Logo

9. Hukuk Dairesi2024/13819 E. 2024/16272 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yıllık izin alacağına hükmedilen faizin başlangıç tarihinin tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: Yabancı para cinsinden yıllık izin alacağına hükmedilen faizin başlangıç tarihinin, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 99. maddesinde düzenlenen vade tarihi değil, arabuluculuk son tutanak tarihi olan temerrüt tarihi olduğu gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirket nezdinde 17.07.2006 tarihinde ambar elemanı olarak başladığı çalışmasına satın alma uzmanı sıfatıyla iş sözleşmesinin feshedildiği 18.01.2019 tarihine kadar devam ettiğini, davalı Şirkette yapılan çalışma düzenlemesine göre 6 hafta Irak'ta, 2 hafta Türkiye'de olduğunu, fazla çalışma yaptığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını, hafta tatillerini kullanmadığını, yıllık ücretli izinlerini kullanmadığını ileri sürerek ücret farkı, yıllık ücretli izin, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, çalışma sürelerinin 08.00-17.00 arasında olduğunu, birer saat yemek arası ve ara dinlenmenin olduğunu, davacının çalışma sisteminin denkleştirme kurallarına uygun olduğunu, Yargıtay içtihatları gereği kendi isteği ile fazla çalışma yapan işçinin talebinin reddedilmesi gerektiğini, davacının ücreti günlük olarak ödendiğinden ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili dâhil çalıştığı bütün günlerin bedelinin eksiksiz olarak ödendiğini, davacının 01.09.2012 tarihinden itibaren, günlük ücret sistemine göre yalnızca çalıştığı günler için günlük ücrete hak kazandığını, çalışılmayan günler için davacıya ücret ödenmeyeceğini, taraflar arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Genel Sağlık Sigortası Prim Ödemelerine Dair Mutabakat Protokolü ile günlük bazda yapılacak ücret ödemesi nedeniyle davacıya dinlenme süresi için yevmiye ödenmeyeceği ve fakat davacının ve ailesinin SGK ve ilgili kuruluşlardan alması gereken sağlık hizmetlerinde aksama olmaması ve genel sağlık sigortası primlerinin davacı tarafından düzenli yatırılabilmesi amacı ile davacıya fiilen çalıştığı ya da ücret tahakkuku olmayan dinlenme süresi içinde olduğu ayrımı yapılmaksızın her ay 30 gün üzerinden prim ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davacının çalışılmayan günlere ilişkin yapıldığını iddia ettiği ödemenin, çalışma karşılığı ödeme olmayıp yurt dışında çalışan tüm personele sunulan ek bir imkân/prim karşılığı yapılan bir ödeme olduğunu, bu hususta sözleşme ile mutabakat imzalandığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 22.10.2021 tarihli kararı ile; davacının, 01.09.2012 tarihli protokolle aylık ücretin kaldırılarak günlük ücret 152,00 USD karşılığı çalışmayı, ayrıca 42 gün çalışma 14 gün dinlenme şeklindeki düzenlemeyi kabul ettiği, dava dilekçesinde günlük ücret ile çalıştığını beyan etmesi ve irade fesadı iddiasında bulunmaması, irade fesadı iddiasını yönetimince ispatlayan delil sunulmaması, 01.09.2012 tarihli protokol imzalanmasına rağmen davacının aynı şartlarla iş sözleşmesi feshedilene kadar çalışmaya devam etmesi birlikte değerlendirildiğinde; davacının bakiye ücret talebinin yersiz olduğu, yıllık ücretli izin kullanma belgelerine göre davacının tüm çalışma süresi içinde toplam 73 gün izin kullandığı, ücretsiz izinli olarak geçirdiği günlerin yıllık ücretli izin olarak sayılamayacağı, tüm çalışma süresi içinde ise 210 günlük izin hakkı bulunduğu, 01.09.2012 tarihinden itibaren ücretin günlük ücret üzerinden olacağı konusunda anlaşma yapıldığı, bu tarihinden sonra ücret almadan izin kullandığı bu süreler için de davacının yıllık ücretli izin alacağın hesaplanması gerektiği; ancak davacının tüm çalışma süresi içinde kullanmış olduğu yıllık ücretli izin süresi, 01.09.2012-18.01.2019 tarihindeki hak edilen izin süresinden fazla olduğundan, davacının yıllık ücretli izin alacağının bulunmadığı, tanık beyanlarına göre fazla çalışma yaptığı, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığının anlaşıldığı, ancak ücretinin ödendiği işverence ispat edilemediğinden anılan alacakların yapılan indirimle hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin19.10.2023 tarihli kararı ile; dosya içerisinde yer alan yurda giriş çıkış kayıtları, dava dilekçesi ve cevap dilekçesi içeriği ile işçinin belirli periyotlar ile yurt dışı şantiyesinde çalıştığı ve 2 haftalık dönemler itibarıyla da Türkiye'de bulunduğu, davacı Türkiye'de bulunduğu 2 hafta için cüzi ödeme yapıldığını, bu ödemelerin çalışmalarını karşılamadığını ileri sürerek bakiye ücret alacağı talep etmiş olup çalışma şekline göre sadece çalıştığı günlere yönelik ücret aldığı, taraflar arasında imzalanan 01.09.2012 tarihli protokol de dikkate alındığında davacının ücret alacağının reddine ilişkin kararın yerinde olduğu, davacının yıllık izin sürelerinde ücret ödemesi yapılmadığını, 2012 yılına kadar da ücretlerinin tam olarak ödendiğini iddia ettiği, hizmet süresine göre hak kazandığı toplam izin günlerinden fazlasını 2012 yılından önce kullandığı tespit edildiğinden yıllık izin alacağının reddinde isabetsizlik bulunmadığı, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda fazla çalışma ücreti hesabında hata yapıldığı, davacının haftanın her günü 08.00-19.00 saatleri arasında çalıştığını belirten tanık beyanı bulunmadığından 08.00-18.00 saatleri arasında 1 saat ara dinlenmesi ile hafta sonu çalışması nedeniyle 1,5 saatlik fazla çalışmasın eklenmesiyle haftalık 10,5 saat çalıştığı gerekçesiyle resen hesaplama yapılarak davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun ise fazla çalışma ücreti alacağı yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Dairemizin 28.02.2024 tarihli kararı ile; yurda giriş çıkış kayıtları, dava dilekçesi ve cevap dilekçesi içeriği ile işçinin belirli periyotlar ile yurt dışı şantiyesinde çalıştığı ve 2 haftalık dönemler itibarıyla da Türkiye'de bulunduğu, çalışmanın 42 gün aralıksız çalışma 14 gün ücretsiz izin şeklinde belirlendiğinin anlaşıldığı, 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 56 ncı maddesine göre işveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinlerinin yıllık ücretli izne mahsup edilemeyeceği buna göre işverence 2010 yılı ve öncesinde davacının aylık ücretli olduğu zamanda aynı çalışma yöntemiyle 6 hafta çalışma 2 hafta dinlenme şeklinde kullandırılan izinlerin yıllık ücretli izin alacağından mahsubunun hatalı olduğu, gerek aylık ücretli olup hafta tatilini toplu olarak kullandığı 2012 yılı öncesinde ve gerekse sadece çalışılan gün için yevmiye ödenen 2012 yılı sonrası dönemde ücretsiz kullandırılan izinlerin yıllık izin hesabında dikkate alınmayacağı açık olduğundan davacının yıllık ücretli izin alacağının bu süreler dışlanarak hesaplanıp hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozmaya uyularak davacının yıllık ücretli izin alacağı hesaplattırılıp hüküm altına alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; Irak hukukunun uygulanması gerektiğini, Irak hukukunda günlük çalışmanın 8 saat olduğunu, yıllık izin kullanım belgelerine rağmen hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, davacı tanığı E.A'nın müvekkili Şirket aleyhine aynı iddia ve taleplerle açılmış davası bulunduğunu, dosya kapsamında dinlenen tanıklardan hiçbirinin davacının her gün fazla çalışma yaptığını beyan etmediğini, hesaplamalar üzerinden %50 oranında indirim uygulanması gerektiğini, davacının ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili günlerinde yaptığı çalışmalarına ilişkin ödemelerin eksiksiz olarak yapıldığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, hafta tatilindeki çalışmasının karşılığı olan günlük ücretin 1,5 katı olan bedelin 1 günlük kısmı ödendiğinden artık kendisine yarım yevmiye ödenmesi gerektiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, yıllık ücretli izin alacağına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4857 sayılı Kanun'un 53 ve 59 uncu maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 99 uncu maddesi, 3095 sayılı Kanunî Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un (3095 sayılı Kanun) 4/a maddesi.

3. Değerlendirme

1.Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Taraflar arasında hükmedilen yıllık ücretli izin alacağına işletilecek faizin başlangıç tarihi uyuşmazlık konusudur.

Öncelikle ifade etmek gerekir ki muacceliyet en yalın anlatımıyla, ödeme zamanının gelmiş olmasıdır. Borcun ifası için bir vade öngörülmüşse kural olarak bu vadenin gelmesiyle muacceliyet oluşur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 10.10.2012 tarihli ve 2012/7-502 Esas, 2012/707 Karar sayılı karar).

Alacağın muaccel hâle gelmesi ile borçlunun temerrüde düşmesi farklı kavramlardır. Temerrüt alacaklı tarafından talep edilebilir (muaccel) hâle gelmiş bir borcun ifasındaki gecikmedir ve kural olarak muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Bununla birlikte borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle ifa gününü belirlemişse, bu günün geçmesiyle borçlu temerrüde düşmüş olur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 15.11.2023 tarihli ve 2022/3-1269 Esas, 2023/1106 Karar sayılı karar).

Diğer yandan 6098 sayılı Kanun'un 99 uncu maddesine göre, Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.

Öğretide 6098 sayılı Kanun'un 99 uncu maddesinde geçen “vade tarihi” ifadesinin, borcun muaccel olacağı tarihi ifade ettiği, "ödeme gününde ödenmemesi" ifadesinden anlaşılması gerekenin de vade (muacceliyet) tarihi olduğu belirtilmektedir. Buna göre temerrüdün oluşması için ihtara gerek olmayan hâllerde; muacceliyet ile temerrüt, diğer koşullar da oluşmuşsa aynı anda doğar. Fakat temerrüt için ihtara gerek olan, ancak henüz ihtar olmadığı için temerrüdün oluşmadığı hâllerde, muacceliyet tarihi ile temerrüdün doğumu farklı tarihlerde gerçekleşmektedir (..., "Yabancı Para Borçlarının İfası" https://.../tr/.../.../179441, [Erişim Tarihi: 06.01.2025], s.511-570).

6098 sayılı Kanun'un 99 uncu maddesi yabancı para borcunun ifasına yönelik olup yabancı para borcuna hükmedilecek faizin başlangıç tarihine ilişkin değildir. Yabancı para borcuna hangi faizin uygulanacağı 3095 sayılı Kanun'un "Yabancı para borcunda faiz" kenar başlıklı 4/a maddesinde düzenlenmiş olup ilgili düzenlemede; “Sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır.” kuralına yer verilmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalara ve dosya kapsamına göre somut olayda; arabuluculuk son tutanak tarihi itibarıyla temerrüt oluşmuş olduğundan hükmedilecek faizin başlangıç tarihi, arabuluculuk son tutanak tarihidir. Buna rağmen Mahkemece; yıllık ücretli izin alacağı yönünden hem arabuluculuk son tutanak tarihi olan temerrüt tarihinden hem de vade (muacceliyet) tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması infazda tereddüte yol açacak mahiyette olduğundan hatalıdır.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı tarafın Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının yıllık ücretli izin alacağına ilişkin beşinci bendinde yer alan "Temerrüt tarihi 26.03.2019 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanun'un 4/a maddesi vade tarihinden fiili ödeme tarihine kadar Devlet Bankalarının USD ile açılmış bir (1) yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre işlemiş faizi ile" ibaresinin çıkartılarak yerine; "Temerrüt tarihi olan 26.03.2019 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankalarınca USD üzerinden açılmış bir yıllık vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte" ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine;

18.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.