"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 20.01.2022 tarihinde İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) ncı alt bendi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirketin yurt dışı şantiyelerinde çalıştığını, sözleşmesinin haklı neden olmadan ve bildirimsiz feshedildiğini, alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı Şirketin çalışanı olmadığını, bu nedenle husumet yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, uyuşmazlığa yabancı hukukun uygulanması gerektiğini ve yabancı mahkemede bakılması gerektiğini, yetki itirazında bulunduklarını, davacının hizmet süresinin hatalı değerlendirildiğini, tüm alacaklarının davacıya ödendiğini, davacının hak ve alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosyada bulunan taraflar arasında imzalanan yurt dışı iş sözleşmesinin işçinin Belarus Cumhuriyetinde çalışması amacıyla düzenlendiği, sözleşmede ihtilaf halinde açıkça çalışılan ülke hukukunun uygulanacağının belirtildiği, davalı tarafın süresinde ibraz ettiği cevap dilekçesinde zamanaşımı def'i ile birlikte çalışılan ülke hukukunun uygulanması gerektiğini ifade ettiği, mutad işyerinin de işçinin işini fiilen yaptığı yer olan Belarus olduğu, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 2020/5617 Esas ve 2020/16556 Karar sayılı kararında belirtilen şekilde dava konusu uyuşmazlık hakkında çalışılan ülke hukukunun uygulanması gerektiği, zamanaşımı yönünden de bu hukukun uygulanması gerektiği, bu bağlamda iş sözleşmesinin sona erdiği tarih sebebi ile davaya konu edilen alacakların zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; hukuk seçimi anlaşması olduğu beyan edilen sözleşmenin sadece sözleşme yapılan döneme uygulanması gerektiğini, ayrıca sözleşmelerde tazminat taleplerine ilişkin hukuk seçimi anlaşması yapılmadığı göz önüne alındığında kıdem ve ihbar tazminatı alacakları yönünden Türk Hukukunun uygulanması gerektiğini, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.02.2023 tarihli kararında kısmi alacak/belirsiz alacak ayrımından ... ihtilafa ilişkin yapılan değerlendirmesinde sürpriz karar yasağından ve bu doğrultudan tarafların makul bir süre önceden bilgilendirilmesi gerektiğinden bahsetmekte iken yabancı hukuk uygulanmasına ilişkin içtihat değişikliğinde bu hususun göz ardı edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kamu düzeni ve emredici kurallar açısından uyuşmazlığın çözümünde Türk Hukukunun uygulanması gerektiğini, yabancı hukuka göre mahkemeye başvuru sürelerinin dikkate alınmasının hak arama hürriyetini kısıtladığını, hukuki güvenlik ilkesi ve belirlilik ilkeleri gereğince hukukun genel ilkelerine, mevzuata ve yerleşik içtihatlara tamamen aykırı ve sürpriz sayılacak şekilde karar verilemeyeceğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, yargılama giderlerinin ve arabuluculuk ücretinin de haksız çıkan tarafa yükletilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bu sebeple İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde Belarus iş hukukunun uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, Belarus İş Kanunu'ndaki zamanaşımına ilişkin hükümlerin somut uyuşmazlığa uygulanması gerektiği, davacının iş sözleşmesinin 18.12.2015 tarihinde sona erdiği, davanın ise 17.01.2020 tarihinde açıldığı, Belarus İş Kanunu'nun 242 nci maddesi uyarınca talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığı, Mahkemece görüş değişikliğine bağlı olarak yabancı hukukun uygulanması sonucunda davanın reddine karar verilmesi hâlinde, davacı aleyhine vekâlet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesinin hakkaniyetli olmayacağı ve adaletsizliğe yol açacağı sonucuna varıldığı, bu hâliyle kararın içtihatlara uygun olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçelerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; katılma yoluyla verdiği temyiz dilekçesinde istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçelerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, davaya konu alacak taleplerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı ve vekâlet ücreti, arabuluculuk dâhil yargılama giderleri hususlarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 24 ve 27 nci maddeleri.
3. Belarus İş Kanunu'nun 242 nci maddesi şu şekildedir:
" Çalışanlar haklarını ihlal edildiğini öğrendikleri veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren 3 ay içinde Bireysel İş uyuşmazlığının çözümü için Mahkemeye başvurma hakkına sahiptir. İşveren çalışanın işletmeye verdiği zararın tazminine ilişkin uyuşmazlıklarda zararın tespit edildiği tarihten itibaren 1 yıl içinde mahkemeye gitme hakkına sahiptir. Bu maddede belirtilen sürelerin geçerli bir nedenle kaçırılması durumunda bu süreler mahkeme tarafından tekrar başlatılabilir..."
4. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 3 üncü maddesinin on dördüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"...Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır."
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. İlgili Hukuk bölümünün (3) numaralı paragrafında yer verilen Belarus İş Kanunu'nun mahkemeye başvurma sürelerinin düzenlendiği 242 nci maddesinde belirtilen sürenin, zamanaşımı süresi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması halinde bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hallerde Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.
Türk kamu düzeninin ihlali sonucunu doğuracak hâller çoğunlukla emredici bir hükmün açıkça ihlali hâlinde söz konusu olmaktadır. Ancak her emredici hükmün ihlalinin veya her emredici hükmü ihlal eden bir (yabancı) kuralın, Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Öyleyse iç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi; Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel siyasete, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Anayasa) yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensiplere ve özel hukuka ait iyiniyet prensibine dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir. İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları kamu hukukundan ve özel hukuktan ... ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir.
Zamanaşımı süresi, kamu düzenine ilişkin olmadığından dava konusu uyuşmazlığa uygulanan yabancı hukuktaki zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmiştir. Nitekim iç hukukumuzda işe iade davalarında 1 aylık arabulucuya başvuru süresi, işe iade davalarında arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceğine ilişkin süre, yine idare mahkemesinde dava açmak için öngörülen 60 günlük dava açma süresi daha kısa olup iç hukukumuzdaki 3 aydan daha kısa sürelerle yapılan uygulamaların kamu düzenine aykırı olmadığı kabul edildiğinden, dava konusu uyuşmazlığa uygulanan yabancı hukuktaki 3 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal eder nitelikte olmadığı değerlendirilmiştir.
3. Yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklarda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukukun tespiti bakımından yeni esaslar belirlenerek yabancı hukukun uygulanması yönünde içtihat değişikliğine gidilmiştir. Gerek Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin gerekse Dairemizin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davaların bir kısmında, benimsenen yeni görüş doğrultusunda yabancı hukukun uygulanması, davacı taraf aleyhine bazı olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilmektedir. Bu sebeple Dairenin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davalarda, Mahkemece görüş değişikliğine bağlı olarak yabancı hukukun uygulanması sonucunda ret kararı verilmesi hâlinde, davacı aleyhine vekâlet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesinin hakkaniyetli olmayacağı ve adaletsizliğe yol açacağı sonucuna varılmıştır.
4. Somut uyuşmazlıkta dava tarihi dikkate alındığında; davacı aleyhine vekâlet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmemesi isabetli ise de; Dairemizin sözü edilen uygulaması davalı tarafça yapılan yargılama giderlerine ilişkindir. Davanın ret sebebi ne olursa olsun Hazineye gelir kaydına karar verilmesi gereken arabuluculuk giderini kapsamamaktadır. Bu nedenle İlgili Hukuk kısmının (4) numaralı paragrafında yer verilen 7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinin on dördüncü fıkrasının son cümlesi uyarınca; arabuluculuk giderinin, haksız çıkan taraftan tahsil edilmesi gerekirken davalıdan tahsiline karar verilmesi hatalı olmuştur. Diğer yandan, davacının yaptığı yargılama giderlerinin de kendi üzerinde bırakılması gerekirken davalıdan tahsiline karar verilmesi hatalıdır.
Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan "davalıdan alınarak davacıya verilmesine" ibaresinin çıkartılarak yerine " davacı üzerinde bırakılmasına" ibaresinin; (6) numaralı bendinde yer alan "davalıdan" ibaresinin çıkartılarak yerine "davacıdan" ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz karar harcının davalıya iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.11.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Türk hukukunda maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımına uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde, “Zamanaşımı, hukukî işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm; “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.
Yabancılık unsuru taşıyan hukuki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk yabancı devletin hukuku ise kural, yabancı hukukun uygulanmasıdır. Bununla birlikte yabancı hukukun uygulanmasının sınırı, doğacak hukuki sonuçların Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır. Bir yabancı hukuk kuralı Türk hukukunun temel değerlerine, genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine aykırı olması hâlinde kamu düzenimize aykırılığı söz konusu olabilir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı kararı).
Zamanaşımının bizzat kendisi kural olarak kamu düzenini ilgilendiren bir konu olmadığından yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk hukukundan farklı düzenlenmiş olması, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi kapsamında kamu düzeni müdahalesi gerektirmez. Buna karşılık, uyuşmazlığa uygulanacak olan yabancı hukukta talep hakkının hiç zamanaşımı süresine tâbi tutulmaması, Türk hukukuna nispetle fevkalade kısa bir zamanaşımı süresine tâbi tutulması veya talep hakkında aşırı derecede uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmesi hâllerinde 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi gereğince kamu düzeni müdahalesinin kabul edilmesi gerekmektedir (... ..., Devletler Hususi Hukuku, ..., Yirmi Birinci Baskı, 2015, s.214; ..., Milletlerarası Özel Hukuk, ..., Sekizinci Baskı, 2022, s.314; ..., Türk Milletlerarası Özel Hukuku, ..., İkinci Bası, 2021, s.126; ..., ... ..., "Yargıtay Kararları Işığında Milletlerarası Özel Hukukta Zamanaşımı", ... Hukuk Dergisi, C. 14, 2016, S. 165, s. 4914).
Somut olayda uyuşmazlığa uygulanan Belarus İş Kanunu'nun 242 nci maddesine göre "Çalışanlar haklarını ihlal edildiğini öğrendikleri veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren 3 ay içinde Bireysel İş uyuşmazlığının çözümü için Mahkemeye başvurma hakkına sahiptir. İşveren çalışanın işletmeye verdiği zararın tazminine ilişkin uyuşmazlıklarda zararın tespit edildiği tarihten itibaren 1 yıl içinde mahkemeye gitme hakkına sahiptir. ..."
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir.
Anayasa'nın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, mahkemeye erişim hakkı Anayasa’nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.
Belarus İş Kanunu'nun 242 nci maddesinde öngörülen 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu, yurt dışında yaptığı çalışmalardan kaynaklı alacakları için Türkiye’de dava açan işçinin mahkemeye erişim hakkını oldukça kısıtladığı açıktır. Sonuç olarak, Anayasa’da temel hak ve özgürlükler arasında yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı olan 3 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal edici nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Belarus İş Kanunu'nun 242 nci maddesinde 3 aylık zamanaşımı süresi öngören kural, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesi ile bertaraf edilmelidir.
Kamu düzeni müdahalesi neticesinde yabancı hukukunun ilgili hükmünün olayda uygulanmaması ile ortaya çıkan boşluğun ise öncelikle yetkili yabancı hukuktaki başka bir hüküm ile doldurulması gerektiği prensip olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde söz konusu boşluğun doldurulamaması hâlinde hâkimin kendi hukukunu olaya uygulayarak uyuşmazlığı çözmesi gerekmektedir (..., s.179-180; ..., s.260-261).
Somut olayda, Türk kamu düzenine aykırı olduğu için uyuşmazlıkta uygulanmaması gereken 3 aylık zamanaşımı süresinin yerine, öncelikle yetkili yabancı hukuk olan Belarus hukukunda uygulanan genel zamanaşımı süreleri araştırılmalıdır. Tespit edilen genel zamanaşımı süreleri, Türk kamu düzenine aykırı olmadığı sürece, genel zamanaşımı sürelerine öncelik verilmelidir. Ancak yetkili yabancı hukuk olan Belarus hukukunda öngörülen genel zamanaşımı sürelerinin dahi Türk kamu düzenine aykırı olduğu tespit edilirse, bu durumda hâkimin hukuku olan Türk hukukunda uygulanan zamanaşımı süreleri dikkate alınmalıdır.
Açıklanan nedenlerle yabancı hukukta yer alan 3 aylık zamanaşımı süresinin kısa olmadığı ve 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesini gerektirmediği yönündeki Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyoruz.