarınca yapılan çalışmalar sonucunda taraflara ait taşınmazlar arasındaki yanlış olarak geçirildiği iddia olunan sınırın düzeltilmesi istemine ilişkin olup, İlk Derece Mahkemesince, kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenecek maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davanın nitelendirilmesinde hataya düşülerek vekalet ücretinin nispi olarak belirlenmesi isabetsiz olduğu gibi hüküm yerinde bilirkişi raporuna atıf yapılarak taşınmaz hakkında ifraz kararı verilmiş olup hüküm yerinde bilirkişi raporunun kararının eki sayılmasına karar verilmesi gerekirken bu husus hakkında da karar verilmemiş olması da isabetsiz olup temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.

S O N U Ç : Yukarıda açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Harçtan muaf olduğundan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünden harç alınmasına yer olmadığına,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

26.02.2025 tarihinde oybirliği ile karar verildi.