Logo

9. Hukuk Dairesi2021/6684 E. 2021/12482 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı ile davalı şirketler arasında kurulan asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı ve davacının asıl işverenin işçisi sayılıp sayılmayacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı şirketler arasında kanuna uygun bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulduğu, davacının yaptığı işin yardımcı iş kapsamında kaldığı ve bu işlerin alt işverene verilmesinde yasal bir engel bulunmadığı, dolayısıyla muvazaa iddiasının yerinde olmadığı gözetilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

BÖLGE ADLİYE

MAHKEMESİ : ... 7. Hukuk Dairesi

...

DAVA TÜRÜ : ALACAK

...

Davacı vekili, davacının davalı Devlet Hava Meydanları İşletmeleri bünyesinde davalı şirketler sigortalısı olarak çalıştığını, davalı Kurum ile alt işveren şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, sözleşme ile belirlenmiş ücret alacakları, yersiz ücret kesintisi, ücret farkı, yer çalışanlarına ödenen havacılık tazminatı alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne kesin olmak üzere karar verilmiş, karara karşı davalı ... vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı davalının temyizi üzerine 07.05.2021 tarihli ek karar ile temyiz isteminin kesinlik nedeniyle reddine karar verilmiş, söz konusu bu ek karar süresi içerisinde davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya içeriğine göre, dava tarihi itibari ile davacının çalışmasının devam ediyor olması, muvazaa iddiasının bulunması ve iş sözleşmesinin devam ediyor olması nedeni ile muvazaanın art etkisi de gözetildiğinde, verilen kararın kesinlik sınırının altında kaldığından söz edilemeyeceğinden kararın kesin olduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362. maddesine aykırı olup, Bölge Adliye Mahkemesince verilen 07.05.2021 TARİHLİ EK KARARIN BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA karar verildi.

Hüküm süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacının, 01.01.2005 tarihinden itibaren belirsiz süreli iş sözleşmesiyle, davalı ... işyerinde dönemlerine göre diğer davalıların işçisi olarak, teknik destek bölümünde özlük dosyasında belirtilen görevi yerine getirdiğini, taraflar arasındaki hizmet alımına yönelik hukuki ilişkinin muvazaalı olduğunu, davalı olan asıl işverenin kendi çalışanlarına imzaladığı sözleşmelerle tanıdığı hakların müvekkili davacıya da tanınması gerektiğini, aksi halde uygulamanın eşit işe eşit ücret ilkesine aykırı olacağını ileri sürerek sözleşme ile belirlenmiş ücret alacakları, yersiz ücret kesintisi, ücret farkı, yer çalışanlarına ödenen havacılık tazminatı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevaplarının Özeti:

Davalılar vekilleri, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:

İlk Derece Mahkemesince, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, ... ile davalı şirketler arasındaki hizmet alım sözleşmelerinin işçi teminine yönelik olarak muvazaaya dayalı olduğu, davacının davalı ... işçisi olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu:

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:

Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekillinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b/1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

Temyiz Başvurusu:

Karar, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Gerekçe:

Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı ve bunun işçilik haklarına etkileri noktasında toplanmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmış; aynı maddenin yedinci fıkrasında “asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez” kuralına yer verilmiştir. Bu tanımlara göre asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekir.

Alt işverene yardımcı işin verilmesinde bir sınırlama olmasa da, asıl işin bir bölümü ancak teknolojik sebeplerle uzmanlık gereken işin varlığı halinde verilebilecektir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde asıl işveren alt işveren ilişkisini sınırlandırılması yönünde kanun koyucunun amacından da yola çıkılarak asıl işin bir bölümünün alt işveren verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işler" ölçütünün bir arada olması gerektiği belirtilmelidir. 4857 sayılı Kanun'un 2. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında tamamen aynı biçimde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu gerekliliği ortaya koymaktadır. Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o iş yerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi halde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir.

İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek istenmiş ve 4857 sayılı Kanun'un 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir.

Muvazaa Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş olup tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Üçüncü kişileri aldatmak kastı vardır ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaanın ispatı genel ispat kurallarına tabidir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 7. fıkrasında sözü edilen hususların adi kanuni karine olduğu ve aksinin ispatlanmasının mümkün olduğu kabul edilmelidir.

Alt işverene verilmesi mümkün olmayan bir işin bırakılması veya muvazaalı bir ilişki içine girilmesi halinde işçilerin baştan itibaren asıl işverenin işçileri olarak işlem görecekleri 4857 sayılı Kanun'un 2. maddesinin 7. fıkrasında açık biçimde öngörülmüştür. Kamu işverenleri bakımından farklı bir uygulamaya gidilmesi hukuken korunmaz. Muvazaaya dayanan bir ilişkide işçi, gerçek işverenin işçisi olmakla kıdem ve unvanının dışında bir kadro karşılığı çalışması ve diğer işçilerle aynı ücreti talep edememesi 4857 sayılı Kanun'un 5. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Yine şartların oluşmasına rağmen işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanamaması Anayasal temeli olan sendikal hakları engelleyen bir durumdur.

Alt İşverenlik Yönetmeliğinin 11. maddesinde de asıl işin bir bölümünün alt işverene verilebilmesi için “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirmesi” şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği belirtilmiştir.

Somut olayda; davacı, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığını, davacının gerçekte davalı Kurumun asıl işçileri ile aynı görevi yapmak suretiyle çalıştığı halde diğer davalı şirketler işçisi olarak gösterildiğini beyanla tüm çalışma dönemi itibarıyla davalı Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün işçisi olduğunu iddia etmektedir. Davalılar ise, aralarındaki ilişkinin hizmet alımına ilişkin sözleşmeler uyarınca kurulu olduğunu ve muvazaaya dayanmadığını savunmuşlardır. Mahkemece, davalı Kurum bünyesinde Destek Hizmetleri Biriminin bulunduğu, davalı alt işveren statüsündeki şirketlerin işyerinde ayrı bir iş organizasyonlarının bulunmadığı, tüm iş ekipmanlarının Kurum tarafından karşılandığı, davacıya işçiyle ilgili emir ve talimatların davalı Kurum tarafından verildiği, işçi özlük haklarının bu davalı güvencesinde olduğu ve çalışma koşullarının davalı şirket tarafından belirlendiği gerekçesi ile davalılar arasında geçerli asıl-alt işveren ilişkisi olmadığı kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Ne var ki, mahkemece yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamı ile örtüşmemektedir.

Dosya kapsamına göre; davacının davalıya ait işyerinde dava dışı şirketler nezdinde hizmet alım sözleşmeleri dahilinde teknik destek personeli olarak çalışmaya başladığı, çalışmasının dava tarihi itibarıyla devam ettiği, davalı ...’nün hizmet alım sözleşmesinde teknik detayları ayrıntılı olarak yazılı olan işini diğer davalı şirketlere ihale ile verdiği, davacının da ihaleye konusu iş kapsamında çalıştığı, hizmet alım sözleşmesinin konusu olan ve davacının da yaptığı teknik destek, bakım ve onarım işinin yardımcı iş kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, davalılar arasında kanuna uygun biçimde kurulmuş asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğu gibi yardımcı iş kapsamında kalan işlerin alt işverene verilmesinde yasal bir engelin bulunmadığı ve dolayısıyla muvazaanın söz konusu olamayacağı hususları göz ardı edilerek, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç:

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin ise kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiye iadesine, 21.09.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.