"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/3273 E., 2024/860 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2020/208 E., 2021/334 K.
Taraflar arasındaki kullanım kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Kullanım kadastrosu sırasında ... ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 119 ada 30 parsel sayılı 57.479 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Orman Kanunu 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve krokide davaya konu (L1) harfi ile gösterilen 289,09 metrekare yüzölçümündeki kısmının kullanıcısının bilinemediği şerhi verilerek bahçe vasfıyla davalı Hazine adına tespit edilmiş edilmiştir.
Davacı ... dava konusu taşınmazın kendisinin kullanımında olduğunu ileri sürerek dava açmıştır.
Yargılama sırasında davacı ... vefat etmiş olup, mirasçıları ... ve müşterekleri davaya devam etmiş, dava konusu taşınmazın davaya konu edilen ve krokisinde (L1) ile gösterilen taşınmaz bölümleri dışında kalan bölümler kesinleştirilerek tapuya tescil edilmiştir.
Mahkemenin verdiği karar Yargıtay tarafından bozulmuş olup, uyulan bozma ilamında özetle; "Davacı ... tarafından çekişmeli parsel hakkında 22.01.2013 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesine dava açıldığı, dava tarihinde çekişmeli parsel Ümraniye Kadastro Mahkemesinin (İstanbul Anadolu 1. Kadastro Mahkemesinin) 2012/1, 2 ve 3 Esas sayılı dosyalarında da dava konusu olup tutanağın henüz kesinleşmediğini, dava konusu taşınmazın kadastro tutanağı kesinleşmediğine göre eldeki dava Kadastro Mahkemesinde görülmekte olan davaya müdahale niteliğinde olduğu, Kadastro Mahkemesinin görev ve yetkisi, her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağının düzenlendiği günden başlayıp taşınmaza ait tutanağın hukukça kabul edilen usule uygun olarak kesinleştiği güne kadar devam eder ve görev hususu yargılamanın her safhasında resen gözetilmesi gereken hususlardan olduğu, hal böyle olunca; dava tarihinde kesinleşmiş bir kadastro tespiti bulunmadığından mahkemece görevsizlik kararı verilerek dosyanın Kadastro Mahkemesine aktarılması gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulması isabetsiz olduğu" gereğine değinilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; "dava konusu taşınmaz bölümünde davacının fiili kullanımının bulunduğu" gerekçesiyle davanın kabulüne; dava konusu 119 ada 30 parsel sayılı taşınmazın beyanlar hanesindeki (L1) ile gösterilen şerhin iptali ile (L1) ile gösterilen 289.09 metrekarelik kısmın beyanlar hanesine “işbu taşınmazın ... mirasçıları olan ... (...), ... (...), ... (...), ..., ..., ...'nın eşit şekilde kullanımındadır” şeklinde şerhine, 3402 sayılı Kadastro Kanunu Ek 4 üncü madde uyarınca tapuya kayıt ve tesciline, tapu kaydında yer alan hususların aynen korunmasına karar verilmiş; hükmün davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353/(1)-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş ve bu karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında Bölge Adliye Mahkemelerinin Resmî Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (1086 sayılı Kanun) temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin, yine aynı maddenin 2 nci fıkrasında ise Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine istinaf yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun'un 427 ile 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı, yani bu kararlara ilişkin dosyaların Bölge Adliye Mahkemelerine gönderilemeyeceği belirtilmiştir. Bu durumda 20 Temmuz 2016 tarihinden önce verilen kararlar, kanun yoluna başvurma tarihi ne olursa olsun, 1086 sayılı Kanun'un 427 nci ve 454 üncü maddelerindeki temyize ilişkin hükümlere tabi olup, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay Başkanlığına gönderilmesi gerekmektedir. Buna karşılık, 20 Temmuz 2016 tarihinde ve sonrasında verilen temyiz incelemesinden geçmeyen kararlara karşı kanun yoluna gidilmesi halinde ise 6100 sayılı Kanun'un 341-360 ıncı maddesindeki istinafa ilişkin hükümlerinin uygulanması için Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi zorunludur.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, daha önce dosya kapsamında verilen karar, Yargıtay denetiminden geçmiş ve hüküm Yargıtay tarafından bozulmuştur. Bozma kararına uyulmasıyla birlikte, Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda yeniden bir karar verilmiş, ancak bu karar aleyhine yapılan başvuru üzerine dosya, temyiz mercisi olan Yargıtaya gönderilmesi gerekirken istinaf mercii olan Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiş ve istinaf mercii tarafından işin esası yönüyle inceleme yapılmıştır.
Oysa ki, yukarıda anılan düzenleme gereği, daha önce temyiz kanun yoluna tabi olup Yargıtay tarafından bozulan bir dosyada, yeniden verilen kararın da aynı usul hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi ve yeniden temyiz kanun yoluna tabi tutulması gerekmektedir. O halde, dosyanın istinaf yoluyla incelenmiş olması usul ve kanuna açıkça aykırı olup, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen esastan ret kararının ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2. Hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi kararında belirtilen gerekçelere, temyiz edenin sıfatına, 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davalı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
(2) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesi gereğince ONANMASINA,
Harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.