"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/2289 E., 2024/3028 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 53. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/33 E., 2022/688 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı Kurum nezdinde kadrolu işçi olarak çalıştığını, davalının tarafı olduğu 11.08.2021 tarihinde imzalanan Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolü ile 19.10.2021 tarihinde davalı adına Kamu İşveren Sendikası (TÜHİS) ile Öz Ormancılık ve Tarım, Avcılık ve Balıkçılık İşçileri Sendikası (Sendika) arasında imzalanan toplu iş sözleşmesinde işçilerin almakta olduğu aylık çıplak brüt ücretlerine 01.03.2021 tarihinden itibaren birinci yıl birinci altı ay için %12 oranında, birinci yıl ikinci altı ay için ise %5 oranında zam yapılmasının öngörüldüğünü, müvekkili davacının yetkili Sendika üyeliğinden istifa ettiğini ve dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesi hükümlerinin tüm mali ve özlük haklarından faydalanmak için talepte bulunduğunu, yine 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun (6356 sayılı Kanun) 39/4 hükmünde yer alan "İmza tarihinden önceki talepler imza tarihi itibarıyla hüküm doğurur." ibaresinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine, taraf işçi sendikasına üye olmayanların talep tarihi itibarıyla toplu iş sözleşmesi hükümlerinden faydalanabilir duruma geldiğini, ayrıca sendika kurucu üyesi olması nedeniyle tarafına yapılan haksız ve ayrımcılık içeren uygulamadan dolayı 6356 sayılı Kanun'un 25/4 hükmü gereğince sendikal tazminata hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek ücret alacağı, ilave tediye fark alacağı, ikramiye fark alacağı, fazla çalışma fark alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı ve sendikal tazminat alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili nezdinde çalışmaya devam ettiğini, davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, sendika üyeliğinden ayrılan davacının bilahare toplu iş sözleşmesinden yararlanmak için talep dilekçesi verdiğini, ancak mevzuat gereği ücret zammından yararlandırılamayacağı hususunun kendisine bildirildiğini, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümediğini, söz konusu iptal kararının da 03.03.2021 tarihinden itibaren hüküm doğuracağını, taban ücret uygulamasından sadece 6356 sayılı Kanun’un 39. maddesi çerçevesinde yürürlük süresinin başlangıcından itibaren yararlananların faydalanacağını, sonuç olarak toplu sözleşmenin imza tarihinde işçi sendikasına üye olmayanların yürürlük tarihinden itibaren oluşan ücret farklarından yararlanamayacağını, Anayasa Mahkemesi kararının davacı açısından anlamının toplu iş sözleşmesi hükümleri gereği ücret zamlarından yararlanamayacağı yönünde olduğunu, davacının taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, ayrıca davacıya tüm ödemelerinin eksiksiz olarak yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının, Sendika üyeliğinden istifa ettiği ve ücret bordrolarında dayanışma aidatı kesintilerinin yapılmış olduğu, 6356 sayılı Kanun'un 39/4 hükmünde yer alan dayanışma aidatı ödeyerek yararlanma hususunda talepte bulunulması hâlinde imza tarihinden önceki taleplerin imza tarihi itibarıyla hüküm doğuracağı yönündeki düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, iptal kararının 03.03.2021 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 153. maddesine göre Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararlarının geriye yürümeyeceği, zam uygulaması için 01.03.2021 tarihinin baz alındığı anlaşılmakla birlikte bahse konu tarihten sonra davacının üyelikten istifa etmesi, dayanışma aidatı ödeyerek yararlanmak istemesi ve o tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi kararının geçerli olmadığı dikkate alındığında; davacının Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararlarının yürürlüğe girmesinden önceye yönelik düzenlemelerden yararlanamayacağı gerekçesiyle bilirkişi raporunda bu kabule göre yapılan hesaplamanın hükme esas alındığı açıklanarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 6356 sayılı Kanun'un 39/4 hükmünde yer alan düzenlemenin, Anayasa Mahkemesince iptal edildiği ve iptal kararının 03.03.2021 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, konuya ilişkin mevzuatta yer alan düzenlemeler ve emsal içtihatlar ve Anayasa'nın 152. maddesi çerçevesinde yapılan değerlendirme sonucu iptal hükmünün eldeki davaya uygulanamayacağı yönündeki İlk Derece Mahkemesi kararının isabetli olmadığı, bu itibarla dosya kapsamındaki denetime elverişli ek bilirkişi raporundaki dayanışma aidatı ödeyerek talepte bulunma tarihinin esas alındığı seçenek tercih edilmek suretiyle karar verilmesi gerektiği, ayrıca dosya kapsamına göre, sendikal tazminat şartlarının oluştuğu ispatlanamadığından anılan talebin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde;
a. Müvekkilin toplu iş sözleşmesi imzalanmadan önce kesintisiz olarak sendika aidatı ve sonrasında dayanışma aidatı ödediği dikkate alındığında kesintisi olarak toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yürürlük tarihinden itibaren yararlanma iradesi bulunduğu değerlendirilmemesinin hatalı olduğunu,
b. Sendikal tazminat talebini reddinin hatalı olduğunu, zira müvekkilinin yetkili Sendikaya üyeliğinden ayrıldıktan sonra üye olduğu sendikada aynı zamanda kurucu üye olduğunu ve bu nedenle ayrımcılığa maruz kaldığını ileri sürmüştür.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde;
a. Müvekkili İdarenin uygulamasının yerinde olduğunu, davacıya hak ettiği tüm alacakların eksiksiz ödendiğini ve bu bağlamda ücret zammına ilişkin hükümlerin kanuna uygun biçimde uygulandığı,
b. Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceğini, Bölge Adliye Mahkemesinin aksi yöndeki değerlendirmesinin kanuna aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlanmaya başlayacağı tarihin belirlenmesi ile buna göre fark alacağı bulunup bulunmadığı ve davacının sendikal tazminata hak kazanıp kazanmadığı hususlarındadır.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.