"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/774 E., 2024/1607 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasında Tavşanlı İş Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren Park Teknik Elektrik Madencilik Sanayi ve Ticaret AŞ'nin (Park Teknik Şirketi) çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı olarak alt işveren işçisi gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan Maden İş Sendikasına (Sendika) üye olduğunu ileri sürerek fark ücreti alacağı, ilave tediye ücret alacağı, fazla çalışma ücret alacağı, ulusal ... ve genel tatil ücret alacağı, hafta tatili ücret alacağı, toplu iş sözleşmesi ikramiyesi alacağı, vardiya tazminatı, hastalık yardımı, kömür yardımı, sosyal yardımı, yemek ve kuru atık yardımı, taşıt yardımı, iş güçlüğü tazminatı ve gece zammı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. İhbar olunan Park Teknik Şirketi vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, müvekkilinin İdare tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili Şirket arasındaki ilişkinin ihale usulü ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını, davacının müvekkili Şirket çalışanı olduğunu, davacının Sendika ile müvekkili arasında imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Tavşanlı İş Mahkemesinin 12.10.2023 tarihli kararıyla; davacının Sendikaya üye olduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun sabit olduğu, davalı Kuruma yazılan müzekkere cevabında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin belirtildiği, buna göre davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 sayılı Kanunla 6212 Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun gereği ilave tediye alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 23.11.2023 tarihli kararıyla; emsal dava dosyalarında alınan bilirkişi raporlarına göre davalı Kurumun hizmetin yürütülmesine ilişkin teknolojik imkân, araç, gereç ve ekipman itibarıyla ihbar olunan Şirketten daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde belirlenebileceği; ancak davalı ve ihbar olunan Şirket arasında 4857 sayılı İş Kanunu'na bir asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmadığından davacının başlangıçtan itibaren TKİ Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli bulunduğu, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasına yönelik talebi yönünden ise davacının sendika üyeliğinin Kuruma bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı, hükmedilen alacaklarda zamanaşımına uğrayan alacak bulunmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli, iş yeri ve kurum kayıtlarına ve sunulan ücret bordrolarına ve yasal düzenlemeye uygun olarak düzenlendiğini ve herhangi bir hesap hatası içermediğini, ayrıca hükmedilen alacağın faizin niteliği ve faiz başlangıç tarihlerinde ve hükmün feri sonuçlarına ilişkin harç ile vekâlet ücreti düzenlemelerinde ve brüt olarak karar verilmesinde hatalı bir uygulamaya rastlanmadığını ancak Dairelerince kaldırma kararları neticesinde ortaya çıkan istinaf yargılama giderlerinin dikkate alınmamasının hatalı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 27.03.2024 tarihli kararı ile; somut uyuşmazlıkta davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 109 uncu maddesinde düzenlenen kısmi alacak davası türünde açılarak sonuçlandırıldığı, İlk Derece Mahkemesince ıslah dilekçesi doğrultusunda taleple bağlı olarak hüküm kurulmuş olup kabul edilen alacak miktarının tespiti yapılmaksızın 21.08.2023 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alındığının belirtildiği, Bölge Adliye Mahkemesince ise İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak davacının toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığının belirtildiği ve davanın kısmen kabulüne karar verildiği, davalı Kurum vekili tarafından davacı tarafça sunulan ıslah dilekçesine karşı yasal süresinde zamanaşımı def'i ileri sürülmesine rağmen Bölge Adliye Mahkemesince hükme esas alındığı anlaşılan bilirkişi ek raporunda ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def'inin dikkate alınıp değerlendirilmediği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B.Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın 27.12.2017 tarihinde açıldığı, davacı vekilinin 24.01.2020 tarihli dilekçesi ile ilave tediye ücreti alacağını 13.896,54 TL olarak ıslah ettiği, buna göre davacının 24.01.2015 tarihinden önceye ait alacaklarının dava dilekçesinde talep edilen miktar dışında zamanaşımına uğradığı, dava tarihi itibarıyla arabuluculuk görüşmesi yapılmadığından bu sürenin dikkate alınmadığı ve ilk karar tarihi itibarıyla pandemi nedeniyle yargıda ... sürelerin de dikkate alınamayacağı gerekçesiyle re'sen hesaplama yapmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; husumet, kesin hüküm, hukuki yarar yokluğu itirazları ile zamanaşımı def'inin dikkate alınmadığını, Kurumun ihale makamı olduğunu, muvazaa iddiasının yerinde olmadığını, Kurum personeli olmayan davacıya ilave tediye ödenmemesi gerektiğini, aksi takdirde ilave tediyenin asgari ücret üzerinden çalışılan süreye göre belirlenmesi gerektiğini, brüt ücret üzerinden karar verilmesinin hatalı olduğunu, faiz başlangıç ve türlerinin hatalı olduğunu, alacakların net olarak belirlenmesi gerektiğini, yargılama gideri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücretinin de hatalı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriği, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; zamanaşımı def'inin değerlendirilmesine ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146 ila 161 inci maddeleri.
3. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ilgili hükümleri.
4. Dairemizin 27.10.2021 tarihli ve 2021/10852 Esas, 2021/15039 Karar sayılı ilâmında zamanaşımı def'ine ilişkin Dairece benimsenen ilkeler şu şekilde ifade edilmiştir:
"...
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
...
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.). ..."
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Dairemizce bozma kararında; davanın 6100 sayılı Kanun'un 109 uncu maddesinde düzenlenen kısmi alacak davası türünde açılarak sonuçlandırıldığı, İlk Derece Mahkemesince; ıslah dilekçesi doğrultusunda taleple bağlı olarak hüküm kurularak kabul edilen alacak miktarının tespiti yapılmaksızın 21.08.2023 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alındığı; Bölge Adliye Mahkemesince ise davacının toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağı belirtilmek suretiyle İlk Derece Mahkemesi hükmünde yer verilen "taleple bağlı" ibaresi hükümden çıkartılarak ve ek rapor dikkate alınarak yeniden hüküm kurulduğu ancak ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def'inin değerlendirilmediği belirtilmiştir.
3. Bozma sonrasında Bölge Adliye Mahkemesince zamanaşımı def'i değerlendirilmek suretiyle resen hesaplama yapılmıştır. Ne var ki Bölge Adliye Mahkemesince yapılan hesaplamada yer alan yevmiyeler ile bozmadan önce hükme esas alındığı kabul edilen bilirkişi raporundaki yevmiyeler ve davacıya ödenen ücret bordrolarındaki yevmiyeler birbiriyle örtüşmemektedir. Örneğin; 27.09.2023 tarihli ek bilirkişi raporunda ve 2015 yılı Ocak ayı bordrosunda yazılı günlük yevmiye 51,31 TL olmasına karşın, Bölge Adliye Mahkemesince bu döneme ilişkin yevmiye 70,74 TL olarak dikkate alınmak suretiyle hesaplama yapılmıştır.
4. Bölge Adliye Mahkemesince hesaplamaya esas alınan yevmiyeler, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandığının kabulü ihtimali doğrultusunda belirlenen yevmiyeler olup Bölge Adliye Mahkemesince; davacının toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağı kabul edilmişken toplu iş sözleşmesi farkları eklenmek suretiyle tespit edilen yevmiyenin hesaplamaya esas alınması çelişki oluşturmaktadır.
5. Şu hâlde Bölge Adliye Mahkemesince; bozmadan önce hükme esas alındığı anlaşılan 27.09.2023 tarihli bilirkişi raporu dikkate alınarak zamanaşımı def'inin değerlendirilmesi gerekirken, bu raporda yazılı yevmiyelerden farklı tutarlar esas alınarak hesaplama yapılması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.