Logo

9. Hukuk Dairesi2024/5128 E. 2024/8758 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şartın geçerliliği ve miktarı.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasında rekabet yasağı sözleşmesi yapıldığı, davacının bu yasağa aykırı davrandığı, cezai şart borçlu olduğu ancak kararlaştırılan cezai şartın fahiş olması sebebiyle Bölge Adliye Mahkemesi tarafından uygulanan hakkaniyet indiriminin yeterli olduğu değerlendirilerek, temyiz isteminin reddine ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1316 E., 2023/1958 K.

KARAR : İstinaf başvurularının kabulü ile davanın kısmen kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 24. İş Mahkemesi

SAYISI : 2020/698 E., 2021/832 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılarak bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait işyerinde kılavuz kaptan olarak 854 sayılı Deniz İş Kanunu'na tâbi işçi olarak çalışmaya ve limanlarda Türk ve yabancı bayraklı gemilere ilişkin kılavuzluk hizmetini ifa etmeye başladığını, davalı tarafından davacıdan işe giriş esnasında işe giriş şartı olarak teminat senedi niteliğinde bir senedin imzalanmasının istendiğini, esasen işe giriş gayesiyle ve işe alınmama korkusundan ileri gelen bir baskı nedeni ile salt ad-soyad-tarih ve imza bölümlerini doldurarak imzaladığı teminat senedini davalıya teslim ettiğini, davalıya göndermiş olduğu ihtarname ile iş sözleşmesini sonlandırdığını bildirdiğini ve teminat senedinin iade edilmesini talep ettiğini, davalının da davacının istifası akabinde teminat amaçlı olarak senedi iade etmeyip davacı tarafından boş bırakılan özellikle bedel ve ödeme tarihi kısımlarını davacının rızası hilafına doldurarak davacı aleyhine kambiyo senedine dayalı icra takibi başlattığını, işbu teminat senedinin davacı tarafından esasen işe girme gayesiyle ve aksi durumda işe alınmayacağı belirtildiğinden baskı altında imzalandığını ve hatta davacının işbu senedin kendisine karşı kullanılmayacağı belirtildiğinden senet bedeli ve ödeme tarihi gibi önemli bilgileri dahi doldurmadan senedi davalıya teslim ettiğini; ancak istifanın akabinde bu senedin kendisine verilmeyerek icra takibine konu edilmesi üzerine işbu davanın açılmasının zorunlu hâle geldiğini, teminat senedindeki bedelin davalının kılavuz kaptanlar ile imzaladığı iş sözleşmesinde yer alan cezai şart tutarı ile aynı olduğunu, fahiş tutardaki cezai şarta ilişkin işçiye baskı ile tarihsiz senet imza ettirildiğini ve buna dayanılarak da işçinin istifasını takiben ihtiyati haciz uygulanarak tüm mal varlıklarına karşı işlem yapıldığını, kötüniyetle işçiye zarar vermek için cebri icra yoluna başvurulduğunu belirterek icra dosyasına konu edilen 110.000,00 USD bedelli senedin teminat senedi vasfında olduğuna, davalının davacıdan kanuni bir alacağının olmaması nedeniyle davacının takip konusuna ilişkin icra takibine konu senetten ve icra dosyasından borçlu olmadığının tespitine, menfi tespit nedeniyle davacı hakkındaki icra dosyasındaki takibin iptaline, davalının icra takibinde davacıyı kötüniyetli ve dayanaksız olarak taraf göstermiş olması sebebiyle %20'den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu senedin teminat senedi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, bununla birlikte davacının teminat senedi iddiasını dava dilekçesinde taraflar arasındaki iş sözleşmesinde yer alan cezai şarta dayandırdığını (madde 5.11) ve senedin buna ilişkin olarak tanzim edildiğini ikrar ettiğini, davacının hiçbir iddiasının kabulü anlamına gelmemek kaydı ile cezai şartı ödemek için verilmiş bir senedin teminat için değil ifa için verilen senet olduğunu, hizmet sözleşmesinin (5.11) maddesi ise taraflar arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 444, 447 ve devamı maddeleri kapsamında hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin rekabet yasağı niteliğindeki anlaşmayı