"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/2495 E., 2024/2966 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 52. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/228 E., 2024/181 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 16.08.2017-13.06.2020 tarihleri arasında Kuveyt'te bulunan davalıya ait işyerinde iş makinesi bakım ustası olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı neden olmadan feshedildiğini, alacaklarının ödenmediğini, ihtiyari arabuculuk belgesinin baskı ve zorlama altında imzalatıldığını, aşırı yararlanma hâlinin bulunduğunu ileri sürerek 10.06.2020 tarihli anlaşma belgesinin iptali ile kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık ücretli izin, fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; imzalanan anlaşma belgesi kapsamında dava açılmasına imkân bulunmadığını, alacakların zamanaşımına uğradığını, hukuki yarar itirazlarının olduğunu, taleplerin haksız ve yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesinin 06.04.2024 tarihli kaldırma kararı üzerine yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; arabulucunun ihtiyari arabulucu görüşmesine dair verdiği yazı cevabından, başvurunun davalı Şirket tarafından yapıldığı, merkezi sistem tarafından arabulucunun görevlendirildiği, görüşmenin tarafları yurt dışındayken ve onların rızasıyla bilgisayar üzerinden görüntülü görüşme yöntemiyle yapıldığı, görüşme sırasında tarafların kimlik kontrolünün yapıldığının anlaşıldığı, sadece görüşmenin şantiyede yapılmış olmasının tek başına iradenin sakatlandığını göstermeyeceği, görüşmenin toplu olarak yapıldığı, düşünme fırsatı tanınmadığı gibi olguların ispatlanamadığı, alınan bilirkişi raporunda hesaplanan değerler ile anlaşma içeriğinde yazılı tutarlar arasında oransızlığın bulunmadığı, davacının irade sakatlığı iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde;
1. Davacı asılın beyanının dikkate alınmadığını,
2. Arabuluculuk sürecinin doğru işletilmediğini ve arabuluculuk tutanağının arabuluculuk vasfını haiz olmadığını,
3. Davacının iradesinin sakatlandığını,
4. Tanıkların görgüye dayalı beyanlarının olduğunu ve itibar edilmemesinin hatalı olduğunu,
5. İhtiyari arabuluculuk anlaşma belgesi ile davacıya aslında sadece aylık ücret alacaklarının ödendiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabaluculuk Kanunu'nun 18/5 hükmü kapsamında geçerli bir anlaşma belgesi olup olmadığı ve bunun sonucuna göre davacının dava konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığı hususundadır.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı velilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.01.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Dosya içeriğine göre davacı işçinin davalı Şirkete ait Kuveyt’te bulunan işyerinde 16.08.2017-13.06.2020 tarihleri arasında iş makinesi bakım ustası olarak çalıştığı ve iş sözleşmesinin davalı işverence feshedildiği anlaşılmaktadır.
Davacı işçi, ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin baskı altında imzalatıldığını ve aşırı yararlanma hâlinin bulunması nedeniyle geçersiz olduğunu iddia ederek ihbar ve kıdem tazminatları ile yıllık ücretli izin, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınması isteğinde bulunmuştur.
Alacaklının dava açmadan önce arabuluculuk yoluna başvurması zorunluluğu ve arabuluculukta anlaşılan hususlarda dava açılamamasına ilişkin yasal düzenlemeler mahkemeye erişim hakkını sınırlandırmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de arabuluculuğu hak arama özgürlüğünü sınırlandıran bir yöntem olarak değerlendirmiştir (Anayasa Mahkemesi, 10.07.2013 tarihli ve 2012/94 Esas, 2013/89 Karar; 11.07.2018 tarihli ve 2017/178 Esas, 2018/82 Karar sayılı kararları). Anayasa Mahkemesine göre Anayasa bu tür yöntemlere başvurulup başvurulamayacağı hususunu, anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde bulundurmak şartıyla kanun koyucunun takdir yetkisine bırakmıştır. (AYM, 2017/178 E., 2018/82 K., §16). Dolayısıyla arabuluculuğa ilişkin yasal düzenlemelerin bu çerçevede yorumlanması ve uygulamaların da sözü edilen ölçütlere göre değerlendirilmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesinin 2017/178 E., 2018/82 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere "18. İşçi ve işveren ilişkilerinde işçinin işveren karşısında zayıf konumda olduğu genel olarak kabul edilmekte ise de eşitlik, arabuluculuk kurumunun temel özelliklerindendir. Nitekim 6325 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (2) numaralı bendinde tarafların gerek arabulucuya başvururken gerekse tüm süreç boyunca eşit haklara sahip oldukları düzenlenmiştir. Yine 6325 sayılı Kanun’un 9. maddesinin (3) numaralı fıkrasında arabulucunun taraflar arasındaki eşitliği gözetmekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Bu bakımdan, ilgili mevzuat gereği iletişim teknikleri yönünden profesyonel, konusunda uzman, eğitimli, tarafsız, güvenilir ve objektif bir kimliğe sahip arabulucu uyuşmazlık çözüm sürecinin tüm aşamalarında taraflar arasında eşitliği gözeterek sürecin sonuçlanmasını sağlayabilecektir. Eşitliğin ön planda tutulduğu bir ortamda, işçi ve işverenin eşit düzeyde ve kendilerini rahatça ifade edebilecekleri şekilde karşılıklı olarak uyuşmazlığa çözüm bulmaları sağlandığında, işveren karşısında zayıf konumda olduğu değerlendirilen işçinin baskı altına alınacağı söylenemez." Buna göre eşitliğin gözetilmediği, işçinin işverenle eşit düzeyde ve kendisini rahatça ifade edemediği bir ortamda işveren karşısında zayıf durumda olan işçinin baskı altında olmadığı kabul edilemez.
Arabuluculuk çözüm yöntemine başvurulabilmesi için öncelikle taraflar arasında somut bir uyuşmazlığın ortaya çıkmış olması gerekir. Çünkü arabuluculuk, mevcut olan bir uyuşmazlığın anlaşma yoluyla çözülmesi için başvurulması gereken bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Ayrıca arabuluculuk yönteminde uyuşmazlığın uygun bir ortamda ve usulüne uygun olarak müzakere edilmesi şarttır. Özellikle bir tarafın ekonomik ve sosyal bakımdan zayıf olduğu durumlarda, müzakerenin usulüne uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi son derece önemlidir.
Kural olarak borçlunun alacaklı ile aralarındaki uyuşmazlığı çözmek için arabuluculuk yöntemine başvurması mümkündür. Bununla birlikte, Dairemize intikal eden dosyalardan, ihtiyari arabuluculuk yoluna çoğunlukla işverenlerin başvurması son derece dikkat çekmektedir. Bu durumun hayatın olağan akışına uygun düştüğünü söylemek zordur. Zira normal olan, alacaklının alacağına kavuşmak için harekete geçmesidir. İhtiyari arabuluculuk yöntemine daha çok işverenlerin başvurması, var olan bir uyuşmazlığı arabuluculuk yoluyla çözmekten çok, salt işçinin mahkemeye erişim hakkını ortadan kaldırmak amacıyla hareket edildiği ihtimalini güçlendirmektedir. Arabuluculuk yöntemi, uyuşmazlığı çözme dışında başka bir amaç için kullanılamaz.
Diğer yandan, iş sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin işlemlerin arabulucu aracılığıyla gerçekleştirildiğine ve böylece uyuşmazlık ortaya çıkmadan bu yola başvurulduğuna sıkça rastlanmaktadır. Kuşkusuz işçinin alacaklarının eksiksiz ödenmesi durumunda işlemin ya da anlaşmanın ne şekilde yapıldığının önemi yoktur. Ancak işçiye alacaklarının kanun ve sözleşme uyarınca ödenmesi gereken miktarın çok altında ödenmesini öngören ve aynı zamanda işçinin dava açma hakkını da ortadan kaldıracak bir anlaşmanın kanuna ve usule uygun yapılması anayasal bir zorunluluktur.
Somut olayda; dosyaya sunulan arabuluculuk son tutanağında, telekonferans yöntemi ile işverenin Kuveyt’teki şantiyesinde bulunan davacı ile müzakere yapıldığı ve işçilik alacakları konusunda anlaşmaya varıldığı belirtilmiştir. Dosya içeriğine göre arabuluculuya başvuran tarafın işveren olduğu anlaşılmaktadır. Davacı arabuluculuk belgesi imzaladığından habersiz olduğunu, ücretini ve pasaportunu almak için tutanağı imzalamak zorunda kaldığını ileri sürmüştür. Mahkemece davacının irade sakatlığını ispatlayamadığı, arabuluculuk faaliyetinin usulüne uygun yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de arabuluculuk yöntemine başvurulmadan önce davacı işçi ile hangi konuda ve nasıl bir uyuşmazlık çıktığı ortaya konulmuş değildir. Belirtmek gerekir ki arabuluculuk görüşmeleri telekonferans ile yapılabilir ise de işverenin yurt dışındaki şantiyesinde bulunan davacı işçi ile işveren arasında yapıldığı belirtilen müzakerenin usulüne uygun gerçekleştirildiği kabul edilemez. Zira arabuluculuk görüşmelerinde taraflar arasında eşitlik gözetilmemiş; davacı işçinin işverenle eşit düzeyde ve kendisini rahatça ifade edebildiği bir ortam sağlanmamıştır. Kararın, açıkladığım nedenlerle bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan, Sayın Çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılamıyorum.