Logo

9. Hukuk Dairesi2024/6875 E. 2024/10113 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı-karşı davalının, davalı şirketin şube müdürü olarak çalıştığı dönemde yapılan satışlardan kaynaklı tahsil edilemeyen alacaklar nedeniyle sorumlu olup olmadığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı-karşı davalının mali konularda yetkisinin bulunmadığı ve davalı şirketin zararının oluşumunda sorumluluğunun olmadığı, ayrıca sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğine dair iddiaların ispatlanamadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 52. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/4902 E., 2024/38 K.

KARAR : Davalı-karşı davacının istinaf başvurusunun esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 27. İş Mahkemesi

SAYISI : 2017/1768 E., 2021/440 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali ve tazminat davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı-karşı davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı- karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:

Asıl davada itirazın iptaline karar verilen ve davalı-karşı davacı tarafça temyize konu edilen miktar 30.442,87 TL olup bu miktarın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince karar tarihi itibarıyla bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen kararların kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı-karşı davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz isteminin miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.

Davalı-karşı davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan karşı davaya yönelik temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı Şirkette 02.11.2010-05.12.2016 tarihleri arasında iç piyasa satış sorumlusu olarak çalışmaya başladığını, sırasıyla ihracat satış sorumlusu ve şube müdürü olarak görev yaptığını, ücretine ek olarak prim ödeneceğine dair söz verildiğini ancak herhangi bir prim ödemesi alamadığını, davacının emekliliğe hak kazandığını ancak davalı Şirket yetkilisinin ricası ile bir müddet daha çalışmaya devam etmesine rağmen çalışmalarına ilişkin ücretlerinin ödenmediğini, kıdem tazminatının ödenmediğini, 4.500,00 TL ücret aldığını, ilaveten 1.750,00 TL kira yardımı yapıldığını, davalı Şirketin hukuka aykırı ve mesnetsiz iddialar ileri sürerek iş sözleşmesini sonlandırılmasına ilişkin ihtarname gönderdiğini ancak bu ihtardan önce davacının iş sözleşmesini emekliliğe hak kazanması sebebiyle haklı nedenle feshettiğini, ödeme yapılmaması üzerine alacağın tahsili için icra takibi başlattıklarını, davalı tarafça haksız ve kötüniyetili olarak takibe itiraz edildiğini beyanla itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini ve davalı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

