Logo

9. Hukuk Dairesi2021/11873 E. 2021/16227 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Benzer işçilik alacakları davalarında, bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin iş sözleşmesinin feshinin kim tarafından yapıldığı, ücret miktarı ve fazla mesai/hafta tatili ücretlerine ilişkin farklı kararlar vermesi ve bu kararlar arasında uyuşmazlık olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge adliye mahkemeleri kararlarının somut olaya özgü deliller ve tanık beyanları değerlendirilerek verildiği, her iki davanın kendine özgü ispat durumu ve somut olay koşulları bulunduğu gözetilerek 5235 sayılı Kanun'un 35. maddesi kapsamında uyuşmazlık bulunmadığına ve uyuşmazlığın giderilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARLARI ARASINDAKİ

UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE DAİR

TÜRK MİLLETİ ADINA

Y A R G I T A Y K A R A R I

I. BAŞVURU

Başvurucu Avukat dilekçesinde özetle, başvurucunun iş sözleşmesinin haklı neden gösterilmeksizin feshedildiği gerekçesiyle ... 3. İş Mahkemesi'nin 2016/432 esasına kayıtlı davayı açtıklarını, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, bu karara karşı taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nin 2020/2679 E. 2021/281 K. Sayılı dosyasıyla yapılan incelemede, davacının istinaf başvurusu reddedilirken, davalı tarafın istinaf başvurusu kabul edilerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile genel tatil alacağı yönünden davanın reddine karar verildiğini, ancak aynı işyerinde çalışırken işten çıkarılan bir başka yönünden aynı gerekçe ve taleplerle dava açıldığını, bu davada ... 3. İş Mahkemesi'nin 2016/124 E. 2017/657 K. Sayılı kararıyla kısmen kabul kararı verildiğini, tarafların istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesi'nin 2020/269 E. 2021/345 K. Sayılı dosyasıyla yapılan incelemede ise, ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nin 2020/2679 E. 2021/281 K. Sayılı kararının tam aksine davacının istinaf taleplerinin kabulüne, davalının istinaf talebinin reddine karar verildiğini, davacının yaptığı işin niteliği, kıdemi, tanık beyanları, yapılan emsal ücret araştırması göz önüne alındığında davacının ücretinin bilirkişi raporunun birinci seçeneğinde belirtilen şekilde net 2.300 TL’ye ilaveten harcırah olarak esas alınması gerektiği belirtilerek, kıdem ve ihbar tazminatının ile yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının kabulüne karar verildiğini, aynı mahiyetteki iki davadan birisinde tüm alacak kalemleri bakımından hükme esas olan ücretin düşük olduğuna hükmedilerek gerçek ücrete göre hesaplama yapıldığını, buna karşın başvurucu ..'in aynı nitelikteki davasında ise yıllık izin dışındaki tüm alacakların reddine karar verildiğini, bu somut durumun Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınmış ilkelere zarar verdiğini beyan ederek, ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nin 2020/2679 E. 2021/281 K. sayılı dosyası ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesi'nin 2020/269 E. 2021/345 K. Sayılı kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesini istemiştir.

II. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HUKUK DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI

... Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu 07.10.2021 tarih ve 2021/2 sayılı kararı ile;

“Aynı konudaki ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 2020/2679-2021/281 E. K. sayılı kararı ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesinin 2020/269 - 2021/345 E.K. sayılı kesin kararları arasında uyuşmazlık bulunduğu iddia edilerek Yargıtay ilgili Dairesine başvurulması istenmiş olup, adı geçen Dairelerin kesin nitelikteki kararlarında aynı hukuki nedene dayalı davalarda değerlendirmenin farklı olduğu, dolayısıyla 5235 Sayılı Kanun m.35/3'deki şartların bulunduğu kanaatine varıldığından, bu uyuşmazlığın ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin hukuki nitelendirmesi doğrultusunda giderilmesi için 696 sayılı KHK m. 92 ile değişik 5235 sayılı Kanun m.35/3 uyarınca Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'ne başvurulmasına oyçokluğuyla” karar verilmiştir.

III. BAŞVURU KONUSU UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR

A. ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 24/02/2021 Tarih, 2020/2679 Esas 2021/281 Sayılı Kararı

1. İlk Derece Mahkemesi Karar Özeti

“Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile özetle; davacının davalı şirketin alt işverenleri ...,..., ...Ulaştırma Şirketi'nde sigortalı gösterilerek 2011 yılından itibaren aralıksız çalıştığını, iş aktinin haklı neden olmaksızın 16.01.2015 tarihinde feshedildiğini, davacının davalı şirketin işçisi olduğunu, son net ücretinin 2.300,00 TL olduğunu, ayrıca gittiği yola göre harcırah ödendiğini, fazla çalışma yaptığını, hafta tatili ve genel tatillerde çalıştığını, yıllık izinlerini kullanmadığını, ücretlerinin ödenmediğini belirterek, kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, genel tatil ve hafta tatili alacağı talebinde bulunmuştur.

Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesi ile özetle; davalı şirketin demir çelik sınai ve tıbbi gazlar üretim işleriyle iştigal ettiğini, davalı şirketçe üretilen ürünlerin nakliye işlerinin ise yine grup şirketlerden olan ... tarafından yapıldığını, ...şirketi ve ...şirketleri ile davalı şirketin sözleşmelerinin bulunmadığını, bu şirketlerin davalının taşıma işlerini yapan ... firması ile sözleşmesi olduğunu, ... Şirketi'nin ne davalı ile ne de bu şirketlerle bir sözleşmesinin bulunmadığını, davalı şirketin asıl işveren olmadığını, davacının ücret iddiasını kabul etmediklerini, davacının işçilik alacaklarının bulunmadığını, haricen öğrenilen bilgiye göre davacının işi kendisinin bıraktığının bilindiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkememizce yapılan yargılama sonunda tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının 07.06.2011 - 30.06.2011, 11.10.2011 - 18.11.2011, 01.12.2011 - 19.01.2012, 18.02.2012 - 18.04.2013, 02.08.2013 - 28.09.2013, 16.05.2014 - 12.10.2014, 09.01.2015-16.01.2015 tarihleri arasında toplam 2 yıl 23 gün süreyle şoför olarak davalı işyerinde 3.916,58 TL brüt ücret ile çalıştığı anlaşılmıştır.

Davacı taraf iş aktinin haksız olarak sonlandırıldığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatı talebinde bulunmuştur. Davalı taraf davacının iş aktini kıdem ve ihbar tazminatını gerektirmeyecek şekilde haklı olarak feshettiğini ispatlayamamış olduğundan davacı tarafa kıdem ve ihbar tazminatı ödemek zorundadır. Davalı taraf kıdem ve ihbar tazminatını ödediğini ispatlayamamış olduğundan 24.09.2018 tarihli birinci alternatif ücret bakımından birinci kısım hesaplaması doğrultusunda davacının kıdem tazminatı talebinin kabulüne, ihbar tazminatı talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davacı taraf dinletmiş olduğu tanıkları ve dosyadaki diğer belgeler ile fazla mesai yaptığını, genel ve hafta tatillerinde çalıştığını ispatlamıştır. Davalı taraf bu alacakları ödediğini ispatlayamamış olduğundan bilirkişinin dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olduğu için itibar edilen 11.12.2018 tarihli ek rapordaki birinci alternatif ücret bakımından birinci kısım hesaplamalar doğrultusunda davacının bu taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davacının fazla çalışma, genel ve hafta tatili çalışmasının tanıkla ispatlanmış olduğu hususu dikkate alınarak çalışma süresi de değerlendirilerek; bir kişinin raporlu ve izinli geçirdiği günler de olabileceği dikkate alındığında sürekli olarak fazla çalışması, genel tatil ve hafta tatilinde çalışması hayatın normal kurallarına aykırı olduğundan bu alacak miktarları üzerinden taktiren %30 oranında hakkaniyet indirimi uygulanmıştır.

Davacı taraf yıllık izin ücreti talebinde bulunmuş, davalı taraf yıllık izinleri kullandırdığını veya ücretlerini ödediğini ispatlayamamış olduğundan 24.09.2015 tarihli bilirkişi raporundaki birinci alternatif ücret açısından birinci kısım hesaplaması doğrultusunda” davanın kısmen kabulüne dair hüküm kurulmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesi Karar Özeti

“...Davacı iş aktinin davalı tarafından feshedildiğini iddia etmiş, davacı tanığı ... davacıdan önce işten ayrıldığını, davacının ödemeler yapılmadığı için kendisinin işten ayrıldığını, davalı tanığı ... ...'nin ise davacının maaşını alamadığı için işi bıraktığını söylediğini beyan ettiği; bu kapsamda davacı tanık beyanlarından iş aktinin davacının iddia ettiği gibi işveren tarafından değil davacı tarafından feshedildiğinin anlaşıldığı; bu kapsamda davacının iş aktini işverenin feshettiği yönündeki iddiasını ıspatlayamadığı gibi iş aktini kendisinin haklı nedenle feshettiği yönünde bir iddiasının olmaması karşısında kıdem ve ihbar tazminatı talebinin reddi yerine kabulü hatalı olmuştur.

Davacının tır şöförü olduğu, tanıkların davalıya karşı davaları olmasının yanında taşımacılık işinde gerek yurtiçinde ve gerekse yurtdışında çalışsın, işçi kural olarak yalnız yolculuk yaptığından salt tanık beyanı ile fazla mesai ve tatillerde çalıştığını kanıtlaması yeterli değildir. Ancak özellikle yurtdışı taşımacılıkta takograf ve sürüş kartı zorunluluğu bulunduğu, yurtiçi taşımacılıkta da yönetmeliğe göre gerek olduğu, bu kayıtlara dayanılması halinde bu kayıtların, yurda giriş ve çıkış kayıtlarının, yurtiçi taşımacılıkta sevk irsaliyelerinin teslim tutanaklarının, yapılan yol kilometresi ile ilgili kayıtların, boşaltma ve bindirme sürelerini belirleyen kayıtlar, esas alınarak şoförün sürüş süresi, buna göre fazla çalışmalarının belirlenmesi gerekir. Ancak eldeki dosyada fazla çalışma ,hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil çalışmaları ile ilgili husumetli tanık beyanı dışında delil bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının fazla çalışma ,hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil çalışması alacaklarına yönelik talebinin reddi yerine kabulü uygun olmamıştır.

Davalı tarafça davacının yıllık izinlerini kullandığına dair belge sunulmamış olduğundan yıllık izin talebine ilişkin davalı istinafı yerinde görülmemiştir.

Davacı tarafça ücret ve sefer primi olarak 3800 TL ücret aldığı iddia edilmiş ise de husumetli tanık beyanları dışında iddiasını ıspata yarar delil bulunmadığına göre emsal ücret araştırmalarına göre aylık 2.800 TL ücrete göre hüküm kurulması isabetli olup davacı vekilinin ücrete yönelik istinafı yerinde görülmemiştir” gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf isteminin HMK353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine; davalı vekilinin istinafının kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ,fazla çalışma ücreti ,hafta tatili ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücreti yönünden HMK'nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yıllık izin alacağı talebinin kısmen kabulüne, Kıdem Tazminatı, İhbar Tazminatı, Fazla Çalışma Alacağı, Hafta Tatili alacağı, Genel Tatil alacağı talebinin reddine dair kesin olmak üzere karar verilmiştir.

B. ... Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesinin 25.02.2021 Tarih, 2020/269 Esas 2021/345 Sayılı Karar

1. İlk Derece Mahkemesi Karar Özeti

“Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile özetle; davacının davalı şirketin çeşitli işverenlerinde 06.04.2011- 19.01.2012, 09.06.2012- 01.01.2014, 09.04.2015-04.08.2015, 05.08.2015-05.10.2015 tarihleri arasında çalıştığını, davacının iş aktinin hiçbir haklı neden gösterilmeden 05.10.2015 tarihinde feshedildiğini, davacının son net ücretinin 2.300,00 TL olduğunu, yol ücreti ve ayrıca ek olarak 1.500,00 TL ödeme yapıldığını, ücretinin bir kısmının bankaya yatttığını, bakiyesinin elden ödendiğini, davacının yemek ücretinin davalı tarafından karşılandığını, davacının fazla çalışma yaptığını, karşılığının ödenmediğini, yıllık izinlerini kullanmadığını, genel tatillerde çalıştığını, ücretlerinin ödenmediğini belirterek, kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin, hafta tatili, fazla çalışma ve genel tatil alacağı talebinde bulunmuştur.

Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesi ile özetle; zamanaşımı ve husumet itirazında bulunarak, davacının çalıştığı şirketler ile aralarında alt asıl işverenlik ilişkisi bulunmadığını, duydukları kadarıyla davacının işi kendisinin bıraktığını, davacının talep ettiği işçilik alacaklarının haksız olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkememizce yapılan yargılama sonunda tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının 06.04.2011-19.01.2012, 09.06.2012-01.01.2014, 09.04.2015- 04.08.2015, 05.08.2015-05.10.2015 tarihleri arasında davalı şirkete ait işyerinde 2 yıl 10 ay süreyle alt işveren işçisi olarak çalıştığı anlaşılmıştır.

Davacı taraf iş aktinin haksız olarak sonlandırıldığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatı talebinde bulunmuştur. Davalı taraf davacının iş akti feshi konusunda net bir beyanda bulunmamıştır. Tanık anlatımlarından davacının iş aktinin işveren tarafından sonlandırıldığı anlaşılmıştır. Davalı işveren tarafından iş akti feshinin haklı olarak yapıldığı ispatlanamamış olmakla davacı taraf kıdem ve ihbar tazminatını haketmektedir. Davalı taraf kıdem ve ihbar tazminatını ödediğini ispatlayamamış olduğundan bilirkişinin ek raporundaki ikinci alternatif hesaplama doğrultusunda davacının kıdem tazminatı talebinin kabulüne, ihbar tazminatı talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davacı taraf dinletmiş olduğu tanıkları ve dosyadaki diğer belgeler ile fazla mesai yaptığını, genel ve hafta tatillerinde çalıştığını ispatlamıştır. Davalı taraf bu alacakları ödediğini ispatlayamamış olduğundan bilirkişinin dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olduğu için itibar edilen bilirkişi ek raporundaki ikinci alternatif hesaplamalar doğrultusunda davacının bu taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davacının fazla çalışma, genel ve hafta tatili çalışmasının tanıkla ispatlanmış olduğu hususu dikkate alınarak çalışma süresi de değerlendirilerek; bir kişinin raporlu ve izinli geçirdiği günler de olabileceği dikkate alındığında sürekli olarak fazla çalışması, genel tatil ve hafta tatilinde çalışması hayatın normal kurallarına aykırı olduğundan bu alacak miktarları üzerinden fazla çalışma ve hafta tatili çalışması alacaklarından taktiren %30, genel tatil alacağından %20 oranında hakkaniyet indirimi uygulanmıştır.

Davacı taraf yıllık izin ücreti talebinde bulunmuş, davalı taraf yıllık izinleri kullandırdığını veya ücretlerini ödediğini ispatlayamamış olduğundan bilirkişi ek raporundaki ikinci alternatif hesaplama doğrultusunda” davanın kısmen kabulüne dair hüküm kurulmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesi Karar Özeti

“...Somut uyuşmazlıkta; davalı tarafça davacıya ait bordroların ve ... kayıtları dışında davacının çalışma sürelerini gösterir herhangi bir yazılı belgenin dosyaya sunulmadığı, ... kayıtlarının ise tır şoförü olarak çalışan davacının tüm çalışmalarını göstermediği, bu durum karşısında davacının fazla mesai yaptığının, ulusal bayram ve genel tatil günleri ile hafta tatili günlerinde çalıştığının davacı tarafça davalı iş yeri çalışanı olan ve görgüye dayalı bilgisi bulunan tanık beyanları ile usulünce ispatlandığı, bu çalışmaların karşılığının ödendiğinin ise ispat yükü üzerinde olan davalı tarafça ispatlanamadığı, davacının uzun süre itirazsız olarak banka aracılığıyla yapılan ödemeleri almış olmasının fazla mesai ve tatil alacaklarından vazgeçtiği anlamına gelmeyeceği, hükme esas alınan bilirkişi raporunun da denetime elverişli, dosya kapsamı ile yerleşik yargısal kararlara uygun, gerekçeli olduğu anlaşıldığından bu yönden de Yerel Mahkeme kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Davalı vekilince harcırahın ücrete esas olarak değerlendirilmesinin hukuka aykırı olduğu, Harcırah Kanunu'na dayalı olarak verilen bedelin davacının geliri değil müvekkili şirketin gideri olduğu iddia edilmiş ise de tanık anlatımlarından gidilen yere göre harcırah alındığı sabit olduğundan davalı işyerinde tır şoförü olarak çalışan davacının asıl ücretinin yaptığı işin niteliği, tanık anlatımları ve yerleşik Yargıtay içtihatları hep birlikte değerlendirilerek ücret + harcırah esasına göre belirlenmesinin dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.

Davalı tarafça dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığı, ileri sürülmüş ise de dava konusu kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının fesih tarihinden itibaren 10 yıllık, yıllık izin alacağının fesih tarihinden itibaren 5 yıllık, diğer ücret niteliğindeki alacakların ise hakkın doğum tarihinden itibaren 5 yıl zamanaşımı süresine tabi olduğu, dosya kapsamına göre davacının iş sözleşmesinin 05.10.2015 tarihinde feshedildiği, dava tarihi olan 24.02.2016 tarihi ve ıslah tarihi olan 13.06.2017 tarihi itibariyle fesih tarihinden itibaren 5 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri dolmadığından dava konusu kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacağının zamanaşımına uğramadığı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının ise dava tarihi itibariyle zamanaşımına uğramadığı, hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda bu alacaklar yönünden davalı tarafça ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı defi dikkate alınarak yeniden hesaplama yapıldığı anlaşılmış olmakla davalı tarafın zamanaşımına yönelik istinaf itirazları da yerinde değildir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı tarafın istinaf sebepleri açısından Yerel Mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık olmadığı anlaşılmıştır.

Davacı tarafın istinaf sebepleri açısından yapılan değerlendirmede ise; davacı tarafından davacının ücretinin yanlış tespit edildiği, dosyada alınan bilirkişi raporunda ikinci alternatif hesaplamanın kabulü ile kurulan hükmün yerinde olmadığı istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür. Dava dilekçesinde davacının aylık 2.300,00 TL net ücret ve ortalama 1.500,00 TL sefer primi ile çalıştığının iddia edildiği, Mahkeme huzurunda dinlenen davacı tanıkların da davacının 2.300,00 TL net ücret ve sefer primi ile çalıştığını doğruladıkları görülmüştür. Dosyada yapılan emsal ücret araştırmasında Nakliyat İş Sendikası tarafından davacının ücretinin net 2.520,00 TL olabileceği bildirilmiştir. Buna göre davacının yaptığı işin niteliği, kıdemi, davacı iddiasını destekleyen tanık beyanları, yapılan emsal ücret araştırması göz önüne alındığında davacının ücretinin bilirkişi raporunun birinci seçeneğinde belirtilen şekilde net 2.300,00 TL + harcırah olarak esas alınması gerektiği, davacının istinaf isteminin yerinde olduğu anlaşılmıştır.

Bu durum karşısında; dosyada alınan 02.10.2017 tarihli bilirkişi ek raporunda davacının ücreti net 2.300,00 TL + harcırah olarak esas alınmak suretiyle birinci alternatifte yapılan hesaplamalar doğrultusunda davacının alacaklarının hüküm altına alınması gerektiği kanaatine varılmıştır.

Bu açıklamalar ışığında; davalı tarafın yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine; davacı tarafın istinaf başvurusunun ise kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosya kapsamına göre delillerin toplanmış olması karşısında dosya İlk Derece Mahkemesi'ne gönderilmeyerek davacının hak kazandığı alacaklar yukarıda belirtildiği şekilde dosyada alınan 02.10.2017 tarihli bilirkişi ek raporundaki birinci alternatifte yer alan hesaplamalar doğrultusunda belirlenerek davanın kabulüne” kesin olarak karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE

Bölge Adliye Mahkemesinin benzer olaylarda kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi isteminin hukuki dayanağı 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 35'inci maddesinde yer alan düzenlemedir.

Söz konusu maddenin birinci fıkrasının üçüncü bendinde yer alan düzenlemeye göre “Re'sen veya bölge adliye mahkemesinin ilgili hukuk veya ceza dairesinin ya da Cumhuriyet başsavcısının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemesi Kanununa göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması hâlinde bu uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtaydan bu konuda bir karar verilmesini istemek” bölge adliye mahkemesi ceza daireleri başkanlar kurulu ve hukuk daireleri başkanlar kurulunun görevleri arasında sayılmıştır.

5235 sayılı Kanun’un 35'inci maddesinin ikinci fıkrasına göre ise “(3) numaralı bende göre yapılacak istemler, ceza davalarında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, hukuk davalarında ise ilgili hukuk dairesine iletilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı uyuşmazlık bulunduğuna kanaat getirmesi durumunda ilgili ceza dairesinden bir karar verilmesini talep eder. Uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin olarak dairece bu fıkra uyarınca verilen kararlar kesindir.”

Bölge Adliye Mahkemesinin benzer olaylarda kesin nitelikteki kararları arasında uyuşmazlık bulunması durumunda, 5235 sayılı Kanun’un 35'inci maddesinde belirtilenler tarafından yapılacak gerekçeli başvuru sonrasında, mevcut başvuru hukuk daireleri başkanlar kurulunca değerlendirilerek Yargıtaydan bu konuda bir karar verilmesi istenilecektir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; 5235 sayılı Kanun ile bu Kanunda sayılan kişi ve kurumlara tanınan “uyuşmazlığın giderilmesini talep etme hakkı”, mutlak biçimde her uyuşmazlığın esasına yönelik çözüm geliştirilmesine imkan vermez. Uyuşmazlığın giderilmesi talebi bir kanun yolu olmayıp, böyle bir talebin varlığı halinde Yargıtayca temyiz incelemesine benzer bir inceleme yapılması da mümkün değildir.

Başvuru konusu dosyada, benzer nitelikteki iki davada, bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerince özellikle iş sözleşmesinin feshine, ücret miktarına, fazla çalışma ve hafta tatili ücretine yönelik olarak farklı kararlar verildiği ve bu kararlar arasında uyuşmazlık bulunduğu sonucuna varılarak bu uyuşmazlığın giderilmesi istenmiştir. Ancak, her iki davada ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna müracaat edilmesi sonrasında bölge adliye mahkemesince verilen karar somut olaya özgü nitelikte olup, dosya kapsamında yer alan deliller ve somut olayın koşulları gözetilerek hüküm tesis edilmiştir. Aralarında uyuşmazlık bulunduğu belirtilen bölge adliye mahkemesi dosyalarında da, tarafların iddia ve savunmaları, taraflarca sunulan deliller, farklı içerikteki tanık anlatımları, emsal ücret araştırması sonuçları gibi somut olaya has ispat durumu dikkate alınarak, yine somut olayın özelliklerine göre karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu halde, başvurucunun dilekçesinde belirtmiş olduğu Bölge Adliye Mahkemesi kararları arasında 5235 sayılı Kanun’un 35'inci maddesi kapsamında bir uyuşmazlık söz konusu değildir.

Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında uyuşmazlığın giderilmesine yer olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

V-SONUÇ

... Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu tarafından iletilen mevcut talep yönünden uyuşmazlığın giderilmesine yer olmadığına, 07.12.2021 günü oybirliği ile karar verildi.