"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1226 E., 2023/1515 K.
DAVA TARİHİ : 12.12.2016
KARAR : Davalıların istinaf başvurularının esastan reddi, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulü
TEMYİZ EDENLER : Davalılar vekilleri
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kütahya 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2016/564 E., 2022/236 K.
Taraflar arasındaki tespit ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davada davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalıların istinaf başvurularının esastan reddi davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 27.05.2009 tarihinde davalılardan ... (Osmangazi Elektrik AŞ) işyerinde çalışmaya başladığını, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu belirterek davacının iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğunun tespiti ile ücret, yıllık izin ücreti, yemek ücreti ve fazla çalışma ücreti alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... (Körfezim Şirketi) vekili cevap dilekçesinde; davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunmadığını, muvazaa iddialarını kabul etmediklerini, davacının herhangi bir alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ... AŞ vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olmadığını, davacının davalı Şirket nezdinde herhangi bir alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olmadığı ve aradaki ilişkinin asıl işveren alt işveren ilişkisi olduğunun kabulü ile muvazaa iddiasına dayalı fark ücret ve yemek ücreti alacak taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği, davacının fazla çalışma alacağı bulunmadığı, maddi vakıaların tek başına tespite konu olamayacağı, davacı tarafça yıllık izin sürelerinin tespitinin tek başına maddi vakıa tespitine yönelik olduğu, bu nedenle tespiti istenen bu talep yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle taraflar arasındaki iş sözleşmesinin belirsiz süreli iş sözleşmesi olduğuna yönelik talebin kabulü ile iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğunun tespitine ve diğer taleplerin reddine dair davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, mahkemece davalılar lehine ayrı ayrı iki vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının fazla çalışma alacağı bulunduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı ... AŞ vekili; davacının iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğunun tespitinde hukuki yarar bulunmadığını, İlk Derece Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu, muvazaa iddialarını kabul etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
3. Davalı Körfezim Şirketi vekili; muvazaa iddialarının hatalı olduğunu, davacının iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğunun tespitinde hukuki yarar bulunmadığını, verilen kararı kabul etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesinin davalılar arasındaki hizmet alımı sözleşmesinin muvazaalı olmadığı yönündeki kararında isabetsizlik bulunmadığı, çalışma hayatını izleme, denetleme ve teftişe yetkili iş müfettişleri ile işçi şikâyetlerini incelemekle görevli Bölge Müdürlüğü memurları tarafından tutulan tutanakların aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olduğu gözetildiğinde; davacı tarafça söz konusu rapordaki tespitlere karşı fazla çalışma alacağı yöntemince ispat edilemediğinden bu alacak yönünden davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, davalı işyerinde çalışması devam eden işçinin, iş sözleşmesinin yürütümü ve bitirilmesi sırasında sonuçları itibarıyla birçok hak ve menfaat ile yükümlülük noktalarında farklı rejimlere tâbi olan iş sözleşmesinin belirli veya belirsiz süreli olduğunun tespitinde davacının güncel menfaati bulunduğu, bu yönlerden İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde olduğu; ancak ret olunan eda davasına konu taleplerden yemek ücreti ile ücret alacağı talebinin muvazaa tespitini de içerdiği, bu doğrultuda muvazaa talebinin ayrı bir talep olarak değerlendirilemeyeceği, İlk Derece Mahkemesince davalılar lehine ret sebebine göre tek bir vekâlet ücreti takdir edilmesi gerekirken ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir olunmasının yerinde olmadığı gerekçeleriyle davalıların istinaf başvurularının esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı ... AŞ vekili; davacının iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğunun tespitinde hukuki yarar bulunmadığını ve vekâlet ücretinin hatalı belirlendiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı Körfezim Şirketi vekili; davacının iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğunun tespitinde hukuki yarar bulunmadığını ve vekâlet ücretinin hatalı belirlendiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğunun tespitinde hukuki yararı bulunup bulunmadığına ve vekâlet ücretine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2019 tarihli ve 2017/8-1854 Esas, 2019/1096 Karar sayılı kararında tespit davalarında hukuki yarara ilişkin ilkeler şu şekilde açıklanmıştır:
"...
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Hanağası, E.: Davada Menfaat, Önsözler-Ramazan Arslan, Ankara 2009, s. VII).
Hukuk Genel Kurulunun 24.06.1992 tarihli ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 tarihli ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
Öte yandan, bu hukuksal yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir (Hanağası, s. 135).
(...) Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada hâlen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s. 297).
(...)Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkâr ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır (Arslan, R./ ..., E./ Taşpınar Ayvaz, S.: Medeni Usul Hukuku , Ankara 2017, s.287).
Bu doğrultuda, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur (Arslan / .../ Taşpınar Ayvaz, s. 296-297).
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.05.2013 tarihli ve 2013/22-561 E., 2013/733 K. ile 01.02.2012 tarihli ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararı sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir."
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi.
3. Değerlendirme
1. Mahkemeden istenilen hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır. Eda davalarında bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar. Tespit davaları ise bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Tespit davası kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilen kararının icra ve infaz kabiliyeti yoktur.
2. Tespit davalarında davacının amacı, bir hak veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi olup hak veya hukuki ilişkinin varlığı yahut yokluğu tespit davası açılabilmesi için yalnız başına yeterli değildir. Bundan başka, tespit davasının dinlenebilmesi için konusunu oluşturan hak veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının korunmaya değer güncel bir hukuki yararının bulunması gerekir.
3. Tespit davasının konusunun hak veya hukuki ilişki olması ve davacının tespit davası açmakta güncel hukuki yararının bulunması dava şartıdır. Açılan tespit davasında, bu iki şartın birlikte bulunup bulunmadığı, diğer dava şartlarında olduğu gibi davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekmekte olup bu şartların bulunmaması hâlinde mahkemece esas hakkında incelemeye girmeden, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekmektedir.
4. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür; bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hâllerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi hâkim tarafından da resen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti hâlinde davanın 6100 sayılı Kanun'un 115 inci maddesine göre dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir.
5. Yukarıda yapılan açıklamalara göre somut uyuşmazlık incelendiğinde; iş sözleşmesi yargılama devam ederken sona ermiş olup tespit davası yönünden davacının güncel hukuki yararı kalmamıştır. Bu durumda davacının iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğunun tespitine dair talebinin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,14.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.