"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
KARAR : Davanın reddi
TEMYİZ EDENLER : Taraf vekilleri
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Firmanın yurt dışındaki çeşitli projelerinin ( ... Merkez Ofisi ve Konferans Salonu, ... Asayiş Genel Müdürlüğü ve ... Restaurant) yapımı aşamasında 09.02.2012-28.12.2016 tarihleri arasında sırasıyla şantiye sorumlusu, ince işler sorumlusu ve proje sorumlusu olarak çalıştığını, iş bitimi nedeniyle iş sözleşmesinin feshedildiğini, işten ayrıldığı tarihteki ücretinin net 2.750,00 Amerikan doları (USD) olduğunu, kıdem ve ihbar tazminatının yanı sıra ... Asayiş Genel Müdürlüğü projesinden kaynaklı olarak hak etmiş olduğu 2.350,00 USD tutarındaki iş bitimi ikramiyesinin de ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve iş bitimi ikramiyesi alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili Şirket nezdinde çalışmadığını, davanın husumetten reddi gerektiğini, davacının hizmet verdiği firmanın yurt dışı firması olduğunu, tâbi olduğu kanun itibarıyla çalışma şartlarının buna göre belirlenmesi gerektiğini, yurt dışındaki firmadan temin edilen bilgilere göre de davacının hizmet süresi, ücret miktarı, sözleşmenin niteliğine ilişkin beyanlarının gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16.04.2019 tarihli kararıyla; davacı işçinin davalı Şirkete ait işyerinde 09.02.2012-28.12.2016 tarihleri arasında çalıştığı, son ücretinin net 2.750,00 USD olduğu, ispat yükü üzerinde olan davalı tarafça iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin kanıtlanamadığı, davacının da iş bitimi ikramiyesini hak ettiğini veya iş bitimi ikramiyesinin işyeri uygulaması olduğu hususlarını ispatlayamadığı gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatlarının kabulüne; iş bitimi ikramiyesi alacağının reddine ilişkin davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 10.02.2022 tarihli kararıyla; taraflar arasındaki iş sözleşmeleri ve emsal Yargıtay kararları dikkate alındığında davacının davalı Şirket nezdinde çalıştığının kabulünde isabetsizlik bulunmadığı, taraflar arasındaki iş sözleşmeleri incelendiğinde sözleşme süresinin tam olarak belirtilmediği, yapılan sözleşmelerin belirsiz süreli olduğu, proje bitimi nedeniyle iş sözleşmesi feshedildiğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığına ilişkin İlk Derece Mahkemesi değerlendirmesinin yerinde olduğu, dolayısıyla davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği; ancak davalıdan tahsiline karar verilen yabancı para alacağının karar tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden TL'ye çevrilerek vekâlet ücretinin hesaplanması gerekirken davacı lehine eksik vekâlet ücretine takdir edilmesi hatalı olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına; kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacaklarının kabulüne, iş bitimi ikramiyesi isteminin reddine karar verilmiş olup davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gözetilerek 17.287,38 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 03.07.2023 tarihli bozma ilâmında; dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı işçinin yurt dışı hizmet sözleşmeleri kapsamında 09.02.2012-28.12.2016 tarihleri arasında Irak'ta çalıştığı, taraflar arasındaki ilk sözleşmenin 10.02.2012 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi olduğu, diğer iş sözleşmesinin ise 15.01.2015 tarihli olup proje bitim tarihine kadar sözleşmenin geçerli olduğunun ifade edildiği; taraflar arasındaki 10.02.2012 ve 15.01.2015 tarihli yurt dışı iş sözleşmelerinin ilgili hükümleri dikkate alındığında davacının çalışma dönemi için tarafların iş sözleşmeleri ile bir hukuk seçimi anlaşması yaptıklarının anlaşıldığı, ayrıca davacının davalıya ait Irak'ta bulunan işyerinde çalışmış olup bu durumda ilgili dönemde mutad işyerinin