"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/4218 E., 2023/904 K.
DAVA TARİHİ : 27.07.2017
KARAR : İstinaf başvurularının kısmen kabulü ile davanın kısmen kabulü
TEMYİZ EDENLER : Taraf vekilleri
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 21. İş Mahkemesi
SAYISI : 2017/401 E., 2019/896 K.
Taraflar arasındaki alacak ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların başvurularının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin pilot olduğunu, davalı ... nezdinde yardımcı pilot olarak çalışmak için iş başvurusu yaptığını, davacının davalı tarafından belirtilen tüm tarama aşamalarını başarıyla geçtiğini, eğitimlerini tamamladığını, çalışma izninin de onaylanmasıyla taraflar arasında iş sözleşmesinin imzalandığını ve davacının davalı bünyesinde istihdam edileceğinden ailesi ile birlikte Türkiye'ye yerleştiğini, gerek iş başvurusundan sözleşme tarihine kadar gerekse de sözleşme tarihi sonrasında davacıdan talep edilen bilgi ve belgelerin davalıya tam ve eksiksiz olarak sağlandığını, tüm belgelerin davalı tarafından detaylı şekilde incelenmesi neticesinde davacının davalı bünyesinde istihdam edildiğini; ancak 28.03.2017 tarihinde iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız şekilde feshedildiğini, fesih gerekçesinin Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce aranan uçuş saati kuralının davacı tarafından doldurulmaması olarak gösterildiğini, davacının en az 1 yıl boyunca davalı tarafından istihdam edileceği güvencesiyle masraflar yaptığını, menfi zararlarının doğduğunu, davalı bünyesinde çalışacakmış gibi düşünerek iş ve sosyal hayatında pek çok asli değişiklikler yaptığını, hayatını ve ailesini İstanbul'a taşıdığını, ülke ve ev değiştirdiğini, maddi ve manevi külfetlerini üstlendiğini, bunun üzerine kısa bir süre sonra ve hiçbir haklı neden ortada yokken sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini, davacının ve hatta eşinin hayatında çok büyük bir şaşkınlık, hayal kırıklığı ve üzüntü yarattığını, bu nedenle manevi zararlarının doğduğunu ayrıca 28 günlük ücretle beraber prim ödemesinin de yapılmadığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat ile ücret ve prim alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili arasında imzalanan sözleşmenin 2.2.2 maddesinde Türk Sivil Havacılık kurallarına göre pilot olabilme yeterliliğine haiz olmaması hâlinde sözleşmenin hükümsüz olacağı, tarafların birbirlerine karşı olan sorumluluklarının ortadan kalkacağının düzenlendiğini, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün davalıya gönderdiği 22.03.2017 tarihli cevabi yazısı ile validasyon işleminin yapılabilmesi için pilotun en az 500 saati Ülkemizde görev yapacağı uçak tipinde olmak üzere çok pilota sertifikalı uçaklarda sorumlu pilot ya da ikinci pilot olarak en az 1500 saat uçuş tecrübesi veya çok pilota sertifikalı uçaklarda toplam 3000 saat uçuş tecrübesi bulunması gerektiği, davacının bu şartı sağlamadığından lisans validasyon talebinin reddedildiğini, bu nedenle davacının yabancı pilot olarak Ülkemizde çalışmasının mümkün olmadığını, davacı ile davalı arasındaki sözleşme gereği davalıdan eğitim bedeli veya diğer harcamalarla ilgili tazminat talep edilemeyeceğini, burada müvekkiline atfedilecek bir kusur olmadığını, davacının alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; yargılama aşamasında alınan 29.11.2018, 25.04.2019, 26.07.2019 tarihli bilirkişi raporlarının denetime elverişli olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; müvekkilinin davalı nezdinde eğitimlere devam ettiği süreçte hiç aktif olarak uçuş yapamadığı için mesleki hayatının pasif durumda olduğundan hareketle hiçbir hava yolu şirketinin tekrar kendisini işe almayacağını belirttiğini, davacının davalı tarafından iş sözleşmesinin feshedilmesinden sonra ondan fazla hava yolu firmasına başvurmasına rağmen hiçbir hava yolu firmasının davalı ile yaşanan süreçten dolayı davacıyı işe almadığını, bu nedenlerle manevi tazminat taleplerinin bütünüyle kabulüne karar verilmemesinin hatalı olduğunu, 28 günlük ücretinin ve priminin eksik belirlendiğini, vekâlet ücretinin hatalı belirlendiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davacının pilot olarak istihdamı mümkün olmadığından iş sözleşmesinin feshedildiğini, bu nedenle davalıya atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığını, davacının almış olduğu eğitim için yaptığı ödeme nedeniyle bir zararının bulunmadığını, meslek yaşamı boyunca kullanabileceği eğitimi almış olmasının bir zarar oluşturmayacağını, alınan eğitimin evrensel olduğunu ve yalnızca müvekkili bünyesinde kullanılmayacağını, diğer yandan davacının yurtdışı eğitim süresinde yapıldığını iddia ettiği ve İlk Derece Mahkesince kabul edilen yaşam harcamalarının belgesiz olduğunu ve davacının bu konuda zararını ispat edemediğini, davacının Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre 2017 yılının Mart ayında 4 gün çalıştığını ve ücret alacağının bulunmadığını, manevi tazminat talep şartlarının oluşmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesine ilişkin hazırlık sürecinde, davacı tarafından, davalı Şirkete verilen bilgi ve "uçucu personel bilgi formu" başlıklı belgeden, davacının BAe146-200 uçak tipinde 1824 saat uçuş tecrübesi bulunduğu bilgisinin davalı Şirkete bildirildiğinin sabit olduğu, bu durumda Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün hangi uçak tipinde ne kadar süreyle uçuş tecrübesi aradığı hususlarının, basiretli bir tacir olması gereken davalı tarafından en baştan itibaren bilinmesi gerektiği, başlangıçta bu husus gözetilerek müteakip aşamalara geçilmeseydi, davacının yapmış olduğu ve zararına yol açan harcamaların da ortaya çıkmayacağı, ilgili Genelge tarihinin 2014 yılı, iş sözleşmesi tarihinin ise 2016 yılı olduğu, bu durumda davalının iş sözleşmesinin feshinde kusurlu olduğu ve davacıyı zarara uğrattığı; ancak davacının yalnızca belgelendirdiği harcamaların hüküm altına alınması gerekirken, eğitim sırasında davacının yaptığı ifade edilen yaşam harcamaları belgesiz olup soyut anlatımlara dayandığından maddi tazminat olarak hüküm altına alınmasının doğru olmadığı, davacının iş sözleşmesi hükümleri doğrultusunda 28 günlük ücret ve 88 günlük prime hak kazandığı, davalı tarafça ücret alacağına mahsuben yapılan 6.482,33 TL ödeme, dava açıldıktan sonra yapıldığından söz konusu tutar yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği, manevi tazminata hükmedilmesinin isabetli olduğu gerekçeleriyle davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü gerekçelere ek olarak Amerika'da eğitim alırken yaşam harcamalarının zaruri olduğunu, bu harcamaların belgesiz olduğu için reddinin hatalı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği gerekçelerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının davalı tarafından istihdam edileceği güvencesiyle yaptığı masraflardan davalının sorumlu olup olmadığı, maddi ve manevi zararının doğup doğmadığı, maddi ve manevi tazminat alacaklarının miktarı, davacının ücret ve prim alacağının bulunup bulunmadığı ile vekâlet ücretine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 58, 401, 406 ncı maddeleri.
3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 2 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacının tüm, davalının aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Güven kavramı; temelinde dürüstlük, samimiyet kavramlarını barındıran ekonomik, sosyal ve kültürel bir kavramdır. Hukuk, uyuşmazlıkların çözümünü zaman zaman güven kavramında ve taraflar arasındaki kaynağını dürüstlük kuralından alan güven ilişkisinde bulmaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.12.2019 tarihli ve 2015/21-2372 Esas, 2019/1420 Karar sayılı; 06.10.2020 tarihli ve 2016/(21)10-1602 Esas, 2020/711 Karar sayılı kararları).
3. Güven teorisi, her iki tarafın menfaatleri arasında denge kurmayı amaçlar ve kaynağını dürüstlük kuralından alır. Kendine özgü mahiyet arz eden güven sorumluluğu bir kişinin veya kuruluşun davranışlarıyla başkalarında yarattığı haklı beklentiler nedeniyle oluşan güven ilişkisinden kaynaklanır. Temeli Alman Borçlar Kanunu’nda yer alan, borçlar hukuku mevzuatımızda düzenlemesi bulunmamakla birlikte gerek Türk hukukunda gerekse İsviçre hukukunda kendisine uygulama yeri bulan bu teori; bir kimsenin kendi yarattığı dış görünüşün meydana getirdiği sonuçlara kendisinin katlanmasının gerekliliği, aksi yönde bir düşüncenin iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil edeceği kabulüne dayanır. Bu kapsamda yorum sırasında güven teorisinin uygulanması 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük ilkesinin gereğidir. Kanunun getirdiği güvenin korunmasına ilişkin hükümler yanında, tarafların sözlü veya yazılı davranışları da bu güven ortamını sağlayabilir. Sağlanan güvenin, güven sorumluluğu kapsamında hukuken korunması gerekir (YHGK, 2015/21-2372 E., 2019/1420 K.; 2016/(21)10-1602 E., 2020/711 K.).
4. Güven sorumluluğunda taraflar birbirlerinden bekledikleri güveni boşa çıkarmamalıdır. Bu itibarla güven teorisi hukuki güven, istikrar ve hakkaniyet düşüncesini esas alır. Hukukun bir amacı da kişilerin gerek birbirleriyle gerekse Devlet ile olan ilişkilerde güven ve sürekliliği sağlamaktır (YHGK, 2015/21-2372 E., 2019/1420 K.; 2016/(21)10-1602 E., 2020/711 K.).
5. Somut uyuşmazlıkta; davacı, davalıya yaptığı iş başvurusu sonrasında davalının 25.06.2016 tarihli niyet mektubunun oluşturduğu güvene dayanarak gerekli eğitimlerini almış, davalıyla yapılan yazışmalar sonucunda da taraflar 19.12.2016 tarihinde iş sözleşmesi imzalamıştır. Ancak Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün 22.03.2017 tarihli yazısı ile davacının pilot lisansı validasyon talebinin uygun görülmediği, yani Türkiye'de uçuş yapabilmesi için gerekli uçuş saatini taşımadığı bildirilmiştir. Bu durumda taraflar arasındaki sözleşmenin işlem temeli olan uçuş yapabilme şartı gerçekleşmediğinden, sözleşmenin kurulduğundan söz edilemez. Kurulmayan bir sözleşme ise ileriye etkili sonuç doğuramaz. Taraflar, sözleşmenin kurulmamasından kaynaklanan menfi zararlarını talep edebilirler. Menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından yahut geçersiz olmasından doğan zarardır ve bu bağlamda sözleşmenin kurulduğuna veya geçerli olarak kurulmuş bulunduğuna duyulan güvenin boşa çıkmasından doğan bir zarar söz konusudur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 06.12.2022 tarihli ve 2021/(13)3-563 Esas, 2022/1659 Karar sayılı kararının 25 nci bendi).
6. Diğer yandan, taraflar arasında sözleşme kurulmamış olmasına rağmen fiili çalışma gerçekleşmiş olduğundan somut olaya işçi işveren arasındaki borç ilişkisine dayanan kuralların kıyasen uygulanması gerekmekte olup Mahkemece davacının fiili çalışmasından kaynaklanan ücret alacağının hüküm altına alınması yerindedir.
7. Yukarıda açıklanan ilke ve esaslara göre somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki yazışmalar ve davalının niyet mektubunun davacı tarafta sözleşmenin kurulacağına dair güven oluşturduğu açıktır. Bu itibarla, davacının sözleşmenin kurulmamasından kaynaklanan menfi zararlarının tahsili gerekir. Mahkemece, davacının belgelendirdiği menfi zarar kapsamında bulunan masraflardan davalının sorumlu tutulması yerindedir. Ancak davacının aldığı eğitimlerin davacıya mesleki olarak iş hayatında katkı sağlaması ve nitelik kazandırması göz önüne alındığında davalının eğitim masraflarının yarısından sorumlu tutulması dosya kapsamına uygun düşecektir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,20.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi