Logo

9. Hukuk Dairesi2024/10160 E. 2024/14990 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı işçinin, davalı belediye ile çalıştığı şirket arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu iddiasıyla açtığı alacak davasında, istinaf incelemesi sonucu verilen kararda gerekçe ile hüküm arasında çelişki bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi'nin gerekçesinde davacının istinaf başvurusunun yerinde olduğu ve alacakların tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında alacakların dava ile talep edilen kısmına dava tarihinden, ıslah ile talep edilen kısmına ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi nedeniyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki bulunduğu gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi

MAHKEMESİ : İstanbul 15. İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi.

Taraf vekillerince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince tarafların duruşma isteklerinin miktardan reddi ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... bünyesinde dava dışı ... ... Hizmetleri AŞ (... AŞ) sigortalısı olarak çalıştığını, davalı ... ile dava dışı Şirket arasındaki ilişkinin muvazaalı işleme dayandığı hususunun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (...) iş müfettişlerince dava dışı Şirket bünyesinde yapılan teftiş sonucunda düzenlenen 07.07.2014 tarihli ve 4687 sayılı muvazaa raporunda tespit edildiğini, davalının raporun iptali için İstanbul Anadolu 24. İş Mahkemesinin 2014/468 Esas sayılı dosyasında açtığı davada Bakanlığın tespit raporunun yerinde olduğunun tespiti ile davanın reddedildiğini, kesinleşmiş muvazaa olgusu nedeniyle müvekkilinin başlangıçtan itibaren davalı ... işçisi sayılarak geçmişe dönük ücret ve alacaklarının belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek fark ücret, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri, ayrımcılık tazminatı ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davacı vekili birleşen davaya ilişkin dava dilekçesinde; aynı iddialara dayanarak asıl dava tarihinden sonra tahakkuk eden fark ücret, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri, ayrımcılık tazminatı ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili asıl ve birleşen davaya karşı verdiği cevap dilekçelerinde; husumet itirazında bulunduklarını, dava dilekçesinde bahsi geçen muvazaa tespit raporunun iptaline ilişkin davanın kesinleşmediğini, bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının dava dışı Şirket çalışanı olduğunu, müvekkili Belediye ile dava dışı Şirket arasındaki ilişkinin geçerli asıl işveren alt işveren ilişkisi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, zira söz konusu dava dışı Şirket ile yapılan ihalelerin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na uygun şekilde yapıldığını ve ihale konusu işlerin 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun (5393 sayılı Kanun) 67 nci maddesinde sayılan işlerden olduğundan üçüncü kişilere gördürülmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ... ile dava dışı ... AŞ arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı ve davacının başlangıçtan itibaren ... işçisi sayılması gerektiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; gerek dava dilekçesi ile gerekse talep/değer artırım dilekçesi ile açıkça talep etmiş olmalarına rağmen, hükmedilen alacak kalemlerine hak ediş (temerrüt) tarihlerinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken aksi yönde hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, belirsiz alacak davalarında her hâlükârda faize dava tarihinden hükmedilmesi gerektiğini, Mahkemece dava tarihinden itibaren bile faize hükmedilmediğini, yanılgılı değerlendirme ile dava ve ıslah ayrımına giderek faize hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; husumet nedeniyle davanın reddi gerekirken kabulü yönündeki kararın hukuka aykırı olduğunu, davacının talebine konu alacaklarının zamanaşımına uğradığını, davacının davasının kısmi dava niteliğinde olup ücret alacaklarına ilişkin taleplerinin zamanaşımına uğradığını, ıslahın süresinde yapılmadığını, dava şartı oluşmadığını, Mahkeme tarafından hakkın kötüye kullanılması hususunun dikkate alınmadığını, Mahkemece eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verildiğini, Belediye bünyesinde davacı ile aynı işi yapan kadrolu işçinin bulunmadığını, davacının sendika üyeliğinin de geçerli olmadığını, üyeliğin davalı Belediyeye bildirilmiş olması gerekirken sadece ...Şirketine bildirilmiş olmasının ilgili yasal mevzuata aykırı olduğunu, davacı tarafından yapılan işin muvazaa olup olmadığının hem ... Belediyesinde hem de ...AŞ’de yerinde inceleme yapılmaksızın karar verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, toplu is sözleşmesi olan bir yerde muvazaadan söz edilemeyeceğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden hüküm altına alınan alacakların tamamına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu, davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden ise muvazaanın kabulünün en fazla 11.09.2014 tarihine kadar geçerli olduğu anlaşılmasına karşın dava tarihine kadar olan dönem için muvazaa kabul edilmesinin ve alacakların hüküm altına alınmasının hatalı olduğu gerekçeleriyle istinaf başvurularının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; muvazaa olgusunun 11.09.2014 tarihine, yani 5393 sayılı Kanun'un 67 nci maddesindeki değişikliğe kadar var olabileceği zannıyla verilen kararın kanun ve içtihatlara uygun olmadığını, ... AŞ ve ... Belediyesi arasındaki bu muvazaalı ilişkinin hâlen aynı şekilde devam ettiğini, muvazaalı ilişkide bu ilişkinin tüm taraflarının zamanaşımı def'inde bulunamayacağına dair yerleşik Yargıtay kararları dikkate alınarak karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde, istinaf sebeplerine benzer sebepleri ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. 6100 sayılı Kanun’un 359 uncu maddesinde bir bölge adliye mahkemesi kararının hangi hususları kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (e) alt bendine göre karar; taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışmasını, ret ve üstün tutma sebeplerini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir.

3. 6100 sayılı Kanun'un "Uygulanacak diğer hükümler" kenar başlıklı 360 ıncı maddesinde şöyledir:

"(1)Bu Bölümde aksine hüküm bulunmayan hâllerde, ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü, bölge adliye mahkemesinde de uygulanır.

"2. Değerlendirme

1. Yukarıda İlgili Hukuk bölümünde belirtilen mevzuat uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.

2. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

3. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

4. Gerekçe hüküm çelişkisi, 10.04.1992 tarihli ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararına aykırı olup salt bu aykırılık bozma sebebidir.

5. Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesi karar gerekçesinde, davacının istinaf başvurusunun yerinde olduğu ve alacakların tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin gerektiği belirtilmesine rağmen hükümde alacakların dava ile talep edilen kısmına dava tarihinden ıslah ile talep edilen kısmına ise ıslah tarihinden faiz yürütülmesine karar verilmiştir. Bu durum gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince yeniden esas hakkında hüküm kurulmuş ise de gerekçe ile hüküm arasında açıklanan şekilde bir çelişki oluşturulması kararın bu sebeple bozulmasını gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.