Logo

9. Hukuk Dairesi2024/4895 E. 2024/8233 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunup bulunmadığı, davacının bakiye ücret, SGK işveren payından kaynaklı ücret, fazla mesai ücreti ve kıdem tazminatı alacaklarının olup olmadığı ve fazla mesai ücretinin hesaplanma yöntemi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı hekim ile davalı hastane arasında işçi-işveren ilişkisi bulunduğu, davacının ücretinden haksız SGK işveren payı kesintisi yapıldığı, fazla mesai ücretinin hesabında saat ücretinin 0,5 katının uygulanmasının doğru olduğu ve davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinde hata bulunmadığı gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararını onayan istinaf kararının da onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1387 E., 2024/175 K.

KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Karşıyaka 3. İş Mahkemesi

SAYISI : 2020/430 E., 2023/289 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait hastanede 2004 yılında kalp ve damar cerrahı olarak çalışmaya başladığını, 2014 yılı Şubat ayından itibaren ücretinden haksız şekilde kesinti yapıldığını, ücret bordrosuna intikal ettirilen ve müvekkiline fiilen ödenen ücretin miktarının mutabık kalınan tutarlardan daha düşük olarak gerçekleştirildiğini, fesihten önceki son iki aya ilişkin ücret alacaklarının ise hiç ödenmediğini; ayrıca müvekkilinin haftanın 6 günü 08.00-18.00 saatleri arasında çalışması bulunmasına rağmen işin niteliği gereği haftada en az 1-2 kez, günde 2-3 saat fazla çalışma yaptığını, ayda ortalama bir hafta tatilinde ve bazı ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmaya devam ettiğini, eksik ödenen ücret alacakları nedeniyle iş sözleşmesinin müvekkili tarafından 04.08.2020 tarihli ihtarname ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendi uyarınca haklı nedenle feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, fesihten önceki son iki aya ait ücret alacağı ile davalı Şirket tarafından müvekkilin ücretinden haksız şekilde yapılan kesintiler nedeniyle ortaya çıkan bakiye ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında iş ilişkisi bulunmadığını, bu sebeple iş mahkemelerinin görevli olmadığını, zamanaşımı def’inde bulunduklarını, davacı hekim ile 2014 yılının Şubat ayından bu yana her ay gerçekleştirdiği çalışması karşılığı oluşan hak edişlerine ilişkin mutabakat yapıldığını, mevzuat gereği davacının hak ediş suretiyle gelir paylaşımından elde ettiği tüm gelirlerin bordrolama yapmak suretiyle ödendiğini, ancak yapılan ödemenin de aslında bir ücret olmayıp bir gelir olması nedeniyle kanun gereği bordro düzenlenirken ödenen sosyal güvenlik priminin işveren payının da davacının aylık hak edişlerinden mahsup edildiğini, bu işyeri uygulamasının davacı hekimin iş sözleşmesinin sona erdiği tarihe kadar tarafların bilgisi ve onayı dâhilinde uygulanmaya devam edildiğini, davacı kendisinin kazancını artırmak amacıyla yapmış olduğu çalışmalarının karşılığında gelir paylaşımından kazanç elde ettiğinden davacının fazla çalışma ücretine hak kazanmasının mümkün olmadığını, davacının sorumlu hekim sıfatıyla çalışması sebebiyle haftanın birçok gününde ameliyatının bulunmadığını, öğlen saatlerinde davalı işyerine geldiğini ve birkaç saat durduktan sonra ayrıldığını, davacının çalışma saatlerini ve yıllık ücretli izinlerini işverenin bilgisi ve onayı dışında kendisinin düzenlediğini, bu sebeple talep konusu diğer alacaklara da hak kazanmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 17.04.2004-04.08.2020 tarihleri arasında işyerinde hekim olarak çalıştığı, taraflar arasında işçi işveren ilişkisi bulunduğu, davacı ile davalı işveren arasında mutabakata varılan cari hesap ekstresindeki 2020 yılına ilişkin bakiye miktar ile davacının 2020 yılı Ocak-Ağustos ayları bordrolarındaki net tahakkuklar ve davacıya banka kanalı ile yapılan net ödemelerin mahsuplaşması neticesinde davacının bakiye ücret alacağının bulunduğunun sabit olduğu, davalıya ait işyerinde 2009-2014 yıllarında bordrolu çalışan olarak gösterilen davacı dâhil hekimlerin ücretlendirmelerinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) ödenmesi gereken işveren payının işveren üzerinde bırakılacak şekilde ücretlendirme yapıldığı; ancak 2014 yılından itibaren SGK işveren payının aylık hak edişten kesilip kalan miktarın brüt üzerinden bordroya bildirilmesi hususunda davacı işçi aleyhine değişiklik meydana getirildiği, davacının aylık bordrosunda "işveren payı" adı altında bir tahakkuk bulunmadığı, bu kesintinin zaten öncesinde yapıldığı anlaşıldığından davacının bordrosu itibarıyla ve bordrosu ile sınırlı olarak davalı ile mutabık kaldığı, bordrosunda gözükmeyen miktarlar yönünden mutabık kalmış sayılmayacağının kabulü gerektiği, buna göre davacının