ihtiva etmekte olup davacının dilekçesinin başında izah edilen olaylar çerçevesinde bu anlaşmayı açıkça ihlal ettiğini, bu doğrultuda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun göreve ilişkin amir hükümleri ve yerleşik Yargıtay içtihatları kapsamında uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu, kılavuzluk hizmeti veren şirketlerin bu hizmeti verebilmek için kılavuz kaptanlara muhtaç olduğundan kılavuz kaptanların şartlarını ve standartlarını kendileri belirledikleri şekilde, son derece yüksek ücretlerle ve yüksek imtiyazlara sahip olarak iş sözleşmeleri akdettiklerini, davacının müvekkili Şirket ile hür iradesiyle hizmet sözleşmesini akdettiğini, ücrete ek olarak da yılda iki tam aylık ücret tutarında ikramiye aldığını, başta eğitim düzeyi olmak üzere birçok niteliğe sahip olan bir kılavuz kaptana, kendisini işe almama tehdidi ve baskı ile senet imzalatıldığı yönündeki iddiaların maddi gerçeği yansıtmadığını ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından 31.12.2018 tarihli Resmî Gazete'de Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) yayımlandığını ve römorkörlük hizmetlerinin farklı lisans tiplerine (A, B ve C) bağlandığını, bahsi geçen Yönetmelik'in 8 inci maddesi ile A sınıfı kılavuzluk faaliyet lisansı almak isteyen şirketler bakımından; kılavuz kaptan yeterlik belgesine sahip en az 24 kılavuz kaptan istihdam etme, B sınıfı kılavuzluk faaliyet lisansı almak isteyen şirketler bakımından, kılavuz kaptan yeterlik belgesine sahip en az 8 kılavuz kaptan istihdam etme zorunluluğu getirildiğini, müvekkili Şirketin de yeni Yönetmelik doğrultusunda, uzun yıllar gerçekleştirdiği kılavuzluk faaliyetinin icrası ve bu doğrultuda faaliyet lisans belgesinin temini amacıyla istihdam etmekte olduğu 32 kılavuz kaptanın bordrolarıyla birlikte 13.02.2019 tarihinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Deniz ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunduğunu, ancak davacının da içinde bulunduğu 32 kılavuz kaptanın, müvekkili Şirket tarafından Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Deniz ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğüne yapılan başvuru ile aynı tarihte, hiçbir gerekçe göstermeksizin toplu olarak istifa ettiklerini, bu istifaların akabinde de müvekkili Şirket ile aynı hizmet bölgesinde (İskenderun) kılavuzluk faaliyeti gerçekleştiren Deniz Kılavuzluk AŞ'ye geçtiklerini, buna ek olarak davacı da dâhil olmak üzere ilgili kılavuz kaptanların istifa amacıyla gönderdikleri tüm ihtarnamelerin her birinin ortak bir iradenin ürünü olarak aynı içerikte kaleme alındığı ve istifa için hiçbir gerekçe içermediğini, davacının da içinde bulunduğu bu toplu istifa hareketi nedeniyle müvekkili Şirket nezdinde yeterli kılavuz kaptan sayısının sağlanamadığını ve müvekkili Şirketin başvurusunun reddedildiğini, kılavuzluk için hizmet faaliyeti lisansı alamadığını savunarak görev itirazının kabulü ile görevsizlik kararı verilmesine ve dosyanın görevli asliye ticaret mahkemesine gönderilmesine, davacı aleyhine senet miktarının % 20'sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 01.06.2021 tarihli ve 2021/3076 Esas, 2021/9789 Karar sayılı ilâmında ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere davacı işçinin iş sözleşmesinin sona ermesinden bir gün sonra aynı il sınırlarında aynı alanda iştigal eden rakip işyerinde işe başladığı, rekabet yasağına aykırı davrandığı, sözleşmeden kaynaklanan cezai şart olduğu, davacının iş sözleşmesindeki rekabet yasağı maddesine aykırı davrandığı ve bu madde uyarınca cezai şart miktarı olarak düzenlenen senet uyarınca borçlu olduğu, ancak 6098 sayılı Kanun'un 182 nci maddesinin son fıkrası uyarınca işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşüreceği, Türkiye şartlarında işyerinden ayrılan bir işçinin eski çalıştığı şirketin de menfaatlerini ihlal etmeden her türlü çalışma özgürlüğüne sahip olduğu, herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olmasının anayasal teminat altına alındığı, insanın yaşamını idame ettirmesi için çalışması gerektiği, işbu çalışmanın haksız ve hakkaniyete aykırı bir şekilde sınırlanamayacağı, davalının sözleşmede belirtilen şartları kısmi olarak ihlal ettiği kanısına varıldığı, 6098 sayılı Kanun'un 182 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca taraflarca kararlaştırılan cezai şartın fahiş nitelikte bulunduğu, cezai şart olarak belirlenen 110.000,00 USD olan miktardan hakkaniyet indirimi olarak %60 uygulayıp nihai olarak 44.000,00 USD olarak davacının borçlu olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar vermek gerektiği, davalı tarafın icra takibinde haksız ve kötüniyetli olmadığı, kötüniyet tazminatı koşullarının oluşmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; İlk Derece Mahkemenin görevsizlik kararına ilişkin gerekçesinde taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğuna ilişkin tespitte bulunduğunu, görevsizlik kararının kaldırılması üzerine devam eden yargılama neticesinde verilen kararda bu kanaatin neden değiştiğine ilişkin bir gerekçeye yer verilmediğini, rekabet yasağı sözleşmesi ve cezai şart hükmünün 6098 sayılı Kanun'da aranan şartları taşımadığı için geçersiz olduğunu, cezai şartın müvekkili aleyhine tek taraflı olarak düzenlendiği için de geçersiz olduğunu, rekabet yasağı geçerli kabul edilse bile müvekkili tarafından rekabet yasağının ihlal edilmediğini, İlk Derece Mahkemesince takdir edilen %60 hakkaniyet indiriminin hakkaniyeti sağlamak için yeterli olmadığını, hükmedilen cezai şartın müvekkilinin ekonomik olarak mahvına sebebiyet verecek boyutta olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; hâkimin takdir hakkını kullanarak hakkaniyet indirimi yapması neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, bu nedenle müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının vekâlet ücreti, harç, yargılama gideri ve arabuluculuk ücretine ilişkin hükümleri yönünden düzeltilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalısı aynı olan ve aynı konudaki Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21.12.2021 tarihli ve 2021/11745 Esas, 2021/16748 Karar sayılı ilâmı nazara alınarak, işbu dosyada da taraflar arasında 6098 sayılı Kanun'un 444 üncü ve devamı maddelerine uygun rekabet yasağı sözleşmesi yapıldığı ve davacının rekabet yasağına aykırı davrandığı, davacının cezai şart miktarı olarak düzenlenen senet uyarınca borçlu olduğu ancak kararlaştırılan cezai şartın fahiş olması sebebiyle İlk Derece Mahkemesince %60 hakkaniyet indiriminin uygulanmasının yeterli olmadığı, %70 hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği, davalı tarafın icra takibinde haksız ve kötüniyetli olmadığının anlaşılmasına göre kötüniyet tazminatı koşulları oluşmadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı, kısmi ret kararı hakkaniyet indirimine dayandığından davacı yararına vekalet ücreti, arabulucuk gideri ve yargılama giderine hükmolunmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kısmen kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nci alt bendi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; rekabet yasağı sözleşmesi ve cezai şart hükmünün 6098 sayılı Kanun'da aranan şartları taşımadığından ve ayrıca müvekkili aleyhine tek taraflı olarak düzenlendiğinden geçersiz olduğunu, rekabet yasağı geçerli kabul edilse bile müvekkili tarafından rekabet yasağının ihlal edilmediğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şarta ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.

2. 6098 sayılı Kanun'un 180, 182, 396, 420, 444, 445, 446 ve 447 nci maddeleri.

3. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72 nci ve 170/b maddesi.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.