"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/2023 E., 2024/2677 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 20. İş Mahkemesi
SAYISI : 2024/94 E., 2024/316 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirketin yurt dışında bulunan şantiyelerinde 2014-2015 tarihleri arasında iş güvenliği gözetmeni olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedilerek kendisinin Türkiye'ye gönderildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin ücreti, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili Şirkette çalışması bulunmadığını, husumet itirazlarının bulunduğunu, dava konusu alacak kalemlerinin çalışılan ülke mevzuatına göre değerlendirilmesi gerektiğini, alacakların zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalının husumete ilişkin itirazının yerinde olmadığı, davacının 02.09.2009 - 02.03.2010 tarihleri arasında Rusya'da ve 21.01.2011-16.01.2015 tarihleri arasında Türkmenistan'da çalıştığı, davacının imzaladığı yurt dışı iş sözleşmelerinde taraflarca sözleşmeden ... uyuşmazlıklara çalışılan ülke hukukunun uygulanacağının kararlaştırıldığı, bu hâliyle tarafların imzaladıkları sözleşmeler ile hukuk seçimi anlaşması yaptıkları, ilgili çalışma dönemlerinde uyuşmazlığa Rusya Federasyonu İş Kanunu ile Türkmenistan İş Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği, Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun mahkemeye başvurma sürelerinin düzenlendiği 392. maddesi ile Türkmenistan İş Kanunu'nun mahkemeye başvurma sürelerinin düzenlendiği 382. maddesinde sözü edilen sürelerin Yargıtay içtihatları uyarınca hak düşürücü süre niteliğinde olup resen dikkate alınması gerektiği, davacının Rusya'daki çalışmasının 2010 yılında ve Türkmenistan'daki çalışmasının 2015 yılında sona erdiği, davanın ise 09.04.2018 tarihinde açıldığı, hak düşürücü süre niteliğindeki üç aylık sürelerin kaçırılması hususunda davacı tarafın geçerli bir mazeretinin bulunduğunu ispat edemediği, hak düşürücü süreler geçtikten sonra açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile her ne kadar İlk Derece Mahkemesince davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş ise de Türkmenistan ve Rusya çalışmaları nedeniyle ilgili ülke hukuklarına göre dava açmak için öngörülen zamanaşımı sürelerinin geçtiği anlaşıldığından davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesi bakımından kararın kaldırılması gerektiği, öte yandan davanın yabancı hukukun uygulanması sonucunda reddedilmiş olması karşısında Yargıtayın önceki uygulamasına güvenerek dava açan davacı aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde;
1. Davalı tarafından ıslah dilekçesine karşı süresinde zamanaşımı def'inde bulunulmadığını,
2. Yargıtay tarafından içtihat değişikliğine gidilmesinin olağan bir durum olduğunu ancak bu değişikliğin uygulanabilmesi için Yargıtay Dergisinde veya başka yolla yayımından sonra açılacak davalara uygulanması gerektiğini,
3. Somut uyuşmazlığa Rusya ve Türkmenistan hukukunda yer alan hak düşürücü süreye ilişkin hükümlerin uygulanmasının mümkün olmadığını,
4. Rusya ve Türkmenistan hukuklarında zamanaşımı veya hak düşürücü süre kavramı bulunmadığını,
5. Dava konusu uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiğini,
6. İmzalanan matbu sözleşmeye dayanılarak hukuk seçimi yapıldığından bahsedilemeyeceğini,
7. Yapılan yargılama gideri ve arabuluculuk ücretlerinin davalıya yükletilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık; iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, zamanaşımı def'i, davanın süresinde açılıp açılmadığı ve yargılama giderine ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 5. maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması halinde bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hallerde Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.
Türk kamu düzeninin ihlali sonucunu doğuracak hâller çoğunlukla emredici bir hükmün açıkça ihlali hâlinde söz konusu olmaktadır. Ancak her emredici hükmün ihlalinin veya her emredici hükmü ihlal eden bir (yabancı) kuralın, Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Öyleyse iç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi; Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel siyasete, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensiplere ve özel hukuka ait iyiniyet prensibine dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir. İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları kamu hukukundan ve özel hukuktan ... ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir.
Zamanaşımı süresi, kamu düzenine ilişkin olmadığından dava konusu uyuşmazlığa uygulanan yabancı hukuktaki zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmiştir. Nitekim iç hukukumuzda işe iade davalarında 1 aylık arabulucuya başvuru süresi, işe iade davalarında arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceğine ilişkin süre, yine idare mahkemesinde dava açmak için öngörülen 60 günlük dava açma süresi daha kısa olup iç hukukumuzdaki 3 aydan daha kısa sürelerle yapılan uygulamaların kamu düzenine aykırı olmadığı kabul edildiğinden, dava konusu uyuşmazlığa uygulanan Rusya ve Türkmenistan hukukundaki 3 aylık zamanaşımı sürelerinin kamu düzenini ihlal eder nitelikte olmadığı değerlendirilmiştir.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Türk hukukunda maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımına uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 8. maddesinde, “Zamanaşımı, hukukî işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm, “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.
Yabancılık unsuru taşıyan hukuki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk yabancı devletin hukuku ise kural, yabancı hukukun uygulanmasıdır. Bununla birlikte yabancı hukukun uygulanmasının sınırı, doğacak hukuki sonuçların Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır. Bir yabancı hukuk kuralı Türk hukukunun temel değerlerine, genel adap ve ahlâk anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, 2709 sayılı Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ahlâk ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine aykırı olması hâlinde kamu düzenimize aykırılığı söz konusu olabilir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı karar).
Zamanaşımının bizzat kendisi kural olarak kamu düzenini ilgilendiren bir konu olmadığından yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk hukukundan farklı düzenlenmiş olması, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi kapsamında kamu düzeni müdahalesi gerektirmez. Buna karşılık, uyuşmazlığa uygulanacak olan yabancı hukukta talep hakkının hiç zamanaşımı süresine tâbi tutulmaması, Türk hukukuna nispetle fevkalade kısa bir zamanaşımı süresine tâbi tutulması veya talep hakkında aşırı derecede uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmesi hâllerinde 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi gereğince kamu düzeni müdahalesinin kabul edilmesi gerekmektedir (Ergin Nomer, Devletler Hususi Hukuku, İstanbul, Yirmi Birinci Baskı, 2015, s.214; ... ..., Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, Sekizinci Baskı, 2022, s.314; ..., Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, İkinci Bası, 2021, s.126; ... Aygün, ... Önal, "Yargıtay Kararları Işığında Milletlerarası Özel Hukukta Zamanaşımı", Legal Hukuk Dergisi, C. 14, 2016, S. 165, s. 4914).
Somut olayda davacı işçimiz 02.09.2009 - 02.03.2010 tarihleri arasında Rusya’da, 21.01.2011 - 16.01.2015 tarihleri arasında Türkmenistan’da çalışmıştır.
Rusya’da çalıştığı dönem bakımından uyuşmazlığa uygulanan Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392/I hükmünde “Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.” denilmektedir. Rusya Federasyonu Parlamentosu tarafından Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392. maddesinde 03.07.2016 tarihinde Federal kanun ile değişikliğe gidilerek 3 aylık zamanaşımı süresi 1 yıla çıkarılmıştır. Söz konusu hüküm; “Çalışan, ücretlerin ve diğer ödemelerin ödenmemesi veya eksik ödenmesine ilişkin bireysel işçi ihtilaflarının çözümü için, işten çıkarılma nedeniyle ödenmesi gereken ücretlerin ve diğer ödemelerin yapılmaması veya eksik ödenmesi de dâhil olmak üzere, bu tutarların ödenmesi için belirlenen tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.” şeklindedir.
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Anayasa'nın 36/I hükmünde, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, mahkemeye erişim hakkı Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.
Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392. maddesinin 03.07.2016 tarihinden önceki şeklinde öngörülen 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu, yurt dışında yaptığı çalışmalardan kaynaklı alacakları için Türkiye’de dava açan işçinin mahkemeye erişim hakkını oldukça kısıtladığı açıktır. Nitekim Rusya Federasyonu da 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu sonuca varmış ve 03.07.2016 tarihi itibarıyla bu süreyi 1 yıla çıkarmıştır. Sonuç olarak, Anayasa’da temek hak ve özgürlükler arasında yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı olan 3 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal edici nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392. maddesinde 3 aylık zamanaşımı süresi öngören kural, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesi ile bertaraf edilmelidir.
