"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/1409 E., 2024/1101 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 4. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/127 E., 2024/81 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 11.03.2025 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davalı vekili Avukat ... ve ... ile davacı vekili Avukat ... geldiler.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Krea İçerik Hizmetleri ve Prodüksiyon AŞ (Şirket) işyerinde 15.11.1999-05.04.2018 tarihleri arasında çalıştığı, son görevinin finanstan sorumlu grup başkanlığı olduğu, davalı Şirketin kuruluşundan bu yana tüm çalışanlarına ücretlerinin dışında her yıl sonunda prim adı altında ödeme yapıldığını, 2012 yılı sonunda davacıya toplam 130.000,00 TL prim ödendiğini, 2013 yılı sonu primleri ile sonraki yıllara ait primlerin Şirket kayıtlarına ''şirketin çalışanlarına borcu'' olarak kaydedildiğini, 2013 yılı sonunda Şirketin yönetimine TMSF tarafından el konulduğunu, bu tarihten sonra primlerin ötelendiğini, Şirketin satışı sırasında bu primlerin satış bedelinden düşüldüğünü, dolayısıyla prim ödeme yükümlülüğünün davalı Şirkete geçtiğini, davalı Şirketin terfi eden çalışanlarına yaklaşık %15 terfi zammı yaptığını, müvekkilinin Şubat 2017 tarihinde terfi etmesine rağmen terfi zammı yapılmadığını belirterek ihbar tazminatı, iyiniyet ödemesi farkı, terfi zammından kaynaklanan ücret alacağı ile prim alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, taleplerinin zamanaşımına uğradığını, Şirket nezdinde uygulanan performans prim prosedürleri ile prime geciktirici şarta bağlı bir borç olarak düzenlendiğini, dava konusu edilen yıllarda prim ödemesi yapılabilmesi için gerekli şartların gerçekleşmediğini, davacının performansa bağlı prime hak kazanmadığı gibi geciktirici şart gerçekleşmediğinden ifa talep edilmesinin mümkün olmadığını, performans prim prosedüründen anlaşılacağı üzere bu primin ödenebilmesi için Şirketin mali hedeflerinin %100 oranında gerçekleşmesi gerektiğini, bu oran tutturulamadığı gibi aksine Şirketin zarar ettiğini, davacının 2017 yılında terfi ettirilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, Şirket bünyesinde gerçekleştirilen yapılanma çerçevesinde ünvan hiyerarşisinde düzenleme yapılmasının terfi anlamına gelmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının uyuşmazlık dönemi yıllarında Genel Müdür Yardımcısı/ Finanstan Sorumlu Grup Başkanı pozisyonunda çalıştığı, fesih öncesi son beş yılda çalıştığı pozisyonların performans prim prosedüründe “Bireysel Yıllık Prim Katsayısı" 0,50 kat olan pozisyonlardan olduğu, Şirket gelir gider kayıtları, davacıya çalışma döneminde ödenen prim miktarları, prim performans notlarına göre davacının bireysel yıllık prim katsayısı 0.50 kat olarak kabul edilerek prim alacağının hesaplandığı, davacının (C) statüsünde Şirketi temsil ve ilzam yetkisinin bulunduğu, bahse konu değişiklik sonrasında temsil ve ilzam yetkisinde herhangi bir değişiklik olmadığı, yetkilerinin eskisi gibi devam ettiği, bu nedenle terfi zammı ve ücret farkı alacağı talebinin reddine karar vermek gerektiği, işverence yapılan hesaplamada ihbar tazminatına esas giydirilmiş brüt ücrete primin dâhil edilmediği, buna göre davacının giydirilmiş brüt ücreti üzerinden hesaplama yapıldığı, ödenen kısım mahsup edilerek davacının fark ihbar tazminatı alacağı bulunduğu, ek ödeme olarak iyiniyet ödemesi olduğu varsayılan 305.784,60 TL brüt ücretin davacının son ücretinin brüt altı katı tutarında olduğu, son brüt ücretinde değişiklik olmadığı, bu nedenle davacının iyiniyet ödemesi fark alacağı oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı Şirketteki prime ilişkin düzenlemelerde primin hedef gerçekleştirmeye bağlı olduğu ve Şirketin zarar etmesi halinde prim ödemesi yapılmayacağına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı, hedefin gerçekleştirilmesi ile Şirketin zararda olmasının birbirinden farklı olduğu, prim oranının indirilmesi veya artırılmasına ilişkin alınmış herhangi bir Şirket kararının bulunmadığı gözetildiğinde, Şirket hedeflerinin %95 oranında gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve her bir yılda satış hedefinin tutturulup tutturulmadığı değerlendirilerek ilgili her bir yıl için prime hak kazanılıp kazanılmadığının tespiti suretiyle yazılı şekilde prim alacağı hesaplanmasının yerinde olduğu, davacının kök hesap raporuna itiraz ettiği ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 20.10.2020 tarihli dilekçe ile taleplerini artırdığı, Dairenin kaldırma kararı sonrasında alınan hesap raporu sonrasında ise 09.02.2024 tarihinde ikinci talep artırım dilekçesini sunduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.06.2023 tarihli ve 2022/10-795 Esas, 2023/641 Karar sayılı ilâmında belirtildiği üzere hesap raporuna itiraz edilmesi ve yargılamanın devamında yeniden hesaplama yapılması halinde belirsiz alacak davasında ikinci talep artırım dilekçesi verilmesinin mümkün olduğu, bu durumda Mahkemece ikinci talep artırım dilekçesine itibar edilmesinin yerinde olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda son bir yılda ödenen primlerin aylık ortalaması esas alınarak ihbar tazminatı hesabına esas giydirilmiş ücret tespit edildiği, bu yöntemin usul ve yasaya uygun olduğu, davacının Şubat 2017 de terfi etmediği, organizasyonel değişikliğin ünvandaki bir isim değişikliğinden ibaret olduğu, Mahkemece davacının terfi zammına ilişkin taleplerinin reddine karar verilmesinde herhangi bir usul ve yasaya aykırılık olmadığı, Mahkemece Dairenin 09.03.2023 tarihli ve 2021/1168 Esas, 2023/592 Karar sayılı kaldırma kararına konu 24.12.2020 tarihli ilk kararda hüküm altına alınan prim alacağına dava ve talep artırım tarihi itibarıyla faize hükmedilmiş olup davacı tarafça bu husus istinaf konusu yapılmadığı, bu durumda Mahkemece kaldırma kararı sonrası verilen yeni hükümde davalı tarafın usuli kazanılmış hakkı korunarak dava+talep artırım tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin yerinde olduğu, ancak davalı yönünden oluşan usuli kazanılmış hak artırılan miktarlara birinci talep artırım tarihi olan 20.10.2020 tarihinden itibaren faiz işletilmesi ile sınırlı olduğu, bu durumda davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı da gözetilerek ikinci talep artırım dilekçesi ile artırılan miktarlar dâhil artırılan miktarların tamamına ilk talep artırım tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken ikinci talep artırım tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde;
1. Davacının ikinci talep artırım dilekçesine hukuki değer verilmesinin hatalı olduğunu, ikinci kez talep artırım dilekçesi sunulamayacağını,
2. Kabul anlamına gelmemekle talep artırım dilekçesine değer verilmesi durumunda ikinci talep artırım dilekçesi ile artırılan tutarlara bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini,
3. Davacının prim alacağının bulunmadığını, primin geciktirici şarta bağlı olarak düzenlendiğini, dava konusu yıllarda primin bağlı olduğu şart gerçekleşmediğinden davacının prim alacağına hak kazanmadığını,
4. Prim ödeme katsayılarının davacı lehine olacak şekilde hatalı hesaplandığını,
5. Davacının ihbar tazminatı alacağının bulunmadığını, eksiksiz olarak ödendiğini, primin ihbar tazminatına esas giydirilmiş brüt ücrete eklenmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, davacının prim alacağına hak kazanıp kazanmadığı ve hangi tarihten itibaren faiz uygulanacağı noktasında toplanmaktadır.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Davacı yararına takdir edilen 28.000,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.