Logo

9. Hukuk Dairesi2024/10848 E. 2024/15292 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının klavuz kaptan olarak çalıştığı dönemde fazla çalışma alacağına hak kazanıp kazanmadığı ve hükmedilen faizin başlangıç tarihi.

Gerekçe ve Sonuç: Klavuz kaptan olarak çalışan davacının fazla mesai talebinin yerinde olmadığı, davacının çalışma şekli ve ücretinin bu durumu kapsadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 3. İş Mahkemesi

MAHKEMESİ : İstanbul 35. İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;

Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Bölge Adliye Mahkemesince asıl davada kabul edilen, birleşen davada reddedilen alacak miktarlarının Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı-birleşen davada davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davacı-birleşen davada davalı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Taraf vekillerince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 26.11.2024 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davacı vekili Avukat Muhammet ... ile davalı vekili Avukat ...geldiler.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı-birleşen davada davalı vekili asıl dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.03.2018 tarihine kadar 6 gün çalışma 6 gün dinlenme vardiya usulü ile çalıştığını, 01.03.2018 tarihinden sonra 4 gün çalışma 8 gün dinlenme vardiya usulü ile çalışmaya devam ettiğini, müvekkilinin çalıştığı dönemlerde 24 saat esasıyla çalıştığını, Yargıtay kararları gereği 10 saatlik dinlenme süresi düşüldüğünde müvekkilinin günlük çalışma saatinin 14 saat olduğunu, 854 sayılı Deniz İş Kanunu'nun (854 sayılı Kanun) 26 ncı maddesine göre haftalık 48 saati aşan süreler ve haftalık 48 saati aşmasa da günlük 8 saati aşan sürelerin fazla çalışma sayıldığını, 854 sayılı Kanun'da fazla çalışma ücreti hesabında %25 zamlı ücret ödeneceği belirtilmiş olsa da 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 402 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince 01.07.2012 tarihinden sonraki dönemin fazla çalışma ücreti alacak saat ücretinin %50 artırılmak suretiyle hesaplanması gerektiğini, müvekkiline hiçbir zaman fazla çalışma ücreti ödenmediğini, müvekkilinin yıllık ücretli izin alacağı bulunduğunu, müvekkilinin ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştırıldığını, karşılığının ödenmediğini, müvekkilinin tüm bu sebeplerle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini belirterek kıdem tazminatı, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, yıllık ücretli izin ve ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı-birleşen davada davacı vekili birleşen dava dilekçesinde; ilâmsız icra takibinin sözleşme hükümlerine atıfta bulunmak suretiyle ödenmesi gereken ihbar tazminatı ve cezai şartın tahsiline ilişkin olarak başlatıldığını, davalı vekili tarafından takiplerinin haksız olarak durdurulduğunu, davalının son aylık giydirilmiş brüt ücretinin brüt 58.031,14 TL olduğunu, davalının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere müvekkili Şirkete 108.324,79 TL tutarında borçlu olduğunu belirterek itirazın bu tutar üzerinden iptali ile davalının ihbar tazminatı ödemekle yükümlü olduğunu, asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı-birleşen davada davacı vekili cevap dilekçesinde; davacının son aylık ücretinin brüt 56.824,44 TL olduğunu, davacının da içinde bulunduğu 32 klavuz kaptanın müvekkili tarafından Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı Deniz ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğüne yapılan başvuru ile aynı tarihte hiçbir gerekçe göstermeksizin toplu olarak istifa ettiklerini, bu istifaların hemen akabinde de müvekkili Şirket ile aynı hizmet bölgesinde klavuzluk faaliyeti gerçekleştiren ...’ye geçtiklerini, davacının da içinde bulunduğu toplu istifa hareketi nedeniyle müvekkili Şirket nezdinde yeterli klavuz kaptan sayısı sağlanamadığını, müvekkilinin başvurusunun reddedildiğini, klavuzluk hizmeti için lisans alamadığını, zamanaşımı def'inde bulunduklarını, müvekkili Şirketten hiçbir gerekçe göstermeksizin istifa etmiş olan davacının kıdem tazminatına hak kazanmadığını, her ne kadar işçilik alacaklarının ödenmemesi nedeniyle istifa edildiği belirtilmiş ise de müvekkili Şirkete gönderilen istifa ihtarnamesinde feshe ilişkin hiçbir gerekçe yer almadığını, davacının gördüğü lüzum üzerine müvekkili Şirketten istifa ettiğinin belirtildiğini, davacının ulusal bayram ve genel tatil günlerinde istisna olarak çalışmış ise ödenmesi gereken kanuni tutarın davacının banka hesabına yatırıldığını, davacının müvekkili Şirket nezdinde 02.03.2018 tarihine kadar 6 gün çalışma 6 gün dinlenme, 02.03.2018 tarihinden itibaren ise 4 gün çalışma 8 gün dinlenme olmak üzere vardiya sistemi ile çalıştığını, davacının 24 saat çalıştığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, klavuz kaptanların yalnızca klavuzluk hizmeti almak isteyen gemi bulunduğunda manevra süresi içinde aktif olarak çalıştığını bunun dışında dinlendiğini, bu doğrultuda müvekkili Şirketin nezdinde klavuzluk kaptan olarak çalışmış olan davacının fazla çalışma ücreti talep etmesinin kanunun açık hükmü gereği mümkün olmadığını, Yargıtayın yerleşik içtihatları doğrultusunda gemi adamlarının dinlendiği, uyuduğu sürelerin çalışma saatleri içerisinde değerlendirmesinin mümkün olmadığını, davacının hak edişlerinin banka yoluyla yapıldığını ve bu aylara ilişkin ihtirazı kayıt düşülmeksizin imzalandığını, davacının yıllık ücretli izinlerini kullandığını savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davacı-birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini, davacı Şirketin ihbar tazminatına hak kazanmadığını, kötüniyetle icra takibi başlatmış olan firma aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini savunarak birleşen davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının iş sözleşmesini haklı nedenle sonlandırdığı, bu nedenle birleşen davada ihbar tazminatı talebine ilişkin itirazın iptali isteminin reddi gerektiği, davacının yıllık ücretli izin alacağının bulunduğu, davacının 01.03.2018 tarihine kadar 6 gün çalışıp 6 gün izin kullandığından ulusal bayram ve genel tatil günlerinin yarısında, 01.03.2018 sonrasında 4 gün çalışıp 8 gün izin kullandığından ulusal bayram ve genel tatil günlerinin 1/3’ünde vardiyasının denk geldiği günlerde çalıştığının kabul edildiği, klavuz kaptan olarak çalışan davacının günün 24 saatinde her an çalışmaya hazır olması gerekmekte ise de fiilen çalışmadığı sürenin iş süresinden sayılması mümkün olmadığından ve esasen davacının çalışma şekli dikkate alınarak aylık ücreti belirlendiğinden fazla çalışma talep etmesinin mümkün olmadığı, Yargıtay kararı gereğince klavuz kaptan olarak çalışan davacının fazla çalışma talebinin yerinde olmadığı, davacının ücret alacağı talebinin dava tarihinden sonra ödenmekle konusuz kaldığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı-birleşen davada davalı vekili; Mahkemece fazla çalışma talebinin reddinin hatalı olduğunu, davacının liman içi klavuz kaptanlık yaptığını, gemi kaptanı olmadığını, bu nedenle Mahkemenin gerekçeli kararında belirtilen içtihadın davacının fazla çalışma talebinin reddi için geçerli olmadığını, zira söz konusu içtihattaki durumun davacı yönünden mevcut olmayıp davacının gemi 1. kaptanına vekâlet etmediği gibi geminin tüm sevk ve idaresini de kontrolü altına almadığını, bu nedenle bu içtihada dayanılarak fazla çalışma talebinin reddinin hatalı olduğunu, davacı vardiya usulü ile çalıştığından fazla çalışma talebinin kabulü yerine reddinin hatalı olduğunu, fazla çalışmanın %50 zamlı olarak hesaplanması gerektiğini, Mahkemece faiz türünün hatalı olarak belirlendiğini, en yüksek faize hükmedilmesi gerekirken yasal faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı-birleşen davada davacı vekili; davacı ve diğer 31 klavuz kaptanın toplu istifaları ve hemen akabinde rakip şirkette çalışmaya başlamaları kapsamında davalı Şirketin mağduriyet yaşadığını, davacının iş sözleşmesini hiçbir haklı neden göstermeksizin istifa ile sonlandırdığını, toplu olarak istifa eden ve hemen akabinde sözleşmelerindeki rekabet yasaklarını rakip şirket lehine ihlal eden 32 klavuz kaptana karşı cezai şart talepli davalar ikame edilip icra takipleri başlatıldığını, klavuz kaptanlar tarafından ise cezai şarttan borçlu olmadıkları iddiasıyla menfi tespit davaları ikame