"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
KARAR : Davanın kısmen kabulü
TEMYİZ EDENLER : Taraf vekilleri
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:
Somut uyuşmazlıkta; İlk Derece Mahkemesi tarafından kabul edilen ve davalı tarafça temyize konu edilen miktarın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, karar tarihi itibarıyla ilk derece mahkemeleri tarafından verilen kararların kesinlik sınırı olan 28.250,00 TL'nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Bakanlığa bağlı olarak 21.03.2011-31.12.2014 tarihleri arasında kesintisiz şekilde harita teknikeri olarak çalıştığını, davalı Bakanlık ile dava dışı alt işverenler arasında yapılan hizmet alımının muvazaalı olduğunu, davacının yaptığı işin asıl iş olduğunu, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin emsal kararında aynı durumdaki işçi için yapılan ihalenin muvazaalı olduğunun tespit edildiğini, muvazaalı olarak çalıştırılan davacının emsal işçiden daha düşük ücret aldığını, ayrıca 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212 Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ödenmesi gereken ilave tediye ödemelerinden de mahrum bırakıldığını, çalışma şeklinin haftanın yedi günü 08.00-22.00,23.00 saatleri arasında olduğunu, iş sözleşmesinin dava dışı alt işveren tarafından haksız şekilde feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile izin, fark ücret, ilave tediye, fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının çalışmasının kesintili olduğunu, davacının çalıştığı dönemde işin Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından ihale yoluyla ilgili firmalara verildiğini, dolayısı ile somut davada davalı İdarenin hasım olarak gösterilemeyeceğini, davacının fazla çalışma yapmadığını ve iş sözleşmelerinin belirli süreli olduğunu, çalışması bir yılı doldurmadığından kıdem tazminatına hak kazanamayacağını, ayrıca alacakların da zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 10.01.2018 tarihli ve 2016/799 Esas, 2018/45 Karar sayılı kararıyla; toplanan delillere ve aldırılan bilirkişi raporuna dayanılarak davacının 21.03.2011-31.12.2014 tarihleri arasında davalı işyerinde harita teknikeri olarak çalıştığı, davalı ile dava dışı alt işveren şirketler arasında ihale konularında asıl-alt işveren ilişkisi kurulmasına rağmen hizmet alım sözleşmelerinin davalıya işçi temini amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı, davacının başlangıçtan beri davalı yanında işçi olarak çalışmaya başladığının kabulü gerektiği, bu durumda aynı işi yapan emsal işçi ile aynı ücreti alması gerektiği, bundan kaynaklı fark ücret alacağının doğduğu, ilişki muvazaalı olduğundan ilave tediyeye hak kazandığı, davacının haftalık kırk beş saati aşan fazla çalışmasının bulunduğu, dinî bayramlar haricinde diğer ulusal bayram ve genel tatil günleri ile ayda iki hafta tatili gününde çalıştığı ve bu çalışmalarının karşılığının ödenmediği, izinlerin kullandırıldığı ya da ücretinin ödendiğinin işverence ispat edilemediği, iş sözleşmesinin alt işverence haksız şekilde feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 28.03.2019 tarihli ve 2018/703 Esas, 2019/223 Karar sayılı kararıyla; davacının 01.03.2011 tarihinden itibaren harita teknikeri olarak çalıştığı, davalı ile alt işveren şirketler arasında ihale konularında asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulduğu ancak ilişkinin asıl işveren-alt işveren ilişkisi adı altında davalıya işçi temini amacıyla yapıldığından muvazaalı olduğu, davacının başlangıçtan beri davalı yanında işçi olarak çalışmaya başladığının kabulü gerektiğinden davacının ücret farkıyla, ilave tediye alacağı ücretine hak kazandığı, fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma iddiasını tanık beyanları ile ispatladığı ve belirtilen sebeplerle İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 29.09.2021 tarih, 2021/9386 Esas, 2021/13243 Karar sayılı ilâmı ile; davalının diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun şekilde kurulup kurulmadığı ve muvazaalı olup olmadığı hususunda yapılan araştırmanın yeterli olmadığı ve fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacakları bakımından dosya içerisinde yer alan “Diyarbakır Valiliği Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Mesai Devam Çizelgesi” başlıklı, davacının imzasını da içeren puantaj kayıtları dikkate alınmaksızın, anılan alacakların tanık beyanlarına göre hesaplanıp hüküm altına alınmasının isabetsiz olduğu gerekçesi ile karar bozularak dosya kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının çalıştığı tüm dönemlere ait sözleşmelerin teminin mümkün olmadığı, davalı tarafça sunulan bir kısım sözleşmelerde ise sözleşme konusunun "Uygulamaya Alınmış Olan Elektronik Belge Yönetimi İle Evrak Modüllerinin Kullanımının Analizi, Tümleşik Etki Değerlendirmesi, Arşiv Modeli ve Yapısının Oluşturulması, ...", " Bilgi Sistemleri ve Uzaktan Algılama Çalışmalarının Devamlılıklarının Sağlanması Amacı ile Temel Altlık Verilerinin Düzenlenmesi ve Mevcut Projelerin İşleyişlerinin Kontrolüne Yönelik Hizmet Alım İşi" vb teknik konular olduğu, çalışmanın üzerinden uzun zaman geçmesi ve sözleşmelerin tamamının elde edilememesi nedeniyle keşif yapılmasının da dosyaya bir katkı sağlamayacağı değerlendirildiğinden, mevcut veriler ışığında muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle ve 15.11.2022 tarihli bilirkişi ek-2 raporunda muvazaa iddiasının kabul edilmediği takdirde yapılan hesaplamalara itibarla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davalı Bakanlık ile dava dışı alt işverenler arasında yapılan hizmet alımının muvazaalı olduğunu, davacının yaptığı işin asıl iş olduğunu, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin emsal kararlarında aynı durumdaki işçi için yapılan ihalenin muvazaalı olduğunun tespit edildiğini, muvazaalı olarak çalıştırılan davacının emsal işçiden daha düşük ücret aldığını, davacının 21.3.2011-31.12.2014 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığını, İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda hizmet süresinin az tespit edildiğini ve hesaplamaların düşük ücret üzerinden belirlendiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
2. Davalı vekilinin temyiz dilekçesi miktardan reddedildiğinden, temyiz sebeplerine yer verilmemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriği, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun şekilde kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı ve bu kapsamda dava konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesinin yedi ve sekinci fıkraları ile 17, 32, 41,46, 50, 63, 68 inci maddeleri.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19 uncu maddesi.
3. 4857 sayılı Kanun’un 120 nci maddesi atfıyla hâlen yürürlükte olan mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi.
4. 6772 sayılı Kanun'un 1 vd. maddeleri.
5. Dairemizin 29.06.2022 tarihli ve 2022/7746 Esas, 2022/8494 Karar sayılı ilâmında usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin yerleşik ilke şu şekilde vurgulanmıştır:
" ...
Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda (keza mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda) "usuli kazanılmış hak" kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Yargıtay İBK 9.5.1960 tarih 21/9, RG. 28.6.1960-10537) Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
..."
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Somut uyuşmazlıkta; davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun şekilde kurulup kurulmadığı ve muvazaalı olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Dairemizin 29.09.2021 tarih, 2021/9386 Esas, 2021/13243 Karar sayılı ilâmı ile; davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun şekilde kurulup kurulmadığı ve muvazaalı olup olmadığı hususunda yapılan araştırmanın yeterli olmadığı ve bu kapsamda dava konusu döneme ilişkin hizmet alım sözleşmeleri ile eki şartnamelerin eksiksiz olarak kül hâlinde getirtilmesi, genel muvazaa denetimine ilişkin olarak gerekirse uzman bilirkişiler eşliğinde keşifle yerinde inceleme yapılarak, davacının fiilen yaptığı iş ve bu işin hizmet alım sözleşmesi kapsamında belirlenen iş olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği, ayrıca davacının fiilen yaptığı işin davalının asıl işi olup olmadığı, asıl işi ise işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirip gerektirmediği, asıl işveren işçileri ile dava dışı alt işveren işçilerinin aynı işi yapıp yapmadıkları da belirlenerek davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayalı olup olmadığı hususu her ihale dönemi için ayrı ayrı değerlendirilerek sonucuna göre dava konusu alacaklar hakkında bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozma kararı verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince bozma sonrası yapılan yargılama sonunda davacının çalıştığı tüm dönemlere ait sözleşmelerin teminin mümkün olmadığı, davalı tarafça sunulan bir kısım sözleşmelerde ise sözleşme konusunun "Uygulamaya Alınmış Olan Elektronik Belge Yönetimi İle Evrak Modüllerinin Kullanımının Analizi, Tümleşik Etki Değerlendirmesi, Arşiv Modeli ve Yapısının Oluşturulması, CBS ...", "... Bilgi Sistemleri ve Uzaktan Algılama Çalışmalarının Devamlılıklarının Sağlanması Amacı ile Temel Altlık Verilerinin Düzenlenmesi ve Mevcut Projelerin İşleyişlerinin Kontrolüne Yönelik Hizmet Alım İşi" vb teknik konular olduğu, çalışmanın üzerinden uzun zaman geçmesi ve sözleşmelerin tamamının elde edilememesi nedeniyle keşif yapılmasının da dosyaya bir katkı sağlamayacağı değerlendirildiğinden, mevcut veriler ışığında muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle ve 15.11.2022 tarihli bilirkişi ek-2 raporunda muvazaa iddiasının kabul edilmediği takdirde yapılan hesaplamalara itibarla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
4. Davacı vekili temyiz dilekçesinde davalı İdare aleyhine açılan bir kısım davalarda muvazaalı ilişkinin tespit edildiğini belirtmiştir. Dairemizin 30.09.2014 Tarih, 2014/26696 Esas, 2014/28669 sayılı ilâmında davalı İdare ile dava dışı Marka Özel Sağlık En. Ür. Gay. D. K. İ. T. T. H. GS. M. T. M. S. V. T. Ltd. Şti. arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğuna karar verildiği ve işbu davada davacının da aynı unvanlı işyerinde 02.01.2013-28.02.2013 tarihleri arasında çalıştmasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının söz konusu çalışmasının kesinleşmiş Mahkeme kararı ile muvazaalı olduğu tespit edilen ihale sözleşmesi kapsamında olup olmadığı da tespit edilerek sonuca gidilmelidir. Aynı şekilde davalı İdare ile davacının çalışmasının bulunduğu anlaşılan dava dışı diğer alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğuna ilişkin kesinleşmiş Mahkeme kararı olup olmadığı da araştırılmalıdır. Bu kapsamda davalı İdare ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun şekilde kurulup kurulmadığı ve muvazaalı olup olmadığı hususunda yapılan araştırma yeterli olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
5. Diğer taraftan vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtayın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan Mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Bozma ilâmına uyulduğunda, bozma kararı lehine olan taraf için usuli kazanılmış hak oluşturduğundan, mahkemece bozma gereklerinin yerine getirilerek karar verilmesi zorunludur.
6. Bozma öncesinde davacının hizmet süresinin 21.03.2011-31.12.2014 tarihleri arasında kesintisiz olarak 3 yıl 9 ay 10 gün olarak kabul edilmesine ve bu yönde bir bozma olmamasına rağmen bozma sonrası kesintili olarak 2 yıl 7 ay 10 gün şeklinde kabul edilip hesaplama yapılması davacı yararına oluşan usuli kazanılmış hak ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.
7. Ayrıca Mahkemece hükme esas alınan 15.11.2022 tarihli bilirkişi ek-2 raporunda ıslah zamanaşımına göre yapılan hesaplamada fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti yönünden ıslah zamanaşımından etkilenmeyen dava dilekçesindeki miktarların dikkate alınmaması da hatalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Davalı Temyizi Yönünden
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
B. Davacı Temyizi Yönünden
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davacı tarafa iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
08.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.