"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 26.11.2024 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat ... ve asaleten davacı ile davalı vekili Avukat ... geldiler.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 17.10.2011 tarihinde davalı Şirkette satış bölümünde müdür olarak çalışmaya başladığını, taraflar arasında davacının aylık ücretine ek olarak satış primi ile çalışacağının ve ayrıca müdürlük primi ödeneceğinin kararlaştırıldığını, çalışma süresinde davacıya 2012 ve 2013 yıllarında prim ödemesi yapılmadığını, 2014 yılında ise davacının hak ettiği primin bir bölümünün ödendiğini, 2014 yılında yapılan ödemenin eksik olduğunu, davalı Şirket tarafından davacının çalıştığı satış bölümünün toplam priminin %0,4 olarak belirlendiğini, bu primin %01,5 bölümünün müdür seviyesinde olan davacıya, %01,5 bölümünün A. E.'ye, %01 bölümünün ise diğer çalışanlara ait olmak üzere, departmandaki kişi sayısına bölünmek suretiyle ödendiğini, primlerin satışlara göre belirlendiğini ve dolar bazında satış yapılması nedeniyle prim tutarlarının da dolar olarak hesaplanması gerektiğini belirterek prim ve müdürlük primi alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; 02.07.2013 tarihi öncesi dönem prim alacaklarının zamanaşımına uğradığını, davacının 17.10.2011-12.06.2015 tarihleri arasında davalı Şirkete ait ... Projesinde satış müdürü olarak çalıştığını, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshedildiğini, fesih sonrasında davacının hak ettiği tüm hak ve ücretlerin ödendiğini, davalı Şirkette prim uygulaması bulunmaması nedeniyle davacının aylık ücretinin yüksek olarak belirlendiğini, taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde davacının aylık sabit ücretle çalışacağının kararlaştırıldığını, iş sözleşmesinde davacıya prim ödemesi yapılacağına ilişkin düzenleme bulunmadığını, davacıya çalışma süresinde düzenli ve sürekli prim ödemesi yapılmadığını, davalı Şirketin ... Projesinin tamamlanmasından sonra 2014 yılı Nisan ayında bir kısım personele arızi olarak prim ödemesi yapıldığını, davacıya da bu kapsamda davalı Şirket tarafından bir kereye özgü olmak üzere net 329.664.441 TL prim ödemesi yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; sunulan deliller ve tanık beyanından davacının ... projesinin satış ekibinde satış müdürü olarak çalıştığı, davacının ücret bordroları incelendiğinde her ay kendisine düzenli olarak ikramiye tahakkukunun yapıldığı, son ücretinin brüt 9.930,00 TL olduğu, 2014/Nisan ayında brüt 506.381,00 TL prim tahakkuku yapılarak ödendiği, davalı işyerinde müdür olarak çalışan personellere yapılan prim ödemelerine ilişkin bordroların celp edildiği, satış müdürü olarak davacıya yapılan prim ödemesinin maaş oranlarına göre diğerlerinden çok daha yüksek katsayıda ödendiği, dosyaya sunulan davalı Şirkette Ekim/2010-Ekim/2015 ayları arasında müdür olarak çalışan işçilerin ücret bordrolarında düzenli olarak ödenen prim tahakkuku da bulunmadığı, bu itibarla davacının müdürlük primine ilişkin bakiye alacağı bulunmadığı, davacıya 2014/Nisan ayında ücretinin çok üzerinde prim ödemesi yapılması, tanıkların beyanı ve yapılan işin niteliğine göre işyerinde, yapılan gayrımenkul satışları üzerinden prim ödemesi uygulaması bulunduğu, prime esas satış tutarı ve oranının da ihtilaflı olduğu, davalı Şirket tarafından davacının çalıştığı satış bölümünün toplam priminin %0,4 olduğu, bu primin %01,5 bölümünün müdür seviyesinde olan başka bir çalışana, %01,5 bölümünün davacıya ve %0,l'lik bölümünün ise diğer çalışanlara ait olmak üzere, departmandaki kişi sayısına bölünmek suretiyle ödendiği, davacı