Logo

9. Hukuk Dairesi2024/7381 E. 2024/9461 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalının taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden davacının yararlanabileceği tarihin belirlenmesi ve buna bağlı olarak ücret farkı ve ilave tediye alacağının hesaplanmasına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının ilave tediye alacağına ilişkin ilk derece mahkemesi kararının davalı tarafından temyiz edilmesi ve davacı tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle davalı lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu, bu sebeple bozma sonrası davacının alacağının daha fazla olduğunun tespit edilemeyeceği ve bu husus gözetilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmadığından, ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

SAYISI : 2022/772 E., 2024/211 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ihale alan firmalara bağlı olarak davalıya ait işyerinde 01.01.2016 tarihinden itibaren numune alma ve hazırlama elamanı olarak çalıştığını ve ... ile görünüşteki işveren yüklenici firmalar arasındaki hukuki ilişkilerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davacının baştan itibaren davalı ... Müdürlüğün işçisi sayılması gerektiğinin tespiti ile ücret farkı ve ilave tediye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ihale alan firmanın çalışanı olduğunu, numune alma ve hazırlama işinin asıl işin parçası olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 16.09.2019 tarihli kararı ile; toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davacının, yaptığı işin asıl işin bir parçası olduğu, davalı ile alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu, davacının davalı işyerinde numune alma ve hazırlama elemanı olarak çalıştığı, davacının çalıştığı bölümün teknik uzmanlık gerektiren bir bölüm olmadığı gibi yapılan işin yardımcı iş niteliğinde de olmadığı, davacıyla aynı şekilde çalışan işçiler tarafından daha önce açılan davalarda, muvazaa tespitinin yapıldığı kararların Yargıtay tarafından onandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 17.02.2022 tarihli kararı ile; davalı ile dava dışı firmalar arasında yapılan sözleşmede, ... Kırka Bor İşletme Müdürlüğünün ihtiyacı olan teknik şartnamede özellikleri belirtilen “numune alma ve hazırlama” işi hizmet alımı işinin şartnameler ile sözleşme esasları dâhilinde yaptırılmasının kararlaştırıldığı, davacının davalıya ait işyerinde numune alma ve hazırlama elemanı olarak çalıştığının sigortalı işe giriş bildirgeleri ve tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu, somut dosyaya delil olarak sunulan Eskişehir 2. İş Mahkemesinin 2016/771 ve 772 Esas sayılı dosyalarında bulunan uzman bilirkişi raporuna göre, alt işveren olduğu iddia edilen firmaya verilen işin asıl iş olduğu, davacının baştan itibaren davalı asıl işverenin işçisi sayılarak sonuca gidilmesinin isabetli olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 25.04.2022 tarihli kararı ile; davacı işçinin baştan itibaren davalı işverenin işçisi sayılması gerektiğinin tespitine yönelik kararın isabetli olduğu; ancak 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) 39 uncu maddesi hükmü gözetildiğinde toplu iş sözleşmesinin imza tarihinden sonra üye olan davacının toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının üyeliğinin taraf işçi sendikasınca işverene bildirilmesi ile mümkün olabileceği, davacının üyeliğinin davalı işverene bildirilip bildirilmediği araştırılarak; bu durum sabit ise davacının sendikaya üye olduğu tarihte almakta olduğu ücretine, toplu iş sözleşmesinden yararlanmaya başladığı tarihte yürürlükte olan toplu iş sözleşmesi hükümleri uygulanmak suretiyle artışlar yapılarak tespit edilen ücrete göre hesaplanacak olan fark ücret ve ilave tediye alacaklarının hesaplanması gerektiği; davacının toplu iş sözleşmesinden yararlanmadığı dönem yönünden ise işyerinde sendikasız emsal işçi bulunmadığına göre sadece fiilen aldığı ücrete göre hesaplanacak olan ilave tediye alacağının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma doğrultusunda yapılan araştırma sonucunda davacının üyeliğinin işverene 19.12.2016 tarihinde bildirildiği anlaşıldığından bu tarihten itibaren işyerinde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesinden yararlanacağı kabulü ile hesaplamaların yapıldığı ek bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; davacının yaptığı işin asıl iş değil yardımcı iş niteliğinde olduğunu, bu sebeple müvekkili İdare ile dava dışı Şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu kabulünün hatalı olduğunu, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, her ihale döneminin kendi içerisinde ve şartlarında değerlendirmeye tâbi tutulması gerektiğini, tahkikat aşamasında tanık dahi dinlenmediğini, hukuka aykırı değerlendirme yapıldığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalının taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden davacının yararlanabileceği tarihin belirlenmesi ile buna bağlı olarak ücret farkı ve ilave tediye alacağının hesaplanmasına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları, 6356 sayılı Kanun'un 39 uncu maddesi.

3. Dairemizin 14.12.2022 tarihli ve 2022/16498 Esas, 2022/16753 Karar sayılı kararında usuli kazanılmış hak ilkesi şu şekilde açıklanmıştır:

"...

3. Bilindiği üzere 6100 sayılı Kanun'da usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibarıyla bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

4. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı karar). Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usuli kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 04.02.1959 tarihli ve 1959/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı karar).

..."

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. İlk Derece Mahkemesince bozma öncesi hükme esas alınan 10.06.2019 tarihli bilirkişi raporunda ilave tediye alacağı, 2016 yılı Eylül dönemi bakımından 13 gün ile sınırlı olacak şekilde net 683,17 TL olarak belirlenmiş ve hüküm, yalnızca davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Bozma sonrasında hükme esas alınan 02.01.2024 tarihli bilirkişi raporunda ise davacının temyizi olmadığı gözetilmeden bu alacak; 2016 yılının Ocak, Haziran, Eylül ve Aralık dönemlerini de kapsayacak şekilde yıllık 52 gün üzerinden net 2.515,25 TL olarak hesaplanmıştır.

3. Davacı vekilince 19.07.2023 tarihinde ikinci kez ıslah dilekçesi sunulmuş olup İlk Derece Mahkemesince aynı alacak kalemi yönünden ikinci ıslah dilekçesinin verilemeyeceği belirtilmek suretiyle bozma öncesindeki miktar ile sınırlı olacak şekilde ilave tediye alacağı hüküm altına alınmış ise de; kararın hüküm kısmında, ilave tediye alacağı yönünden fazlaya ilişkin istemin saklı tutulmasına karar verilmesi isabetli olmamıştır.

4. Şöyle ki davacının ilave tediye alacağına yalnızca 2016 yılı Eylül dönemi bakımından 13 gün ile sınırlı olacak şekilde hak kazandığı hususu (ilgili alacağın hesap konusu dönemi), konuya ilişkin davacı temyizi bulunmadığından davalı bakımından usuli kazanılmış hak oluşturmuştur. Buna göre uyuşmazlık konusu dönem için davacının ilave tediye alacağının miktarı 683,17 TL olup davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak gereği, hükmü temyiz etmeyen davacının bozma kararından sonra alacağının daha fazla olduğunun tespiti mümkün değildir. Bu husus gözetilmeden karar verilmesi hatalıdır.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı tarafın İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan “fazlaya ilişkin istemin saklı tutulmasına” ibaresinin çıkartılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

10.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.