edildiğini, söz konusu davalardan bir kısmının Yargıtay incelemesinden geçtiğini, verilen kararlarda ilgili klavuz kaptanların rekabet yasağını ihlal ettikleri gerekçesiyle borçlu olduklarının tespit edilip Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının bozulduğunu, rekabet yasağının ihlali nedeniyle ilgili dosyaların davacılarının borçlu olduğuna hükmedildiği gözetildiğinde maddi olguların aynı olduğu söz konusu dosyalarda haklı sebeple fesih olgusunun bulunmadığının Yargıtay tarafından tespit edildiğini, davacının haklı neden olmaksızın istifa ettiği için kıdem tazminatına hak kazanmadığını, zira davacının kendisine sağlanan menfaatler doğrultusunda diğer 31 klavuz kaptanla birlikte rakip şirkette çalışmak için istifa ettiğini, davacının istifa dilekçesinde sebep bildirmediğini, istifa dilekçesindeki fesih sebebiyle bağlı olup burada yazılı olmayan bir sebebe ilk defa dava aşamasında haklı neden olarak dayanmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının alacak talepleri sebebiyle istifa ettiğini ifade eden hiçbir tanık beyanının bulunmadığını, davacının tüm yıllık ücretli izinlerinin kullandırıldığını, zamanaşımı def'inin Mahkemece dikkate alınmadığını, faizin hüküm altına alınan tüm tutar yönünden arabuluculuk toplantı tarihinden itibaren işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının ulusal bayram ve genel tatil alacağını ispat edememesine rağmen bu alacağa hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının ait olduğu dönemdeki döviz kuruna göre hesaplanması gerektiğinin Yargıtay kararlarıyla sabit olduğunu, bilirkişi raporundaki hesaplamaların hatalı ve fahiş olduğunu, faize dava ve ıslah tarihi ayrımı ile hükmedilmesi gerekirken arabuluculuk toplantı tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafça yapılan feshin haklı olmayıp davacının davalı işverene ihbar tazminatı ödemekle yükümlü olduğunu, buna rağmen birleşen dava kapsamında talep ettikleri ihbar tazminatı talebinin reddinin hatalı olduğunu, asıl davanın reddinin, birleşen davanın ise kabulünün gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının "Klavuz Kaptan" olarak davalı işveren nezdinde çalışırken iş sözleşmesini işçilik alacaklarının ödenmemesi kapsamında haklı nedenle feshettiği, kıdem tazminatına hak kazandığı, iş sözleşmesini haklı nedenle fesheden davacının davalı işverene ihbar tazminatı ödemekle yükümlü olmadığı, bu kapsamda birleşen davanın reddinde isabetsizlik bulunmadığı, davacı işçi tarafından açılan menfi tespit davasında rekabet yasağını ihlal ettikleri gerekçesiyle klavuz kaptanların borçlu oldukları tespit edilmiş ise de davacının işçilik alacaklarının ödenmemesi kapsamında iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği gözetildiğinde kıdem tazminatına hak kazandığının sabit olduğu, davalı işverenin menfi tespit davası kapsamında davacı tarafça yapılan feshin haklı olmadığına yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davacı tarafça tanıkla ispatlandığı, davalı işverence yıllık ücretli izinlerin eksiksiz kullandırıldığının yazılı delille ispatlanamadığı, klavuz kaptan olarak çalışan davacının fazla çalışma talebinin yerinde olmadığına ilişkin Mahkeme kabulünde hata bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı-birleşen davada davalı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepler ile kararı temyiz etmiştir.

2. Davalı-birleşen davada davacı tarafın temyiz dilekçesi miktardan reddedildiğinden, temyiz sebeplerine yer verilmemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı-birleşen davada davalının fazla çalışma alacağına hak kazanıp kazanmadığı ve hükmedilen faiz noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 854 sayılı Kanun'un 26 ve 27 nci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

A. Davalı-Birleşen Davada Davacı Temyizi Yönünden

Davalı-birleşen davada davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

B. Davacı-Birleşen Davada Davalı Temyizi Yönünden

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı-birleşen davada davacı yararına takdir edilen 28.000,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacı-birleşen davada davalı tarafa yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.