"İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 29. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK - TESPİT
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Lüleburgaz ... Mahkemesi
Taraflar arasındaki tespit ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı asıl dava dilekçesinde; 28.02.2008 tarihinde ... Petrolleri Anonim Ortaklığı (...) Genel Müdürlüğü bünyesinde ...'da uzman yardımcısı unvanı ile çalışmaya başladığını, 25.09.2014 tarihinde ... ... Bölge Müdürlüğüne aynı unvan ve derece ile atandığını, hâlen de çalıştığını, Ortaklık kapsam dışı personel rejimine tabi olduğunu, Ortaklık Kapsam Dışı Personel Yönetmeliği'ne göre bu rejimin dayandığı mevzuatın 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (399 sayılı KHK), 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (233 sayılı KHK) ve 4857 sayılı ... Kanunu olduğunu, Ortaklık kapsam dışı personelinin işveren ile yaşadığı uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin 01.01.2018 tarihinden itibaren ... mahkemesi olduğunu, arabuluculuğa başvurduğunu ancak herhangi bir sonuç alınamadığını, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun (657 sayılı Kanun) Ortaklık kapsam dışı personeline de uygulandığını, derece ilerlemesinin 657 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesindeki kariyer ilkesine dayandığını, Ortaklık Kapsam Dışı Personel Yönetmeliği'nin 25, 26 ve 27 nci maddelerinde, derece ilerlemesi ve derece ilerlemesi için öngörülen asgari şartları gözeterek 02.03.2018 tarihinde çalıştığı Kuruma unvanının Baş Uzman olarak değiştirilmesi amacıyla başvuruda bulunduğunu, ancak yaptığı başvurunun zımnen reddedildiğini, geçmişte de Ortaklık İdaresinin, Kapsam Dışı Personel Yönetmeliği ile ilgili maddelerinde unvan geçişleri/derece ilerlemeleri için çok sıkı şekil şartları öngörülmesine rağmen Ortaklığın ise bu hususun kendi inisiyatifinde olduğunu iddia ettiğini, ancak bu iddiasının da dilekçe ekinde sunduğu yargı ortamında kabul görmediğini, işe girdiği tarihten itibaren düzenli olarak her yıl performans notu karşılığında kademe ilerlemesi aldığını, bu beş yılın üçüne ait performans puanlarının mahkeme kararıyla iptal edildiğini, mahkemelere yapılan bu başvuruların Ortaklık mevzuatınca yeterlilik puanı alınmış olmasına rağmen düşük görüldüğü için yapıldığını, buna rağmen unvan ve özlük haklarında değişiklik yapılmadığını, davalı Ortaklık tüzel kişiliğinin herhangi bir organının; hâlihazırdaki mevzuat uyarınca ve daha önceden verilmiş olan mahkeme kararlarından yola çıkılarak bu işlemi yapmama ve uygun bulmama yetkisi bulunmadığını beyanla; derece ilerlemesine ilişkin başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile işbu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının hak ediş tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu uyuşmazlığın ... yerinin idari yargı olduğunu, bu nedenle görev itirazında bulunarak dosyanın görevli yargı yerine gönderilmesini, Ortaklık çalışanlarının memur, sözleşmeli personel ve işçi statüsünde olduğunu, memur dışındaki kapsam dışı personele ... Personel Yönetmeliği'nin uygulandığını, işçilere uygulanmadığını, terfi ilerleme işleminin Ortaklık personel rejimi doğrultusunda liyakat ve takdir ilkeleri çerçevesinde değerlendirildiğini, davacının davranışlarından dolayı İdarenin takdir yetkisi çerçevesinde Baş Uzman görev unvanına terfien atanmasının uygun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 7036 sayılı yasanın 37. Maddesi ile eklenen "Ek Madde 3" ile birlikte davalının Ortaklık kapsam dışı personelleri ile yaşanan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin ... Mahkemesi olduğu açıkça belirtilmiş olduğundan davalının görev itirazının hukuken izafe edilebilir bir yanının bulunmadığı, davacının; 28/02/2008 tarihinde ... Genel Müdürlüğü (...) bünyesinde "Uzman Yardımcısı" unvanı ile çalışmaya başladığı ve halen çalışmaya devam ettiği, dosyaya celp edilen belgelerden; davacının, Ortaklık Kapsam Dışı Personel Yönetmeliğince derece ilerlemesi ve derece ilerlemesi için öngörülen asgari şartlarını taşıdığı, buna istinaden davalı Kuruma, unvanının "Baş Uzman" olarak değiştirilmesi amacıyla başvuruda bulunduğu ancak davalı Kuruma yaptığı başvurunun zımnen reddedildiği, Ortaklık Yönetmeliği EK- 3 Asgari Hizmet Şartı ve Hizmet Süresi" tablosuna göre "Baş Uzman" görevi için asgari 4 yıl yüksek tahsil ve 10 yıl iç hizmet süresi gerektiği, aynı tablonun notlar bölümünde 5 nolu bentte; "görev unvanları için öngörülen asgari hizmet süresinin dolmasına 6 ... ve daha az süre kalması halinde, bu süre yıla tamamalanır" şartlarını yerine getirdiği, bunlar dışında bir uygulama yapılmasının ancak Yönetim Kurulu kararıyla mümkün olduğu, dosya içerisinde böyle bir karara rastlanmadığı, ayrıca bu hususta davalı Kuruma herhangi bir takdir yetkisinin tanınmadığı, ayrıca terfi/unvan değişikliği yapılmamasının mali sonuçlarıyla ilgi olarak Ortaklık Yönetmeliği EK- 5 Makam ve Mesleki Sorumluluk Tazminatı" tablosuna göre; davacının halihazırdaki görevi ile derece ilerlemesi talep ettiği görev arasında % 5'lik artış farkı bulunduğu, yine "Ortaklık Yönetmeliği EK- 6 Mesleki Tazminatı" tablosuna göre; davacının halihazırdaki görevi ile derece ilerlemesi talep ettiği görev arasında 500 puan ... güçlüğü tazminat puanı farkı bulunduğu, davacının işe girdiği tarihten itibaren düzenli olarak her yıl performans not karşılığında kademe ilerlemesi aldığı, davalı tarafından objektif ve somut bir değerlendirme yapılmadan davacının performans notlarının düşük gösterilmesine ilişkin işlemlerin mahkeme kararlarıyla iptal edildiği ve davacının performans notlarının yükseltildiği, bu bağlamda; davacının derece ilerlemesinin yapılmaması ve buna bağlı özlük haklarının ödenmemesinin hukuka uygunluğunun bulunmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmış, delillerin değerlendirilmesi neticesinde davanın kabulü ile davacının; davalı Kuruma yapmış olduğu derece ilerlemesi talebine ilişkin, davalı Kurumca zımni ret şeklinde tesis edilen işlemin iptali ile işbu işlem nedeniyle davacının mahrum kaldığı tüm özlük ve parasal hakların, davacının derece ilerlemesine hak kazandığı tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,..." karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde dava konusu uyuşmazlığın görevli yargı yerinin idari yargı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...Davalı vekili dava konusu uyuşmazlığın görevli yargı yerinin İdari Yargı olduğunu istinaf sebebi olarak ... sürmüş ise de; 7036 Sayılı ... Mahkemeleri Kanunu m.37 ile "22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 3- Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 1 inci ve geçici 9 uncu maddelerine tabi teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda toplu ... sözleşmesi kapsamı dışında çalışan personel ile bu teşebbüs ve bağlı ortaklıklar arasında, ... ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan ... her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işler ... mahkemelerinde görülür." şeklinde düzenleme yapıldığı görülmektedir. Bu durumda uyuşmazlık konusu davada görevli mahkemelerin ... mahkemeleri olduğu anlaşılmıştır.
7036 sayılı Kanun m.37'nin gerekçesinde; "399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 9 uncu maddesi “Özel hukuk hükümlerine göre kurulmuş olup yönetim kademelerinde ... kanunları çerçevesinde personel çalıştıran ve ekli 1 sayılı cetvelde yer almayan teşebbüs ve bağlı ortaklık personeli hakkında, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tabi oldukları ... kanunu hükümleri uygulanır. Bu kuruluşların genel müdür, genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyelerinin (seçimle gelenler hariç) atanmalarında 2477 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Bunun dışında kalan görevlere yönetim kurullarınca atama yapılır.” şeklindedir.
Kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında 4857 sayılı ... Kanunu hükümlerine tabi olarak çalışan ancak sendikalarla işveren arasında akdedilen toplu ... sözleşmesi hükümlerinden yararlanamayan işçiler “kapsam dışı personel” olarak adlandırılmaktadır. Bu personelle ilgili uyuşmazlıkların çözümleneceği yargı düzeni ve mahkemeler uzun süre tartışılmış ve Uyuşmazlık Mahkemesini meşgul etmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 1990’lı yılların ilk yarısında 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında ... Petrolleri Anonim Ortaklığına bağlı bir kamu iktisadi kuruluşu olan ... Ofisi A.Ş.’nin Bakanlar Kurulu kararıyla özelleştirilmesinden sonra bu kurum personeliyle ilgili uyuşmazlıkların adli yargı yerinde görülmesine; ...’ta sözleşmeli olarak çalışan personelin emekli olması sonucu ... sonu (kıdem) tazminatı talebine ilişkin uyuşmazlığın adli yargı yerinde görülmesine; ...’de sözleşmeli statüde çalışmakta iken sözleşmesi feshedilen davacının ... sonu tazminatı talebine ilişkin uyuşmazlığın adli yargı yerinde görülmesine; ...’de kapsam dışı personel statüsünde çalışmakta iken ... akdi feshedilen işçinin, feshin iptaline ilişkin talebinin adli yargı yerinde görülmesine; ...’ta kapsam dışı personel statüsünde çalışmakta iken ... akdi feshedilen işçinin, feshin iptaline ilişkin talebinin adli yargı yerinde görülmesine karar vermiş iken ...’ta kapsam dışı personel statüsünde çalışmakta iken ... akdi feshedilen bir başka işçinin, feshin iptaline ilişkin talebinin idari yargı yerinde görülmesine karar vermiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün aynı statüdeki davacılar hakkında verdiği ve farklı yargı düzenlerini görevli gördüğü bu çelişkili kararlardan sonra konu Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun önüne gelmiş ve Genel Kurul, 22/1/1996 tarihli ve E.: 1995/1 ve K.: 1996/1 sayılı Kararında, “özelleştirme kapsamına alınan kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının özel hukuk tüzel kişiliğine geçiş döneminde kamu kurumu olan vasıflarını tamamen yitirmemiş oldukları, bu kurumlarda çalışan sözleşmeli ve kapsam dışı personelin kamu personeli sayıldıkları, idare ile olan ilişkileri nedeniyle açılan davalarda, işlemin yasaya ve hukuka uygun olup olmadığının incelenmesinin idari yargı yerinin görevine girdiği bu nedenle … özelleştirme kapsamında bulunmayan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde kapsam dışı statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden ... anlaşmazlığın ... yerinin, idari yargı olduğuna ve konunun 2247 sayılı Yasa’nın 30. maddesi uyarınca bu doğrultuda ilke kararına bağlanmasına, …” karar vererek bu çelişkileri kesin kararla sonlandırmıştır.
Zaman içinde 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli 1 sayılı cetvelde yer almayan teşebbüs ve bağlı ortaklıkların pek çoğunun personelinin hukuki statüleri, sonradan yapılan düzenlemelerle netleştirilmiştir. Ancak ekli 1 sayılı cetvelde yer almayan, personeli hakkında sonradan düzenleme de yapılamayan ve Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun kararında da örnek olarak zikredilen ... ve ... gibi kuruluşların personeline ilişkin uyuşmazlıklar, yukarıda belirtilen karara istinaden idari yargı denetiminde bulunmaktadır. Bu teşebbüs ve bağlı ortaklıkların özel hukuk tüzel kişisi niteliğinde olmaları, bunların personelinin de işçi statüsünde özel hukuk hükümlerine tabi olması gerektiği, bu sebeple bunların kendi personeliyle yaptıkları sözleşmenin de özel hukuk hükümlerine tabi olması gerektiği kabul edilmektedir. Kaldı ki ciddi bir rekabet ortamı içinde kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda faaliyet gösteren ve özel hukuka tabi bu teşebbüs ve bağlı ortaklıklar ile bunların personeli (işçiler) arasındaki uyuşmazlıkların idari yargı denetimine tabi olması idari yargı mekanizmasıyla da örtüşmemektedir. Zira idari yargıda davalı, kamu gücünü kullanan idaredir. Yargı denetimine tabi olan konu da idarenin işlem ve eylemleridir. Oysa bu teşebbüs ve bağlı ortaklıklarla ilgili davalarda idare mahkemeleri çoğunlukla kıdem ve ihbar tazminatı veya yıllık izin ücreti gibi ... mahkemelerinin görev ve ihtisas alanına giren konularda karar vermektedirler. Bu sebeple madde ile, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 1 inci ve geçici 9 uncu maddelerine tabi teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda toplu ... sözleşmesi kapsamı dışında çalışan personel ile bu teşebbüs ve bağlı ortaklıklar arasında, ... ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan ... her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlerin ... mahkemelerinde görülmesi esası kabul edilmektedir." ifadelerine yer verildiği görülmektedir.
7036 sayılı Kanun'un 37. maddesine karşı Anayasa Mahkemesi nezdinde iptal davası açılmış, iptal talebi ile; iptali istenen kuralın teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda kapsam dışı statüde çalışan personelin hâlihazırdaki statüsü ile doğrudan ilişkili olduğu, Anayasa’nın 128. maddesi kapsamında teşebbüs ve bağlı ortaklıklar bünyesinde asli ve sürekli görevleri yapan personelin kamu görevlisi vasfı taşıdığı, bu personelin ... ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan ... hukuk uyuşmazlıklarının idari yargıya tabi olduğuna ilişkin Anayasa Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarının bulunduğu, Anayasa’ya aykırı olarak yargı yerinin değiştirildiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 128. maddesine aykırı olduğu ... sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi 11/07/2018 tarih, 2017/178 E. ve 2018/82 K. sayılı kararı ile özetle; "Kuralda belirtilen personel Anayasa’nın 128. maddesinde belirtildiği şekilde devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yerine getiren memurlar veya diğer kamu görevlileri kapsamında bulunmamaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 7/6/2005 tarihli ve E.2004/12, K.2005/35 sayılı kararında, ... Kanunu kapsamında çalışan kapsam dışı personel dâhil olmak üzere işçiler ile kısmi zamanlı çalışan sözleşmeli personelin istihdamında akdi bir durum bulunduğu ve bu kişilere ödenecek ücretin belirlenmesinde tarafların serbest iradeleri ile gerçekleştirdikleri akitlerin esas olduğu belirtilerek bu kişilerin Anayasa’nın 128. maddesine göre devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yürüten ve bir kadro işgal eden personelden farklı statüde oldukları ifade edilmiştir. Benzer şekilde, Anayasa Mahkemesinin 15/3/2007 tarihli ve E.2006/52, K.2007/27 sayılı kararında da 4857 sayılı Kanun’a tâbi olarak çalışan kapsam dışı personelin nakledildikleri andan itibaren kamu görevlisi statüsü kazanacakları vurgulanmak suretiyle bu kişilerin kapsam dışı personel statüsünde bulundukları süreçte kamu görevlisi olmadıklarına işaret edilmiştir.
Teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda sendikalarla işveren arasında akdedilen toplu ... sözleşmesi hükümlerinden yararlanamaması sebebiyle kapsam dışı personel olarak adlandırılan işçi statüsündeki personelin ... kanunları kapsamında özel hukuk hükümlerine tabi ... sözleşmeleriyle çalıştığı, kapsam dışı personelin toplu ... sözleşmesi sistemi içinde gelişen bir kavram olarak hukuki niteliği itibariyle işçi statüsünde bulunduğunun ... hukuku öğretisinde genel olarak kabul edildiği dikkate alındığında kapsam dışı personelin kamu personeli olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, kapsam dışı personel ile teşebbüs ve bağlı ortaklıklar arasında ... ilişkisi nedeniyle ... uyuşmazlıkların adli yargı mercilerinin görevi kapsamına alınmasının yukarıda ifade edilen ilkelere aykırı bir yönünün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
... mahkemeleri, ... hukuku alanındaki uyuşmazlıkları çözmekle görevli, ihtisaslaşmış adli yargı mahkemeleridir. Bu bakımdan, iptali istenen kural kapsamında kalan uyuşmazlıkların niteliği gözönünde bulundurulduğunda uyuşmazlıkların çözümünde ... mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir." gerekçeleriyle 7036 sayılı Kanun m.37 düzenlemesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına karar vermiştir.
Kanun'un gerekçesi ve Anayasa Mahkemesi'nin kararı göz önüne alındığında, kapsam dışı personel olarak çalışan bu kişilerin kamu görevlisi olmadıkları, 4857 sayılı ... Kanunu'na tabi oldukları sonucu ortaya çıkmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararında ... mahkemelerinin ... hukuku alanındaki uyuşmazlıkları çözmekle görevli oldukları, bu bakımdan iptali istenen maddede yer alan uyuşmazlıkların çözümünde görevli olarak kabul edilmelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığı vurgulanmıştır. Kanun'un gerekçesinde ise bahsedilen teşebbüs ve bağlı ortaklıkların özel hukuk tüzel kişisi niteliğinde olduğu, bunların personelinin de işçi statüsünde özel hukuk hükümlerine tabi olması gerektiği, bu sebeple bunların kendi personeliyle yaptıkları sözleşmenin de özel hukuk hükümlerine tabi olması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca işçiler ile bu teşebbüs ve ortaklıklar arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde idare mahkemelerinin görevli olmasının idari yargı mekanizması ile uyuşmadığı belirtilmiştir.
Bahsedilen tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; ... mahkemelerinin ... hukuku uyuşmazlıklarının çözümünde görevli olarak kabul edildiği, kapsam dışı personelin kamu personeli olarak kabul edilmediğinin kanunun gerekçesi ve Anayasa Mahkemesi'nin kararında açıkça anlaşıldığı, bu kişilerin işçi olarak kabul edilmesi nedeniyle ... Mahkemelerinin görevli olması yönünde düzenleme yoluna gidildiği, kanunun düzenlenme amacının ... hukuku uyuşmazlıklarının çözümünde idari yargının görevli olmasına son verilerek bu konuda ihtisaslaşmış ... mahkemelerinin görevli olmasının amaçlandığı, dikkate alındığında davalı vekilinin istinaf sebep ve gerekçesinin yerinde olmadığı kanaatine varılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, " karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz başvuru dilekçesinde kendisinin işçi değil kamu görevlisi olduğunu ve kamu görevlileri ile ilgili kararların özlük noktasında Cumhurbaşkanlığı Kararı ile alındığını belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesindeki işçi ibaresinin kamu görevlisi olarak düzeltilmesini talep etmiştir.
2.Davalı vekili ise yargı yolu itirazında bulunarak temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yargı yolu itirazı, somutlaştırma yükü, ... mahkemesi tarafından verilen kararın niteliği konusundadır.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26, 31, 115, 119 ve 194 üncü maddeleri, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun (492 sayılı Kanun) ilgili hükümleri.
2.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.05.2014 tarihli ve 2013/5-1467 Esas, 2014/628 Karar sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Bilindiği üzere; 492 Sayılı Harçlar Kanunu harç alınması veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesini ve harcı yatırılmaması halinde de ne gibi bir mukteza tayin edileceğini 30. ve 32.maddelerinde hükme bağlamıştır.
Aynı Kanunun 16. maddesinde de; elatmanın önlenmesi, tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda gayrimenkulün değerinin nazara alınacağı, değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesinin mecburi olduğu, gösterilmemişse davacıya tespit ettirileceği, tespitten kaçınma halinde, dava dilekçesinin muameleye konulmayacağı belirtilmiştir.
Öte yandan, dava dilekçesinde nelerin yer alması gerektiği hususu 6100 sayılı HMK'nun 119. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiştir. 2. fıkrasında ise birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, eksikliğin tamamlanması için bir haftalık kesin süre verileceği ve bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durumda, HMK. nun 119/2 maddesinin de; a, d, e ve f bentleri dışında kalan hususların eksik olması halinde bir haftalık kesin süre verileceği, diğer bentlerdeki eksikliğin ise her zaman giderilebileceği şeklinde anlaşılması gerekmektedir.
HMK. nun 115/2 maddesinde de, dava şartındaki eksikliğin giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verilmesi öngörülmüştür.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, davacının taşınmazın aynına yönelik bir dava açtığı, dava dilekçesinde değer gösterilmediği, cevaba cevap dilekçesinde taşınmazın ve muhtesatın değerlerinin belirtildiği, dava açılırken başvuru harcı ve peşin harç yatırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda dava taşınmazın aynına yönelik bulunduğundan, taşınmazın dava tarihindeki gerçek bedelinin belirlenmesi ancak mahallinde yapılacak keşif sonucu alınacak bilirkişi kurulu raporuyla mümkün olacaktır. Diğer taraftan, dava açılırken başvuru harcı ve peşin harç yatırdığına göre, asgari miktar üzerinden dava açtığının kabulü gerekir. Mahkemece yapılacak ..., 6100 sayılı HMK’ dan daha özel olan Harçlar Kanunu 16. maddesi uyarınca dava değerinin tespit ettirilmesi, eksik harcın yatırılması için önel verilip sonucuna göre işlem yapmak olmalıdır."
3. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 28.10.2020 tarihli ve 2020/6508 Esas, 2020/13903 Karar sayılı, 18.05.2021 tarihli ve 2021/5140 Esas, 2021/9098 K. sayılı ilâmları.
3. Değerlendirme
1.Somut uyuşmazlıkta davacı İdarenin zımnen tesis ettiği işlemin iptali ile yoksun kalınan haklarının yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş olup alacağının miktarına yönelik bir belirleme yapmamıştır.
2.Yukarıda İlgili hukuk bölümünde de yer verilen Hukuk Genel Kurulu Kararında da belirtildiği gibi 6100 sayılı Kanun'un 115 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre dava şartındaki eksikliğin giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için ilgilisine kesin süre verilir. Buradan anlaşılması gereken husus, Kanun'un 119 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (a), (d), (e) ve ( f) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde taraflara bir haftalık kesin süre verileceği, diğer bentler kapsamındaki bir eksikliğin ise her zaman giderilebileceğidir.
3 6100 sayılı Kanun'un 194 üncü maddesi gereğince tarafların, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları gerektiğinde tereddüt bulunmamaktadır. Dava dilekçesi talep sonucu kısmında ise talebin ne olduğu açık bir şekilde belirtilmelidir. Çünkü, taleple bağlılık ilkesi gereğince hâkim talep sonucuyla bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Bu ilke uyarınca davacının talep etmediği bir şey hakkında karar verilemez. Dava sonucunda kurulacak hükmün sınırını, tarafların karara bağlanmasını istediği talep sonucu belirler. Bu nedenle talep sonucu yeterince açık değilse hâkimin 6100 sayılı Kanun'un 31 inci maddesindeki davayı aydınlatma ödevi kapsamında açık olmayan talep sonucunu açıklatması gerekir.
4. Öncelikle belirtmek gerekir ki davacı, dava açarken dava dilekçesinde miktar belirtmemiş ise de başvurma ve peşin maktu harç ile peşin gider avansını yatırdığına göre asgari bir miktar üzerinden dava açtığının kabulü gerekir. Dolayısıyla Mahkemece bu eksiklik davacıya her zaman açıklattırılarak giderilebilecek mahiyettedir.
6. Diğer taraftan somut olayda Mahkemece davalı Kurumca zımni ret şeklinde tesis edilen işlemin iptali ile işbu işlem nedeniyle davacının mahrum kaldığı tüm özlük ve parasal hakların, davacının derece ilerlemesine hak kazandığı tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklinde hüküm kurulmuştur. Bu karar herşeyden önce infazı kabil olmayan bir karardır.
7. Ayrıca gerek 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun hizmet akdine ilişkin hükümlerinde gerekse 4857 sayılı Kanun’da, işverenin yönetim ... kapsamında işçinin işyerini veya işini değiştirmesi durumunda, bu işlemin iptali için öngörülmüş bir dava türü bulunmamaktadır. Bu bakımdan Mahkemece işverenin yönetim yetkisine müdahale anlamına gelecek şekilde işlemin iptaline yönelik bir hüküm kurması yerinde değildir.
8. Açıklanan ilke ve esaslara göre değerlendirme yapılacak olursa Mahkemece öncelikle 6100 sayılı Kanun'un 194 üncü maddesi gereğince davacıya İdarenin hukuka aykırı işlemi nedeniyle uğradığı hak kaybının ne olduğu ve miktarı açıklattırılmalı, bu miktarın harcı tahsil edildikten sonra oluşacak sonucuna göre işin esasına yönelik değerlendirme yapılmalıdır.
Mahkemece yapılacak yargılama sonucunda davanın kabulü gerektiği sonucuna ulaşıldığı takdirde, işverenin yerine geçecek şekilde işlemin iptaline yönelik hüküm kurulamayacağı, ancak işlemin hukuka aykırı olduğunun tespiti ile sınırlı olarak hüküm kurulabileceği gözden kaçırılmalıdır.
9. Belirtilen hususlar dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.