Logo

9. Hukuk Dairesi2024/11524 E. 2024/13174 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İşçinin işveren aleyhine açtığı fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık izin ücreti alacaklarına ilişkin davada, ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def'inin dikkate alınıp alınmadığı ve alacakların doğru hesaplanıp hesaplanmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Yıllık izin ücretine ilişkin zamanaşımı süresinin on yıl olduğu yönündeki yerel mahkeme gerekçesinin hatalı olmasına rağmen, bu yanlış kabulün hesaplamaya etki etmediği ve bozma nedeni oluşturmadığı, ayrıca ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def'inin gözetilerek hüküm kurulduğu değerlendirilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasında görülen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirketin ... ilçesinde bulunan trafosunda 2007-2013 yılları arasında güvenlik görevlisi olarak çalışırken 23.10.2013 tarihinde kıdem ve ihbar tazminatları ödenerek iş sözleşmesinin feshedildiğini, müvekkilinin aldığı ücretin bireysel sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere aylık brüt asgari ücret + asgari ücretin %50'si olmak üzere belirlendiğini, çalışma saatlerinin "A:20.00-08.00, B:08.00-20.00, H:istirahat" olmak üzere üç kısımdan oluştuğunu, 12 saatlik zaman dilimi ile toplam üç kişinin çalıştığını belirterek fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilmesine rağmen süresinde cevap dilekçesi sunulmamıştır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 26.01.2016 tarihli ve 2014/595 Esas, 2016/51 Karar sayılı kararı ile; davacının, davalı Şirkete ait işyerinde dava dışı Şirket ile yaptığı iş sözleşmesi kapsamında güvenlik görevlisi olarak çalıştığı, davalı Şirketin güvenlik hizmeti alma konusunda dava dışı Şirketle anlaştığı, davalı Şirket ile dava dışı Şirket arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunduğu, bu nedenle iş sözleşmesi feshedilen davacıya karşı hem davalı Şirketin hem de dava dışı Şirketin müteselsilen sorumlu oldukları anlaşıldığından, dosya kapsamına uygun 07.09.2015 tarihli bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın kabulü ile davacının fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatili ücreti ve yıllık izin ücreti alacaklarının kabulüne, hafta tatili alacağı ile ilgili bir talebi bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 23.05.2019 tarihli ve 2017/22719 Esas, 2019/11526 Karar sayılı ilâmı ile; davacı vekilinin dava dilekçesinde hafta tatili ücreti talebinde bulunmasına rağmen yargılamanın son celsesinde davalının yokluğunda hafta tatili ücreti talebinin olmadığını beyan ettiğini, Mahkemece davacı vekilinin bu beyanı üzerine "hafta tatili talebi olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığı" yönünde hüküm tesis edilmiş ise de dosya kapsamı ile davacının hafta tatili alacağı olduğunu ispatlayamadığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 123 üncü maddesinde davanın geri alınmasının davalının açık rızasına bağlandığı dikkate alındığında, Mahkemece davacının hafta tatili talebinin reddine karar verilerek davalı yararına reddedilen kısım yönünden avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu; diğer yandan, davacının 02.11.2015 tarihinde ıslah dilekçesi sunduğu, ıslah dilekçesinin davalıya 14.12.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 18.12.2015 tarihli dilekçe ile ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def'inde bulunulduğu ancak Mahkemece davalı tarafça süresinde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı savunmasının değerlendirilmediği gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozmaya uyularak bozma doğrultusunda yeniden inceleme sonucunda; davacının iş sözleşmesinin 23.10.2013 tarihinde feshedildiği ve yıllık izin ücretine ilişkin zamanaşımı süresi 10 yıl olduğundan davalı vekilinin zamanaşımı def'inin değerlendirilmediği ancak fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil alacakları yönünden 5 yıllık zamanaşımı değerlendirmesi yapıldığı, buna göre davanın kısmen kabulü ile davacının hafta tatili alacağının reddine, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının kısmen kabulüne, yıllık izin ücreti alacağının kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; davacının müvekkili Şirketten ihale usulü ile iş alan yüklenici firmalarda çalıştığını, dolayısıyla, ortada bağımsız bir işveren ve müvekkili Şirketin dâhil olmadığı bir iş ilişkisi bulunduğunu, davacının ne sebeple işten çıkarıldığının yüklenici firmalardan sorulması gerektiğini; ayrıca bilirkişi raporlarının tamamen davacı tarafın beyanları doğrultusunda hazırlandığını, davacının ücretinin belirlenmesi için ücret bordroları ile banka dökümlerinin dava dosyasına ibrazı için gerekli işlemlerin yapılması gerekirken Mahkemenin bu hususu göz ardı ettiğini, davacının ücret bordolarını ihtirazı kayıt koymadan imzaladıktan sonra ücret bordosunda yazan haklarının dışında bir haklarının olduğunu beyan ederek talepte bulunduğunu, müvekkili Şirket çalışmalarındaki arıza bakım onarım işlerinin yüklenici firmalara ihale ile verildiğini, ihale sözleşmesi gereğince çalışan yüklenici firma işçilerinin tüm sosyal haklar ve Sosyal Güvenlik Kurumu gibi ödemelerinin yüklenici firmaya ait olacağının belirlendiğini, bu durumda müvekkili Şirketin sorumluluğundan söz edilemeyeceği belirterek kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, ıslaha karşı zamanaşımı def'inin dikkate alınıp alınmadığına ve buna göre dava konusu alacakların hesaplanmasına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 123 ve 326 ncı maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.

2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 32, 41, 44 ve 59 uncu maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 146 ve 147 nci maddeleri, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 15 inci maddesi ile 4857 sayılı Kanun'a eklenen ek 3 üncü madde.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. 4857 sayılı Kanun'un "Sözleşmenin sona ermesinde izin ücreti" başlığını taşıyan 59 uncu maddesine göre "İş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlar". Belirtilen düzenlemede iş sözleşmesinin sona ermesi hâlinde kullandırılmamış olan yıllık izin sürelerine ait ücretin, ücret niteliği özellikle vurgulanmıştır.

4857 sayılı Kanun'un 32 nci maddesinin altıncı fıkrasına göre iş sözleşmelerinin sona ermesinde, işçinin ücreti ile sözleşme ve Kanun'dan doğan para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin tam olarak ödenmesi zorunludur. Aynı maddenin sekizinci fıkrasına göre ise ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır.

3. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 126 ncı maddesinin (3) numaralı bendine göre başkalarının maiyetinde çalışan veya müstahdemi olan kimselerin, hizmetçilerin, yevmiyecilerin ve işçilerin ücretleri hakkındaki davaların beş yıllık zamanaşımına tâbi olduğu belirtilmiştir. Yargıtay da anılan düzenleme uyarınca yıllık izin ücretinin beş yıllık zamanaşımına tâbi olduğunu kabul etmiştir. 6098 sayılı Kanun'un 147 nci maddesinin gerekçesinde hizmet sözleşmesi hükümlerine göre çalışanların dönemsel edimler niteliğindeki ücret alacaklarının aynı maddenin (1) numaralı bendi kapsamına girmesi nedeniyle 818 sayılı Kanun'un 126 ncı maddesinin (3) numaralı bendindeki hükmün ayrıca düzenlenmesine gerek görülmediği belirtilmiştir.

6098 sayılı Kanun'un 147 nci maddesinin (1) numaralı bendine göre, "kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler" beş yıllık zamanaşımına tâbidir. Yıllık ücretli izin dönemsel edim niteliğinde olup buna ait ücret hakkında da anılan hüküm uygulanmalıdır. Nitekim 12.10.2017 tarihli ve 7036 sayılı Kanun'un 15 inci maddesi ile 4857 sayılı Kanun'a eklenen ek 3 üncü maddede de yıllık izin ücretinin beş yıllık zamanaşımına tâbi olduğu açıkça düzenlenmiştir.

Buna göre 6098 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarih ile 7036 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarih arasındaki dönemde de yıllık izin ücretinin tâbi olduğu zamanaşımı süresi beş yıldır.

Mahkemece gerekçesinde, yıllık ücretli izin alacağının zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunun açıklanması hatalı ise de yanılgılı bu kabulün hesaplamaya bir etkisi olmadığı anlaşıldığından, bozma sebebi yapılmayarak eleştirilmekle yetinilmiştir.

4. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, (2) ve (3) numaralı paragraflarda yer verilen açıklamalara göre kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

07.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.