Logo

9. Hukuk Dairesi2024/14118 E. 2025/1350 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının asıl işverenin alt işvereninde geçen çalışma süresinin, asıl işveren nezdindeki kıdemine eklenip eklenemeyeceği, kıdem ve yıllık izin alacaklarının hesaplanması uyuşmazlığıdır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının alt işverenden asıl işverene geçişinde gerçek bir fesih ve istifa iradesinin bulunmadığı, işyeri devri hükümlerinin uygulanması gerektiği, alt işverende geçen sürenin kıdeme eklenmesi gerektiği, yıllık izinlerin kullandırıldığına dair işverenin ispat yükünü yerine getiremediği ve tüm bu hususlar gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

İLK DERECE MAHKEMESİ : KDZ.Ereğli 2. İş Mahkemesi

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.03.1993-01.11.2002 tarihleri arasında davalının alt işvereni olan şirketlerde kesintisiz çalıştığını, istifa ettirilip 02.11.2002 tarihinde davalı tarafından kadroya alınarak çalışmaya devam ettiğini, 19.08.2022 tarihinde iş sözleşmesinin feshedildiğini, müvekkili tarafından açılan işe iade davasında davanın kabulüne karar verildiğini, müvekkilinin 25.07.2023 tarihindeki başvurusu üzerine işe iade edilmeyerek 17.08.2023 tarihinde ödemeler yapıldığını, 17.08.2023 tarihinin fesih tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini belirterek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin ve prim alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacının alt işveren şirkette çalışırken kendi iradesi ile istifa ettiğinden kıdem tazminatına hak kazanmadığını, sonrasında yine kendi iradesiyle müvekkiline ait işyerinde çalışmaya başladığını, alacaklarının eksiksiz ödendiğini, yıllık ücretli izinlerini kullandığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 01.03.1993- 01.11.2002 tarihleri arasında davalıdan iş alan değişen alt işverenler nezdinde çalıştığı, 02.11.2002 tarihinde asıl işveren davalı yanında işe başladığı, davacının kesintisiz bir şekilde davalı işyerinde çalışmaya devam ettiği, fesih tarihindeki ücret düzeyi üzerinden hesaplama yapılmasının doğru olduğu, davacının iş sözleşmesi ihbar tazminatı peşin ödenerek feshedildiğinden davacının ihbar tazminatına hak kazanmadığı, davacının prim alacağına da hak kazanmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının alt işveren Şirkette çalışırken davalı Şirket bünyesinde çalışmak amacıyla istifa dilekçesi verdiği, ara vermeksizin aynı işyerinde ve aynı işte çalışmaya devam ettiği, gerçek bir fesih ve istifa iradesinin bulunmadığı, işyeri devri kurallarının geçerli olduğu, bu hâlde alt işverende çalışılan sürenin kıdeme esas süreden sayılarak fesih tarihindeki ücret üzerinden kıdem tazminatının belirlenmesinde ve yıllık ücretli izin alacağının son brüt ücret üzerinden hesaplanmasında bir isabetsizlik olmadığı, davacının yıllık ücretli izin alacağının iş sözleşmesinin feshinde lehe hükümler içeren toplu iş sözleşmesi ve işyeri uygulamasına göre yapılan yıllık ücretli izin hesabının doğru olduğu, davacının tüm çalışma süresi üzerinden kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağının ödenmesini talep ettiği, davacı tarafın kendisini sadece alt işverenlerde geçen çalışma süresi ile sınırlandırmadığı, talep aşımının söz konusu olmadığı, davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde puantaj kayıtları sunulmuş ise de yıllık ücretli izin kullandırıldığının ispat yükünün işveren üzerinde olduğu, işverenin, yıllık ücretli izin kullandırdığını imzalı yıllık izin defteri ya da eş değer bir belge ile ispatlaması gerektiği, davalı tarafın delil olarak dayandığı puantaj kayıtlarında davacının imzasının bulunmadığı, bu nedenle yıllık ücretli izinlerin kullandırıldığı hususunda delil olarak değerlendirilemeyeceği, ayrıca puantaj kayıtlarının süresinde de sunulmadığı, davacı tarafın alacakların brüt olarak hüküm altına alınmasını talep ettiği, hüküm altına alınan brüt miktarlar üzerinden yapılması gereken yasal kesintilerin infaz aşamasında dikkate alınacak olması nedeniyle mükerrer vergilendirme durumunun söz konusu olmayacağı, kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacaklarının zamanaşımına uğramadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde;

1. Davacının müvekkili Şirket personeli olmayı kendi menfaatine daha uygun bulduğu için kendi iradesi ve isteği ile çalıştığı firmadan istifa ettiğini, davacının iradesinin sakatlanmadığını,

2. Müvekkili Şirket ile davacının çalıştığı firmalar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinde muvazaa bulunmadığını,

3. Davacının kendi işvereninin dahi sorumlu olmadığı bir miktardan müvekkili Şirketin sorumlu olmasının kabul edilemeyeceğini,

4. Davacının müvekkili Şirketten aldığı son ücret üzerinden alacakların hesaplanmasının hatalı olduğunu,

5. Alacakların net olarak hüküm altına alınması gerektiğini,

6. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda yıllık ücretli izin ödemelerinde kullanılacak günlük ücret hesaplanırken aylık ücretin 30 yerine 26 güne bölünmesinin hatalı olduğunu,

7. Zamaanaşımı def'i değerlendirilmeden hüküm kurulduğunu ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, davacının alt işveren bünyesinde geçen çalışma süresinin davalı asıl işveren bünyesindeki kıdeme esas süresine eklenip eklenemeyeceği ve buna göre davacının kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacaklarının bulunup bulunmadığı ve alacakların hesaplanma yöntemi noktalarındadır.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.