2. Davalı-karşı davacı vekili karşı dava dilekçesinde; davacının 26.08.2013-26.01.2017 tarihleri arasında müvekkili Şirketin İstanbul şube müdürü olarak çalıştığını, ancak müdürlük sıfatının getirdiği akdi ve yasal yükümlülükleri ihlal ettiğini, Şirketin menfaatlerini gözetmeyerek ağır ihmal ve kusuru ile müvekkili Şirketi zarara uğrattığını, davacının görevli olduğu şubeden dava dışı şirketlere yapılan satışlardan kaynaklı alacakların tahsil edilemediğini, icra takipleri başlatılmakla alacağın tahsil kabiliyeti kalmadığının anlaşıldığını, satış sırasında teminat da alınmadığından müvekkili Şirket zararının karşılanamadığını, davacının müvekkili ile aynı iştigal konusunda faaliyet gösteren Şirketin kurucu ortağı olduğunu ve sadakat yükümlülüğüne aykırı eylemi ile müvekkili Şirketi zarara uğrattığını savunarak uğranılan maddi kaybın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı-karşı davacı vekili asıl davaya cevap dilekçesinde; dava konusu taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının, müvekkili Şirkette 02.11.2010-11.02.2013 ve 05.11.2013-25.01.2017 tarihleri arasında kesintili çalıştığını, ücret konusundaki iddianın doğru olmayıp asgari geçim indirimi dâhil ücretinin 2.633,00 TL olduğunu, yıllık izinlerini kullandığını, iş sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar hak ettiği tüm ücretlerinin eksiksiz olarak ödendiğini, davacının müdürlük görevinin getirdiği akdi ve yasal yükümlülükleri ihlal ettiğini ve müvekkili Şirketin menfaatlerini gözetmeyerek zarara uğrattığını, müdürü olduğu İstanbul şubeden yapılan satıştan kaynaklı alacakların tahsil edilmediğini, satış yapılan kişi ve şirketlerin mali durumlarına yönelik hiçbir araştırma yapılmadığını, bu kişi ve şirketlerden alacağın tahsil edilmediğini ve alacakların tahsil kabiliyetinin de kalmadığını, davacının, müvekkili ile aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı şirketin kurucu ortağı olduğunu, iş sözleşmesinin davacının ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan, sadakat yükümlülüğüne aykırı eylemleri nedeniyle haklı olarak feshedildiğini ve kıdem tazminatına hak kazanamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davacı-karşı davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde; müvekkilinin işini özen ve sadakat ilkeleri gereğince yerine getirdiğini ve bunun sayesinde altı yılda müdürlüğe terfi ettirildiğini, müvekkilinin istifa dilekçesi verdikten bir hafta sonra Şirket kurduğunu, davalı-karşı davacı Şirket ile rekabet içinde olmadığını, davalı-karşı davacının dava dilekçesinde belirttiği şirketlerden sadece birinin merkezin onayı ve bilgisi dâhilinde İstanbul şubenin müşterisi olduğunu, diğer şirketlerin, müvekkilinin satış personeli olarak çalıştığı dönemde çalışılan şirketler olduğunu ve tamamen davalı Şirket merkezine ait müşteriler olduğunu, müvekkilinin tüm talimatları genel merkez ofisinden aldığını, tüm ürünlerin irsaliye ve faturaların Antalya'dan teslim edildiğini, yapılan satışlardan dolayı uğranıldığı iddia olunan zarar nedeniyle müvekkiline kusur atfedilemeyeceğini beyanla karşı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İstanbul Anadolu 15. İcra Müdürlüğünün 2017/5911 Esas ve İstanbul Anadolu 13. İcra Müdürlüğünün 2017/19928 Esas sayılı dosyalarının celbedilerek incelendiği, davacı-karşı davalının, davalı- karşı davacıya ait işyerinde 6 yıl 1 ay 3 gün süreyle çalışmış olduğu, dosyaya sunulan bordrolar ve banka kayıtları dikkate alındığında brüt ücretinin 4.613,14 TL olduğu, iş sözleşmesinin davalı işverence haksız olarak feshedildiği iddiasına karşılık ispat yükü üzerinde olan davalı-karşı davacının, işverenin feshin haklı nedenle yapıldığını iddia ve ispat edemediğinden davalının kıdem tazminatına hak kazandığı, ibraz edilen resmî kayıtlara göre kullanamadığı ve karşılığı ücretinin de ödenmediği toplam 38 gün yıllık izne hak kazandığı, ödenmediği iddia olunan 20 günlük ücret alacağının hangi döneme ilişkin olduğunun belirtilmediği, bu konuda bir delilin de sunulmadığı anlaşılmakla ücret alacağına yönelik talebin reddine karar verildiği, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebi koşullarının oluşmadığı, her ne kadar davacı-karşı davalının davalı Şirketin İstanbul şube müdürü olduğu ve ağır ihmal ve kusuru ile Şirketin zarar etmesine yol açtığı iddiasıyla karşı dava açılmış ise de alınan bilirkişi raporları ile davacı-karşı davalıya mali konularda yetki verilmediğinin tespit edildiği ve dolayısıyla davacı-karşı davalının uğranıldığı iddia olunan zararın oluşumunda herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle karşı davanın reddine karar verildiği belirtilerek karşı davanın reddine, asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne ve borçlunun İstanbul Anadolu 15. İcra Müdürlüğünün 2017/5911 Esas sayılı icra takip dosyasında yaptığı itizarın kısmen iptali ile takibin toplam 30.442,87 TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, İstanbul Anadolu 13. İcra Müdürlüğünün 2017/19928 Esas soyalı dosyası yönünden talebin reddine, icra inkar tazminatı talebinin de reddine dair hüküm tesis edilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davalı-karşı davacı vekili; asıl dava yönünden istinaf başvurusunda davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshediğini ve kıdem tazminatına hak kazanmadığını, ödenmeyen ücret alacağını ve yıllık izinlerini eksiksiz kullandığını, kabul edilen ücret tutarının gerçeği yansıtmadığını, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilmesine rağmen kıdem tazminatı talebinin kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğu gibi diğer alacak talepleri yönünden de başlatılan icra takibinin haksız ve dayanaksız olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı-karşı davacı vekili; karşı dava yönünden istinaf başvurusunda; davacı-karşı davalının ağır ihmal ve kusurlu davranışları neticesinde müvekkili Şirketi yaklaşık 1.250.000,00 TL zarara uğrattığını, müdürü olarak sorumluluğunda olan İstanbul şubesinden yapılan satış ve ticaret sonucunda alacağın tahsil edilememesi üzerine başlatılan icra takiplerinde satış yapılan şirketlerin hiçbir mal varlığının ve ödeme gücünün olmadığının tespit edildiğini, teminat olarak alındığı iddia olunan senetlerin ise kambiyo senedi vasfını haiz olmadıkları, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmediğini, zira raporlarda karşı davalının tali kusurlu olduğunun ortaya konulduğunu, kusur oranının tespitine yönelik tanzim ettirilen bilirkişi raporunda karşı davalının kusursuz bulunduğunu, kusur durumunun tespitine yönelik tanzim ettirilen iki farklı rapor ile ortaya konulmuş iken kusur oranının tespitine yönelik tanzim ettirilen raporda kusurunun bulunmadığı tespiti başlı başına hatalı olduğu gibi önceki iki raporla tamamen çelişkili olarak düzenlendiğini, davacının satış yaptığı bir müşteri hakkında Antalya’da bulunan şirket merkezi tarafından yapılabilecek araştırmanın ancak o ana ilişkin olabileceğini, müşterilerin şantiyelerinde görüşerek çalışma şekli ve maddi durumu hakkında sadece davacının fiilen bilgi sahibi olabileceğini, mali konuların davacının yetkisi dışında bırakıldığı tespitinin hatalı yorumlandığını, zira karşı davalının satılan mallar karşılığında müşterilerden kambiyo senedi veya nakit ödeme almaya da yetkisi olmadığından bahsedilemeyeceğini, satış yapılacak firma ve kişilerin gerek mali durumları gerekse iç piyasadaki ticari ilişkileri hakkında araştırma yapmak ve şirket alacaklarını güvence altına almanın davacı-karşı davalının görev ve sorumlulukları arasında olduğunu, diğer birimler satış sürecine dâhil olmadıklarından zarara sebep olunduğu şeklindeki tespitlerin hukuki dayanaktan yoksun ve kabul edilemez olduğunu, müşterilerin piyasa durumunun araştırılması ve satışlarda teminat alınmasını sağlamanın merkezin sorumluluğunda olduğu bir sistemin fiilî gerçekliğe aykırı olduğunu ve böyle bir sistemin çalışamayacağını, davacının müvekkili Şirket ile aynı iştigal konusunda şirket kurarak sadakat yükümlülüğünü de açıkça ihlal ettiğini, Mahkemece bu yönde hiçbir inceleme yapılmadığı gibi hükümde de bu hususa yer verilmediğini ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuş ve karşı dava yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı–karşı davalının, davalı–karşı davacıya ait işyerinde 02.11.2010–05.12.2016 tarihleri arasında 6 yıl 1 ay 3 gün süreyle çalıştığı, brüt ücretinin 4.613,14 TL olduğu, tespit edilen hizmet süresinin ve ücretin dosya kapsamına uygun olduğu, iş sözleşmesinin emekli olmak suretiyle davacı tarafından feshedildiği ve davacının kıdem tazminatına hak kazandığı, ispat külfeti üzerinde olan davalı–karşı davacı tarafından yıllık ücretli izinlerin kullandırıldığının ispatlanamadığı, davalı–karşı davacı davacının şube müdürü olduğu ve ağır ihmal ve kusuru ile şirketin zarar etmesine yol açtığı iddia edilmişse de davacı–karşı davalıya mali konularda yetki verilmediği ve sorumluluğunun bulunmadığı, davalı–karşı davacının iddiasını ispat edemediği, istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzeni kapsamında yapılan inceleme sonucunda Mahkeme kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davalı–karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı-karşı davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz başvurusunun kesinlik nedeniyle reddine karar verildiğinden, asıl davaya yönelik temyiz sebeplerine yer verilmemiştir.

2. Davalı-karşı davacı karşı davaya yönelik temyiz dilekçesinde; istinaf başvurusundaki sebepleri tekrar etmiş ve müvekkili Şirketin uğradığı maddi kaybın davalının kusurlu eylemleri neticesi oluştuğunu, davacının gerekli dikkat ve ihtimamı göstermeden ürün satışı yaptığını belirterek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı-karşı davalının davalı Şirketteki konumu ile mali konulardaki yetkisinin kapsamının belirlenmesi ve bu bağlamda yapılan satışlardan dolayı tahsilat yapılamaması nedeniyle sorumlu olup olmadığının tespiti ile sadakat yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı konularına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 41 ve 42 nci maddeleri, 49 vd. Maddeleri ile 396 ncı maddesi.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karşı davaya ilişkin karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı- karşı davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

A. Asıl Dava Yönünden

Davalı-karşı davacının asıl davaya yönelik temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,

B. Karşı Dava Yönünden

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.