tarafça bir kısım satış sözleşmeleri sunulmuş ise de bu sözleşmelerin büyük çoğunluğunun zamanaşımına uğrayan döneme ilişkin olduğu, davacı tarafça sunulan 04.06.2013-12.06.2015 tarihleri arasındaki sözleşmelere göre ise 30.10.2020 teslim tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaya göre ödenmesi gereken prim tutarı 117.129,02 USD olarak hesaplandığı, 2014/Nisan ayında ödenen 506.381,00 TL'nin ödeme tarihindeki kur üzerinden karşılığının 238.577,62 USD olduğu dikkate alınarak sunulu sözleşmeler esas alınarak davacının bakiye prim alacağı bulunmadığı, tüm satış sözleşmelerinin sunulmaması ve sunulan sözleşmeler sonrasında da Şirket kayıtlarından satışların devam ettiği anlaşıldığından sadece davacı tarafça sunulabilen sözleşmelere göre prim hesabı yapılamayacağı, davalı Şirket satış gelirlerinin dikkate alınması gerektiği, davalı tarafa davacının çalıştığı dönemde yapılan satış ve tahsilat raporlarını sunması için kesin süre verilmesine rağmen istenilen raporların sunulmadığı, davacıya 2014/Nisan ayında yapılan prim ödemesi miktarı, öncesinde zamanaşımı def'i ve daha fazla prim alacağı bulunduğunun da ispatlanamadığı dikkate alınarak 2014 yılı Nisan ayına kadar olan prim alacaklarının ödendiği, sonrasında ise yapılan prim ödemesi olmadığından 01.05.2014-12.06.2015 tarihleri arasındaki çalışma dönemine ilişkin prim alacağının ödendiğinin ispatlanamadığı, Şirket kayıtlarından tespit edilen satış tutarları üzerinden (satış tutarları şirket kayıtlarına TL olarak girilmiş ise de yapılan gayrımenkul satışlarının USD cinsinden para birimi ile yapıldığı, davacının da prim alacağını USD cinsinden talep ettiği dikkate alınarak) 13.09.2021 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda davacıya satış müdürü olması nedeniyle %0,015 oranı üzerinden kıstelyevm olarak hesaplanan 190.990,24 USD net satış primi alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı tarafın davalının davacıya satış primi ödeneceğine dair taahhüdünün yer aldığı yazılı bir belge sunmadığı, bunun yanında incelenen iş sözleşmesinde de davacıya prim ödeneceğine dair bir hüküm bulunmadığı, dosyada davacı ile aynı durumda bulunan tanık A.E'nin soyut beyanı ve davacı tarafça sunulan zorlu prim hesabı başlıklı belge dışında bir belge bulunmadığı, davacıya 2014 yılı Nisan ayında yapılan 506.381,00 TL tutarındaki prim ödemesinin ise tek başına davalının davacıya davalı tarafın belirttiği şekilde prim ödemesi yapılacağı yönünde bir taahhüdü olduğu hususunu kanıtlamaya yeterli olmadığı, davacının prim alacağı bulunduğu yönündeki iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle tarafların istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde;
1. Taraflar arasında normal ücretten ayrı olarak yapılacak satışlardan prim ödeneceği ve ayrıca müdürlük primi ödeneceği yolunda işe girişte anlaşma yapıldığını, 2012 ve 2013 yıllarına ait primlerin ödenmediğini, 2014 yılında ise hak edilen primin bir bölümünün ödendiğini,
2. İşyerinde prim ödemesinin mevcut olduğuna ve primin nasıl ödeneceği yolunda belgeler ve e-posta ile toplantı tutanaklarının bulunduğunu,
3. Bilirkişi raporunun eksik belge ve kayda dayalı hazırlandığını, davalı tarafın ara karara rağmen satış ve tahsilat raporlarını sunmaması sebebi ile usul yasası gereği iddiaları doğrultusunda hesaplama yapılması gerektiğini,
4. İnsan Kaynakları Direktörü tarafından prim ödeneceği yolunda protokol taslağı bulunduğunu, prim ödemesinin bulunduğunu gösteren yazışmaların olduğunu ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, davacının prim alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır.
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Prim, işçinin mal veya hizmet üretiminde daha istekli hâle gelmesi ve başarısının artması için işverence ödül niteliğinde verilen ek ödemeler şeklinde tanımlanabilir. Prim ödemesinden amaç, işçinin dava verimli bir şekilde çalışmaya özendirilmesidir. Primin kişiye özgü olması sebebiyle ikramiyeden farklı olarak prim ödemelerinin genel bir nitelik taşıması gerekmez. Bununla birlikte, işveren tarafından ayrımı haklı kılan geçerli nedenler olmadığı sürece prim uygulaması yönünden de işverenin eşit davranma borcu söz konusudur.
İşçinin prime hak kazanması için işyerinde prim ödemesini gerektiren dönemin sonuna kadar çalışmış olması gerekmez. İşyerinde çalışılan süreyle sınırlı olmak üzere işçinin prim talep hakkı vardır.
Prim uygulaması, bireysel ya da toplu iş sözleşmeleri ile de kararlaştırılabilir. İş sözleşmesinde kararlaştırılmamış olsa dahi, işverence tek taraflı olarak düzenli şekilde yapılan prim ödemesi işyeri şartı niteliğindedir. Her durumda uygulamanın tek taraflı olarak işverence ortadan kaldırılması ya da azaltılması doğru değildir. Prim uygulaması yönünden işçi aleyhine çalışma koşullarında değişiklik, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22. maddesi kapsamında gerçekleştirilmelidir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 22.1.2009 tarihli ve 2007/34717 Esas, 2009/638 Karar sayılı kararı).
Somut uyuşmazlıkta davacı, davalı işyerinde satış müdürü olarak çalışmış olup prim alacağının ödenmesini talep etmiştir. Davacıya dosya kapsamına göre 2014 yılı Nisan ayında prim ödemesi yapıldığı, diğer çalışma yıllarında ise prim ödemesi yapıldığına dair bilgi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı tanıkları davalı işyerinde prim uygulaması bulunduğu yönünde beyanda bulunmuşlardır. Dosya kapsamında davacı ile davalı Şirket vekili arasında düzenlendiği anlaşılan 10.09.2015 tarihli "Sulh ve İbra Protokolü" başlıklı belgenin 3. maddesinin "Sevinç İnanç'a ayrıca, işyerindeki satış personeline satış primi ödeme tarihi ile aynı tarihte, müdür düzeyi için öngörülen aynı hesaplama yöntem ve şartları ile hak edeceği prim ödenecektir. Prim ödemesinde, Sevinç İnanç'ın ayrılma tarihinden önce başlayıp, ayrılma tarihinden sonra finalize olan satışlara katkısı da dikkate alınacaktır. Ayrıca, Sevinç İnanç'a 2. Maddede belirtilen 5(beş) aylık maaşa ek olarak, bu maddede (3. Madde) belirtilen satış priminden mahsup edilmek üzere 65.00-TL net avans verilecektir." şeklinde düzenlendiği ve bu protokol kapsamında ödemeye ilişkin e-posta yazışmalarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince davalı işyerinde prim uygulaması bulunduğu ve davacının prim alacağı bulunduğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de davacı tanık beyanları, "Sulh ve İbra Protokolü" başlıklı belge ve e-posta yazışmaları ve davacının görevi dikkate alındığında davalı işyerinde prim uygulaması bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 219. maddesine göre; ''Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. ''. 6100 sayılı Kanun'un “Tarafın belgeyi ibraz etmemesi” başlıklı 220. maddesi ise şöyledir:
“(1) İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
(2) Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
(3) Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.”
İlk Derece Mahkemesince söz konusu yasal düzenlemeler kapsamında davalı tarafa davacının çalıştığı döneme ilişkin satış ve tahsilat raporlarını sunmak üzere kesin süre verildiği, verilen kesin süre içerisinde davacının çalıştığı döneme ilişkin satış ve tahsilat raporlarının sunulmaması hâlinde davacı tarafça sunulan satış sözleşmeleri ve bu sözleşmelerdeki satış rakamlarına itibar edileceğinin ihtar edildiği anlaşılmaktadır. Davalı tarafın verilen kesin süre içerisinde bu bilgi ve belgeleri sunmadığı anlaşıldığından davacı tarafın iddiası gibi ve sunduğu satış sözleşmelerine göre varsa prim alacağının hesaplanması ve hüküm altına alınması gerekli iken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davacı yararına takdir edilen 28.000,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.