"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2631 E., 2023/2294 K.
KARAR : İstinaf başvurularının kabulü ile davanın usulden reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 8. ... Mahkemesi
SAYISI : 2020/475 E., 2021/611 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda ... 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.03.2020 tarihli ve 2019/333 Esas, 2020/126 Karar ... kararı ile görevsizlik nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Görevsizlik kararının 17.11.2020 tarihinde kesinleşmesi üzerine, dosya kendisine gönderilen İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.03.2024 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat Hande Hamarat Kasapoğlu geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı Kulüp arasında 31.01.2018-31.05.2019 tarihleri arasında geçerli profesyonel futbolcu sözleşmesinin imzalandığını, davalı Kulüp tarafından bir kısım alacaklar yönünden ödeme yapıldığını ve davalının eksik bakiye ödemesini kabul ettiğini 20.09.2019 tarihinde yazılı olarak beyan ettiğini, müvekkilinin 2017-2018 futbol sezonundan kaynaklanan alacağının toplam net 89.359,30 euro, 2018-2019 futbol sezonundan kaynaklanan alacağının toplam net 30.000,00 euro + net 860.239,00 TL olmak üzere her iki sezondan toplam 119.359,30 euro+net 860.239,00 TL alacağının bulunduğunu belirterek ücret alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddia ettiği ve tüm davasını dayandırdığı 20.09.2019 tarihli ve kabul beyanı denilen herhangi bir belge bulunmadığını, belge altında bulunan imzanın Kulüp yetkilisine ait olmadığını, dava konusu sözleşmenin ....10.2018 tarihinde yürürlüğe giren ... Parasını Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 ... Karar'a ilişkin son olarak 16.11.2018 tarihinde yürürlüğe giren 2018-32/52 ... Tebliğ gereği icra kabiliyetinin bulunmadığını, 85 ... Cumhurbaşkanlığı Kararı'nda yabancı para cinsinden alacağın tespitinde nasıl yol izleneceğinin belirlendiğini, sözleşmenin ... parasına çevrilmesi gerektiğini, davacının yasal düzenlemeye rağmen 18.12.2019 tarihli dilekçesinde 1 euro kurunu 6,4013 olarak belirlediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalı Spor Kulübünde profesyonel futbolcu sözleşmesi imzaladığı, davacının eksik ödemelerine ilişkin olarak davalı Kulüp tarafından 20.09.2019 tarihli ve imzalı belgenin davacıya e-posta ile gönderilerek davacının bakiye alacaklarının kabul edildiği, yargılama sırasında davalının işbu belgedeki imzaya itiraz ettiği, ancak belgenin ıslak imzalı hâli sunulmadığından imza incelemesinin yapılamadığı, davacı tarafça teklif edilen yemin teklifinin davalı vekilince reddedildiği, davalı tarafça bakiye alacakların ödendiğine dair ispat yükünün yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; kararın vekâlet ücreti bakımından hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; kararda esas alınan 12.07.2019 tarihli bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, davacı futbolcunun müvekkili Kulübün hiçbir A takımı müsabakasında yer almadığını, davacının tebliğ ile belirlenen 30 günlük süre içerinde 85 ... Karar gereği ... lirası cinsinden yeni sözleşme yapmaya razı olmadığını, dava dilekçesi ekindeki belgenin müvekkili Kulüpten sadır olmadığını, müvekkili Kulübün bu konuda bir kabulü olmadığı gibi sunulan belge altındaki imzaya da itiraz ettiklerini, profesyonel futbolcu sözleşmesinden kaynaklı alacak kalemlerinin Karar'a ve kanuna aykırı bir şekilde yabancı para cinsinden talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dava tarihi itibarıyla eoro kuru karşılığı 6,3458 TL üzerinden toplamda 1.617.669,24 TL şeklinde bir hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, faiz başlangıç tarihlerini, faiz türünü, yabancı para olarak verilen kararı kabul etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın 04.11.2019 tarihinde açıldığı, dava tarihi itibarıyla dava konusu alacaklara ilişkin arabuluculuk başvurusu yapılmadığı, bu nedenle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün hatalı olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; dosya kapsamında dava şartı arabuluculuk son tutanağının görevsizlik kararı kesinleşmeden önce tamamlandığını, asliye hukuk mahkemelerinde arabuluculuk dava şartına ilişkin düzenlenme olmaması nedeniyle ilk dava açma tarihinden önce arabuluculuk başvurusunun hukuken mümkün olmadığını, emsal Yargıtay kararlarında da davanın esasına girilmeden arabuluculuk işlemlerinin tamamlanmış olması nedeniyle işin esasına girilerek karar verilmesi gerektiğinin belirtildiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, görevsiz mahkemede davanın açıldığı tarihten sonra ancak dosyanın görevli mahkemenin esasına kaydedilmesinden önce arabuluculuğa başvurulmuş ve sonuçlanmış olması hâlinde davanın 7036 ... ... Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 ... Kanun) 3 üncü maddesine göre dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekip gerekmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 ... Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 ... Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 7036 ... Kanun'un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında, “Kanuna, ... veya toplu ... sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebi ile açılan davalarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde düzenlemeye yer verilerek dava şartı olarak arabuluculuk öngörülmüştür. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise "Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir." düzenlemesine ve yine aynı maddenin yirmi birinci fıkrasında ise "Bu maddede hüküm bulunmayan hâllerde niteliğine uygun düştüğü ölçüde 7/6/2012 tarihli ve 6325 ... Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu hükümleri uygulanır." düzenlemesine yer verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Dava şartı olarak arabuluculuğun ağır koşullara bağlanması ve çeşitli sebeplerle birkaç defa bu yola başvurulmasının gerekliliğine dair uygulama, işe iade davalarında hak düşürücü süre sorunlarının yaşanmasına, tazminat ve alacaklar yönünden alacağın kısmen zamanaşımına uğramasına, birden fazla arabuluculuk ücretlerinin yargılama giderlerine eklenmesiyle bu yöndeki sorumluluğun taraflara paylaştırılmasında tereddütlere ve en nihayet arabulucunun sorumluluğuna neden olabilecektir. Bu tür anlaşmazlıklara ve tereddütlere meydan verilmemesi için arabuluculuk tutanağında tarafların anlaştıkları ya da anlaşamadıkları alacak kalemleri ... ... belirtilmelidir. Dairemizce; dava şartı arabuluculuk uygulamalarında başlangıçta hem talepte bulunanlar ve hem de arabulucular tarafından yapılan bu tür hatalar tarafların mağduriyetlerine sebebiyet verdiği gibi arabuluculuk uygulamasının amaçlandığı gibi uygulanmasına engel olduğundan arabuluculuğa hangi konularda başvurulduğuna ilişkin başvuru formu uygulamasının başladığı 02.....2018 tarihine kadar arabuluculuk anlaşamama tutanağında arabuluculuğa konu alacaklar ... ... belirtilmeden “işçilik alacakları” veya “işçi işveren uyuşmazlığı” gibi soyut ifadeler kullanılmış ise taraflar arasındaki işçilik alacaklarının tamamının arabuluculuğa konu edildiğinin kabul edilmesi gerektiği görüşü benimsenerek arabuluculuk uygulamasının amaçlandığı şekilde uygulanmasına yönelik ... üretilmiştir.
2. Arabuluculuk uygulamasının amaçlandığı şekilde uygulanmasına yönelik ... üretilmesi gereken diğer bir konu da görevsiz mahkemede davanın açıldığı tarihten sonra ancak dosyanın görevli mahkemenin esasına kaydedilmesinden önce arabuluculuğa başvurulmuş ve sürecin sonuçlanmış olması hâlinde, davanın 7036 ... Kanun'un 3 üncü maddesine göre dava şartının gerçeklememiş olması sebebiyle usulden reddi gerekip gerekmediği hususudur.
3. Somut olayda; dava 04.11.2019 tarihinde ... 11. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış, Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş ve karar istinaf edilmeksizin 17.11.2020 tarihinde kesinleşmiştir. Görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dosyanın 23.11.2020 tarihinde ... 8. ... Mahkemesine tevzi edildiği ve Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, davalı tarafın istinaf talebi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince dava tarihi itibarıyla dava konusu alacaklara ilişkin arabuluculuk başvurusunun yapılmadığı gerekçesiyle davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verildiği görülmektedir.
4. Davacı tarafça sunulan arabuluculuk son tutanağı içeriğinden, arabuluculuk sürecinin başlama tarihinin 21.10.2020, bittiği tarihin 02.11.2020 olduğu görülmektedir. Buna göre davacı tarafça asliye hukuk mahkemesine dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığı; ancak dosyanın görevli olan ... mahkemesinin esasına kaydedilmesinden önce arabulucuya başvurulup sürecin sonuçlandırıldığı tartışmasızdır. Böylece 7036 ... Kanun'un 3 üncü maddesi ve 6325 ... Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun uygulanmasındaki amaç ve usul ekonomisi gözetildiğinde; dava şartının yerine getirildiği kabul edilip işin esasına girilerek oluşacak sonucu göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davacı yararına takdir edilen 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.03.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
... mahkemesine görevsiz mahkemeden görevsizlik kararı verilerek gönderilen davalarda, dava şartı arabuluculuk hususunun ne şekilde ele alınması gerektiği uyuşmazlık konusudur.
Öncelikle konuya ilişkin mevzuata baktığımızda karşımıza çıkan ilk hüküm 7036 ... Kanun'un 3 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer verilen "(1) Kanuna, ... veya toplu ... sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. (Ek cümle:28/3/2023-7445/41 md.) Bu alacak ve tazminatla ilgili itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davaları hakkında birinci cümle hükmü uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir." şeklindeki düzenlemedir.
Yine konuya ilişkin diğer bir düzenleme de aynı Kanun'un 9 uncu maddesindeki “Bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde 6100 ... Kanun hükümleri uygulanır.” şeklindeki hükümdür.
Yukarıda yer verilen iki kanun hükmünden çıkartılacak üç temel sonuç mevcut olup bunlar ise sırasıyla şu şekildedir:
1. Arabulucuya başvuru davadan önce olmak zorundadır.
2. Arabulucuya başvurulmadan dava açılmış ise burada ortaya çıkan eksiklik tamamlanabilir dava şartlarından değildir. Dava başkaca hiçbir işlem yapılmaksızın usulden reddedilir.
3. 7036 ... Kanun'da düzenlenmiş bir hususta 6100 ... Kanun'a gidilemez.
Somut olay değinilen mevzuat ve ilkeler çerçevesinde ele alındığında ise karşımıza çıkan durum şudur:
Davasının ... mahkemesinin görevine girmediğini düşünen davacı; görevli addettiği mahkemede açacağı davasında dava şartı arabuluculuk koşulu bulunmadığından arabulucuya gitmeden dava açmış, mahkemenin ... mahkemesinin görevli olduğuna hükmetmesi ve bu kararın kesinleşmesi sonrasında ise 6100 ... Kanun'un 20 nci maddesinin 1 inci fıkrası hükmü uyarınca görevsizlik kararını veren mahkemeye davanın görevli mahkemeye gönderilmesi talepli başvurusunu yapmadan önce arabulucuya gitmiş, arabuluculuk anlaşmazlık tutanağını aldıktan sonra da başvurusunu yaparak davasının görevli ... mahkemesine gönderilmesini temin etmiştir.
İşte bu aşamada uyuşmazlık konusu problem ortaya çıkmaktadır.
... mahkemesine görevsizlik kararı ile başka bir mahkemeden gelmiş olan davanın dava tarihi, görevsiz mahkemeye davanın açıldığı tarih, yani arabulucuya müracaat tarihinden önceki bir tarihtir ve bu konuda sayın Daire çoğunluğu ile aramızda ihtilaf bulunmamaktadır. Doğal olarak davacı dava açmakla elde edilebilecek tüm hakları da görevsiz mahkemeye davayı açtığı tarih itibarıyla kazanacaktır. İşte tam da bu noktada sayın çoğunluğun görüşü kabul edilecek olursa yukarıda yer verilen yasal düzenlemenin, önce arabulucuya müracaat, arabulucuda anlaşılamazsa ancak bundan sonra dava şeklindeki kesin ve emredici kuralı ile arabuluculuk dava şartının tamamlanabilir dava şartlarından olmadığına ilişkin kuralı açıkça ihlal edilmiş olacaktır.
Daha net ifade etmek gerekirse eldeki davada dava tarihi 04.11.2019 iken arabulucuya müracaat tarihi dava tarihinden sonraki bir tarih olan 02.10.2020 tarihidir. Arabuluculuk görüşmesinin anlaşmazlıkla sonuçlandığına ilişkin tutanağın tarihi de yine dava tarihinden sonraki bir tarih olan 02.11.2020 tarihidir; ki bu durum yukarıda yer verilen yasal mevzuata açıkça aykırıdır.
Nitekim Dairemiz konuyu ilk değerlendirmesinde, 26.09.2022 tarihli ve 2022/7355 Esas, 2022/10412 Karar ile 12.12.2022 tarihli ve 2022/14704 Esas, 2022/16485 Karar ... ilâmlarından da görüleceği üzere güncel muhalefet görüşü ile aynı sonuca ulaşmakla birlikte bilahare bu görüşünden dönmüştür ki bizce bu dönüş doğru olmamıştır.
6100 ... Kanun’un 115 inci maddesinin 3 üncü fıkrasındaki "Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez." şeklindeki hükmün somut olaya etkisi nedir suali bakımından ise kanaatimiz şu yöndedir:
Her şeyden önce ... mahkemesi, 7036 ... Kanun'un yukarıda yer verilen 9 uncu maddesinin açık hükmü karşısında 7036 ... Kanun'un düzenlediği bir hususta 6100 ... Kanun hükümlerine gidemez. Yani 7036 ... Kanun'un 3 üncü ve 9 uncu maddelerindeki açık düzenlemeler nedeniyle somut olaya 6100 ... Kanun'un 115 inci maddesinin 3 üncü fıkrasını uygulayamaz.
Somut olaya 6100 ... Kanun'un 115 inci maddesinin 3 üncü fıkrası uygulanamazsa da bir an için uygulanabilirliğini kabul etsek dahi bu ancak ve ancak dava şartı noksanlığının, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlığın giderilmiş olması yani sayılan üç unsurun birlikte gerçekleşmesi durumuyla sınırlıdır. Bu şartlardan birisi dahi eksik olduğunda bu maddenin işletilmesi mümkün değildir. Bu aşamada tekrar etmek gerekirse kişisel kanaatimiz 6100 ... Kanun'un anılan maddesinin somut olaya uygulanmasına yukarıdaki üç şart birlikte gerçekleşse dahi yasal imkân bulunmadığı şeklindedir.
Ele alınıp değerlendirilmesi gereken bir başka husus daha vardır ki o da, görüşümüzün kabulü hâlinde davacı açısından usulden ret kararının kesinleşmesinden sonra yeni bir dava açmak seçeneğinin iddia ettiği hakkına kavuşmak için ... seçenek olması gerçeği karşısında, bu durumun hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri nedeniyle hak kaybına neden olma riskidir. Ancak 6098 ... ... Borçlar Kanunu'nun tam da bu hususu düzenleyen “Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.” şeklindeki 158 inci maddesinin tanıdığı imkânın usulüne uygun şekilde kullanılması, bu riskide ortadan kaldıracaktır. Önce arabulucuya müracaat sonra dava şeklindeki mecburiyetin eldeki davada düzeltilmesi imkânı bulunmamakla birlikte yeni açılacak davada bu sorun yukarıda açıklandığı durum itibarıyla kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Problem eldeki davada düzeltilebilecek bir yanlışlık olmamakla birlikte yeni açılacak davada ise arabuluculuk dava şartı olması gerektiği gibi dava öncesinde yerine getirildiğinden problem ortaya çıkmayacaktır.
Sonuç itibarıyla; arabulucuya gidilmeden görevsiz mahkemede açılan davanın verilen görevsizlik kararı sonrasında görevli ... mahkemesine intikali hâlleri bakımından, dava şartı arabuluculuk eksikliğinin davanın ... mahkemesine naklinden önce tamamlanmış olmasının yukarıda değinilen yasal mevzuat karşısında sonucu değiştirmeyeceği ve davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği şeklindeki hukuki ve vicdani kanaatim nedeniyle, görüşümüzle paralel olan kararın onanması gerektiğini düşündüğümden aksi yöndeki sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.