haksız kesinti kaynaklı ücret talebinin de yerinde olduğu, tanık beyanlarına göre davacının haftalık 5,5 saat fazla çalışma yaptığı, davacının ücreti hak ediş esasına göre tespit edildiğinden bilirkişi raporunda davacının saat ücretinin 0,5 katı üzerinden yapılan hesaplamanın yerinde olduğu, iş sözleşmesinin davacı tarafından feshinin haklı nedene dayandığı, dolayısıyla davacının kıdem tazminatına da hak kazandığı; hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma yapıldığı hususlarının ise davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, bakiye ücret ve haksız kesinti kaynaklı ücret alacaklarının kabulüne diğer alacakların ise reddine dair davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; 4857 sayılı Kanun’un 41 inci maddesinde fazla çalışma ücretinin normal çalışma ücretinin %50 fazlası olacak şekilde ödenmesi gerektiğinin belirtildiğini, buna göre bilirkişi raporunda seçenekli olarak verilen hesaplamalardan fazla çalışma ücretinin normal ücretin 1,5 katına göre hesaplanmış şekli ile yer alan seçenekteki hesaplamaya itibar edilerek hüküm kurulması gerekirken ücretin 0,5 zamlı miktarı esas alınarak karar verilmesinin hatalı olduğunu; ayrıca indirim sebebiyle azalan alacak tutarının davacı lehine hükmedilecek vekâlet ücretini olumsuz yönde etkilememesi gerektiğini, davacı lehine hükmedilen vekâlet ücreti miktarının hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; taraflar arasında işçi işveren ilişkisi bulunmadığını, uyuşmazlığın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre çözülmesi gerektiğini, taraflar arasında her yıl sonunda ilgili yıl içerisinde davacının tedavi ettiği hastalardan elde edilen gelirler ve paylaşım oranına göre hak ediş miktarları ve kesintileri gösterir tablolar hazırlandığını ve davacı hekimin yazılı muvafakatını içeren imzaların alındığını, taraflar arasında yapılan bu mutabakatlar gereğince davacı lehine ücret alacağına hükmedilmesinin yerinde olmadığı, Şirket ortağı olup aynı zamanda yönetici konumunda da çalışmış olan davacı hekimin 2014 yılı Şubat ayından beri davalı işyerinde uygulanmakta olan ve diğer hekimlere de uygulandığını belirttiği işveren SGK payı ücret kesintisinden 6,5 yıldır haberi olmadığını belirtmesinin samimiyetten uzak olduğunu, davacının ortaya koyduğu performansın karşılığında gelir aldığını, davacının mesai saatlerinin belirlenmesi için müvekkili davalı Şirketin işlettiği hastanede kullanılan yüz okuma ve parmak basma şeklinde işyerine giriş çıkış saatlerinin belirlendiği sisteme hiçbir zaman dâhil olmadığını, davacı hekim tarafından verilen hizmetler arasında bulunan muayene, konsültasyon, müdahale, tıbbi bakım, ameliyat hizmetlerinin farklı ücretlere tâbi olduğunu, davacı hekimin fazla çalıştığı iddia olunan saatlerde hangi hizmeti yaptığı dolayısıyla fazla çalıştığı zamanlarda elde ettiği gelirin niteliği bilinmeden toplam geliri üzerinden fazla çalışma saatlerine göre zamlı gelir hesabı yapılmasının da hakkaniyete aykırı ve hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının hekim olarak davalıya ait özel hastanede performansına, baktığı hasta sayısına, yaptığı tıbbi işlemlere göre miktarı değişen hak ediş tutarında ücret karşılığı çalışması nedeniyle Yargıtay içtihatlarına uygun olarak bilirkişi ek raporunun (a) bendi gereğince davacının saat ücretinin 0,5 katı üzerinden yapılan hesaplamaya itibar edilmesinin yerinde olduğu, indirim yapıldıktan sonra belirlenen fazla çalışma ücreti miktarı esas alınarak kabule göre vekâlet ücretinin hesaplanmasında hata bulunmadığı, davacının iş sözleşmesine istinaden hekim olarak çalıştığı, davacı ile davalı arasındaki ilişkinin işçi işveren ilişkisi olduğu, işveren SGK payının davacının ücretinden haksız olarak kesildiğine dair tespitlerin dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; istinaf dilekçesindeki gerekçelere dayanarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; istinaf dilekçesindeki gerekçelere dayanarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında işçi işveren ilişkisi bulunup bulunmadığı, davacının bakiye ücret alacağının bulunup bulunmadığı, SGK'ya ödenmesi gereken prime esas kazanç üzerinden tahsil edilen işveren priminin işçiden tahsilinden kaynaklı ücret talebinin yerinde olup olmadığı, davacının fazla çalışma ücretine hak kazanıp kazanmadığı, hak kazandığının kabulü hâlinde ise fazla çalışma ücreti alacağının hesaplanma yöntemi ile davacı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin miktarına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4857 sayılı Kanun'un 2, 22, 32, 34, 41 ve 63 üncü maddeleri.

3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesi.

4. Dairemizin 18.01.2022 tarihli ve 2021/12186 Esas, 2022/528 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.