"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi
KARAR : Davalının istinaf başvurusunun esastan reddi, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 23. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 23.02.2012-01.03.2016 tarihleri arasında davalı işverenin Cezayir'de kurulu işyerinde formen olarak çalıştığını, müvekkilinin işe başladığı tarihten son bir yıla kadar iki haftada bir hafta tatili kullandırılmak suretiyle 07.30-22.30 saatleri arasında, son bir yılda ise haftanın yedi günü 07.30-23.30 saatleri arasında çalıştırıldığını, çalışma döneminin son üç ayında gece yarısından sonra tekrar işyerine çağrılarak üç dört saat daha fazladan çalıştırıldığını, dinî bayramlarda iki gün ile yılbaşı haricindeki diğer ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalışmaya devam edildiğini; ancak söz konusu çalışmalarının karşılığının ödenmediğini ileri sürerek fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, davacının 03.06.2016 tarihli ibraname ile işverenini ibra ettiğini, davacının tüm alacaklarının kendisine ödendiğini, aylık 2.000,00 Euro olarak kararlaştırılan ücretin davacının tüm çalışmalarını kapsadığını, davacının çalışma koşullarına ilişkin iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafça alacaklara yürütülmesi talep edilen faizin oranı ve başlangıç tarihine de itiraz ettiklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalıya ait işyerinde 23.02.2012-01.03.2016 tarihleri arasında 4 yıl 7 gün süreyle formen olarak çalıştığı, son ücretinin brüt 2.000,00 Euro olduğu, tanık beyanları ile davacının fazla çalışma yaptığı, bir kısım hafta tatilleri ile ulusal bayram ve genel tatillerde çalışma yaptığı hususunun sabit olduğu; ancak söz konusu çalışmaların karşılığının davalı işveren tarafından ödendiğinin ispatlanmadığı gerekçesiyle ilgili alacaklar hüküm altına alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; dava usulüne uygun şekilde belirsiz alacak davası olarak açılmasına rağmen ıslah zamanaşımı def'i dikkate alınmak suretiyle hüküm kurulmasının hatalı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davalı müvekkili Şirket aleyhine davası bulunan tanık beyanları dikkate alınarak alacakların hüküm altına alınmasının hatalı olduğunu, davacının ücretinin her çeşit çalışmasını içerecek şekilde kararlaştırıldığını, iş sözleşmesinin eki niteliğindeki davacı imzasını içerir "Yurtdışına Çıkış Yapan İşçi Bilgilendirme Formu" isimli belgede "Fazla Çalışma Ücreti: YOK" şeklinde kararlaştırıldığını, fazla çalışmanın ücrete dâhil olduğunu, kabul edilen çalışma şeklinin insan doğasına ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacıya çalıştığı dönem boyunca hak edişinin çok üzerinde olacak şekilde yıllık ücretli izin hakkının kullandırıldığını, ek menfaatlerin ödendiğini, söz konusu ödemelerin kabul edilen alacaklardan mahsubu gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı tanığının davacı tanıklarının beyanlarını destekler mahiyetteki açıklamaları dikkate alındığında davacı tanık beyanlarına itibar edilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, taraflar arasında düzenlenen yurt dışı iş sözleşmesinde fazla çalışmaların aylık ücrete dâhil olduğuna ilişkin herhangi bir sözleşme hükmü bulunmadığı, ayrıca davacı imzasını içerir bilgi formunda da bu yönde açık bir düzenlemenin yer almadığı hususu dikkate alındığında davalı tarafın istinaf taleplerinin yerinde olmadığı, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmi dava olarak kabul edilmesi yerinde ise de, ıslah dilekçesinin davalı vekiline 11.11.2020 tarihinde tebliğ edildiği, ıslaha karşı yasal iki haftalık itiraz süresi 25.11.2020 tarihinde dolmasına rağmen davalı vekili tarafından 26.11.2020 tarihinde sunulan dilekçe ile ıslaha karşı zamanaşımı def'i ileri sürüldüğü dikkate alındığında süresi içerisinde sürülmeyen ıslaha karşı zamanaşımı def'inin dikkate alınmasının hatalı olduğu; ayrıca 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesinin on dördüncü ve on altıncı fıkraları gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan arabuluculuk ücretinin İlk Derece Mahkemesince haksız çıkan taraftan tahsiline karar verilmemesinin de isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü ortadan kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebeplerin yanı sıra zamanaşımı def'inin ön inceleme aşamasının sonuna kadar ileri sürülebileceğini, buna göre süresi içerisinde ileri sürülen dava ve ıslah zamanaşımı def'i dikkate alınarak karar verilmesi gerektiğini, ayrıca alacaklara uygulanan indirim oranının yetersiz olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ispat ve hesaplanması ile ıslaha karşı zamanaşımı def'inin dikkate alınıp alınmayacağı hususlarına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 317 nci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 24 ve 27 nci maddeleri.
3. 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 41, 44, 46, 47 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Taraflar arasında fazla çalışma ücreti alacağının ispat ve hesaplanması konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş ve işyerinden çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazı kaydının bulunması hâlinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazı kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı hâlde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazı kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkân dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması hâlinde Yargıtayca son yıllarda uygun bir indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama hâlini almıştır.
Somut uyuşmazlığa Türk hukuku uygulanmıştır. 4857 sayılı Kanun'un 46 ncı maddesine göre hafta tatili; yedi günlük bir zaman dilimi içinde kesintisiz en az yirmi dört saatlik dinlenmedir. Aynı Kanun'un 63 üncü maddesinde genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok kırk beş saat olduğu nispi emredici şekilde düzenlenmiş; 41 inci maddesinde ise Kanun'da yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık kırk beş saati aşan çalışmanın fazla çalışma olduğu belirtilmiştir.
Davacı ile davalı işveren arasında imzalanan iş sözleşmesinin eki niteliğindeki bilgilendirme formunda çalışma süresi "30 gün*8 saat" olarak kararlaştırılmış olup ilgili bilgilendirme formu ve yasal düzenlemeler dikkate alındığında; davacının haftalık çalışmasının 48 saat (6x8=48) olduğu ve ücretin de buna göre belirlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Dairemizin kararlılık kazanmış olan uygulamasına göre yıllık 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hüküm geçerlidir (Aynı yönde Yargıtay 9. Hukuk Dairesi,18.10.2022 tarihli ve 2022/9465 Esas, 2022/12684 Karar sayılı karar).
Şu hâlde; haftalık 3 saat fazla çalışma ücrete dâhil olduğundan, fazla çalışma alacağının haftalık 48 saatin üzerindeki çalışma bakımından hesaplanması gerekmektedir. Bu husus gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.