Logo

9. Hukuk Dairesi2024/3323 E. 2024/7348 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Fazla mesai, hafta tatili ve resmi tatil ücretlerinin ispatı ve hesaplanması ile daha önce açılmamış sayılan davada aynı alacakların TL olarak talep edilmesinin seçimlik hak doğurup doğurmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davanın açılmamış sayılması, davalıyı temerrüde düşüren ihtarın ve davacının para birimi seçimlik hakkının ortadan kalkması sonucunu doğurmayacağı, davacının daha önce açtığı ve açılmamış sayılan davada taleplerini TL olarak ifade etmesi nedeniyle bu tercihinden dönemeyeceği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/3530 E., 2023/4628 K.

KARAR : İstinaf başvurularının kabulü ile davanın kısmen kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 6. İş Mahkemesi

SAYISI : 2019/396 E., 2021/1080 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü ortadan kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 06.05.2015-16.01.2017 tarihleri arasında davalı Şirketin Cezayir ülkesinde üstlendiği Khemis Milliana Yol Projesinde net 7.000 USD ücretle harita mühendisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, alacaklarının ödenmediğini beyanla kıdem tazminatı, bakiye ücret, asgari geçim indirimi, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalı taraftan tahsiline karar verilmesi talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının istifa ederek işyerinden ayrıldığını, davacının fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacağının bulunmadığını, davacının ücretine fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının dâhil olduğunu, davacının hiçbir hak ve alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı tarafından sunulan sözleşmedeki imzanın davacıya ait olduğunun ispat edilememesi nedeniyle fazla çalışmanın ücrete dâhil olduğunun kabul edilemeyeceği, dinlenen tanıklardan B.P'nin davalı ile arasında husumet bulunmadığı, gerek bu dosyadaki gerekse de Ankara 18. İş Mahkemesindeki beyanları arasında çelişki bulunmadığı, her iki dosya kapsamında dinlenen Ö.K'nın beyanları arasında da çelişki bulunmadığı, bilirkişi raporunda (b) seçeneği ile yapılan hesaplamaya itibar edildiği, davacının istifa dilekçesini baskı altında ve iradesi dışında imzaladığı, davacının Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) primlerinin gerçek ücreti üzerinden ödenmediği bu nedenle davacının iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği, davacının ücret ve asgari geçim indirimi alacağının bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; Mahkemece uygulanan indirimin yüksek olduğunu ayrıca indirim sebebiyle reddedilen kısım için davalı yararına vekâlet ücreti verilemeyeceğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulü gerektiğini ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; el yazılı ve imzalı istifa dilekçesi gereği davacının tazminata hak kazanamadığını, davacıya zorla sözleşme imzalatılmadığını, bu davada ileri sürülen iddialar ile davacının başka dosyalarda tanık sıfatıyla verdiği beyanlarının çeliştiğini, iddia ile davacı tanıklarının da uyumlu ifade vermediklerini, işçinin SGK primlerinin eksik yatırılmadığını, davacı beyanlarının çelişki içerdiğini, imza incelemesinin eksik yapıldığını, davacının attığı imzanın sonuçlarını bilebilecek eğitim seviyesinde olduğunu, davacının idari görevde olduğunu ve iddia edilen çalışma düzeninde çalışma yapmasının hayatın olağan akışına aykırılık taşıdığını, davacı iddiası ve tanık beyanlarının takipsiz bırakılan dava dosyasındakiler ile çeliştiğini, tanık B.’nin davacıyla ortak yerde çalışmadığını, eldeki dosyada dinlenen davacı tanıkları Ö., C. ve N.’nin menfaat birliği içindeki tanık durumunda bulunduklarını, ayrıca bu dosyalarda davacının tanık sıfatıyla verdiği beyanların eldeki dosyada ileri sürülen iddialar ile çelişkili olduğunu, davalı tanık beyanlarının gerçek durumu yansıttığını, yıllık izin kullanılan dönemlerin hesaplamalarda dışlanmadığını, takipsiz bırakılan dava dosyasında alınan rapor ile eldeki davada düzenlenen raporun çeliştiğini ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların işyeri çalışma düzen ve koşullarını gösterir imzalı puantaj kaydı ya da eşdeğer belge sunmadığı bu nedenle davacı tarafından dinletilen tanıkların anlatımları çerçevesinde birinci hafta 3 gün 07.00-18.00 ve 3 gün 07.00-20.00 saatleri arasında hafta tatili kullanarak, ikinci hafta 4 gün 07.00-18.00 ve 3 gün 07.00-20.00 saatleri arasında hafta tatili olmadan, dinî bayramların iki günü ve 01 Ocak günü hariç diğer ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma tespitine bağlı hesap yapılması isabetli olduğu, davalı tarafça ibraz edilen 15.05.2015 tarihli iş sözleşmesinde yer alan imzanın davacıya ait olduğunun tam olarak ispatlanamaması sebebiyle anılan sözleşme ve hükümlerine değer verilmemesinin yerinde olduğu, davacının eldeki dosyada yer alan iddialarının başka dosyalarda tanık olarak verdiği beyanlarla, başka dosyalarda dinlenen başka tanıkların ifadeleri ile ve eldeki dosyada dinlenen tanıkların anlatımları ile çelişkili olmadığı, hesaplamalarda fiilî çalışmanın olmadığı yıllık izin dönemlerinin dışlandığı, takdiri delil niteliğindeki tanık anlatımına dayalı fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarına %30 yerine %40 oranında indirim yapılması gerektiği, davacı iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ispat edemediğinden kıdem tazminatı alacağının reddi gerektiği, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti bakımından indirim sebebiyle reddedilen kısım için davalı yararına hesaplama yapılmaması gerektiği gerekçeleriyle davacı ve davalının istinaf talebinin kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlerle birlikte davacının açılmamış sayılmasına karar verilen Ankara 18. İş Mahkemesinin 2017/296 Esas, 2019/52 Karar sayılı dosyasında talebini TL olarak belirlediğini, bu tercihinden dönmesinin mümkün olmadığını, ayrıca davanın derdestlik nedeniyle de reddi gerektiğini ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacağının ispatı ve hesaplanması, daha önce açılmamış sayılmasına karar verilen bir başka davada aynı alacakların TL cinsinden talep edilmiş olmasının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 99 uncu maddesi bağlamında seçim hakkının kullanıldığı anlamına gelip gelmediği noktalarındadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 24 ve 27 nci maddeleri.

3. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 41, 44, 46, 47 ve 63 üncü maddeleri.

4. 6098 sayılı Kanun'un 99 uncu maddesi.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Medeni yargılama hukukunda mahkemelerin önüne getirilen ihtilafların prensip olarak bir karar ile sonuçlandırılması gerekmektedir. Davanın tarafları, bir uyuşmazlığı çözüme kavuşturmak için yargı mercileri önüne getirdiklerinde gerek onların gerek mahkemenin uymakla yükümlü oldukları o yargı alanına özgü usule ilişkin kurallar bulunmaktadır. Bu noktadan hareketle, dava açmak bir hukuki işlem olmayıp bir usuli işlem olduğundan tarafların irade serbestisi belli kurallar ile sınırlıdır. Bir başka ifade ile tarafların yargılama sırasında belli ölçüde özgürlükleri bulunmaktadır. Bu özgürlük, medeni yargılama hukukunun amaçları ve fonksiyonları çerçevesinde yürütülecektir. Bundan dolayı, bir davayı takip etmemek veya yapılması gereken usuli işlemlerinin gereğini yerine getirmemek, o davanın geleceği ile ilgili yargılama hukukuna ilişkin hukuki sonuçların doğmasına ve davanın ortadan kalkmasına neden olabilecektir. Medeni yargılama hukukunda düzenlenen bu durum, davanın açılmamış sayılmaması olarak nitelendirilmektedir (Seda Özmumcu, "Davanın Açılmasına Bağlanan Hukuki Sonuçların Davanın Açılmamış Sayılması Halinde Değerlendirilmesi", İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt LXX, 2012, Sayı 2, s.183-206).

3. Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karar, mahkemenin dosyadan el çekmesi sonucu doğurması nedeniyle usule ilişkin nihai karardır. Bu karar, şekli anlamda kesin hüküm oluştursa bile taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözmediği için, maddi anlamda bir kesin hüküm oluşturmaz. Bu bağlamda aynı davanın kesin hüküm (şekli ve maddi anlamda kesin hüküm) sebebi ile tekrar açılamaması prensibi, davanın açılmamış sayılmasına karar verilen hâllerde söz konusu olmaz. Bir başka ifade ile aynı dava tekrar açılabilir. Zira davanın açılmamış sayılması kararı, uyuşmazlığın esasını çözümlememektedir. Bu karar, ihdasi (kurucu) değil, ihzari (açıklayıcı) niteliktedir (Özmumcu, s.201).

4. Medeni yargılama hukukunda davanın açılması, bazı hukuki sonuçların doğmasına neden olmaktadır. Bunlar, maddi hukuka ve usul hukukuna ilişkin hukuki sonuçlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Dava ikamesinin maddi hukuka ilişkin başlıca hukuki sonuçları, zamanaşımının kesilmesi, hak düşürücü sürelerin muhafaza edilmesi, iyiniyetin kötüniyete dönüşmesi, davalının mütemerrit olması hâlidir. Usul hukukuna ilişkin hukuki sonuçların başında da davanın açılması ile derdesti rüyetliğin başlaması, davanın geri alınmasının davalının rızasına bağlı olması, dava şartlarının davanın açıldığı tarihe göre belirlenmesi gibi durumlar gelmektedir (Özmumcu, s. 205).

5. Davanın açılmamış sayılması hâlinde; maddi hukuka bağlı olarak ortaya çıkan zamanaşımı süresinin kesilmesi, hak düşürücü sürelerin muhafaza edilmesi geriye etkili olarak ortadan kalkmaktadır. Buna karşılık, iyiniyetin kötüniyete çevrilmesi ve davalı tarafın mütemerrit olması hâllerinde, davanın açılmamış sayılması, bu fiili durumun geriye etkili olarak ortadan kalkması sonucunu yaratmayacaktır. Ancak, gerek iyiniyetin kötüniyete çevrilmesi ve gerekse karşı tarafın temerrüde düşme hâli için, bizatihi davanın açılması yeterli değildir. Dava dilekçesinin davalı tarafa tebliğ edilmesi gerekmektedir (Özmumcu, s. 205; Süha Tanrıver, Medenî Usûl Hukuku Cilt 1, Ankara, Genişletilmiş Dördüncü Bası, 2021, s.701). Bu nedenle bu son hâllerde, davanın açılmasına bağlanan hukuki sonuçların, davanın açılmamış sayılması ile ortadan kalkabilmesi, ancak dava dilekçesinin davalı tarafa tebliğ edilemediği diğer bir ifade ile Tebligat Kanunu hükümlerine göre, tebligatın yokluğu faraziyesinde söz konusu olabilecektir. Bunun dışında, davanın açılmamış sayılması, iyiniyetin kötüniyete dönüşmesine ve davalının mütemerrit olmasına engel teşkil etmeyecektir (Özmumcu, s. 205).

6. İfası mümkün ve muaccel olan bir borcu zamanında ifa etmeyen, borcun ifasında gecikmiştir. Ancak borçlu temerrüdünün doğabilmesi için bazı koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunun için bizatihi borcun muaccel hâle gelmesi yeterli olmayıp aynı zamanda, alacaklı tarafından borçluya borcun muaccel olduğunun ihtar edilmesi gereklidir (Özmumcu, s.198).

7. İhtar, alacaklının borçluya borcunu ifa etmesi hususunda yönelttiği bir irade beyanıdır ve bu irade beyanı hüküm ifade ettiği anda borçluyu temerrüde düşürür. Bu bağlamda davalı (borçlu) hakkında dava ikame edilmesi de davacı (alacaklının), borcun ifa edilmesini isteyen bir beyan ihtiva ettiğinden, ihtar niteliği taşımaktadır. Dolayısıyla dava dilekçesinin davalı tarafa tebliği bu kapsamda bir ihtar görevi gördüğü için, davalı (borçlu) önceden temerrüde düşürülmemişse, dava dilekçesinin kendisine tebliği ile temerrüde düşürülmüş olmaktadır (Özmumcu, s.198).

8. Diğer yandan 6098 sayılı Kanun’un 99 uncu maddesi uyarınca; borç ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ise borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parası ile ödenmesini isteyebilir. Dolayısıyla, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklıya tanınan seçimlik bir hak söz konusu olup hakkın kullanılması yenilik doğurucu nitelikte olduğundan talep hakkını kullanan alacaklının artık bu tercihinden dönmesi mümkün değildir.

9. Yukarıda yapılan açıklamalara göre davalı, dava dilekçesinin tebliği ile temerrüde düşer ve dava açılmamış sayılsa dahi ihtar

vazifesini gören tebliğ işlemi, varlığını korur. İhtarın amacı, borçluyu muaccel olan borcundan haberdar etmek ve borçluya borcunu ödemesi gerektiğini bildirmektir. Davanın açılmamış sayılması, davalı konumundaki borçlunun muaccel borcunu ödemesi gerektiği hususundan haberdar edilmediği anlamına gelmeyeceği gibi davacının da borcun hangi para birimi üzerinden ödeneceği konusunda tercih hakkını kullanmadığı anlamına gelmeyecektir.

10. Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafından 22.05.2017 tarihinde Ankara 18. İş Mahkemesinin 2017/296 Esas, 2019/52 Karar sayılı dosyası ile; aynı döneme ilişkin kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları için 5.000,00 TL'lik dava açılmış, dosya 06.11.2018 tarihinde takipsiz bırakılması nedeniyle işlemden kaldırılmış ve 12.02.2019 tarihinde de davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

11. Davacı; sözü edilen dava dosyasında, işbu davanın konusu olan kıdem tazminatı ile fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının TL olarak ödenmesini istemiştir. Açılmamış sayılmasına karar verilen davadaki dava dilekçesi davalıya tebliğ edildiğine göre; davacının, borcun hangi para birimi üzerinden ödeneceği konusunda tercih hakkını kullandığı ve borcun TL üzerinden ödenmesini istediği açıktır. Davacının bundan sonra tercihinden dönüp borcun yabancı para üzerinden tahsilini isteyemeyeceği gözetilerek TL üzerinden hüküm kurulması gerekirken alacağın yabancı para cinsinden davalıdan tahsiline karar verilmesi hatalı olmuştur.

12. Ayrıca davacı, açılmamış sayılmasına karar verilen Ankara 18. İş Mahkemesinin 2017/296 Esas, 2019/52 Karar sayılı dosyanın dava dilekçesinde çalışma saatlerinin 07.00-18.00 saatleri arasında olduğunu beyan etmiştir. Davacının tanık olarak dinlendiği dosyalarda da çalışmanın 07.00-18.00 saatleri arasında olduğunu beyan ettiği görülmektedir. Buna göre davacının 07.00-18.00 saatleri arasında çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir.

13. Şu hâlde Bölge Adliye Mahkemesince; davacının 07.00-18.00 saatleri arasında çalıştığı kabul edilerek ve usuli kazanılmış haklar da gözetilerek fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları, TL olarak belirlenip hüküm altına alınmalıdır. Belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

29.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.