Kamu düzeni müdahalesi neticesinde yabancı hukukunun ilgili hükmünün olayda uygulanmaması ile ortaya çıkan boşluğun ise öncelikle yetkili yabancı hukuktaki başka bir hüküm ile doldurulması gerektiği prensip olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde söz konusu boşluğun doldurulamaması hâlinde hâkimin kendi hukukunu olaya uygulayarak uyuşmazlığı çözmesi gerekmektedir (Nomer, s.179-180; ..., s.260-261).
Somut olayda Türk kamu düzenine aykırı olduğu için davacının Rusya’da çalıştığı dönem yönünden uyuşmazlıkta uygulanmaması gereken 3 aylık zamanaşımı süresinin yerine dava tarihinde yürürlükte olan Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392/II hükmünde yer alan 1 yıllık zamanaşımı süresinin uyuşmazlıkta uygulanması 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi hükmüne uygun düşecektir. 3 aylık zamanaşımı süresinin kısa olmadığı ve 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesini gerektirmediği yönündeki Sayın Çoğunluğun kararına katılmamakla birlikte dava tarihi itibarıyla 1 yıllık zamanaşımı süresinin de dolmuş olduğu dikkate alındığında kararın bu değişik gerekçe ile onanması gerektiği kanaatindeyim.
Davacı işçimizin Türkmenistan’da çalıştığı dönem bakımından uyuşmazlığa uygulanan Türkmenistan İş Kanunu'nun 382/1 hükmü uyarınca, iş anlaşmazlıklarının çözülmesi bakımından mahkemeye veya iş anlaşmazlıkları görüşme komisyonuna başvurulması için gereken süreler; "1) Eski işine geri alınması hakkındaki anlaşmazlıklarda – kendisiyle iş sözleşmesinin feshedildiği hakkındaki buyruğun kopyasının çalışana verildiği tarih itibarıyla bir ay; 2) Çalışan tarafınca işverene verilmiş olan maddi zararın tazmin edilmesi hakkındaki anlaşmazlıklarda – işveren tarafınca kendisine verilmiş olan maddi zararın tespit edildiği tarih itibarıyla bir yıl; 3) Diğer iş anlaşmazlıklarında – çalışanın kendisinin haklarının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmiş olması gereken tarih itibarıyla üç ay. ..." şeklinde açıklanmaktadır.
Türkmenistan İş Kanunu'nun 382. maddesinde öngörülen 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu, yurt dışında yaptığı çalışmalardan kaynaklı alacakları için Türkiye’de dava açan işçinin mahkemeye erişim hakkını oldukça kısıtladığı açıktır. Sonuç olarak, Anayasa’da temek hak ve özgürlükler arasında yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı olan 3 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal edici nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Türkmenistan İş Kanunu'nun 382. maddesinde 3 aylık zamanaşımı süresi öngören kural, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesi ile bertaraf edilmelidir.
Somut olayda davacının 21.01.2011 - 16.01.2015 tarihleri arasındaki çalışma dönemi Türkmenistan hukukuna tâbi olup Türk kamu düzenine aykırı olduğu için uyuşmazlıkta uygulanmaması gereken 3 aylık zamanaşımı süresinin yerine, öncelikle yetkili yabancı hukuk olan Türkmenistan hukukunda uygulanan genel zamanaşımı süresi araştırılmalıdır. Tespit edilen genel zamanaşımı süresi, Türk kamu düzenine aykırı olmadığı sürece, genel zamanaşımı süresine öncelik verilmelidir. Ancak Türkmenistan hukukunda öngörülen genel zamanaşımı süresinin dahi Türk kamu düzenine aykırı olduğu tespit edilirse bu durumda, hâkimin hukuku olan Türk hukukunda uygulanan zamanaşımı süreleri dikkate alınmalıdır.
Açıklanan nedenlerle yabancı hukukta yer alan 3 aylık zamanaşımı süresinin kısa olmadığı ve 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesini gerektirmediği yönündeki Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyorum.