Logo

9. Hukuk Dairesi2024/6587 E. 2024/10063 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının terzi olarak çalıştığının tespitine ilişkin talepte hukuki yarar olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının terzi olarak çalıştığının tespiti talebinin, maddi bir vakıanın tespitini amaçlaması ve davalı işverence tesis edilmiş herhangi bir hukuka aykırı işlemin tespitini içermemesi nedeniyle güncel bir hukuki yarar barındırmadığı, bu sebeple davanın dava şartı yokluğundan usulden reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde kabul edilmesinin hatalı olduğu gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/182 E., 2024/479 K.

KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 12. İş Mahkemesi

SAYISI : 2023/8 E., 2023/723 K.

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı asıl ve davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı asıl dava dilekçesinde; İstanbul Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesinde alt işveren temizlik personeli olarak çalışırken 02.04.2018 tarihinde 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname doğrultusunda sürekli işçi kadrosuna alındığını, İdare tarafından sözlü olarak terzihanede terzi olarak görevlendirmesinin yapıldığını, alt işveren personel olarak çalıştığı dönemde temizlik firması üzerinden işe alındığından genel destek hizmetleri temizlik personeli olarak işe girişinin yapıldığını, ancak hiçbir zaman temizlik personeli olarak çalışmadığını, Destek ve Kalite Hizmetleri Müdürlüğüne bağlı terzihanede fiilen terzi olarak çalıştığını, iş ve görev alanını güvence altına almak amacıyla görevlendirme yazısı talep ettiğini, kendisiyle aynı statüde olan pek çok işçiye görevlendirme yazısı verilmesine rağmen kendisine verilmediğini, davaya konu işlemin işverenin eşit davranma borcuna aykırılık teşkil ettiğini, bu durumun toplu iş sözleşmesinin 29 uncu maddesinde yer alan "vasıfsız işçi kadrosunda bulunmakla beraber, 1 yıl süreyle vasıflı işçiler tarafından yapılması gereken bir işte çalışmış olanlar bu sürenin sonunda vasıfsız bir işte çalıştırılamazlar" hükmüne de aykırı olduğunu ileri sürerek İstanbul Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 16.09.2022 tarihli ve E.53838792-929 sayılı görevlendirme yazısı verilmemesine ilişkin Kurum işleminin iptali ile terzihanede 1 yıldan fazla süredir görevlendirilmek suretiyle terzi olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının sahadaki sıfatının temizlik personeli olduğunu, 02.04.2018 tarihinden itibaren temizlik personeli olarak çalıştığını, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği'ne göre hizmetin gerektirdiği hâllerde personellerin görev yerlerini kadro ünvanlarına uygun olarak değiştirme hak ve yetkisinin başhekime verildiğini, bunun kamu menfaati adına yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 12.09.2022 tarihli talep dilekçesi ile terzi olarak görevlendirilmesinin yapılmasını talep ettiği, İdare tarafından "...belirli bir konuda üniversite seviyesinde ya da konu ile ilgili uzmanlardan ya da yeteneklerden bilgi ve becerisini geliştirmek amacıyla eğitim almış kişiler için vasıflı sıfatı kullanılır. Vasıflı personel ifadesi genellikle beyaz ve mavi yaka olarak ifade edilen bilgisayar işletmecileri, mali ve idari uzmanlar, teknisyen, tekniker, programcı gibi personeller için kullanılmaktadır. Bilgilerinize rica ederim." şeklinde cevap verildiği, somut olayda İdare tarafından yapılan bir işlemin olmadığı, 16.09.2022 tarihli davalı tarafça verilen cevabın iptali talep edilmişse de verilen bu cevapta olumlu veya olumsuz bir idari işlem tesisinin mevcut olmadığı, kaldı ki işverenin yönetim hakkı kapsamındaki tasarruflara mahkemenin müdahalede bulunmasının iş hukuku yargılaması kapsamında mümkün olmadığı, bu nedenle iptal talebinin reddine karar verildiği; ancak yönetim hakkına müdahale kapsamında bir iptal kararı veya eda hükmü tesis edilemeyecekse de davacının işyerindeki mevcut durumuna dair tespit talebine ilişkin karar verilmesinde hukuki yararının mevcut olduğu, dosya kapsamındaki deliller değerlendirildiğinde davacının terzihane bölümünde bir yılı aşkın süredir terzi olarak çalıştığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı asıl; İlk Derece Mahkemesinin tespit hükmüne ilişkin bir itirazının bulunmadığını, ancak mahkemenin terzi olarak çalıştığını tespit etmesine rağmen, işverenden "terzi olarak görev yaptığıma ilişkin" görev yazısı verilmesine ilişkin talebinin reddi işlemini iptal etmediğini, gerekçeli kararda "Davalı tarafından verilen bu 16/09/2022 tarihli cevabın iptali talep edilmişse de verilen bu cevapta olumlu veya olumsuz bir idari işlem tesisi mevcut değildir." ifadelerine yer vererek, hatalı bir biçimde iptal davasına konu olabilecek bir işlem olmadığına karar verildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; görev itirazında bulunduklarını, davanın İdare Mahkemesinde açılması gerektiğini, usulden ret kararı verilmesi gerekirken esasa girilerek davanın kısmen kabule karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay kararları ile adli yargının görevli olduğunun sabit olduğu, İlk Derece Mahkemesince davacının davalı İdareye ait Koşuyolu Eğitim ve Araştırma Hastanesinde terzihane bölümünde 1 yıldan fazla süredir terzi olarak çalıştığının tespitine şeklinde karar verilmesinin dosya kapsamına uygun olduğu, İdare tarafından olumlu veya olumsuz bir işlem tesis edilmemiş olması nedeni ile Kurum işleminin iptaline ilişkin talebin reddine karar verilmesinin de isabetli olduğu gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; davacının terzi olarak çalıştığının tespitine ilişkin talepte hukuki yarar olup olmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2019 tarihli ve 2017/8-1854 Esas, 2019/1096 Karar sayılı kararında tespit davalarında hukuki yarara ilişkin ilkeler şu şekilde açıklanmıştır:

"...

Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Hanağası, E.: Davada Menfaat, Önsözler-Ramazan Arslan, Ankara 2009, s. VII).

Hukuk Genel Kurulunun 24.06.1992 tarihli ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 tarihli ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.

Öte yandan, bu hukuksal yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir (Hanağası, s. 135).

(...) Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada hâlen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s. 297).

(...)Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkâr ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır (Arslan, R./ ..., E./ Taşpınar Ayvaz, S.: Medeni Usul Hukuku , Ankara 2017, s.287).

Bu doğrultuda, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur (Arslan / .../ Taşpınar Ayvaz, s. 296-297).

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.05.2013 tarihli ve 2013/22-561 E., 2013/733 K. ile 01.02.2012 tarihli ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararı sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

..."

3. Değerlendirme

1. Mahkemeden istenilen hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır. Eda davalarında bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken inşai (yenilik doğuran) davalar ile de var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar. Tespit davaları ise bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Tespit davası kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilen kararının icra ve infaz kabiliyeti yoktur.

2. Tespit davalarında davacının amacı, bir hak veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi olup hak veya hukuki ilişkinin varlığı yahut yokluğu tespit davası açılabilmesi için yalnız başına yeterli değildir. Bundan başka, tespit davasının dinlenebilmesi için konusunu oluşturan hak veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının Mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının korunmaya değer güncel bir hukuki yararının bulunması gerekir.

3. Tespit davasının konusunun hak veya hukuki ilişki olması ve davacının tespit davası açmakta güncel hukuki yararının bulunması dava şartıdır. Açılan tespit davasında, bu iki şartın birlikte bulunup bulunmadığının, diğer dava şartlarında olduğu gibi davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekmekte olup bu şartların bulunmaması hâlinde mahkemece esas hakkında incelemeye girilmeden, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekmektedir.

4. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür; bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hâllerde tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi hâkim tarafından da resen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti hâlinde davanın, 6100 sayılı Kanun'un 115 inci maddesine göre dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir.

5. Yukarıda yapılan açıklamalara göre somut uyuşmazlık incelendiğinde; davacı, dava dilekçesi ile "terzihanede bir yıldan fazla süredir görevlendirilmek suretiyle terzi olarak çalıştığının tespiti" talebi ile aslında maddi bir vakıanın tespit edilmesini istemiş olup maddi vakıalar tek başına tespit davasına konu edilemez. Diğer yandan davacı hakkında davalı işverence bir işlem tesis edildiği iddia edilmediği gibi davacı tarafından davalı işverenin herhangi bir işleminin hukuka aykırılığının tespiti talebinde de bulunulmuş değildir. Hal böyle olunca tespit davası yönünden davacının güncel hukuki yararı bulunmadığından, davacının terzi olarak çalıştığının tespitine dair talebinin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.