Logo

9. Hukuk Dairesi2023/4788 E. 2023/6750 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı işçinin gürültülü ortamda çalışması nedeniyle fazla mesai ücreti, kısa çalışma primi ve bunlara ait faiz alacaklarının hesabında zamanaşımı, hesaplama yöntemi, faiz başlangıcı ve türünün tespiti uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, bozma kararına uygun olarak davacının fazla mesai ve kısa çalışma primi alacaklarını hesaplamasında, zamanaşımı, hesaplama yöntemi, faiz başlangıcı ve türü konularında hukuka aykırı bir durum bulunmadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının T.C. ... İstanbul Tersanesi Komutanlığı bünyesinde çalıştığını, ortamın gürültü düzeyinin 85 db(A)'nın üzerinde olduğunu ve bu durumun gürültü ölçümleri ile tespit edilmesine rağmen sağlık kuralları bakımından günde 7,5 saat çalıştırılmadığını ve kendisine %14 kısa çalışma primi de ödenmediğini, normal çalışma süresinin günde 8,5 saat olduğunu ve buna karşılık işyerinde geçerli olan toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre fazla çalışma ücretlerinin %80 zamlı ödenmediğini ileri sürerek fazla çalışma ücreti ile kısa çalışma primi alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; 06.01.2016 tarihinde Komutanlıklarına iletilen gürültü ölçüm sonuçlarına göre gürültü değeri 85 desibelin üzerinde çalışan işçilerin 7,5 saat kapsamına geçirildiğini, hak edişlerin de ödendiğini, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 30.05.2018 tarihli görüş yazısında Sağlık Kuralları Bakamından Günde Azami Yedi Buçuk Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik (Yönetmelik) kapsamı incelendiğinde yazıda belirtilen yöneticilerin yürüttükleri iş ile ilgili olmaksızın bulundukları çalışma ortamı nedeniyle gürültüye maruz kalmalarının Yönetmelik kapsamında bulunmadığının mütalaa edildiğini, ancak işyerinde mutlaka ortam gürültüsünün ortadan kaldırılmasının, çalışma ortamlarının değiştirilmesinin, kişisel koruyucuların kullanımı gibi teknik, idari ve organizasyonel önlemlerin alınmasının, toplu koruma tedbirlerinin uygulamaya konulmasının gerekliliğinin belirtildiğini, davacı işçi idarecilerin fabrika içinde ayrı odası bulunduğunu ve işi bilfiil yapan işçi gibi doğrudan maruziyeti söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 17.07.2020 tarihli ve 2019/841 Esas, 2020/629 Karar sayılı kararı ile; dosya kapsamındaki puantaj kayıtları ve ücret bordrolarına göre davacının haftada 5 ..., günde 8,5 saat çalıştığı, 30 dakika mola verdiği ve günde yarım saat fazla çalışma yaptığının kabulü gerektiği, davacının günlük 7,5 saat ve altı çalışma yaptığı günlerin hesaplamada dikkate alınmadığı, davacının tâbi olduğu toplu iş sözleşmesinin 52 nci maddesinde; "Sağlık Kuralları Bakımından Günde Azami Yedi Buçuk Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik kapsamında istihdam edilen işçilerin, fiili çalışma sürelerine, %14 kısa çalışma primi ödenir." hükmünün yer aldığı, davacının Yönetmelik kapsamında sayılan işlerde çalıştığının anlaşıldığı gerekçesiyle kısa çalışma primi alacağının kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 15.12.2020 tarihli ve 2020/2931 Esas, 2020/3006 Karar sayılı kararı ile; dosya içeriğinden davacının davalıya ait İstanbul Tersanesi Komutanlığı bünyesinde tezgah bakım onarım işkolunda çalıştığı, davacının Türk Harb-İş Sendikası üyesi olduğu, talep edilen alacakların belirsiz alacak davasına veya kısmi davaya konu yapılabileceği, denetime elverişli uzman bilirkişi heyeti tarafından tespit edildiği üzere davacının değişik yıllarda yapılan gürültü ölçümlerinde gürültü düzeyi en yüksek maruziyet etkin değerini (8h=85 dB(A)) aşan gürültüye maruz kaldığı, davacının gürültü ortamında çalışmasından hareketle günde 7,5 saati aşmayacak şekilde çalışması gerektiği, gürültü kaynağı engellenemiyorsa gürültü bariyerleri gibi toplu kontrol önlemleri alınarak gürültünün yayılmasının önlenmesi kadar çalışanların maruziyet süresinin azaltılmasının da çalışanların korunmasında önemli olması sebebiyle bu önlemlerin alınmaması itibarıyla davacının 7,5 saati aşan çalışmaları nedeniyle kısa çalışma primi alacağı ve fazla çalışma ücretini hak ettiği, davacıya ödenen verimliliği teşvik priminin hesaplanan fazla çalışma ücretinden mahsup edildiği, davacının zamanaşımını dikkate alarak ıslah yaptığı, Mahkemece davalının zamanaşımı def'i nazara alınarak karar verildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 17.05.2021 tarihli ve 2021/4797 Esas, 2021/9034 Karar sayılı ilâmı ile; davacı vekilinin dava dilekçesinde 14.10.2013-29.12.2015 tarihleri arası dönem bakımından fazla çalışma ücreti ve kısa çalışma primi alacağı talebinde bulunmasına karşın, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplamaların 22.02.2016 tarihine kadar yapılmasının taleple bağlılık kuralına aykırı olduğu, dosya kapsamına göre 06.09.2019 dava tarihine göre 06.09.2014 tarihi öncesi ve 09.07.2020 ıslah tarihine göre ise dava dilekçesi ile istenen tutarlar dışında 09.07.2015 tarihi öncesi talep konusu alacaklar zamanaşımına uğramasına karşın, hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda dava tarihi hatalı şekilde belirtilerek hesaplamaların 15.05.2014 tarihinden itibaren yapılarak hüküm kurulmasının hatalı olduğu, Mahkemece davaya ve ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def'i dikkate alınarak ve talep edilen dönemle sınırlı olacak şekilde davacının ücret alacaklarının yeniden hesaplanması gerektiği, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; Yönetmelik kapsamında bulunduğu belirlenen davacının fazla çalışma ücret alacağı, toplu iş sözleşmesinin 52 nci maddesinde yer ..., primlerin fazla çalışma süreleri için ödenemeyeceği yönündeki düzenleme dikkate alınarak bu çalışması sebebiyle ödenen verimliliği teşvik primi mahsup edilerek hesaplanmış ise de; davacının bordrolarda görünen fiili çalışma süresine göre belirlendiği anlaşılan %14 kısa çalışma primi alacağının günlük 7,5 saati aşan fazla çalışma süresine isabet eden kısmının da fazla çalışma ücretinden mahsup edilmesi gerektiği gözetilmeden yapılan hesaplamanın hatalı olduğu, hüküm altına alınan kısa çalışma prim alacağına bilirkişi raporunda belirtilen temerrüt tarihlerinden itibaren faize hükmedilmişse de kısa çalışma primi yönünden toplu iş sözleşmesinde bir ödeme günü belirlenmediğinden davalı vekili tarafından da kabul edildiği üzere, davacının 29.05.2019 tarihinde davalıya ödeme hususunda başvuruda bulunduğu anlaşılmakla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 117 nci maddesi uyarınca bu alacak kalemine temerrüt tarihi olan 29.05.2019 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

3. Dairemizin yukarıda belirtilen bozma kararına karşı davacı vekilinin kararın maddi hataya dayandığını ileri sürmesi üzerine tekrar yapılan incelemede; Dairemizin 12.01.2022 tarihli ve 2021/12365 Esas, 2022/138 Karar sayılı ilâmı ile; Dairemiz bozma kararında davaya ve ıslaha karşı zamanaşımı def'inin dikkate alınmasının belirtildiği, ancak arabuluculuk süreci boyunca ve sulh için başvuru tarihinden itibaren zamanaşımı sürelerinin durduğu hususunun temyiz incelemesinde gözden kaçırıldığı, belirtilen sebeple, Dairemizin 2021/4797 E., 2021/9034 K. sayılı ilâmının zamanaşımı sürelerinin tespiti yönünden maddi hataya dayanması sebebiyle ortadan kaldırılmasına karar verilerek yeniden yapılan inceleme sonucunda; davacı vekilinin dava dilekçesinde 14.10.2013-29.12.2015 tarihleri arası dönem bakımından fazla çalışma ücreti ve kısa çalışma primi alacağı talebinde bulunmasına karşın, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplamaların 22.02.2016 tarihine kadar yapılmasının taleple bağlılık kuralına aykırı olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davaya karşı zamanaşımı def'i dikkate alınırken hesaplamanın 15.05.2014 tarihinden başlatıldığı, her ne kadar davacı vekilince dava dilekçesinde arabuluculukta geçen sürede ve 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (659 sayılı KHK) hükümleri gereğince sulhe davet üzerine geçen 60 günlük sürede zamanaşımının durduğu belirtilmiş ise de dosya içeriğinde, davalı İdareye yapılan sulhe davet yazısının hangi tarihte tebliğ edildiğine ve tebliğden itibaren 60 günlük sürede herhangi bir cevap verilip verilmediğine dair bilgiye rastlanmadığı, belirtilen sebeple, öncelikle davalı İdareye yapılan sulhe davet yazısının hangi tarihte tebliğ edildiği ve tebliğden itibaren 60 günlük sürede herhangi bir cevap verilip verilmediğinin tespit edilmesi ve gelen cevap ve belgelere göre gerek 659 sayılı KHK gereğince ve gerekse arabuluculukta geçen sürelerde zamanaşımının hangi tarihlerde durduğu ve hangi tarihlerde yeniden işlemeye başladığı hususlarının açığa kavuşturulması gerektiği, zamanaşımı durma süreleri belirlendikten sonra davaya ve ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def'ileri dikkate alınarak ve talep edilen dönemle sınırlı olacak ve zamanaşımının durduğu süreler de hesaplamaya dâhil edilecek şekilde davacının alacaklarının yeniden hesaplanması gerektiği, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; Yönetmelik kapsamında bulunduğu belirlenen davacının fazla çalışma ücret alacağı, toplu iş sözleşmesinin 52 nci maddesinde yer ..., primlerin fazla çalışma süreleri için ödenemeyeceği yönündeki düzenleme dikkate alınarak bu çalışması sebebiyle ödenen verimliliği teşvik primi mahsup edilerek hesaplanmış ise de; davacının bordrolarda görünen fiili çalışma süresine göre belirlendiği anlaşılan %14 kısa çalışma primi alacağının günlük 7,5 saati aşan fazla çalışma süresine isabet eden kısmının da fazla çalışma ücretinden mahsup edilmesi gerektiği gözetilmeden yapılan hesaplamanın hatalı olduğu, hüküm altına alınan kısa çalışma prim alacağına bilirkişi raporunda belirtilen temerrüt tarihlerinden itibaren faize hükmedilmişse de kısa çalışma primi yönünden toplu iş sözleşmesinde bir ödeme günü belirlenmediğinden davalı vekili tarafından da kabul edildiği üzere, davacının 29.05.2019 tarihinde davalıya ödeme hususunda başvuruda bulunduğu anlaşılmakla 6098 sayılı Kanun'un 117 nci maddesi uyarınca bu alacak kalemine temerrüt tarihi olan 29.05.2019 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilâmı doğrultusunda yapılan yargılamada bozma gerekçelerine uygun olarak alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; zamanaşımı def'ilerinin gözetilmediğini, davacının fiilen çalıştığı iş ve işyerinde ölçüm yapılmadan sadece dosyadaki bilgi, belge ve iddialara dayanılarak yapılan değerlendirmenin yetersiz olduğunu, davacının bu alacaklara hak kazanmasını gerektirecek somut hususların dosyada hâlen tespit edilemediğini, davacının sürekli gürültüye maruz kalarak çalıştığının tam olarak tespit edilmediğini, zaten davacının fabrika ortamında çalışmayıp ayrı bir odasının bulunduğunu, bu nedenle davacının Yönetmelik kapsamına alınmasının mümkün olmadığını, rapora itirazlarının karşılanmadığını, işyerinde davacının fazla çalışması olmadığını, fazla çalışması varsa bile bilirkişi raporundaki hesap yönteminin hatalı olduğunu, verimliliği teşvik priminin fazla çalışma ücretinden mahsubunun hatalı yapıldığını, davacının kısa çalışma ödeneğine hak kazanmadığını, hak kazandığı kabul edilse bile bilirkişi raporundaki hesaplamanın hatalı olduğunu, dava konusu alacak kalemlerine hak kazanıldığı takdirde ancak dava ve ıslah tarihlerinden itibaren faize hükmedilebileceğini ve faiz türünün de hatalı olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu fazla çalışma ile kısa çalışma primi alacaklarının hesabında davalının zamanaşımı def'in doğru şekilde dikkate alınıp alınmadığı, alacakların hesap yöntemi, faiz başlangıcı ve faiz türleri hususlarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 ... maddeleri, 6100 sayılı Kanun'un 26 ncı maddesi, 6098 sayılı Kanun'un 117 nci maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 41 ve 63 üncü maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer ... sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesinin hukukça mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

08.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.