Logo

9. Hukuk Dairesi2024/10132 E. 2024/14677 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı işçinin, iş sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle kıdem, ihbar, fazla mesai, yıllık izin, prim ve ücret alacaklarına ilişkin açtığı davanın miktar ve kapsamı uyuşmazlığıdır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının üst düzey yönetici konumunda olması nedeniyle fazla çalışma alacağına hak kazanamayacağı, davalı şirketin kâr şartını sağlamaması sebebiyle prim alacağı da bulunmadığı, diğer taleplerinin ise kısmen kabulü gerektiği gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi

KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi

TEMYİZ EDENLER : Taraf vekilleri

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 33. İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:

Hüküm altına alınan ve davalı tarafça temyize konu edilen miktarın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince karar tarihi itibarıyla Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından verilen kararın kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.

Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 12.01.2009 tarihinde davalı ... (... ... Şirketi) nezdinde çalışmaya başladığını, satış ve pazarlama bölümünde çalışarak davalı Şirkete ait iplikleri sattığını, bu süreçte davalının ... Yapı Gayrimenkul ve Turizm Anonim Şirketini (... Yapı Şirketi) kurduğunu ve davacının hem iplik satışı yaparak, hem de daire satışı yaparak her iki Şirket nezdinde de çalışmaya devam ettiğini, ücretinin net 17.000,00 TL olduğunu, işveren ve davacı arasında prim ödemesine esas sözleşme imzalandığını ve yaptığı satışlar üzerinden prim aldığını, haftanın 6 günü 09.00-18.30 saatleri arasında belirlenen çalışma saatleri dışında fazla çalışma yapmış olduğunu ve 22.00-22.30 saatlerine kadar ara dinlenmesi olmadan çalıştığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalışmaya devam ettiğini ancak bu çalışmaları karşılığı ücretlerinin ödenmediğini, yıllık ücretli izinlerini kullanmadığını, iş sözleşmesinin davalı işverence haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin alacağı, fazla çalışma ücreti alacağı, asgari geçim indirimi alacağı, prim alacağı ile ödenmeyen iki aylık ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ... ... Şirketinde 12.02.2009 tarihinde çalışmaya başladığını ve iş sözleşmesinin emeklilik nedeniyle sona ermesinden sonra 01.12.2011 tarihinde ... Yapı Şirketinde çalışmaya başladığını, tekstil işiyle iştigal eden müvekkili Şirketin davacının öneri ve iknası sonrası inşaat alanında faaliyet gösteren ... Yapı Şirketini kurduğu, davacının esasen 180 konutluk olan projeyi müvekkili Şirket yetkilisine 580 konut yapıldığı yönünde yalan beyanda bulunarak gerekmediği hâlde imzalanan alt işverenlik sözleşmeleri gereği hak ediş olmadan yapılan ödemelerle müvekkilini zarara uğrattığı gibi daire satışı yapılan alıcılara ödenen paraların iadesi sonucunda da ciddi bir maddi kayıp yaşayan davalı tarafça iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, zira bu kayıplara tamamen davacının sebebiyet verdiğini, davalının inşaat projesinden zarar ettiğini, bundan dolayı prim ödemesinin mümkün olmadığını, brüt ücretinin 17.000,00 TL olduğunu, davacının 09.00-14.00 saatleri arasında ... ... Şirketinde, saat 14.00 sonrası ise ... Yapı Şirketinde çalıştığını ve konumu gereği çalışma saatlerini kendisinin belirlediğinden fazla çalışma alacağı bulunmadığını, emeklilik nedeni ile ayrıldığı ... ... Şirketi nezdinde kıdem tazminatı alacağı olmadığını, davalının davacının aldığı ev kredisine kefil olduğunu ve bu krediler davalı Şirketçe ödediğinden, davalı Şirket yetkilisine 190.000,00 TL borcu olduğunu, davacının bir alacağının çıkması durumunda takas mahsup talep ettiklerini beyan ederek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusuna ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarının celp ve tetkik edildiği, taraf tanıklarının dinlenildiği, somut olayda davalı işverenlikçe 27.04.2012 tarihli fesih bildiriminde herhangi bir neden bulunmadığı, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/322 Esas, 2012/542 Karar sayılı kararıyla davalı Şirketi münferiden temsile yetkili ...'nin davacıyı darp ederek yaraladığı ve hakaret ettiğinden bahisle hapis cezasına çarptırıldığı, kararın kesinleştiği, davacının Şirket yetkilisine karşı olan eyleminin ise haksız tahrik altında meydana geldiği, bu noktada davacının iş sözleşmesinin feshedilmesinin tarafların eylemleri birlikte değerlendirildiğinde haksız olarak kabul edilmesinin gerekeceğinden iş sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın davalı tarafça sona erdirildiği ve davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, hesap açısından 29.07.2020 tarihli ikili heyet tarafından verilen bilirkişi raporuna itibar edildiği, hizmet süresinin 12.02.2009-13.04.2012 tarihleri arasında 3 yıl, 2 ay, 1 gün olduğu, hem davacı hem de davalı tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacının net ücretinin 17.000,00 TL olduğu, davacının inşaat projesinde ... Belediyesine verilen evraklara firma kaşesinin üzerine imza atmış olduğu, projede iş yapan firmalara ödeme talimatları verdiği, faturalardaki firma kaşesinin de üzerine imza attığı, alıcılar ile yapılan daire satış sözleşmesinde firma kısmındaki kaşe üzerinde imzasının bulunduğu, ... Yapı Şirketinin sahibi tarafından davacıya ürün satışı ve inşaat yapım sözleşmesi imzalama konusunda yetki verildiği, yüksek ücret aldığı, daha üst ünvanda birinin çalışmadığı dikkate alındığında; davacının davalı firmada üst düzey yönetici olarak çalıştığı ve çalışma saatlerini kendisi belirlediği, bu nedenle fazla çalışma alacağı talebinin reddine karar verildiği, hak ettiği izin süresine göre bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın uygun bulunduğu, davacı ile davalı arasında prim şekli ve miktarı konusunda imzalanan protokol ve sözleşmeler gereğince davacının prime hak kazanması için 1.500,000 USD kâr edilme şartının olduğu, dosyada yapılan tespitlerden davalının yıllar itibarıyla belirtilen kâr rakamına ulaşamadığı anlaşılmakla davacının prime hak kazanamadığı, takas mahsuba konu senedin iptaline karar verildiğinden takas mahsup talebinin yerinde görülmediği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; davacının fazla çalışma alacağına hak kazandığını, işveren baskıları nedeniyle saat 09.00'da çalışmaya başlayan davacının saat 22.30'a kadar çoğunlukla haftanın 7 günü çalıştığının tanık beyanları ile ispatlandığını, tüm dosya kapsamı itibarıyla müvekkilinin çalışmasının haftada 18 saati aştığınının sübut bulduğunu, yargılamanın uzaması ve ücret alacaklarının zamanaşımına uğrama riski karşısında henüz bilirkişi inceleme aşamasına geçilmeyen alacaklar yönünden resen hesaplama yaparak ıslah talebinde bulunmak zorunda kaldıklarını, son yıllardaki hiper enflasyon ortamı da eklenince müvekkilinin alacakları eridiği gibi Mahkemece bazı alacakların tamamen reddinin de müvekkilin doğrudan mağduriyetine yol açtığını, 09.09.2022 tarihli bilirkişi raporunda tarafların ücret iddialarına göre terditli olmakla birlikte her durumda fazla çalışma alacağı hesabı yapıldığını, bu hesaplamalar dikkate alınmayarak eksik inceleme ve değerlendirme ile hüküm kurulduğunu, dosya kapsamında davacının genel müdür olduğuna dair herhangi bir belge sunulmadığını, davalının da bu hususu ispat edemediğini, işveren vekili olmak için işyerinin bütününü sevk ve idare etmenin yanı sıra işçi alma ve çıkarma yetkisinin bulunması gerektiğini, müvekkilin işyerinin bütününü sevk ve idare etme, işçi alma ve çıkarma yetkisinin olmadığını, anonim şirketin dış ilişkilerde temsilinin kural olarak yönetim kuruluna ait olduğunu, temsil yetkisinin anonim şirketin ticari ünvanı altına imzaya yetkili kişilerin imzalarını atması yoluyla kullanıldığını, davacıya bu bağlamda ticaret siciline tescil edilmiş bir temsil yetkisi verilmediğini, üst düzey yönetici kanaatinin yasal hiçbir dayanağı olmadığını, müvekkili lehine ıslah dilekçesine konu talebi gibi 100.000,00 TL fazla çalışma alacağına hükmedilmesi gerektiğini, davalı Şirket nezdinde satış pazarlama bölümünde çalışan davacının önce iplik satış işleriyle ilgilendiğini ve sonra gayrimenkul satışı işinde çalıştığını ve taraflar arasında imzalanan sözleşmeler uyarınca prim alacağına hak kazandığını, rapora karşı itirazları ve sunulan yazılı deliller yeterince incelenmeden eksik inceleme yapılarak bu husustaki talebin reddine karar verildiğini, davalı Şirketin mali durumuna ilişkin tespitin gerçeği yansıtmadığını, zira davacı Şirketin 7.0000.000,00 TL sermaye ile dava dışı başka bir Şirkete ortak olduğunu, ayrıcı davalı Şirkete ait gayrımenkulun değerinin tespiti hâlinde dahi davalının zarar etmediğinin anlaşılacağını, taraflarınca dosyaya sunulan davalı şirket yetkilisi .... tarafından tablo hâlinde ay ay gayrı resmî kâr hesabı yapıldığını ve müvekkilinin de bu hesaplamalardan prim hak ettiğini, belirli zaman aralıklarıyla yapıldığı görülen sözleşmelere göre müvekkilinin ücret yanında prim alacağının da bulunduğunu, ücret asgari geçim indirimi hariç net 17.000,00 TL olduğundan bu ücrete göre hesaplama yapılması gerekirken ücretin hatalı tespiti sonucu tüm alacak kalemlerinin hatalı hesaplandığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak dava ve ıslah dilekçeleri doğrultusunda tüm talepleri yönünden tam kabul kararı verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; davacının müvekkili Şirkete 190.000,00 TL borçlu olduğunu, takas mahsup talebinin reddinin hatalı olduğunu, davacının müvekkili Şirket sahibi ... kandırıp maddi gücünden yararlanarak ... Yapı Şirketini kurdurduğunu, sonrasında gönül ilişkisi içerisinde olduğu dava dışı ... aralarındaki ilişkiyi gizleyerek davalı Şirket sahibiyle tanıştırdığını, 585 daireden oluşması planlanan proje için anılan şahsa vekâletname verilmesini sağladığını, gerek davacı ile yapılan sözleşme gerekse de vekâletname ile davacıya tam bir çalışma özgürlüğü sağlanmış olup davacı yan, işveren vekili olarak tüm çalışma şartlarını dilediği gibi düzenleyebildiğini ve dava dışı alt işveren Şirketlere hak ediş olmadan yüklü tutarlarda ödemeler yapılarak davalı Şirketi maddi kayba uğrattığını, iş sözleşmesinin bu nedenle haklı olarak feshedildiğini, kıdem ve ihbar tazminatı talebinin doğru olmadığını, zararların tahsili talebiyle alacak davası açılmış olup dosyanın derdest olduğunu, davacı hakkında mala zarar verme suçundan dolayı ceza hükmü kurulduğunu fakat hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına çevrildiğini, davacının net ücretinin 17.000,00 TL olduğu yönündeki tespitin doğru olmadığını, dosyada mübrez sözleşmeden de anlaşılacağı üzere davacı yanın ücretinin her daim brüt kararlaştırıldığını, davacının üst düzey yönetici olarak kendi adına yıllık ücretli izin kullanırken herhangi bir belge doldurmamış olmasına rağmen çalıştığı dönemde yıllık ücretli izinlerini istisnasız kullandığını, bordro bulunmaması sebebiyle asgari geçim indirimi alacağına hükmedilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, banka kayıtlarında da ücret ödemelerinin yer aldığını, yalnızca birkaç aylık asgari geçim indirimi ödemesi yapılmadığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu savunarak İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki nitelendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı, iş sözleşmesinin tazminat gerektirmeyecek şekilde sona erdirildiği olgusunu ispat yükümlülüğünün davalı işverende olduğu, davalının ispat yükümlülüğünü yerine getiremediği, davacının kıdem tazminatına ve ihbar tazminatına hak kazandığı, sözleşmelere göre davacının prime hak kazanması için 1.500,000 USD kâr edilmesi şartının bulunduğu, kayıtlara göre Şirketlerin yıllar itibarıyla belirtilen kâr rakamına ulaşamadığının bilirkişi incelemesi sonucu anlaşıldığı, böylece davacının prime hak kazanmadığı, yıllık ücretli izinlerin tümünün kullandırıldığı davalı tarafça yazılı belge ile ispatlanamadığından davacının bilirkişi raporunda tespit edilen yıllık ücretli izin alacağının bulunduğu, 2009 yılı Ocak ve Ağustos ayları, 2011 yılı Eylül ve Kasım ayları ile 2012 yılı Nisan aylarına ilişkin çalışma dönemlerine ait asgari geçim indirimi ücretlerinin ödendiğine dair dosyada herhangi bir kayıt bulunmadığından davacının bu husustaki alacak talebinin yerinde olduğu, aynı şekilde 2012 yılı Mart ve Nisan aylarına ilişkin ücret alacağının bulunduğu, davacının üst düzey yönetci olduğu ve dosya kapsamına göre net 17.000,00 TL aylık ücretle çalıştığı, üst düzey yönetici olarak çalışan davacının yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre fazla çalışma ücretine hak kazanamayacağı, İlk Derece Mahkemesinin karar ve gerekçesinin taraf vekillerinin tüm istinaf sebeplerini karşılar mahiyette olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamaların dosya kapsamına uygun olduğu gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; istinaf başvurusundaki sebepleri tekrar etmiş ve inceleme sırasında resen gözetilmesi gereken diğer nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekilinin temyiz başvurusunun kesinlik nedeniyle reddine karar verildiğinden, temyiz sebeplerine yer verilmemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, fesih, davacının aylık ücret miktarı ile fazla çalışma ve prim alacaklarının ispat ve hesaplanmasına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32, 41 ve 63 üncü maddeleri ile aynı Kanun'un 120 nci maddesi atfıyla hâlen yürürlükte bulunan mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi.

3. 6100 sayılı Kanun'un " İspat yükü" kenar başlıklı 190 ıncı maddesi şöyledir:

"(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir."

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

A. Davalı Temyizi Yönünden

Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

B. Davacı Temyizi Yönünden

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.