Logo

9. Hukuk Dairesi2024/13273 E. 2024/15670 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Palamarcı olarak çalışan davacının işçilik alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı, varsa alacakların hesabı, davalı şirketlerin sorumluluğu ve usuli kazanılmış hak ilkesine uyulup uyulmadığı hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı lehine usuli kazanılmış hak doğduğundan, ilk hükümde hüküm altına alınan miktarların değiştirilemeyeceği ve davalı şirketler yönünden ilk hükmün kesinleştiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasında görülen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili ve davalı ... ile ... AŞ (...) vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin aralarında işyeri devri ve asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunan davalılara ait işyerinde kesintisiz olarak çalıştığını, yapılan işin davalı ... limanında liman hizmeti olduğunu, iş sözleşmesinin emeklilik nedeni ile sona erdiğini, davacının ay içerisinde 15 gün dinlenip 15 gün çalıştığını, bu döneme denk gelen bayram ve tatil günlerinde çalışmaya devam ettiğini ve yıllık izinlerini kullanmadığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin, fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davacı vekili 04.10.2024 tarihli dilekçesiyle; dosyasında diğer davalılardan alacakları saklı kalmak kaydıyla sadece davalı ... Temizlik ve Gıda Tic. AŞ (... Şirketi) yönünden davadan ve temyiz taleplerinden feragat ettiklerini beyan etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını müvekkili Şirket yönünden davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, zira müvekkilinin ihale makamı olduğunu ve davacının farklı müteahhit Şirketler bünyesinde çalıştığını, davacı 854 sayılı ... İş Kanunu'nun (854 sayılı Kanun) l inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında bir işte çalıştığından davada 854 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğini, bu hâliyle davacının iddia ettiği gibi asıl işveren-alt işveren ilişkisinin uygulanamayacağını, iş sözleşmesinin sona erdiğini, ihbar tazminatına hak kazanamayacağını, davacının işten ayrılırken işçilik alacaklarından dolayı işvereni Şirketi ibra ettiğini fazla çalışma yapıldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı ... İnşaat Orman Ürünleri ...k Tahhüt Ticaret Sanayi A.Ş. (... Enerji Şirketi) vekili cevap dilekçesinde; davacı işçinin müvekkili Şirkette çalıştığını, emekliliğe hak kazandığını bildirerek işten kendi isteği ile ayrıldığını, kıdem tazminatının ödendiğini, ihbar tazminatı hakkını bulunmadığını başkaca herhangi bir alacağının kalmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

3. Davalı ... Makine ve Ticaret Ltd. Şti. (... Şirketi) cevap dilekçesinde; davacının müvekkili Şirket nezdinde 05.05.1997-31.12.1997 tarihleri arasında çalıştığını ve müvekkilini ibra ederek işten ayrıldığını, davanın süresinde açılmadığını, talep konusu yapılan alacakların zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

1. Mahkemenin 09.07.2020 tarihli ve 2016/636 Esas, 2020/417 Karar sayılı kararıyla; davacının iş sözleşmesini emeklilik nedeniyle sonlandırdığı ve kıdem tazminatına hak kazanmakla birlikte ihbar tazminatı talebinin yerinde olmadığı, davacının davalı işyerinde 05.05.1997-26.09.2013 tarihleri arasında 16 yıl 4 ay 14 gün hizmet süresinin bulunduğu, tanık beyanları ve dosyaya sunulan puantaj kayıtlarında da davacının 3 gün çalışıp 3 gün istirahat şeklinde çalıştığı tespit edildiği ve ayda 15 gün çalışmadığı, fiilî olarak çalışma süresinin o gün için 14 saati geçemeyeceği kabul edildiğinden davacının çalıştığı haftalarda günlük 14 saat çalışma yaptığı kabul edildiği, 854 sayılı Kanun'un 26 ncı maddesinde gemiadamının haftalık çalışma süresinin 48 saat olduğunun belirtilmesi karşısında davacının ayda iki hafta çalışarak 90 saat fazla çalışma yaptığı, dosyada mübrez ücret bordroları incelendiğinde bordrolarda ulusal bayram ve genel tatil ek tahakkuklarının bulunmadığı, ayrıca bordrolarda davacının imzasının da bulunmadığı, davacının 266 gün kullandırılmayan yıllık izninin bulunduğu, davacının işvereni olarak görünen şirketlerle davalı ... arasında işçi temini sözleşmesinin bulunduğu ve bu bağlamda davacının işçilik alacaklarından davalı ...'ın da müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, gerekçeli, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu görülen bilirkişi raporunda hesaplanan alacaklar hüküm altına alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... Denizlik Şirketi vekili ile davalı ... vekili ayrı ayrı temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Dairemizin 25.05.2022 ve 2022/4940 Esas, 2022/6507 Karar sayılı ilâmıyla; hükmü temyiz eden tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının 854 sayılı Kanun'a tâbi çalışan olduğu mütalaa edildikten sonra; bir kısım alacak taleplerinin 854 sayılı Kanun'a, bir kısım taleplerin ise 4857 sayılı İş Kanunu'na (4857 sayılı Kanun) göre hesaplandığı, bilirkişi raporunun bu hâli ile denetime elverişli olmayıp hükme esas alınmasının isabetli olmadığı, Mahkemenin karar gerekçesinin de bu hususta açıklık içermediği, bu hâli ile kararın denetimi yapılamamakla birlikte, gerekçede yer alan "... davacının 854 sayılı Kanun'a tabi çalışan olsa dahi olaya asıl işveren-alt işveren ilişkinin uygulanmasının mümkün olduğu ... " yönündeki izahat hatalı olduğu gibi uyuşmazlığa 854 sayılı Kanun'un uygulandığı sonucunu da doğurduğu, ancak dosya içeriğine göre palamarcı olarak çalışan davacının, 4857 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin (a) bendinde yer alan "... ve Hava Taşıma İşleri" istisna hükmü kapsamında kalmadığı ve yaptığı iş ... taşıma işi olmadığından 4857 sayılı Kanun'a tâbi olarak çalıştığının anlaşıldığı, ayrıca davacının, davalı ... Şirketinde 05.05.1997-31.12.1997 tarihleri arasında çalıştığı, iş ilişkisinin fesih tarihi itibarıyla yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine göre muteber olduğu anlaşılan ibraname ile son bulduğu anlaşıldığı, bu davalı hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, diğer yandan karar gerekçesinde davacının hizmet süresinin 05.05.1997-26.09.2013 tarihleri arasında 16 yıl 4 ay 14 gün olduğu belirtilmiş ise de hükme dayanak yapılan bilirkişi raporlarında 01.01.1998-26.09.2013 tarihleri arasında 15 yıl 8 ay 25 gün olarak belirlenmiş olup çelişki içeren gerekçeyle karar verilmesinin de hatalı olduğu hususları bozmaya konu edilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; iş sözleşmesinin tazminat ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona erdiğinin ispat külfetinin işverende olduğu, davacının iş sözleşmesini emeklilik nedeniyle sonlandırdığı, kıdem tazminatı talebinin kısmen kabulü gerektiği, ihbar tazminatı talebinin yerinde olmadığı, davacının, davalı işverenler nezdinde 01.01.1998-26.09.2013 tarihleri arasında 15 yıl 8 ay 25 gün süreyle çalıştığı, davacı tanıklarının beyanları doğrultusunda tanıkların bilgi sahibi olduğu dönem de dikkate alınarak davacının haftalık 11 saat fazla çalışma yaptığı anlaşıldığından bu kabule göre hazırlanan 19.03.2023 tarihli raporda yapılan hesaplamaların yeterli görüldüğü, indirim oranının takdiren %30 olarak uygulandığı, talebin ıslah dilekçesi de nazara alınarak kısmen kabulüne karar verildiği, ulusal bayram ve genel tatil sürelerindeki çalışmalara dair davacı tanıklarının beyanları ile sonuca gidildiği, çalışılan süreye ilişkin ödeme ispat edilememiş ve bu kabule göre hazırlanan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaların yeterli görüldüğü, 4857 sayılı Kanun'un 53 üncü maddesi uyarınca davacının 266 gün yıllık ücretli izne hak kazandığı tespit edildiği, davacının işvereni olarak görünen Şirketlerle davalı ... arasında işçi temini sözleşmesinin bulunduğu ve bu bağlamda davacının işçilik alacaklarından davalı ...'ın da sorumlu olduğu, ... Şirketinin davacının çalışmış olduğu 01.01.1998-28.02.2003 tarihlerindeki 5 yıl 2 ay 28 günlük kıdemi için sorumlu olduğu, bozma ilâmında da belirtildiği üzere Sanmar Şirketinin alacaklardan herhangi bir sorumluluğunun olmadığı, bozma konusu yapılmayan hususlarda önceki gerekçeye bağlı kalındığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

2. Mahkemenin 07.10.2024 tarihli ek kararıyla; davacı vekilinin 04.10.2024 tarihli dilekçesiyle davalı ... Şirketi hakkındaki davadan ve temyiz talebinden feragat etmesi üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 349 uncu maddesi uyarınca tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacı vekilinin temyizden feragat talebinin kabulüne karar verildiği belirtilerek davalı Tasfiye Hâlinde ... ve ...AŞ yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; davanın kısmen reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, önceki aşamalardaki beyanlarını aynen tekrar ettiklerini, davalıların hepsinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, husumet yokluğu nedeni ile ret kararı verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı ... vekili; 854 sayılı Kanun'da asıl işveren alt işveren ilişkisine ilişkin düzenleme bulunmadığından müvekkili Şirkete müşterek ve müteselsil sorumluluk atfedilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili Kuruluşun ihale makamı olduğunu ve kuruluşunun amacı ve faaliyet konusunun boru hatlarıyla ... ve terminale yaklaşan gemilere yükleme yapmak olduğunu, davada 4857 sayılı Kanun hükümleri değil, 854 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğini, bu suretle geminin sahibi olduğu iddia edilse de gerek işyeri ve eklentileri gerek işin anahtar teslimi devrinin söz konusu olduğunu, bu çerçevede davalı Şirketlerde çalışacak işçilerin işe alımı, çıkarımı, gemiadamlarının ücretlerinin belirlenmesi, tüm ücret ve alacakları, işin yönetimi, iade ve iade bedellerinin diğer davalı Şirketlere ait olduğunu, “... vasıtaları işletmeciliği ve palamar hizmetleri işi” kapsamında çalışan işçilerin her türlü işçilik alacakları ve özlük hakları bakımından 854 sayılı Kanun hükümlerine tâbi olduğunun açık olduğunu, işbu davada 4857 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını ve 854 sayılı Kanun'da asıl işveren alt işveren ilişkisi düzenlenmediğinden müvekkili hakkındaki davanın husumetten reddi gerektiğini, genel Kanun'un 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (6098 sayılı Kanun) olduğu kabul edildiğinde, 854 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde açık bir atıf olmadığı sürece 6098 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekeceğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının fazla çalışma alacağı olduğu düşünülse dahi yapılan hesaplama yöntemi hatalı olduğunu, ayrıca iş sözleşmesinin 26.09.2013 tarihinde feshedildiği ve davacıya bu tarih itibarıyla hak ettiği tüm hak ve alacaklarını aldığına dair dosya da mevcut ibra dilekçesi bulunduğunu, alacakların zamanaşımına uğradığını savunarak ve inceleme sırasında resen gözetilmesi gereken sair nedenlerle kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; 4857 sayılı Kanun kapsamında palamarcı olarak çalışan davacının talep edilen alacaklara hak kazanıp kazanmadığı, varsa alacakların hesaplanması, söz konusu alacaklardan davalı ...'ın sorumlu olup olmadığı, davalı ... bakımından bozma ilâmına uygun karar verilip verilmediği ile usuli kazanılmış hak ilkesinin gözetilip gözetilmediği konularına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası ile aynı Kanun'un 349 uncu maddesi.

6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. 4857 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 17, 24, 25, 32, 41, 44, 47, 59 ve 63 üncü maddeleri ile aynı Kanun'un 120 nci maddesi atfıyla hâlen yürürlükte bulunan mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi.

3. Dairemizin 14.12.2022 tarihli ve 2022/16498 Esas, 2022/16753 Karar sayılı ilâmında usuli kazanılmış hak ilkesi şu şekilde açıklanmıştır:

"...

3. Bilindiği üzere 6100 sayılı Kanun'da usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibarıyla bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

4. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı karar). Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usuli kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 04.02.1959 tarihli ve 1959/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı karar).

..."

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekili ile davalı ... vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki 09.07.2020 tarihli ilk kararı davalılar ... ve ... Şirketi tarafından temyiz edilmiş olup hüküm altına alınan miktarlara karşı davacı temyiz yoluna başvurulmadığı açıktır. Bu hâlde İlk Derece Mahkemesinin 09.07.2020 tarihli kararında hüküm altına alınan miktarların bu karara karşı temyiz yoluna başvurmayan davacı lehine, sonraki hükümle değiştirilmesi mümkün değildir. Aksi bir uygulama davalılar yönünden usuli kazanılmış hak ilkesinin ihlali mahiyetindedir.

3. Şu hâlde ilk hükümde 26.228,20 TL olarak kabulüne karar verilen va davacı tarafça da temyiz edilmeyen kıdem tazminatı alacağının bu kez 26.857,90 TL olarak hüküm altına alınması davalıların bozma ilâmı ile oluşan usuli kazanılmış hakkının ilhâli mahiyetinde hatalı olmuştur.

4. Diğer taraftan davacı vekilince 04.10.2024 tarihli dilekçe ile davalı ... ve ...AŞ yönünden davadan feragat edilmiş olmakla Mahkemece yeniden kurulacak hükümde bu husus gözden kaçırılmamalı ve hüküm altına alınan alacak tutarlarına göre yargılama giderleri ve vekâlet ücreti tutarları tekrar belirlenerek tarafların yargılama giderlerinden sorumluluklarının kapsamı kurulacak hükme göre yeniden belirlenmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

03.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.