de işçinin işini fiilen yaptığı Irak olduğu sabit olduğu anlaşıldığından 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 27 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında somut uyuşmazlığa iş sözleşmesi ile seçilen hukukun uygulanması gerektiği, uzman bir bilirkişiden de denetime elverişli rapor alınmak suretiyle dosya kapsamındaki delil durumu birlikte değerlendirilerek dava konusu kıdem ve ihbar tazminatı alacakları hakkında, usuli kazanılmış haklar da gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilâmı uyarınca, somut uyuşmazlığa davacını çalıştığı yerde yürürlükte bulunan 1987 tarihli Kabat İş Kanunu (1987 tarihli Kanun) hükümlerinin uygulanması gerektiği, söz konusu Kanun hükümlerinde kıdem ve ihbar tazminatı düzenlemesinin bulunmadığı, yabancı hukukta kıdem ve ihbar tazminatının düzenlenmemiş olmasının kamu düzenine aykırılık teşkil etmediği, bu sebeple ilgili alacakların reddi gerektiği; ayrıca yabancı hukukun uygulanması yönünde içtihat değişikliğine bağlı olarak yabancı hukukun uygulanması sonucunda reddedilen talepler yönünden davacı aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinin hakkaniyetli olmayacağı ve adaletsizliğe yol açacağı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; dosyanın çalışmanın yapıldığı Irak ülkesinin siyasi ve hukuki yapısından dolayı kendi içerisinde dinamikleri olan diğer yönlerden farklılıklar içeren bir özellikte olduğunu, bozma sonrasında kapsama alınan bilirkişi raporunda 1987 tarihli ve 2015 tarihli İş Kanunlarından bahsedilmiş olmasına rağmen 2015 tarihli Irak Kanunu'nun uygulanmamasının hukuki sebeplerinin açıkça belirtilmediğini, 5718 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi hükmü de dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerektiğini, ayrıca 1987 tarihli Kanun'un tercümesinin ve aslının dosyaya kazandırılmadan yalnızca bir maddesinin tercümesinin bilirkişi tarafından yapılarak değerlendirme yapılmasının da hatalı olduğunu, taraflarında 2015 tarihli Kanun'un tercümesinin kapsama kazandırıldığını, söz konusu Kanun metninde 1987 tarihli Kanun'un ihtiyaçlara cevap vermemesi nedeni ile yeni bir Kanun'un yürürlüğe konulduğunun ifade edildiğini, kıdem ve ihbar tazminatı bakımından düzenleme içermeyen 1987 tarihli Kanun'un Türk kamu düzeni bakımından duygulanabilir kabul etmenin mümkün olmadığını, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 06.07.1992 tarihli ve 1992/1621 Esas ve 1992/7890 Karar sayılı ilâmının da aynı doğrultuda olduğunu, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin 16 ncı maddesinde çalışılan ülkede konuya ilişkin hukuki düzenlememe bulunmaması hâlinde Türk mevzuatının uygulanacağının açıkça kararlaştırıldığını, ...'nun 158 No'lu Hizmet İlişkisine Son Verilmesi Sözleşmesi hükümleri ile 1982 T.C. Anayasası'nın 35 nci maddesi ile 90 ncı maddesinin beşinci fıkrası hükümleri dikkate alındığında kıdem ve ihbar tazminatı alacakları bakımından kamu düzeni müdahalesi yoluyla Türk hukukunun somut uyuşmazlığa uygulanması gerektiğini; ayrıca davanın açıldığı tarih itibarıyla dava şartı arabuluculuk yoluna başvuru yapılmadığı hususu göz ardı edilerek müvekkili aleyhine arabuluculuk ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; müvekkili lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, Irak hukukunun doğru uygulanıp uygulanmadığı, davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı ve davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilip hükmedilmeyeceği hususularına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 5718 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi şu şekildedir:
"(1) Hâkim, Türk kanunlar ihtilâfı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku re’sen uygular. Hâkim, yetkili yabancı hukukun muhtevasının tespitinde tarafların yardımını isteyebilir.
(2) Yabancı hukukun olaya ilişkin hükümlerinin tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi hâlinde, Türk hukuku uygulanır.
(3) Uygulanacak yabancı hukukun kanunlar ihtilâfı kurallarının başka bir hukuku yetkili kılması, sadece kişinin hukuku ve aile hukukuna ilişkin ihtilâflarda dikkate alınır ve bu hukukun maddî hukuk hükümleri uygulanır.
(4) Uygulanacak hukuku seçme imkânı verilen hâllerde, taraflarca aksi açıkça kararlaştırılmadıkça seçilen hukukun maddî hukuk hükümleri uygulanır.
(5) Hukuku uygulanacak devlet iki veya daha çok bölgesel birime ve bu birimler de değişik hukuk düzenlerine sahipse, hangi bölge hukukunun uygulanacağı o devletin hukukuna göre belirlenir. O devlet hukukunda belirleyici bir hükmün yokluğu hâlinde ihtilâfla en sıkı ilişkili bölge hukuku uygulanır.
"3. 5718 sayılı Kanun'un 27 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
" İş sözleşmeleri, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgarî koruma saklı kalmak kaydıyla, tarafların seçtikleri hukuka tâbidir."
4. 26.08.1975 tarihli ve 15338 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yabancı Hukuk Hakkında Bilgi Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesi.
5. Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün 01.03.2008 tarihli ve 67/1 sayılı "Yabancı Hukuk Hakkında Bilgi Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesinin Uygulanması" konulu Genelgesi.
6. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 3 üncü ve 38 nci maddesi hükümleri.
3. Değerlendirme
1. Yetkili yabancı hukukun içeriğinin doğru ve denetime elverişli şekilde tespit edilmesi, uyuşmazlığın adil şekilde çözüme kavuşturulmasının ön şartını oluşturmaktadır.
2. 5718 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi ile uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak yürürlükte bulunan yabancı hukukun içeriğinin tespiti konusunda çeşitli yollardan yararlanılmasına imkân tanınmış, hâkime geniş bir takdir yetkisi verilmiştir. Bu noktada yürürlükteki yetkili yabancı hukukun, doğru ve özellikle ait olduğu ülkedeki anlam ve kapsamıyla temin edilerek uyuşmazlığa uygulanması önem arz etmektedir.
3. Bölge Adliye Mahkemesince, Dairemizin 03.07.2023 tarihli bozma ilâmına uyulmuş olup Irak hukuku alanında uzman bilirkişinin tespiti için Adalet Bakanlığı Bilirkişilik Daire Başkanlığı, İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya gibi büyük şehirlerdeki bilirkişilik bölge kurul başkanlıkları, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ve pek çok üniversitelere müzekkere yazılmış olup gelen olumsuz cevaplarından ardından dosya Ankara bilirkişilerinden İ. O. Y'ye yeniden Irak hukukuna göre hesaplama yapılmak üzere teslim edilmiştir.
4. Bilirkişi, Irak'ta Şirketin bulunduğu yere bağlı olarak farklı iş kanunlarının geçerli olduğunu, 2015 tarihli ve 37 sayılı Kanun'un ülkenin çoğunda istihdam ilişkilerini 1987 tarihli Kanun'un yürürlükte kalmaya devam ettiğini, işçilik alacaklarına hak kazanılıp kazanılmadığı hususunun söz konusu 1987 tarihli Kanun hükümlerine göre yapılması gerektiği belirtilmiştir.
5. Davacı vekilince, söz konusu rapora yapılan itiraz dilekçesinin ekine 2015 tarihli Kanun'un çevirisi eklenmiş olup 2015 sayılı Kanun'un 172 nci maddesi ile Kanun'un sonunda yer alan "Gerektiren Sebepler" başlıklı yazı içeriğine göre 1987 tarihli İş Kanunu'nun yürürlükten kaldırıldığı belirtilmiştir.
6. Dosya, davacı itirazlarının değerlendirilmesi amacıyla yeniden bilirkişi incelemesine gönderilmiş olup; bilirkişi tarafından "Irak İş Hukuku ile ilgili olarak bilirkişiliğimce bir çok yabancı kaynaktan okuma yapılmış, ilgili ülkede çalışmış olanların bilgisine başvurulmuş ve konu ile ilgilenen diğer bilirkişiler ile bilgi alışverişinde bulunularak bir bilgi birikimi oluşturulmuştur." gerekçesine yer verilerek ve okuma yapılan birkaç İngilizce kaynağın ... adresi eklenerek somut uyuşmazlığa 1987 tarihli Kanun'un uygulanması gerektiği ifade edilmiştir. Bilirkişi tarafından yapılan değerlendirmenin esaslarına ilişkin tercüme edilmiş resmî bir evrak kapsamda olmadığı gibi davacı vekilinin 1987 tarihli Kanun'un 2015 tarihli Kanun ile yürürlükten kalktığına ilişkin itirazları dikkate alındığında somut uyuşmazlığa uygulanacak hukukun tespiti bakımından belirsizlik olduğu açıktır.
7. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılmış ise de, gelen müzekkere cevabında konuyla ilgili 27.11.2023 tarihinde Bağdat Büyükelçiliğinden alınan ancak Türkçe tercümesi bulunmayan Irak iş mevzuatının gönderildiği belirtilmiş olup gelen mevzuatın ekinde yalnızca 2015 tarihli Kanun'un İngilizce metninin bulunduğu anlaşılmaktadır.
8. Irak hukuk sisteminde bulunan uyuşmazlık konusuna ilişkin tercüme edilmiş kanun maddelerini, ilgili bilgi ve belgeler ile olayın çözümü için gerekli olan tüm dokümanları sunmaları için taraflara süre ve imkân tanınması, Yabancı Hukuk Hakkında Bilgi Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesi hükümlerinden de yararlanılması, bundan ayrı Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünden davacının çalışma döneminde yürürlükte bulunan Kanun'un ne olduğunun sorularak ilgili Kanun'un davacının çalışma dönemindeki değişiklikleri de içerecek şekilde tüm Kanun maddeleri ile bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istenmesi, bu konuda yöntemine uygun bir biçimde yazı yazılması, gerekli bilgi ve belgeler ile uygulanması gereken Kanun'un maddelerinin Türkçe tercümeleri sağlandıktan sonra İlgili Hukuk başlığında yer verilen 5718 sayılı Kanun maddeleri olayın çözümünde göz önünde tutularak somut uyuşmazlık hakkında değerlendirme yapılması, ardından olayın çözümüne ve tarafların seçmiş olduğu hukuka uygun, gerekçeli, tarafların ve Yargıtayın denetimine açık bilirkişi raporu alınması, ondan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. Diğer yandan, 1987 tarihli Kanun hükümleri esas alınmak suretiyle davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı hususunun değerlendirildiği 25.03.2024 tarihli bilirkişi raporunda, 1987 tarihli Kanun'un 36 ncı maddesi hükmünün yine bilirkişi tarafından tercümesine yer verilmiştir. Belirtmek gerekir ki, bu hâliyle dahi hüküm denetlemeye elverişli değildir. Zira ilgili Kanun metninin kül hâlinde resmî Türkçe tercümesi dosya kapsamında yer almadığından somut uyuşmazlık hakkında değerlendirme yapılması mümkün değildir.
10. Ayrıca dava 28.12.2017 tarihinde açılmış olup, ülkemizde işçi işveren uyuşmazlıkları bakımından öngörülen zorunlu dava şartı arabuluculuk uygulaması 7036 sayılı Kanun'un 38 nci maddesi uyarınca 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla somut uyuşmazlık bakımından arabuluculuğa başvuru olmadığı gibi hazine tarafından da karşılanan bir arabuluculuk ücreti bulunmamaktadır. Buna rağmen Bölge Adliye Mahkemesinin hüküm fıkrasının (3) numaralı bendinde 680,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesi de katalı olmuştur.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma sebebine tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harçlarının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.