Logo

9. Hukuk Dairesi2023/475 E. 2023/3118 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı ile davalı şirket arasındaki hukuki ilişkinin işçi-işveren ilişkisi mi yoksa acentelik sözleşmesine dayalı bir ilişki mi olduğu ve buna bağlı olarak davacının işçilik alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığı, davacının işçilik alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı hususları Bölge Adliye Mahkemesince yerinde değerlendirilerek davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/886 E., 2022/1798 K.

DAVA TARİHİ : 26.05.2015

KARAR : Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi, davacı

vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 32. ... Mahkemesi

SAYISI : 2021/363 E., 2021/856 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin 16.01.2018 tarihli ve 2016/429 Esas, 2018/2 Karar sayılı ilâmı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 26.03.2021 tarihli ve 2020/212 Esas, 2021/759 Karar sayılı ilâmı ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) ncı alt bendi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekillince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.09.1994-04.05.2013 tarihleri arasında davalı Şirket bünyesinde çeşitli pozisyonlarda çalıştığını, son olarak müdürlük görevini sürdürdüğünü, muvazaaya dayalı bulunan acentelik sözleşmeleri imzalamak zorunda bırakıldığını, muvazaanın giderilmesi ile acentelik değil gerçek anlamda müdürlük yapmak istediği için talepte bulunduğunu, bunun üzerine ... sözleşmesinin haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini, davacının çalışma süreci boyunca işçilerin alacaklarından sorumlu tutulduğunu, şubede çalışan işçilerin muvazaalı sözleşmeler düzenleyerek davacı yanında çalışıyor gibi gösterildiğini, işçilerin haklarının bu suretle gasp edildiğini, davacının acentenin sorumluluğunu taşıyacak derecede bağımsız bir tacirin çalışma şartlarını haiz olmadığı gibi yüklenici olarak işi üstlenme ve istisna sözleşmelerine konu eserleri kendi teknik imkânları ile tamamlayacak derecede mali güce de sahip olmadığını, davacının yasal çalışma saatleri dışında çalıştırıldığını, yıllık izin kullandırılmadığını, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dışındaki diğer tüm resmî ve dinî bayramlarda çalıştığını ancak bu çalışmaları karşılığı ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti, fazla çalışma, ... bayram ve genel tatil ücreti ve ikramiye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde; davanın yetkisiz ve görevli olmayan mahkemede açıldığını, görev ve yetki itirazında bulunduklarını, konuya ilişkin emsal karalardan da anlaşılacağı üzere davaya bakma görevinin ticaret mahkemelerinde olduğunu, dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, belirsiz alacak davası açılamayacağını, davacının acente olarak faaliyet gösterdiği dönem için işçi sıfatıyla talepte bulunamayacağını, zira acentelik sözleşmesinin tarafların hür iradesi ile kurulduğunu, geçerli bir sözleşme olup muvazaa iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının işçi statüsünde olmadığını; hizmetlerinin karşılığı olarak gelen ve giden kargo sayısı temelinde sözleşmede belirtilen formüle göre hak ediş tutarına göre her ay bağımsız fatura düzenleyen ve alacağını tahsil eden tacir olduğunu, muvazaa iddiasını kabul etmemekle birlikte davacının tarafı olduğu hukuki işlemdeki muvazaa iddiasının dinlenilemeyeceğini, zira kişinin kendi muvazaasına dayanamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı sonrası yapılan yargılamada davacı asılın yıllık izin hususunda isticvap edildiği ve yıllık izinlerini kullanmadığını beyan ettiği, ücret ödemelerinin davalı tarafından karşılandığı, çalışılan işyerinin araç ve giderlerin davalı kargoya ait olduğu, mesai biçiminin genel olarak davalı tarafça tanzim edildiği, işe alma ve işten çıkarma yetkisinin kargo şirketi tarafından gerçekleştirildiği, davacıya ait başlı başına gerçek anlamda acente faaliyetini yürütür işyerinin bulunmadığı, aralarında gelir giderlerin tanzimi ve ücretlere yönelik yine davalı tarafça kapsam ve şartları belirlenen sözleşme tanzim edildiği, gerçek anlamda acentecilik ilişkisinden bahsedilemeyeceği, 2004 yılından önceki şekli ile işçi olarak çalışmasına devam ettiğinin kabulü gerektiği, yapılan acentelik sözleşmesinin muvazaalı olduğu anlaşıldığından işçi işveren ilişkisinin mevcut olduğu sonucuna varıldığı, ... sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmayacak şekilde sona erdiğinin ispatı yükü üzerinde olan işveren tarafından bu yönde bir delil ve belge ibraz edilemediğinden, ... sözleşmesinin davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacak şekilde sona erdiğinin kabul edildiği, yıllık izin ücretinin yazılı delille ispatlanması gerektiğinden ve bu yönde yazılı belge ibraz edilemediğinden bu yöndeki alacak talebinin kabulüne karar verildiği, davacının tatil günlerinde çalıştığı, işyerinde ikramiye uygulaması bulunduğunun tanık anlatımları ile de doğrulandığı, şube yöneticisi olan davacının, yasal şartları aşan fazla çalışmasının kendi takdirinde olup esnek çalışma saatlerinin bulunduğu anlaşıldığından fazla çalışma iddiasından görev konumu itibarıyla söz edilemeyeceği gibi davalı yönetimce de bu yönde açık bir talimat verilmediği gerekçesiyle fazla çalışma alacağı isteminin reddine dair davanın kısmen kabulü yönünde karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf başvurusunda; İlk Derece Mahkemesi kararının fazla çalışma alacağı talebinin reddi yönünden hatalı olup ret kararına gerekçe gösterilen hususların hatalı değerlendirmeye dayalı olduğunu, şube ve şube işçileri ile ilgili pek çok konuda olduğu gibi çalışma saatlerinin belirlenmesi noktasında davalı Şirketin söz sahibi olduğunu, bu bağlamda davacı müvekkilinin çalışma saatlerinin de davalı tarafça belirlendiğini, davacının çalışma saatlerini belirleme konusunda inisiyatifinin bulunmadığını, müvekkilinin diğer çalışanların çalışmasını denetleme hakkını haiz bulunmadığını, diğer çalışanların fazla çalışmalarının da davalı tarafça belirlendiğini ve denetlendiğini, davacının üst düzey yönetici konumunda olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve fazla çalışma alacağı talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili istinaf başvurusunda; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davaya bakma görev ve yetkisinin ... asliye ticaret mahkemelerinde olduğunu, davacının tüm alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkili Şirketin bir bölgenin acenteliğini verirken bu işe talip olanlarla çalıştığını, davalının iddia ettiği gibi kimseye bir sözleşme dayatılmadığını, 6102 sayılı ... Ticaret Kanunu'nda (6102 sayılı Kanun) acentelik hükümlerinde fesih imkânları öngörülmüş olup herkesin dilediği gibi bu hakkı kullanma serbestisine sahip olduğunu, davacının bu imkânı varken kullanmayıp davaya konu iddiaları ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, daha önce yargıya intikal eden uyuşmazlıklarda da acente işçilerinin statüsü tartışılarak karara bağlandığını, işçilerin müvekkili Şirket işçisi değil acentenin işçileri olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararları bulunduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin gerçek bir acentelik sözleşmesi olduğunu, müvekkili Şirketin bu şekilde bir muvazaalı yola başvurmasına sebep teşkil edecek kendi adına bir menfaati ve başkalarına zarar verme kastının olmasını makul gösterecek bir sebebin de bulunmadığını, davalıya verilen bölgede kendi işçisi ile hizmet vermek isteseydi kendi şubesini açarak bu şubeye de daha düşük ücretle müdür ve personel atayabileceğini, davalı tarafın ciroya göre düzenlediği hak ediş faturasına istinaden alacağını tahsil ettiğini, dosyaya sunulan cari hesap ekstrelerinden görüleceği üzere müvekkili Şirketin acentelik sisteminde acentelere ödediği hak ediş miktarlarının sabit bir işçi ücretinin üzerinde olduğunu, ticari defter ve kayıtlarının hiçbirinde dava dilekçesinde iddia edildiği gibi her ay sabit bir ücret ödemesi bulunmadığını, davalının kendisine sabit ücret ödediğine dair aksi iddiasının ise ispat edilemediğini, davacının ... bayram ve genel tatil ücretinin ve yıllık izin ücreti alacaklarının da hatalı olarak hesaplanıp hüküm altına alındığını, davacının 1994 yılından itibaren hiç yıllık izin kullanmadığının düşünülmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalı Şirketin ...'de bulunan şubelerinin müdürlüğünü yaptığı sırada işin ağır olduğunu iddia ederek bir şubenin kendisinden alınmasını talep etmesi üzerine 04.05.2013 tarihinde ... sözleşmesinin davalı tarafından feshedildiği, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarına göre çalışmalarının dönemsel olarak 4/a ve 4/b sigortalısı olarak bildirildiği, davacının yıllık izinlerinin kullandırıldığının davalı tarafça yöntemince ispatlanamadığı, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olması karşısında zamanaşımına uğrayan alacak bulunmadığı, tazminata esas alınan ücrete ilişkin tespitin dosya içeriğine uygun olduğu, tanığın aynı işverene karşı davası olmasının başlı başına tanıklığı geçersiz kılmayacağı, davacı ile davalı arasında düzenlenen sözleşmenin her iki yanın serbest iradesi ile değil, davacının işini kaybetme kaygısı ile imzalanmış olması nedeniyle geçerli kabul edilemeyeceği, dava dilekçesinin istifa olarak yorumlanamayacağı, davalı tarafından ... sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin ispatlanamadığı, davalı tanığı Ö.F.Y'nin beyanı ile de doğrulanan ikramiye alacağına hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, davalı tarafça ödeme yapıldığı iddiasıyla ileri sürülen takas mahsup def''inin süresinde ve usulünce ileri sürülmediği gibi dosyadaki delil ve belgelerden yatırılan bu miktarın davacının işçilik alacağıyla ilgili olmadığı anlaşıldığından takas mahsup talebi ile ilgili değerlendirme yapılmamış olmasında isabetsizlik olmadığı, dosya kapsamına göre üst düzey yönetici olarak kabul edilemeyecek olan davacının sübut bulan fazla çalışma alacağına yönelik talebinin reddedilmesinin hatalı olduğu gerekçeleriyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise aynı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nci alt gereğince kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde belirttiği sebeplerle temyiz isteminde bulunmuş ve taraflar arasındaki acentelik sözleşmesin muvazaalı olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesi kararının eksik incelemeye dayalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı ile davalı Şirket arasındaki ilişkinin işçi işveren ilişkisi mi yoksa acentelik sözleşmesine dayalı bir hukuki ilişki mi olduğuna, bu bağlamda taraflar arasında akdolunan acentalık sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığına ve buna göre de davacının dava konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6102 sayılı Kanun'un "Acentelik" başlıklı yedinci kısmının "A) Genel olarak, I - Tanımı" kenar başlıklı 102 nci maddesi şöyledir:

" (1) Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.

(2) Bu Kısımda hüküm bulunmayan hâllerde aracılık eden acentelere ... Borçlar Kanununun simsarlık sözleşmesi hükümleri, sözleşme yapan acentelere komisyon hükümleri ve bunlarda da hüküm bulunmayan hâllerde vekâlet hükümleri uygulanır.

(3) Taşıma, deniz ticareti, sigorta, turizm gibi alanlara ilişkin özel düzenlemeler saklıdır."

3. 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun "D. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler" kenar başlıklı 19 uncu maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.

..."

4. Dairemizin 17.09.2020 tarihli ve 2016/22106 Esas, 2020/8243 Karar sayılı ilâmının ilgili kısmı şöyledir:

"...

Davalının, dava dayanağı olayı ve borcun varlığını inkâr etmeden, borçlu bulunduğu edimi, özel bir sebebe dayanarak yerine getirmekten kaçınmasına imkan veren hakka def'i denir. Def'iler, dava dilekçesine cevap verilirken ileri sürülmelidir. Aksi halde, davalı 'savunmanın genişletilmesi yasağı' ile karşılaşabilir.

..."

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

....03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.