"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2015/72 E., 2021/100 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
DAVA TÜRÜ : Kadastro Tespitine İtiraz
Taraflar arasındaki davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın asli müdahil Hazine vekili, dahili davalı ... ve ... vekili, davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 04.06.2024 tarihli ve 2023/794 Esas, 2024/3909 Karar sayılı ilamı ile 124 ada 7 ve 127 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar yönünden Mahkeme kararının bozulmasına, 140 ada 35 ve 124 ada 11 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise onanmasına karar verilmiştir.
Davacı ... (ölmekle) mirasçıları ..., ... ve arkadaşları vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü
K A R A R
Kadastro sırasında, Fethiye ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan 124 ada 7, 11, 127 ada 7 ve 140 ada 35 parsel sayılı sırasıyla 32.812,63 m², 362,81 m², 60.308,91 m² ve 17.475,66 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduklarından söz edilerek, malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmişlerdir.
Davacı ... vekili tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine, Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tapu kaydına dayalı müdahalenin men’i davası, davaya konu parseller hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Fethiye Kadastro Mahkemesine aktarılmış ve Kadastro Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında müdahil Hazine, dava konusu yerlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu iddiasıyla davaya katılmış ve ayrıca davacı ...’ın ölümü nedeniyle bir kısım mirasçıları dahili davacı olarak davaya katılmışlardır.
İlk Derece (Kadastro) Mahkemesince, çekişmeli parsel tutanakları ile dava dosyası birleştirilerek yapılan yargılama neticesinde verilen önceki tarihli karar, Yargıtay tarafından bozulmuş olup, hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; "Davacı ...'ın dayandığı Mart 1314 daimi, 43 sıra numaralı tapu kaydı bir mülkiyet belgesi olup, hakkı karar ile oluştuğuna göre müdahil Hazineyi de bağlayıcı nitelikte olduğu, mahallinde yapılan keşifte, davacının dayandığı tapu kaydının, dava konusu taşınmazları kapsadığının mahalli bilirkişi tarafından beyan edilmiş ve fen bilirkişi tarafından dayanılan tapu kaydının dava konusu taşınmazlarla birlikte çevre taşınmazları da kapsadığı yönünde rapor tanzim edilmiş ise de, tapu kaydının yöntemince uygulandığından söz edilemeyeceği açıklanarak, doğru sonuca ulaşılabilmesi için, mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle, aynı yönteme göre tespit edilecek taraf tanıklarının katılımıyla yeniden keşif yapılarak davacının tutunduğu Mart 1314 daimi 43 sıra numaralı tapu kaydı ve tüm tedavüllerinin sınırları tek tek okunup, mahalli bilirkişi ve tanıklardan tapu kaydının sınırlarını zeminde göstermelerinin istenilmesi, fen bilirkişi tarafından gösterilen sınırların kroki üzerinde işaretlenmesi, bilirkişilerce gösterilemeyen hudutlar için taraflara tanık dinletme imkanının sağlanması ve bu şekilde davacının dayandığı tapu kaydının dava konusu taşınmazı kapsayıp kapsamadığının kesin olarak belirlenmesi, teknik bilirkişiye uygulanan tapu kaydının kapsamını belirtir ve keşif takibe imkan verir kroki düzenlettirilmesi ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi " gereğine değinilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; "çekişmeli 124 ada 7 ve 127 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davacıların dayandığı Mart 1314 tarih 43 sıra numaralı tapu kaydının taşınmazlara uyduğu, tapu maliki ... ...’ın mirasının taksim ile davacı ...’a kaldığı, davalıların taşınmazda bulunan zilyetliklerinin nizalı olduğundan davacıların dayandığı tapu kaydına ve taksim iddiasına üstünlük tanınması ve buna bağlı olarak davacıların davasının kabulüne karar vermek gerektiği, 140 ada 35 ve 124 ada 11 parsel sayılı taşınmazların 1 inci derece arkeolojik sit alanı sınırları içerisinde kaldıkları, özel mülkiyete elverişli olmayıp, zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduklarının anlaşıldığı, bu nedenle bu parseller yönünden asli müdahil Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle davacı ... ve davacılar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nın davasının kısmen kabulüne, asli müdahil davacı Hazinenin davasının kısmen kabulüne, 127 ada 7 ve 124 ada 7 parsellere ilişkin kadastro tespitinin iptali ile davacı ... mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline, davacıların 140 ada 35 ve 124 ada 11 parsellere ilişkin davalarının feragat nedeniyle reddine, 140 ada 35 ve 124 ada 11 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin kadastro tespitinin iptali ile taşınmazların tarla vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, asli müdahil davacı Hazine vekili, davalı ... mirasçıları vekili ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dairenin 04.06.2024 tarihli ve 2023/794 Esas, 2024/3909 Karar sayılı ilamı ile özetle;
1. Davalı ...'nın temyiz itirazları yönüyle; İlk Derece Mahkemesinin, 28.03.2012 tarihli kararı ile davacı ...’ın açtığı davanın 124 ada 11 ve 140 ada 35 parseller yönünden feragat nedeniyle, 124 ada 7 ve 127 ada 7 parseller yönünden ise esastan reddine, müdahil Hazinenin davasının kabulüne ve dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin iptali ile ham toprak vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiği, bu kararın, sadece davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz incelemesinin yapıldığı yapıldığı, böylece 28.03.2012 tarihli kararın temyiz başvurusunda bulunmayan davalı ... yönünden kesinleştiği ve böylece davacı ve asli müdahil yararına usuli kazanılmış hak oluştuğundan; davalı ... ...nın, bozma sonrası verilen hükmü temyiz etme hakkı bulunmadığından, temyiz dilekçesinin reddine,
2. Dahili davalı ... ve ... vekilinin, dava konusu 140 ada 35 ve 124 ada 11 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin temyiz itirazları yönüyle temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz itirazlarının reddi ile 140 ada 35 ve 124 ada 11 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki hükmün onanmasına,
3. Asli müdahil Hazine vekilinin, dava konusu 124 ada 7 ve 127 ada 7 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının yönüyle; davacı taraf, "paşa harkı", "palaz taşı", "kuru dere" ve "..." hudutlarını ihtiva eden tapu kaydına dayanarak dava açtığı, sözü edilen tapu kaydının, sınırları itibariyle gayri sabit hudutlu olup, kaydın hudutları olarak belirtilen "dere ve ..." isimsiz yerler olup bu sınırların her yerde bulunabilecek sınırlar olduğu, "palaz taşı" nokta sınır olduğu, bu haliyle söz konusu tapu kaydının uygulama kabiliyetinin bulunmadığı, diğer yandan dosya arasında yer alan ziraat mühendisi bilirkişi raporunun içeriği ve ekinde yer alan fotoğraflar ile mahallinde alınan beyanlardan, çekişmeli taşınmazlar üzerinde davacının iktisaba elverişli zilyetliğinin de bulunmadığı gözetilerek, davanın reddi ile dava konusu 124 ada 7 ve 127 ada 7 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeyle kabul karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediği gerekçesiyle hükmün bu parseller yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
Dava konusu 124 ada 7 ve 127 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar hakkında verilen bozma ilamına karşı davacı ... (ölmekle) mirasçıları ..., ... ve arkadaşları vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına, Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 440 ıncı maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan davacı mirasçıları vekilinin sair karar düzeltme isteminin reddine,
2. Davacı mirasçıları vekilinin diğer karar düzeltme istemine gelince; eldeki davanın davacı tarafından el atmanın önlenmesi istemiyle genel mahkemede 14.10.2004 yılında açılmış, kadastro tespit tutanaklarının düzenlenmesi nedeniyle 2006 yılında Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.
Bu durumda davanın açıldığı 2004 yılı itibariyle davacı lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 14 üncü maddesinde düzenlenen zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerektiği açıktır.
Taşınmazlar başında ilk kez 2010 yılında keşif yapılmış, dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanığının beyanları soyut olup, dava tarihinden önceki zilyetliği belirlemekten uzak olduğu, ziraat bilirkişisi tarafından verilen raporda, her iki taşınmazında köy toplu tarım arazileri içinde kaldığı, uzun süredir toprak işlemesinin yapılmadığı, mevcut haliyle hayvan otlatmakta kullanıldığı, dereye yakın olan 124 ada 7 parselin, yağışın çok olduğu zamanlarda derenin taşkın suları taşıyamadığında dereye yakın olan kısımlarında gelen sulardan dolayı hafif kumlu ve çakıllı olduğundan bahsedilmiş, ancak; jeolog bilirkişisi bu dereden hiç bahsetmemiş yalnızca diğer 127 ada 7 parselin doğusunda yer alan (tespitte ise mera niteliği ile sınırladırılan) Girdev Gölü sınırları içinde yer almadığı bildirilmiş, kadastro paftasında da 124 ada 7 parselin sınırında dere olduğuna dair bir ibarenin bulunmadığı, uydu fotoğraflarına göre ise batı sınırında kuru nitelikte çukur bir hat göründüğü anlaşılmaktadır.
2017 yılında yapılan keşifte ise; dinlenen yerel bilirkişilerden biri hiç bir bilgisinin olmadığını bildirmiş, diğeri de önceki keşifte dinlenen yerel bilirkişi olup, yalnızca sınırları göstermekle yetinmiş ve önceki beyanlarına atıf yapmıştır. Davacı tanığı .... ise yalnızca sınırları göstermiş, ancak bu tanığın önceki keşifte dinlenen aynı ana/ baba ismine sahip aynı doğum tarihli .... olup olmadığı noktasında tereddüte düşülmüş, dinlenen tespit bilirkişisi ... da zilyetlik hususunda davalıların zilyetliğini görmediğini bildirmesine rağmen kimin zilyetliğinde ve nasıl sürdürüldüğü hususunda beyanı alınmamıştır.
Ziraat bilirkişisi tarafından 2017 tarihli keşif sonucunda düzenlenen raporda ise; öncesinde tarımsal faaliyette kullanılan yerlerden olduğu, lokasyon itibariyle kışları çok yağış aldığından toprak işlemesinin yapılmadığı taktirde bitki örtüsünün çok çabuk geliştiğini ve çayırlık/otluk görünümünü aldığını, bu nedenle taşınmazlarında çayırlık/otluk görünümde olduğunu belirtilmiştir.
2018 yılında yapılan keşifte ise; mahalli bilirkişi, ... tarafından tarafından otlak olarak kullanıldığını söylemiş, yine davacı tanığı ... ise; kendisinin çocukluğu zamanında davacı ... ile ...'nun aileleri arasında kavga çıktığını, o tarihten sonra ...'nun araziyi ekip biçmediğini otlak olarak kullandığını söylemiş ( öncesinde yapılan keşifler de alınan beyanları arasında çelişki oluşmuş), davacı tanığı ....; davacı ve ailesinin bu taşınmazları mahkeme kararıyla kazandığını, dedesi ... ...'dan geldiğini, dedesinin ölümüyle annesi ve dayıları tarafından kullanıldığını, dayıları ve annesinin arpa buğday ekmek suretiyle zilyet ettiklerini, ...'nun ise dayısı ...'ı döverek taşınmazı zorla sahiplenmeye çalıştığını söylemiş, davacı tanığı ... ise; 20-30 yıldır ...'nun otlak olarak kiraya vermek suretiyle zilyet ettiğini söylemiş, tespit bilirkişisi ... ise; taşınmazın davacı ... tarafından ölünceye kadar arpa buğday ekmek suretiyle zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, davacının ölümünden sonra ise davacının yeğenleri tarafından zilyetliğin devam ettirildiğini, ... tarafından zilyet edildiğini görmediği söylemiştir. Alınan tüm bu beyanlar arasında çelişkiler olduğu halde çelişkiler giderilmeye çalışılmamış, İlk Derece Mahkemesince yapılan gözlemde ise; taşınmazın sınırlarının kısmen belirli olduğu, üzerinde ekili dikili kültür bitkisinin bulunmadığını, toprak işlemesinin yapılmadığı keşif zaptına yazılmıştır.
2018 yılındaki keşif sonucunda verilen ziraat bilirkişi raporunda ise; toprak işlemesinin yapılmadığı, ekili dikili kültür bitkisinin bulunmadığı, taşınmazların birbirleriyle olan sınır hattı üzerinde su arkının bulunduğu ve sınır hattının belirgin olduğu, diğer komşu taşınmazlar ile olan sınır hatlarında kısmen iz ve işaretin olduğu, yöredeki ve sınır komşusu olan tarla vasıflı tarım arazileri ile benzer toprak yapısına sahip olduğu ve sonuç olarak tarla vasıflı sulu tarım arazisi olduğunu bildirmiştir.
Diğer bir anlatımla; davacı lehine zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi hususunda yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı, alınan beyanlarda 2004 yılından önceki zilyetliğin kimin tarafından nasıl sürdürüldüğü hususunda olaylara dayalı olarak beyan alınmadığı gibi, gerek yerel bilirkişi ve tanık beyanlarıyla ziraat bilirkişileri arasında gerekse ilk ziraat raporu ile diğer ziraat raporları arasında oluşan çelişkilerin giderilmesi gerektiği düşünmediği gibi davanın açıldığı 2004 tarihinden önce taşınmazda ekonomik amaca uygun bir kullanımın bulunup bulunmadığı noktasında hava fotoğraflarından da yararlanılması gerektiği düşünülmemiştir.
O halde; doğru sonuca ulaşılabilmesi için İlk Derece Mahkemesince öncelikle; dava tarihi olan 2004 yılından geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı Harita Genel Müdürlüğünden tarihleri açıkça yazılmak suretiyle istenilerek dosyaya konulması; bundan sonra mahallinde, elverdiğince yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan, mahalli bilirkişiler ve taraf tanıkları ile öncekilerden farklı 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu, jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılması ve keşifte, yerel bilirkişi ve tanıklardan çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliği, ilk olarak kime ait olduğu, kimden kime ne zaman ve ne şekilde intikal ettiği, kim tarafından hangi tarihten beri ve hangi tasarruflarla zilyet edildiği, taşınmazın komşu taşınmazlar ile arasında doğal ya da yapay ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınması, beyanlar arasında çelişki doğduğu takdirde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle oluşan çelişkilerin giderilmesine çalışılması, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsellerin tespit tutanakları ve dayanaklarıyla denetlenmesi; ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan, çekişmeli taşınmazın evveliyatı ve halihazırdaki durumu itibariyle tarımsal niteliğini veya otu biçilmek suretiyle kullanılan çayır niteliğinde olup olmadığı, komşu taşınmazlar ile arasında doğal ya da yapay ayırıcı bir unsur bulunup bulunmadığı ve üzerindeki zilyetliğin sürdürülüş şekli ve süresini duraksamasız şekilde ortaya koyan, komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde toprak yapısını, eğimini ve bitki desenini açıklayan, somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan, önceki raporları da irdeler şekilde ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması, dava konusu taşınmaz ile çevresinin yakın plan ve panaromik fotoğrafları çektirilip, üzerine taşınmaz sınırlarının işaretlenilmesi istenilmesi; jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişi ve fen bilirkişisinden, çekişmeli taşınmazın kadastro paftasındaki konumunun bilgisayar programı aracılığıyla hava fotoğraflarına aktarılması suretiyle, hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılarak, çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğini, taşınmazların tamamı yada bir bölümünün ekonomik amaca uygun olarak tarımsal faaliyette kullanılıp kullanılmadığı ve kullanımın hangi tarihten itibaren başladığı hususlarında ayrıntılı rapor düzenlemesi istenilmesi; dava konusu taşınmazların yakın ve uzak çevresinin tarla niteliği ile kişiler adına tespit ve tescil edildiği yine güney sınırını oluşturan taşınmazların tamanın hükmen kişiler adına tescil edildiği ve bu taşınmazlara ilişkin kesinleşme şerhini de içeren mahkeme ilamının dosya arasına konularak eldeki dosya açısından delil teşkil edip etmeyeceğinin düşünülmesi, tespitten geriye doğru sırf hayvan otlatmak suretiyle sürdürülen zilyetliğin ekonomik amaca uygun bir zilyetlik olarak değerlendirilemeyeceğinin hatırda tutulması, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu yönde bir araştırmanın yapılmayarak karar verilmesinde isabet bulunmadığı, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken maddi hataya dayalı olarak yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulduğu bu kez yapılan karar düzeltme incelemesi sırasında anlaşıldığından davacı ... (ölmekle) mirasçıları ..., ... ve arkadaşları vekilinin karar düzeltme isteminin bu nedenlerle kabulü gerekmiştir.
SONUÇ: 1. Yukarıda (1.) bentte açıklanan sebeplerle; davacı ... (ölmekle) mirasçıları ..., ... ve arkadaşları vekilinin sair karar düzeltme isteminin REDDİNE,
2. Yukarıda (2.) bentte açıklanan sebeplerle; davacı ... (ölmekle) mirasçıları ..., ... ve arkadaşları vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile, Dairemizin 04.06.2024 tarihli ve 2023/794 Esas, 2024/3909 Karar sayılı ilamı ile 124 ada 7 ve 127 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar yönüyle Mahkeme kararının bozulmasına dair bozma ilamının ortadan kaldırılmasına ve 124 ada 7 ve 127 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki Mahkeme kararının (2.) bentte belirtilen değişik gerekçeyle BOZULMASINA,
Peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyenlere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
25.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.